Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/2157 E. 2022/604 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2157
KARAR NO: 2022/604
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/02/2019
NUMARASI: 2016/847 Esas – 2019/79 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/04/2022
Davanın kısmen kabulün-reddine ilişkin kararın davacı ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davalı ile müvekkili arasında 14.04.2010 tarihli “Sermaye Piyasası Araçları Alım Satımına İlişkin Aracılık Çerçeve Sözleşmesi” imzalanarak … nolu hesap açıldığını, buna bağlı olarak “Risk Bildirim Formu”, ”İnternet İşlemleri Sözleşmesi” ve “Hesap Ekstreleri Tebliğinden Feragat Sözleşmesi” imzalandığını, ayrıca 21.06.2013 tarihinde “Kredili Sermaye Piyasası Aracı İşlemleri Çerçeve Sözleşmesi” imzalandığını ve bu kapsamda düzenlenen 3 talep formunun taraflarca imzalanarak 695.000-TL limitli kredi tahsis edildiğini, kredilendirme sürecinde, hisseleri Borsa İstanbul’da işlem gören … Loj. A Ş. ve … Holding A.Ş.hisselerinin teminat olarak alındığını, SPK’nun 21.11.2013 tarihli kararına istinaden İstanbul C.Başsavcılığı’nın 2013/161706 sayılı Soruşturma dosyası üzerinden soruşturma başlatıldığını, neticede İstanbul 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/44 esas sayılı dosya ile dava açıldığını ve İstanbul 23. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 23.11.2013 tarih 2013/604 D.iş nolu kararı ile davalı hakkında CMK 127 ve 128 maddeleri gereğince el koyma kararı verildiğini, İstanbul C.Başsavcılığı’nın 25.11.2013 tarihli yazısı ile davacı nezdindeki … nolu hesaba haciz işlemi tesis edildiğini, davacının 22.08.2014 tarihli dilekçesi ile 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 46. maddesi uyarınca, teminat tutarı kadar kısım üzerindeki el koyma kararının kaldırılmasını talep etmesine karşın bu talebin 23.09.2014 tarihinde reddedildiğini, 21.01.2015 tarihli dilekçe ile talebin yinelendiğini, davalıya gönderilen 26.11.2013 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile İstanbul C.Başsavcılığı tarafından hesaba ihtiyati tedbir konulduğunun ve bu tarih itibarıyla 700.416,50-TL olan borcun kapatılmasının ihtaren bildirildiğini, davalının 27.11.2013 tarih ve … yevmiye nolu cevabi ihtarnamesi ile tedbir kararının akdedilen sözleşmeye halel getirmeyeceğini, sürecin önceki gibi devam etmesi ve 700.416,50-TL borç bakiyesinin ödenmesi için ek süre verilmesini talep ettiğini, bu ifade kapsamında borcun kabul edildiğini, ödeme yapılmaması üzerine 29.04.2014 tarihli ihtarname ile ilişkinin sonlandırıldığını ve 700.416,50-TL’nin ödenmesinin ihtaren bildirildiğini, İstanbul 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/44 esas kayıtlı dosyasında, davalının kıymetleri üzerindeki haczin 21.07.2015 tarihli karar ile kaldırılmasından sonra hesapta bulunan varlıkların paraya çevrildiğini, davalının bu işlemleri kabul ederek müvekkilini ibra ettiğini, ayrıca borca mahsuben 20.11.2015 tarihinde 10.000-TL gönderdiğini, ödenmemiş bakiye tutar için 28.01.2016 tarihinde İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını ancak davalının borca itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline davalının alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; borcun kardeşi …’a ait olduğunu, sözleşmede yer alan imzaların kredi alındıktan sonra ceza mahkemesinde tedbir kararının kaldırılması sürecinde davacı tarafından alındığını, ancak müzayaka hali mevcut olduğunu, kredi sözleşmesinin 21.03.2013 tarihinde imzalanmadığını, sözleşme ve davaya dayanak teşkil eden belgeler üzerinde imza tarihi belirlenmek üzere bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, davalının kardeşinin aldığı kredi için … A.Ş.’de bulunan … ve … hisselerini teminat olarak verdiğini, bu hisseleri davacıya geçirmek ile elde edeceği fayda olmadığını, ödemelerin …’a yapıldığının görüleceğini, müvekkilinin kredinin kullanıcısı olsa idi ödemelerin müvekkiline yapılmış olacağını, müvekkili tarafından …’a verilen bir vekaletname olmadığını,müvekkilinin sorumluluğunun 2.401.999-adet … ve 400.000- … hisseleri ile sınırlı olduğunu, bunların kredinin kefaleti niteliğinde olduğunu, müvekkilinin müzayaka halinden yararlanılarak sözleşmelerin geçmiş tarihli imzalatıldığını, tedbir konulduğu tarihte hisselerin değerinin kredi miktarını karşılamaya yeterli olduğunu, tedbir kararının kalkmasıyla müvekkili tarafından hisselerin satılarak davacıya ödendiğini, müvekkilinin tedbir ve rehin kavramlarını bilmediğini, ihtarnameye verilen cevabın borcu bütünüyle kabul ettiği anlamına gelmediğini, hisselerin SPK incelemesi ve ceza davası nedeniyle değer kaybetmesi nedeniyle mağdur olduğunu, takip ile işlemiş faizin fahiş olduğunu ve gabin hükümlerinin mevcut olduğunu, … ile davacı arasındaki hesap ilişkisinin incelenmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davacı ile davalı arasında itiraza uğramayan 14.10.2010 tarihli Aracılık Çerçeve Sözleşmesi bağıtlandığı, aracı kurum- müşteri ilişkisi kurulduğu, davalı tarafından 21.06.2013 tarihli Çerçeve Sözleşmenin ve 3 adet talep formunun sonradan ancak geçmiş tarihli olarak imzalatıldığı, bu hususda bilirkişi incelemesi yapılması talep edilmiş ise de, imza yaşının teknik olarak tesbit edilemeyeceği, kredi tahsisine ilişkin pek çok belgede davacının imzasının bulunduğu ve davacı şirket tarafından düzenlenen bu belgelerin belge ve kayıt düzeni bakımından uyumlu olduğunun saptandığı ve kredinin kat edildiği 26.11.2013 tarihine kadar 5 ay içinde sözleşme ve diğer belgelere göre kredili işlemlerin yürütüldüğü, davalının bilgi ve onayı ile faiz tahakkuku yapıldığı, ayrıca davada delil olarak sunulan Beyoğlu … Noterliği’nin 27.11.2013 tarih … yevmiye nolu cevabi ihtarnamede davalının, 700.416,50-TL borç bakiyesinin 48 saat içinde ödenmesine dair davacı talebine karşılık ödeme için ek süre talep ettiği, davalı tarafından ayrıca 303.900-TL’nin ağabeyi hesabına havale talimatı verilmediği beyan edilmiş ise de, dosyadaki imzalı talimatlara, cevabi ihtarnameye göre, bu savunmaya da itibar edilemeyeceği, davalının hesaplarına tedbir uygulanması ile dava konusu alacağın oluştuğu dönem bakımından bağlantı olmadığı, aşırı yararlanmanın objektif ve subjektif unsurlarının bulunmadığı, davalının darda kalması krediyi kullanmasının kaçınılmaz olması gibi bir durumun söz konusu olmadığı, davalının üniversite mezunu olup, uyuşmazlık döneminde … A.Ş. ve … Holding’in ortağı ve YK üyesi olduğu, hesap ekstreleri tebliğinden feragat sözleşmesi imzaladığı, dolayısıyla hukuki süreci bilmeyip anlamlandıramadığı, tedbir, rehin kavramlarını bilmediği hususundaki savunmalara itibar edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, takipte davacı alacaklı tarafından asıl alacak kalemi içinde BSMV’de talep edildiği nazara alınarak, davalı itirazının 522.802,83-TL’si asıl alacak, 240.697,54-TL’si işlemiş faiz ve 12.034,87-TL’si faizin BSMV’si olmak üzere toplam 775.535,24-TL üzerinden iptaline, %20 oranındaki icra inkar tazminatının davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1-Davacı vekili; icra takibinde talep edilen asıl alacak tutarı 541.033,28-TL içerisinde anapara, BSMV ve komisyonun bulunduğunu, müvekkilinin 522.802,83-TL asıl alacak ve 18.230,74-TL tutarın müvekkiline ödenmesi gerektiğini, asıl alacak taleplerinin tümden kabulüne karar verilmesi gerektiğini, davacı ile aralarındaki kredi talep formu ve kredi artırım zeyilnamelerinde kredi faizi olarak O/N+12 oranı yer aldığını, davalının gecelik faize 12 puan eklenmek suretiyle uygulanacak faizi kabul ettiğini, sonrasında ise müvekkili tarafından öncelikle % 17 ve daha sonra % 20,50 oranında faiz uygulandığını, bu faiz oranlarının sözleşmeye uygun olduğunu, bu oranların O/N+12 oranının altında kaldığını, sözleşmenin 18. Maddesine göre müvekkilinin faiz oranlarını değiştirmek hususunda yetkisinin bulunduğunu, ticari işlerde faiz oranını serbestçe belirlenebileceğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 2-Davalı vekili; müvekkiline kullandırıldığı iddia edilen kredinin 303.000-TL kısmının müvekkilinin talimatı ile kullandırıldığı iddia edilmiş ise de buna ilişkin fotokopi evrakı ilk defa bilirkişi raporunda gördüklerini, …’a hesaptan yapılan 381.000-TL para çıkışında müvekkilinin talimatının bulunmadığını,mahkemece bu hususun hiç incelenmediğini, bilirkişinin, müvekkili ile devam eden bir çok ceza ve hukuk davası bulunan SPK’da görev yaptığını, husumetli kurum çalışanının bilirkişi olarak atanmasının yasaya aykırı olduğunu, temerrüt faizi konusunda bir anlaşma bulunmadığını, yıllık % 9 oranı üzerinde faiz talep edildiğinden hesaplamanın da bu oran üzerinden yapılması gerektiğini, somut olayda gabinin objektif ve subjektif unsurlarının mevcut olduğunu, … ile davacı anlaşarak müvekkilinin iradesini sakatladıklarını, belgelerin müvekkilinin müzayaka haline düşürüldükten sonra baskı altında imzalatıldığını, ayrıca üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor alınması gerekirken bu yöndeki taleplerinin red edildiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava; itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı; davalıya sermaye piyasası araçları alım satımına ilişkin aracılık çerçeve sözleşmesi kapsamında tahsis edilen ve kullandırılan kredilerin ödenmemesi nedeniyle bakiye kredi borcunun ödenmesi için başlatılan icra takibine itirazın iptalini talep etmiş; davalı ise kredinin kendisine değil, ağabeyi …’a kullandırıldığını, 14/04/2010 tarihli sözleşmeden sonra düzenlendiği ileri sürülen 21/06/2013 tarihli çerçeve sözleşmenin müzayaka halinden yararlanılarak geçmiş tarihli olarak imzalatıldığını, sahibi olduğu hisse senetlerinin ağabeyinin borcuna teminat olarak verildiğini, dolayısıyla mevcut borçdan şahsının sorumlu tutulamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur. Uyuşmazlık, davacı tarafından davalıya çerçeve sözleşmeler ve bağlı sözleşmeler kapsamında kredi kullandırılıp kullandırılmadığı, gabin koşullarının oluşup oluşmadığı, alacağın varlığı ve miktarı hususunda toplanmaktadır. İstanbul … İcra Dairesi’nin … sayılı dosya ile; davacı tarafından davalı borçlu aleyhine 541.033,28-TL asıl alacak (Asıl alacak + BSMV + Komisyon), 2.934,92-TL işlemiş faiz (yasal faiz), 364.614,74-TL işlemiş faiz (sözleşme kaynaklı) olmak üzere toplam 908.582,94-TL alacağın tahsili için 28.01.2016 tarihinde ilamsız icra takibi başlatılmıştır. Öncelikle, her ne kadar davalı tarafça sözleşmenin ağabeyi … ile yapıldığı ve kredinin …’a kullandırıldığı iddia edilmekte ise de; taraflar arasında 14.10.2010 tarihli Aracılık Çerçeve Sözleşmesinin düzenlendiği ve bu şekilde sözleşmesi ilişkisi kurulduğu sabittir. Davalı tarafından 21.06.2013 tarihli Çerçeve Sözleşmesi ile 3 adet talep formunun sonradan ancak geçmiş tarihli olarak imzalatıldığı ileri sürülmüştür. Oysa, davacının bu iddiasını yazılı delillerle ispatlaması gerekir. Davacı tarafından bu iddianın ispatına yönelik yazılı delil sunulmamıştır. Ayrıca davalı, Beyoğlu … Noterliği’nin 27.11.2013 tarih … yevmiye nolu cevabi ihtarnamesi ile davacıdan 700.416,50-TL borç bakiyesinin ödenmesi için ek süre verilmesini talep etmiştir.Yine davalı, 303.900-TL’nin ağabeyi … hesabına havale edilmesi ile ilgili talimat vermediğini ileri sürmüş ise de, dosyada davalı tarafından imzalı 24/07/2013 tarihli virman talep formu ve sözü edilen cevabi ihtarnamedeki beyanlar karşısında davalının bu savunması da yerinde görülmemiştir. Davalı tarafından gabin iddiası ileri sürülmüş ise de davalının hesaplarına tedbir uygulanması ile dava konusu alacağın oluştuğu dönem bakımından bağlantı bulunmadığı, kredi kullanılmasının kaçınılmaz bir durumdan kaynaklanmadığı, somut olayda gabinin unsurlarının gerçekleşmediği anlaşıldığından davalının aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Davacı vekili ise işlemiş faizin düşük oran üzerinden hesaplandığını, sözleşmede müvekkilinin değişen piyasa koşullarına göre farklı faiz oranları uygulama hususunda yetkisinin bulunduğunu, talep edilen faiz oranının ise gecelik faiz olarak adlandırılan O/N + 12’den düşük olduğunu, bu nedenle mahkemece sadece % 17 oranı üzerinden faiz hesaplanmasının doğru olmadığını ileri sürmüştür.Sözleşmenin 18. maddesinde faiz oranı belirtilmemiş olup, kredinin; günlük olarak bankalar arası para piyasası 1 günlük faiz oranına puan eklenmek suretiyle hesaplanan oranda kredi faizine tabi olduğu, aracı kurumun zaman zaman kredi faiz oranını piyasa koşullarını gözönüne alarak değiştirmek, oranı azaltıp artırmak hakkına haiz olduğu, fakat aracı kurumun söz konusu değişiklikleri müşteriye bildireceği düzenlenmiştir. Sözleşmede faiz oranına eklenen puan gösterilmemiştir. Davalının da imzasının bulunduğu Kredi Talep formlarında kredi faizi O/N+12, temerrüt faizi %1 olarak kararlaştırılmıştır. Davacı ise 31/12/2013 tarihine kadar % 17 oranını, 01/01/2014 – 04/01/2016 tarihleri arasında % 20,50 oranını, 04/01/2016 – 26/01/2016 tarihleri arasında ise % 9 yasal faiz oranını uygulamıştır. Taraflar arasındaki sözleşmenin 18. Maddesi uyarınca davacının piyasa koşullarına göre faiz oranını değiştirme yetkisi bulunmakta ve bu yetkisini 31/12/2013 tarihine kadar % 17 faiz oranını, bu tarihten sonra % 20,50 oranını uygulamış ise de sözleşmenin aynı hükmünde değişikliklerin müşteriye bildirileceği hususu düzenlenmiştir. Davacı herhangi bir bildirim yapılmaksızın tek taraflı olarak faiz oranını yükseltemeyeceğinden davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedeni yerinde değildir. Diğer taraftan davacı icra takibinde talep edilen 541.033,28-TL asıl alacağın 522.802.83-TL kısmından hariç kalan 18.230,74-TL kısmının BSMV alacağı olduğunu ileri sürmektedir. Davacı tarafından icra takibinde 541.033,28-TL asıl alacak (Asıl alacak + BSMV + Komisyon), 2.934,92-TL işlemiş faiz (yasal faiz), 364.614,74-TL işlemiş faiz (sözleşme kaynaklı) olmak üzere toplam 908.582,94-TL talep edilmiş; fakat talep edilen BSMV miktarı açıkça gösterilmemiştir. Buna karşılık takip talebinde BSMV alacağının 541.033,28-TL asıl alacak içerisinde yer aldığı belirtilmiş ve mahkemece de 12.034,87-TL BSMV’ye hükmedildiği anlaşıldığından davacının bu hususa yönelik istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından taraf vekillerinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davacıdan alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 44,40-TLnin mahsubu ile bakiye 36,3‬0-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davalıdan alınması gereken 52.976,81-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 6.506,52-TL harcın mahsubu ile bakiye 46.470,29-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuranlar tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 21/04/2022