Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/2130 E. 2022/683 K. 12.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2130
KARAR NO: 2022/683
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/05/2019
NUMARASI: 2017/475 Esas – 2019/473 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/05/2022
İlk derece mahkemesince verilen kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davalı şirketin feshi istemiyle İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/384 esas sayılı dosyasında açılan davada şirkete kayyım atandığını, kayyım heyetince davet edilen tüm paydaşların ve kayyım heyetinin ve hükümet komiserinin katılım ile 18.05.2017 tarihinde genel kurul toplantısı yapıldığını, toplantıda müvekkilinin şirkette pay sahibi olmadığının ileri sürüldüğünü, müvekkili şirketin kuruluş evrakları ile yetkili temsilciyi gösteren belgelerin birer kopyasının sunulduğunu, ancak belge asıllarının sunulmasının talep edildiğini, bu belgelerin getirilmesi için geçen sürede de toplantıya yokluklarında başlanarak toplantı divanının seçildiğini, akabinde orijinal belgelerin getirilerek sunulduğunu, ancak divan başkanınca hazirun cetveline imza atılmasına izin verilmeyerek toplantıdan çıkmalarının istendiğini, bu nedenle itirazları tutanağa geçirtilmek suretiyle toplantı dışında toplantının bitmesinin beklendiğini, nihayetinde ise tutanağın imzalandığını, bu suretle eşit işlem ilkesine aykırı davranıldığını, müvekkilinin toplantıya katılma ve oy kullanma hakkının elinden alınarak butlanı gerektiren kararlar alındığını belirterek, dava konusu genel kurul kararlarının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; … adlı kişinin, varlığı dahi şüpheli … şirketinin müvekkili şirkette ortak olduğunu ve kendisinin de şirketin yetkilisi olduğunu iddia ederek toplantıya katıldığını, genel kurulda bu kişiye iddialarını kanıtlaması için üç saat süre verilerek beklenildiğini, ancak hiç bir belge sunulamadığını, toplantı başladıktan sonra bir kısım belgeler getirilmişse de gerçeğe uygun olup olmadıklarının anlaşılmadığını, kaldı ki toplantı başladıktan sonra belge sunulmasının mümkün olmadığını, … isimli şirketin davalı şirkette ortak olduğu iddiasıyla açtığı davada alınan bilirkişi raporunda bu şirketin müvekkili şirkette ortak olmadığına karar verildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davalı tarafça davacının şirket pay sahibi olmadığının ileri sürüldüğünü, bu manada icra hukuk mahkemesi dosyasında alınan bilirkişi raporundaki görüşe itibar edilmediği, zira davacının hissedar olduğu şirket pay defterinde kayıtlı olup, bu kaydın da 10.05.2015 tarihli 2015/06 sayılı yönetim kurulu kararına dayalı olduğu, anonim şirketler için yasada çıplak payların devrine ilişkin özel bir düzenleme bulunmadığı ve yasada şekil şartı öngörülmediği, genelge ile yapılan düzenlemeye uyulmadan, yani şekil şartına uyulmadan hissedarlık iddiasında bulunan kişinin, şirket pay defterine paydaş olarak kaydedilmiş olması halinde, şekle uyulmamasına rağmen devir kabul edilmiş olmasından dolayı, şekle uygun olmayan devre muvafakat verilmiş olduğunun kabulü gerekeceği, bu nedenle davacının davalı şirketin ortağı olduğuna kanaat getirildiği, davacı tarafın toplantıya katılmasının ve oy kullanmasının engellenmiş olması nedeniyle davayı açmaya hakkının olduğu, etki kuralı gereği alınan karara davacı taraf katılmış olsaydı dahi hisse oranı dikkate alındığında alınacak kararlara etki edemeyeceği sabit olmasına rağmen, açılan davada iptal talep edemeyeceğinin savunulmasının doğru ve hukuki olmayacağı, aksi halin, çoğunluğa yasayı kötüye kullanma yolu açabileceği gibi, alınacak kararlara pay oranı itibariyle etki edemeyecek olsalar bile, pay sahiplerinin genel kurula katılmalarının bir hak olduğu ve bu hakkın yasanın bu maddesi ile engellenemeyeceği, aksi halde bu subjektif hakkın pay sahibinin elinden alınmasına yol açacağı, bunun da aynı zamanda genel kurula katılma hakkı elinden alınan pay sahibinin genel kurula katılarak denetim hakkının, görüş bildirerek diğer ortaklar üzerinde karar alma süreci öncesinde etki etme ve görüşlerini değiştirebilme, alınacak kararlara dolaylı olarak etki edebilme imkanının da elinden alınmasına yol açacağı, davacının genel kurula katılmasının şirket pay defterine kayıtlı olması ve ortak olmasına rağmen haksız olarak önlenmiş olduğu, bu önlenmeden dolayı davacının genel kurula katılarak denetim hakkı ve alınacak kararlara diğer ortaklara görüşünü bildirmek suretiyle dolaylı etki edebilme imkanı da elinden alınmış olacağından, dosya yönünden etki kuralının dikkate alınamayacağı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf yoluna başvuran davalı vekili; toplantıya katılmak isteyen şirket tarafından “Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları ile Bu Toplantılarda Bulunacak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında Yönetmelik”in 18. maddesinin 2. fıkrasına göre sunulması zorunlu olan yetki ve temsil belgelerinin ibraz edilmediğini, zaten hissedar olmayan ancak tamamen kanuna aykırı yollardan pay defterine pay sahibiymiş gibi kaydedilen bu şahsın toplantıya alınmadığını, davacı tarafından sunulan hisse devir sözleşmesini gerçek kişi olarak kimin imzaladığı ve imzanın gerçek olup olmadığının dahi belli olmadığını, mahkemece bu imzanın kime ait olduğu, bu kişinin imzaya yetkili olup olmadığının kontrol edilmediğini, Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları ile Bu Toplantılarda Bulunacak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında Yönetmeliğin 18/2 maddesine göre, tüzel kişi pay sahiplerinin tüzel kişiyi temsil ve ilzama yetkili olan kişilerin kimlikleriyle beraber yetki belgelerini ibraz etmeleri, gerçek veya tüzel kişi pay sahiplerini temsilen genel kurula katılacakların ayrıca temsil belgelerini de ibraz etmelerinin zorunlu olduğunu, maddeden anlaşılacağı üzere, tüzel kişi temsilcilerin genel kurul toplantısına katılabilmeleri için yetki belgelerini ve temsil belgelerini ibraz etmek zorunda olduklarını, aksi taktirde genel kurula katılıp oy kullanamayacaklarını, genel kurula katılmak isteyen şahsın yetki ve temsil belgesi ibraz etmediğini, dolayısıyla genel kurula katılma ve oy kullanma haklarının bulunmadığını, davacının sahip olduğunu iddia ettiği payların müvekkili tarafından haczedilerek icra dairesi tarafından düzenlenen ihale sonucunda haciz marifetiyle satın alındığını, buna karşı davacının payların kendisine ait olduğunu iddia ederek istihkak davası açtığını, bu davada bilirkişi tarafından sunulan raporda da payların davacıya ait olmadığı yönünde görüş bildirildiğini, davanın devam ettiğini, bu nedenle bu hususun işbu davada bekletici sorun yapılması gerekirken mahkemece bunun da dikkate alınmadığını, davacının istihkak davasını kaybetmesi halinde davacının pay sahibi olmadığının bir mahkeme kararı ile de tevsik edilmiş olacak ve bu durumda davacının bu davayı açmaya hakkı olmadığının ortaya çıkacağını, bu sebeple bu konunun bekletici sorun yapılması gerektiğini, mahkemece hisse devrinin pay defterine kayıtlı olduğu gerekçesiyle hisse devrinin geçerli olduğunun varsayıldığını, ilgili yönetim kurulu kararında imza atan yönetim kurulu üyelerinin seçilmiş olduğu genel kurulun tüm kararlarının yoklukla malul olduğunun istinaf kararıyla karara bağlandığını, dolayısıyla mahkemenin kararını dayandırdığı en önemli husus olan hisse devrinin yönetim kurulu tarafından onaylandığı savının da ortadan kalktığını, yönetim kurulunun seçildiği genel kurul yoklukla malul olduğundan, yönetim kurulunun seçilmemiş sayıldığını, dolayısıyla davacının hisselerinin pay defterine kaydı kararının da yoklukla malul olduğunu, davacı şirketin müvekkili şirket ile yaptığı hisse devir sözleşmesinin de geçersiz olduğunu, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü’nce yayınlanan 18.12.1998 tarihli genelgeye göre, anonim şirketlerde nama veya hamiline hisse senedi ihraç edilmediği durumlarda, imzaları noter tarafından tasdik edilmiş devir sözleşmesi ile devre muvafakat edildiğini gösteren yönetim kurulu kararının noter tasdikli örneğinin ticaret sicil memurluklarına verilmesinin gerektiğini, aksi halde yapılan işlemlerin geçersiz olduğunu, davacının yapmış olduğu hisse devir sözleşmesindeki imzalar ve yönetim kurulu kararının da noter tasdikli olmadığını, bu nedenle hisse devrinin geçersiz olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davalı anonim şirketin 18.05.2017 tarihli genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkindir. 6102 sayılı TTK’nın 445 ve 446. maddelerinde; toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, yönetim kurulu ile kararların yerine getirilmesi kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa, yönetim kurulu üyelerinden her birinin kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine iptal davası açabileceği belirtilmiştir. Aynı yasanın 447. maddesine göre ise; genel kurulun, pay sahibinin genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararları batıldır. Somut olayda; davacı şirketin 18.05.2017 tarihli genel kuruluna davacı şirketi temsilen …’ın da katılmak isteyerek toplantıda hazır bulunduğu, bu kişinin davacı şirketi temsile yetkili olduğuna dair noter onaylı belge istenmesine rağmen fotokopi belgeler ibraz edildiği, toplantının devamı sırasında … tarafından evrak asıllarını sunduğu, ancak toplantı başkanı tarafından bu belgelerin şüpheli bulunarak davacı temsilcisinin toplantıya katılmasına gerek olmadığına karar verildiği, davacı temsilcisi tarafından itiraz ve muhalefetleri tutanağa geçirtilmek suretiyle toplantının terk edildiği, toplantı bitiminde ise toplantı tutanağının imzalandığı, bu suretle davacı şirket temsilcisinin toplantıya katılamadığı ve oy kullanmadığı, kararların şirket sermayesinin %50’sine isabet eden oyların katılımıyla alındığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere genel kurul kararının iptali davasında, kararın iptalini talep eden ortağın ortaklık sıfatının bulunması ve dava süresince de devam etmesi gerekir. Uygulamada husumet olarak tanımlanan bu yetkinin, tüm dava sürecinde davacı üzerinde bulunması gerekmektedir. Dava açan kişinin ortaklık sıfatı mevcut değilse veya yargılama sırasında sona erecek olursa, artık davayı takip ve sonuçlandırmakta hukuki menfaati de kalmaz. Bu kapsamda öncelikle davacının davalı şirkette pay sahibi olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Bu kapsamda; davalı şirket ortağı … ile davacı şirket arasında, …’ın davalı şirketteki 850.000 adet payının … şirketine satışı konusunda 10.09.2015 tarihli hisse devri protokolü imzalandığı, aynı tarihli temlikname ile de …’ın davalı şirketten olan alacağının … şirketine temlik edildiği, hisse devrinin davalı şirket yönetim kurulunun 10.09.2015 tarih ve 2015/6 sayılı kararıyla şirket pay defterine kaydedilmesine karar verilerek pay defterine işlendiği; ancak yönetim kurulu kararında imzası bulunan yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin davalı şirketin 29.06.2015 tarihli genel kurul kararlarının iptali istemiyle İstanbul 7. ATM’nin 2015/941 esas sayılı dosyasında dava açıldığı, mahkemece verilen ret kararının istinafı üzerine Dairemizin 2017/108 esas 2017/174 karar sayılı kararıyla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulü ile davalı şirketin 29.06.2015 tarihli genel kurulunda alınan tüm kararların yoklukla malul olduğunun tespitine karar verildiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Diğer yandan davalı şirket ortağı alacaklı … tarafından şirketin eski ortağı … aleyhine İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında başlatılan takibin kesinleştiği, …’a ait davalı şirket hisselerinin 20.11.2015 tarihinde haczedilerek şirket pay defterine haczin işlendiği, hisselerin icra dairesince yapılan ihalesinde 1.227.000-TL bedel üzerinden şirket ortağı alacaklı …’ya ihale edildiği, … tarafından, haczedilen hisselere ilişkin olarak istihkak iddiasıyla açılan 2015/1617 esas sayılı davada, İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesince hisse devrinin geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, kararın istinafı üzerine İstanbul BAM 21. Hukuk Dairesinin 2020/620-3137 sayılı ilamıyla davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, ilgili dosyanın UYAP üzerinden incelenmesinde ise kararın temyiz edildiği ve halen kesinleşmemiş olduğu görülmüştür. Bu durum karşısında, davalı şirketin eski ortağı …’a ait 850.000 adet payın mülkiyeti ihtilaflı olup, söz konusu hisselerin mülkiyetinin davacı şirkete ait olup olmadığı İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesinde açılmış bulunan 2015/1617 esas sayılı davada tespit edilecektir. Bu dosyada kesinleşecek karar sonucunda, söz konusu hisselerin mülkiyetinin davacıya ait olup olmadığı, buna bağlı olarak da davacının davalı şirkette ortak sıfatının bulunup bulunmadığı ve dolayısıyla işbu dava bakımından aktif husumet ehliyetinin mevcut olup olmadığı tespit edilecektir. Bu nedenle mahkemece İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesinde açılmış bulunan 2015/1617 esas sayılı dava dosyasının bekletici mesele yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi hatalıdır. Açıklanan nedenlerle; uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca kabulü ile hükmün kaldırılarak, davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/475 Esas – 2019/473 Karar sayılı 20/05/2019 tarihli kararının, HMK.’nun 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA, “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE” Davalı tarafından yatırılan 44,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.12/05/2022