Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/2133 E. 2022/466 K. 24.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2133
KARAR NO: 2022/466
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/09/2019
NUMARASI: 2017/1100 Esas 2019/776 Karar
DAVA: Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/03/2022
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili şirketin muhasebe ve denetim işleri ile iştigal ettiğini, davalının müvekkili şirkette 19/02/2013 tarihinde muhasebe asistanı olarak çalışmaya başladığını, 05/09/2016 tarihinde kendi rızası ile görevinden istifa ettiğini ve ihbar öneli sonu olan 31/10/2016 tarihinde işyerinden ayrıldığını, davalının çalışma süresi içinde müvekkilinin iş sırlarına, gizli bilgilerine vakıf olduğu için bu tarz bilgileri kullanmaması amacıyla iş sözleşmesine rekabet yasağına ilişkin madde eklendiğini, 19/02/2013 tarihli iş sözleşmesinin 8. maddesine aykırı olarak davalının 2 yıllık yasak süresi dolmadan müvekkilinin ticari rakibi konumunda olan bir şirkette işe girdiğini, davalının işe başladığı … şirketinin müvekkili ile aynı alanda faaliyet gösterdiğini, davalının müvekkili şirkette çalıştığı dönemde şirketin gizli bilgilerine ve müşteri portföyüne ulaştığını, sözleşmedeki rekabet yasağı hükmü geçerli olup davalının bu hükme aykırı davranması nedeniyle sözleşme gereği 6 aylık brüt ücret tutarında cezai şart ödemesi gerektiğini belirterek, 20.619-TL cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili;müvekkiline okutulmadan imzalatılan tek taraflı cezai şart hükmünün geçersiz olduğunu, ayrıca cezai şart hükmünün konu bakımından sınırlanmaması nedeniyle de geçersiz olduğunu, müvekkilinin davacı şirkette asistan olarak işe başladığını, bu kapsamda aylık bordro hesaplaması, SGK bildirgelerinin düzenlenmesi, personel giriş çıkış ile kıdem ve ihbar tazminatının hesaplanması işlerini yaptığını, sonradan işe girdiği diğer şirkette ise uzman kadrosunda asistanlar tarafından yapılan işlemlerin kontrolü, müşterilere bordro ve SGK açısından danışmanlık hizmeti gibi işleri yaptığını, dolayısıyla üstlendiği işler arasında benzerlik bulunmadığını, müvekkilinin yaptığı işin her çalışan tarafından yapılabilecek nitelikte olması nedeniyle bir başka şirkette hizmet vermesinin rekabet ortamını bozmadığını, ayrıca sözleşmede yer alan cezai şart fahiş olup indirim yapılması gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; beyanı alınan davalı tanığı…in, davalının davacı şirketten ayrılıp … Danışmanlık şirketinde birlikte çalıştıklarını, davalının çalıştıkları şirkete herhangi bir müşteri taşıması olmadığını, davalı tanığı …’ın, davalı ile davacı şirkette birlikte çalıştıklarını, davalının davacı şirkette bordro hizmeti verdiğini, yani ücret hesaplaması yaptığını, davalının pozisyonu gereği çalıştığı dönemde davacı şirketin ticari sırlarını bilemeyeceğini, davalının davacı şirketten ayrıldıktan sonra herhangi bir müşteri ayrılması olmadığını, davacı tanığı …’nun da, davalının davacı şirketten kendi isteği ile ayrıldığını ve davacı şirkette bordro asistanı olarak çalıştığını, davalı ayrıldıktan sonra davalıdan kaynaklı herhangi bir müşteri kaybı olmadığını, davalının kendi çalıştığı departmanla ilgili bilgileri bilmekte olup diğer departmanlarla ilgili bir bilgiye sahip olmadığını, davalının rekabet yasağına aykırı davranışı olup olmadığını bilmediğini beyan ettiği, tüm delillerden davacı ile davalı arasında imzalanan iş sözleşmesinin davalı tarafından ihlal edildiği, yani davalının çalıştığı şirketten ayrıldıktan sonra davacı şirketin aleyhine yönelik bir eyleminin bulunmadığı, sözleşmenin 8. maddesindeki rekabet yasağının davalı tarafından ihlaline ilişkin bir delil bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Davacı vekili; davalının çalışma dönemi içinde müvekkilinin iş sırlarına, gizli bilgilerine yakından vakıf olduğu için iş ilişkisi sona erdikten sonra bu tarz bilgileri kullanarak müvekkili aleyhine hareket etmesini engellemek adına iş sözleşmesine rekabet yasağını içeren bir düzenleme eklendiğini ve davalının da bu yasağı kabul ettiğini, TBK’nın 444 vd. hükümlerine göre, rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli sayılabilmesi için işverenin korunmaya değer haklı bir menfaatinin bulunması ve söz konusu sözleşme ile işçinin ekonomik geleceğinin tehlikeye düşürülmemesinin gerektiğini, davalının, müvekkili şirkette muhasebe asistanı olarak çalıştığını ve işi gereği müşteri çevresi ile ilgili bilgilerin büyük çoğunluğuna erişim imkanı elde ettiğini, söz konusu rekabet yasağı geçerli olup çalışanın ekonomik geleceğini tehlikeye düşürmediğini, davalının işe başladığı yeni firmanın müvekkili ile birebir aynı alanda çalıştığı, davalının 2 yıllık süre dolmadan bu firmada çalışmaya başladığını ve rekabet yasağını ihlal ettiğini, rekabet yasağının ihlalinde, işverenin zarara uğramış olması veya uğradığı zararı ispat etme yükümlülüğü bulunmayıp, zarar tehlikesinin mevcut olmasının yeterli olduğunu, bu nedenle davalının müvekkili şirkette çalıştığı dönemdeki konumu gereği iş sırlarına ve gizli bilgilerine vakıf olmasından dolayı, müvekkiline zarar verme ihtimalinin bulunduğunu, bu yüzden de iş sözleşmesinde belirtilen cezai şarta hükmedilmesi gerektiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, rekabet yasağına aykırılık nedeniyle cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir. 6098 sayılı TBK’nın 444 ve devamı maddelerindeki düzenleme uyarınca; fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, işveren tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshedilmiş olması veya ayrılan işçi tarafından haksız olarak feshedilmiş olması, davalı işçinin iş akdinin devamı sırasında işyerinin önemli müşteri çevresi veya üretim yönünden ticari sırlarına vakıf olabilecek bir pozisyonda çalışmış ve ayrıldıktan sonra yasaklı süre içerisinde rakip bir işyerinde çalışmaya başlaması veya kendisinin bu tür bir faaliyeti icra etmesi, önceki işyerinde edindiği bilgileri yeni işyerinde kullanmasının önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı yeterlidir. Yani, rekabet yasağı kaydı karşısında, işverenin somut bir zarara uğraması gerekmemekte olup, işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunması yeterli görülmektedir. Somut olayda; 19.02.2013 tarihli iş sözleşmesi ile davacı şirkette muhasebe asistanı olarak çalışmaya başladığı, iş sözleşmesinin 8. maddesinde, “çalışanın işverenin ve müşterilerinin gizli bilgilerine erişmeye haiz kilit bir görevde yer alması nedeniyle iş sözleşmesinin devamı süresince ve sona ermesinden sonra elde ettiği ticari sırları kullanarak .., işveren ile aynı sektörde faaliyette bulunan bir rakip müessesede çalışmamayı taahhüt ettiği, çalışanın rakip firmalarda İstanbul ili dahilinde iki yıl süre ile kısmen dahi olsa çalışmayacağı, aksi halde çalışanın işverene 6 aylık brüt ücret tutarında cezai şart ödeyeceğinin ” kararlaştırıldığı, davalının 05.09.2016 tarihli dilekçeyle 31.10.2016 tarihi itibariyle işten ayrıldığı, akabinde davacı şirket ile aynı alanda faaliyet gösteren … firmasında kıdemli danışman olarak çalışmaya başladığı anlaşılmaktadır. TBK’nın 444/2. maddesi gereğince; rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir. Tanık beyanları ve dosya kapsamından; davalının, iş yerinde bordro asistanı olarak çalıştığı ve müşterilere bordro hizmeti verdiği, bu kapsamda davacı şirketin müşteri portföyüne erişim imkanı bulunduğu, davacı şirketteki işinden ayrıldıktan sonra yeni işyerinde de aynı işi yaptığı anlaşılmaktadır. Davalının yeni işinde davacının müşteri portföyünü kullanmadığı, davalının ayrılmasından sonra davacı şirketin müşteri kaybı yaşamadığı belirlenmiş ise de ; yukarıda açıklandığı üzere davalı, davacı işyerinde şirketin müşteri çevresine vakıf olabilecek bir pozisyonda çalışmış ve ayrıldıktan sonra da aynı işi yapmaya devam etmiştir. Bu durumda davalının önceki işyerinde edindiği bilgileri yeni işyerinde kullanması, davacı işverene önemli zarar verebilme ihtimalini taşımakta olup, zarar ihtimalinin varlığı cezai şart talebi için yeterlidir.Davalının rekabet yasağını ihlal edici davranışda bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.Ancak TBK’nın 182/3. fıkrasına göre hakim, fahiş gördüğü cezai şarttan re’sen indirim yapabilir. Cezai şartın fahiş olup olmadığı belirlenirken, tarafların ekonomik durumu, borçlunun ödeme kabiliyeti ile beraber borcunu yerine getirmemiş olması nedeniyle sağladığı menfaat ölçü alınarak tayin edilmelidir.Davalı işten ayrıldığında 3.519,81-TL brüt ücret alan davalının 6 aylık brüt ücretine tekabül eden cezai şart isteği fahiş görülmüştür. Talep olunan cezai şarttan tenkis yapılarak takdiren 5.000-TL’ye indirilmesinin hak ve nesafet kurallarına uygun olocağı sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenlerle; cezai şart talep koşulları oluştuğu halde davanın reddine karar verilmesi doğru değil ise de, yapılan hata/eksiklik yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün kaldırılmasına yeniden hüküm verilmesine “davanın kısmen kabulüne” fazla istemin tenkis nedeniyle reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/09/2019 Tarih 2017/1100 Esas 2019/776 Karar sayılı kararın HMK.’nın 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın kısmen kabulüne ;5.000-TL cezai şartın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazla istemin tenkis nedeniyle reddine” İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 341,55-TL karar ve ilam harcının peşin yatırılan 352,13-TL harçtan mahsubu ile fazla olan 10,58-TL’nin talep halinde davacıya iadesine, Davacı tarafından yatırılan 383,53-TL peşin harçların davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı vekili için takdir olunan 5.000-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Davacı tarafından yapılan 131,25-TL tebligat ve posta giderinden ibaret yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Tenkis nedeniyle reddedilen kısım üzerinden davalı yararına yargı gideri ve vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,” Davacı tarafça yatırılan 44,40-TL istinaf peşin harcının istek halinde iadesine, Davacı tarafından yapılan 66,40-TL istinaf yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 24/03/2022