Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/2126 E. 2022/538 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2126
KARAR NO: 2022/538
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/11/2018
NUMARASI: 2015/442 Esas 2018/1142 Karar
DAVA: Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/04/2022
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davalı borçlu …Ltd. Şti’nin, borcuna karşılık keşidecisi diğer davalı … Ltd. Şti. olan … Bankası Yıldız İstanbul Şubesi’ne ait 30/11/2014 tarih ve … seri no.lu 500.000-TL, 31/10/2014 vadeli 500.000-TL ve 31/12/2014 tarihli 500.000-TL olmak üzere 1.500.000-TL tutarında 3 adet çeki ciro ederek tedavüle çıkardığını, çeklerin müvekkiline intikal ettiğini, ancak yasal sürede bankaya ibraz edildiğinde çeklerin karşılığının olmadığının görüldüğünü, bunun üzerine alacağın tahsili için 30/11/2014 tarihli çekten dolayı İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı, 31/10/2014 tarihli çekten dolayı 2014/35482 ve 31/12/2014 tarihli çekten dolayı da … esas sayılı dosyalarında her iki şirket aleyhine takip başlatıldığını, ancak yapılan sorgulamada gerek keşideci ve gerekse ciranta borçlulara ait herhangi bir araç ve gayrimenkul kaydı çıkmadığını, İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında borçlu şirketlerden … firmasının sicilde kayıtlı adresinde bir kaç parça büro eşyasının haczedildiğini, diğer borçlu … firmasına ait menkul malların haczi için Bakırköy … İcra Dairesinin … talimat sayılı dosyasında davalı borçlu … firmasının faaliyet gösterdiği ve dolum tesislerinin mevcut olduğu adrese gidildiğini, ancak adresin … Ltd. Şti. firmasına ait olduğunu, borçlu şirketlerin başkaca herhangi bir menkul ve gayrimenkul malvarlığı olmadığından dolayı cebri icra yolu ile yapılabilecek başka bir işlem kalmadığını, yine … firmasının Esenyurt’ta bulunan konut satış ofisine haciz için gidildiğinde bina inşaatlarında … yazısının mevcut olduğunun görüldüğünü, … firmasının sahibi davalı …’in bal satışından elde ettiği paraları yine kendisine ait olan … firmasına aktararak şirketin içini boşalttığını, bilahare şirket hisselerini … adlı çalışanına devrettiğini, yine kendisine ait olan … şirketindeki hisselerini de eşi olan …’e devrettiğini, şirketlerin sicil kayıtlarında görülen adreslerinin birbiriyle bağlantılı olduğunu, … ve … firmalarının aynı adreslerde faaliyet gösterdiğini, şirketlerin sahiplerin ve yetkili müdürlerin aynı ve birbiri ile bağlantılı olduklarını, Balderesi firmasının müdürü olan …’in haciz sırasında kendisini … firmasının yetkilisi olarak tanıttığını, bu kişinin …’in diğer şirketlerinde de müdür olduğunu, …’in … hisselerini devrettiği …’nın sahibi olduğu şirketlerin de … ile aynı adreste faaliyet gösterdiğini, … firmasının içinin boşaltılmasını müteakip … firmasının kayıtlı sermayesinde anormal bir sermaye artışı görüldüğünü, davalının eşi olan …’in 6.000.000-TL gibi yüksek bir meblağı nakit olarak getirmesinin mümkün olmadığını, haciz mahallinde elde edilen bilgi ve belgelerin şirketlerin iç içe olduğunu gösterdiğini, … firmasının bal dolum tesislerinde …’in talimatlarını içeren yazısının mevcut olduğunu, kargo sevk irsaliyeleri üzerinde … adının geçtiğini, haciz sırasında bal dolum tesislerinde çalışan personelin daha önce borçlu … firmasında çalışan elemanlar olduğunun görüldüğünü, davalı …’ın da borçlu … firmasının unvanını ve çeklerini kullanarak piyasadan aldığı malları zimmetine geçirdiğini, bu kişinin de şirket hisselerini daha sonra …’a devrettiğini, davalı …’in … adına topladığı paraları … firmasına aktararak her iki şirketi bizzat perde arkasından yönettiğini, ayrıca davalıların şirkete olan sermaye borçlarını da ödemediklerini belirterek, şimdilik 1.000’er TL’nin borçlu … firmasının ortakları olan davalı … ve …’tan, 1.000’er TL’nin borçlu … firmasının ortakları olan davalı … ve …’dan reeskont faiziyle tahsil edilerek, borçlu şirketlerin bu ortaklardan olan alacaklarına mahsup edilmek kayıt ve şartı ile İstanbul … İcra Dairesinin …, … ve … sayılı dosyalardaki alacakları ile sınırlı olarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 02.12.2015 tarihli açıklama dilekçesinde; dava dilekçesinde talep edilen 10.000-TL’nin 7.000-TL’sinin davalı …’den, 3.000-TL’sinin ise diğer davalı gerçek kişilerden tahsilini talep ettiklerini beyan etmiştir.
ISLAH: Davacı vekili 29.08.2018 tarihli ıslah dilekçesinde; tüzel kişilik perdesinin aralanması kapsamında İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosya alacağından mahsup edilmek üzere 844.135,36-TL alacağın reeskont faiziyle davalı …’den tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalı … vekili; davacının aktif husumet ehliyetinin olmadığını, alacak hakkının nispi bir hak olduğunu ve dava konusu edilen alacakların borçlu … ile müvekkili arasındaki ticari ilişkiden kaynaklı olduğunu, borçlu şirketin alacaklısı durumundaki davacının, şirket ile müvekkili arasındaki ticari alacak borç ilişkisini dava etme hakkı olmadığını, sermaye koyma borcunun yerine getirilmemesi halinde şirket alacaklılarının şirket adına dava açma hakkının bulunmadığını, davacı iddialarının doğru olmadığını, … firmasının ciranta sıfatıyla borçlu olduğunu, çekleri bizzat keşide etmediğini, müvekkilinin şirketin içini boşaltmadığını, şirkete borçlanmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili yargılama sırasında, davanın reddini savunmuştur. Diğer davalılar davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davalı … yönünden ıslah edilen davanın, davalı … (yeni ünvan … Ltd. Şti.)’nin şirket müdürü olan davalı …’in şirkete ait parayı zimmete geçirdiği iddiası ile açılan, limited şirket yöneticisinin sorumluluğu hukuki nedenine dayalı tazminat davası olduğu, 6102 sayılı TTK’nın 555. maddesi hükmüne göre alacaklı olduğu iddiası ile davacının davalı … aleyhine işbu davayı açamayacağı, bu nedenle davalı … aleyhine açılan davanın aktif husumet ehliyeti yönünden reddinin gerektiği, ıslahla tazminat davasına dönüştürülen davanın niteliği gereği bu davalı şirketler aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddinin gerektiği, davacı vekilinin 15.11.2018 tarihli duruşmadaki feragat beyanı nedeniyle davalılar …, … ve … aleyhine açılan davanın da feragat nedeniyle reddinin gerektiği gerekçesiyle, davalı … aleyhine açılan davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle, davalı şirketler aleyhine açılan davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine, diğer gerçek kişi davalılar aleyhine açılan davanın ise feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili; davanın temel dayanağının, müvekkilinin … (önceki unvanı …) firmasından talep ve tahsil etmeye çalıştığı ancak tahsil edemediği alacak olduğunu, bu şirketin ortağı ve yetkilisi olan …’in şirketin içini boşaltarak şirket mal varlığını kendi zimmetine geçirdiğini, bu TTK’nın 555. maddesine göre davalı şirketin … aleyhine dava açarak zimmetine geçirdiği paranın şirkete ödenmesini isteyebileceğini, borçlunun haklarına halefiyet ilkesi gereğince şirketten alacaklı olan müvekkilinin de bu alacağı şirketin yerine geçerek kendi alacağı ile sınırlı olmak üzere talep edebileceğini, bu dava şirket ortaklarının şahsi sorumluluğuna ilişkin bir dava olmayıp, davalı …’in aynı zamanda ortak sıfatını da haiz olmasından kaynaklı olarak, şirkete doğrudan verdiği zararlardan şirket adına tazmininin istendiği bir dava olduğunu, müvekkili de borçlu şirketten alacaklı olmakla, şirkete ödenecek paranın alacaklı sıfatı ile doğrudan kendisine ödenmesini talep hakkının bulunduğunu, şirket ortaklarının şirkete verdiği zararlardan dolayı doğrudan ortaklar aleyhine dava açılacağına ilişkin olarak Yargıtay kararlarının bulunduğunu, sermaye şirketlerinin sahibi ve yetkilisi olan kişilerin piyasadan haksız kazanç temin etmek maksadı ile yetkilisi olduğu şirketlerin mal varlıklarını kendi zimmetlerine geçirerek bu şirketlerin içini boşalttıkları, şirketten alacaklı olan 3. şahısların ise şirket ortakları aleyhine takip yapamadıkları için yasal alacaklarını elde edemediklerinin bilinen bir gerçek olduğunu, böyle bir durumun kanunen ve ahlaken korunmasının mümkün olmadığını, ayrıca davalı …’ın vekili olarak Av. …’ın hiç bir duruşmaya katılmaması ve dosyada usulüne uygun bir vekâletnamesinin de bulunmamasına rağmen bu davalı lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin de usule aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davalı … aleyhine açılan davanın kabulüne, davalı … lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, çeke dayalı alacağın yönetici sorumluluğu ve tüzel kişilik perdesinin aralanması suretiyle borçlu şirketin ortağı ve yetkilisi olan davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Somut olayda; davacı tarafından, … Bankası Yıldız/İstanbul Şubesine ait … çek no.lu, 500.000-TL bedelli, 30.11.2014 keşide tarihli, keşidecisi …, lehdarı … (eski unvan …) olan çeke dayalı olarak 498.880-TL asıl alacak ve ferilerinin tahsili istemiyle borçlular … ve … (eski unvan …) hakkında İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığı, takibin kesinleştiği, borçlu şirketler adına kayıtlı taşınır veya taşınmaz mal varlığının bulunmaması nedeniyle alacağın tahsil edilemediği anlaşılmaktadır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davalı şirketler aleyhine açılan davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine, … dışındaki diğer gerçek kişi davalılar aleyhine açılan davanın ise feragat nedeniyle reddine karar verilmiş olup, davacı vekilince sadece davalı … hakkında verilen hükme yönelik olarak istinaf yoluna başvurulmuştur. Bu nedenle istinaf incelemesine konu uyuşmazlık; eski ortağı ve yöneticisi olduğu şirketin borcundan, yönetici sorumluluğu ve tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisine dayalı olarak adı geçen davalının sorumlu tutulup tutulamayacağına ilişkindir. TTK’nın 553. maddesi uyarınca; şirket yöneticileri yasadan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumludur. TTK’nın 553-555 maddeleri gereğince, şirket alacaklıları ve pay sahiplerinin şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açmaları imkanı mevcuttur. Yöneticinin, ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların da dolaylı zarar görmesine yol açar. Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların ve alacaklıların dolaylı zararı olarak sonuç doğurur. TTK’nın 553. maddesi uyarınca şirket alacaklıları, şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açabilir. Söz konusu davanın açılıp görülebilmesi için oluştuğu iddia olunan zararın doğrudan ya da dolaylı zarar niteliğinde olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Şirket alacaklısı konumunda olan üçüncü şahısların sorumluluk davası yolu ile kendileri adına istemde bulunabilmelerinin koşulu, oluştuğu ileri sürülen zararın, doğrudan zarar niteliğinde olmasıdır. Şirket yöneticilerinin, şirketin almış olduğu borcu ya da başkaca edim yükümlülüklerini yerine getirmemek amacıyla şirketi atıl kılarak acz içine düşürmeleri hali, üçüncü kişiler yönünden doğrudan zarar niteliğindedir. Bu kapsamda şirket alacaklıları; kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yönetimle görevli diğer kişilerin, tasfiye memurlarının veya kuruluşta etkili kişilerin kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlu olarak ihmal etmeleri nedeniyle doğrudan zarara uğramaları durumunda, anılan kişileri dava edebilir ve tazminatın kendilerine ödenmesini isteyebilirler. Bu dava durumuna göre, 6098 sayılı TBK’nın 49. madde hükmündeki haksız fiilden doğan genel hükümlere veya şirketler hukukundaki özel hükümlere (TTK 553-556 maddeler) dayanabilir. Buna göre şirket alacaklılarının özellikli olarak kendilerini doğrudan zarara uğratan organ şahıslara karşı sadece hukuka aykırılığa dayanarak dava açılabileceği kuralında hiçbir değişiklik sözkonusu değildir (Prof. Dr. Hasan Pulaşlı, Şirketler Hukuku Şerhi s. 2666). Öğreti ve uygulamada kabul edilen tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi ise; bazı şartların varlığı halinde, tüzel kişilik ve mal ayrılığı ilkesi dikkate alınmadan mevcut tüzel kişiliğin arkasına saklanan gerçek veya tüzel kişinin borçtan sorumlu tutulmasını ifade etmektedir. Mal varlığının bağımsızlığı ve sınırlı sorumluluk ilkelerinin istisnası olan tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi, ancak istisnai ve sınırlı durumlarda titizlikle uygulanması gereken bir teoridir. Bu teoriye ihtiyatlı bir biçimde yaklaşılmalı, istisnai olduğundan mümkün olduğunca dar yorumlanmalı ve bu teorinin uygulanmasına ancak tüzel kişilik kavramının arkasına saklanılarak dürüstlük kuralına aykırı davranıldığı, kendisine tanınan hakkın kötüye kullanılarak üçüncü kişilerin zarara uğratıldığı, zarara yol açan tüzel kişinin sorumluluğuna hükmedebilmek için ise başka bir yasal nedene dayanılmasının mümkün olmadığı durumlarda başvurulmalıdır (Yargıtay 11 HD 23.02.2021 tarih ve 2020/2970 esas, 2021/1603 karar sayılı ilamı). Dosya kapsamından; dayanak çekte lehtar/ciranta konumunda bulunan … (…) firmasının 12.03.2013 tarihinde tek ortak olan davalı … tarafından kurulduğu, 14.10.2014 tarihli ortaklar kurulu kararıyla davalının tüm hissesini …’ya devrederek ortaklıktan ayrıldığı, 20.01.2015 tarihinde şirketin unvan değişikliği yaparak … unvanını aldığı; …’nın bal tesislerinde faaliyet gösterdiği haciz işlemleri sırasında tespit edilen … firmasının 23.06.2011 tarihinde davalı … ile … tarafından kurulduğu, 08.02.2013 tarihinde …’ın hisselerini …’e devrederek ortaklıktan ayrıldığı, …’in de 29.03.2013 tarihinde şirketin tüm hisselerini eşi …’e devrettiği, şirketlerin aynı adreste faaliyet gösterdiği, o dönem her iki şirket müdürünün de aynı kişi olduğu anlaşılmaktadır. Getirtilen banka kayıtlarında 07.06.2013-22.07.2014 tarihleri arasında … firması hesabından davalı … hesabına toplam 3.355.905-TL para transferi yapıldığı, mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinde ise, şirketin bilançosunda ortaklardan alacaklar bakiyesinin sıfır olduğu, buna karşılık kasa hesabında 2.445.767,47-TL nakit para bakiyesi gözüktüğü, şirket kasasında bu miktar para bulundurulması mümkün görülmediğinden, kasada biriken tutarın davalı … uhdesinde kalmış olabileceğinin değerlendirildiği belirtilmiştir. Aynı nitelikte bulunan çek alacağına dayalı olarak davalılar aleyhine aynı hukuki sebeplerle açılan Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/864 esas sayılı dosyasında yaptırılan bilirkişi incelemesinde; … ile eşi … arasında yüklü para trafiği gerçekleştiği, … şirketinin sermayesinin 6.000.000-TL’ye çıkarılmasını müteakip 1.500.000-TL sermaye payının büyük bir kısmının, … tarafından … hesabına yatırılan paralardan karşılandığı tespit edilmiştir. Bu durumda … (…) firmasının tek ortağı olan davalı …’in, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlu olarak ihmal ederek, kendisine tanınan ortaklık ve yönetim hakkını kötüye kullanarak, ve ayrıca tüzel kişilik kavramının arkasına saklanarak dürüstlük kuralına aykırı davranışlarla şirket sermayesini üzerine geçirdiği, bu suretle davacıyı zarara uğrattığı, bu nedenle davacının doğrudan zarar niteliğindeki zararın kendisine ödenmesini isteyebileceği kabul edilmelidir. Bu nedenle mahkemece davacının aktif husumet ehliyeti bulunduğunun kabulü ile davalı …’in dava konusu alacaktan sorumluluğuna hükmedilmesi gerekirken, davanın aktif husumet ehliyeti nedeniyle reddine karar verilmesi isabetsizdir. Davalı takip ve dava dayanağı çekte ciranta veya keşideci olmayıp, çeke dayalı işlemiş faiz, çek tazminatı ve ihtiyati haciz masraflarından sorumlu tutulması mümkün olmadığından, bakiye çek alacağı olan 498.880-TL’den sorumlu tutulmalıdır. Dava 10.000-TL dava değeri üzerinden kısmi dava olarak açılmış olup, davacı vekili 02.12.2015 tarihli açıklama dilekçesiyle dava değerinin 7.000-TL’lik kısmının davalı …’den tahsilini talep ettiklerini beyan etmiş, 29.08.2018 tarihli ıslah dilekçesiyle de icra dosyasındaki borcun 21.6.2018 tarihinde 844.135,36-TLye ulaştığını ,bu miktar alacağın reeskont faiziyle davalı …’den tahsiline karar verilmesini istemiş olup, ıslah harcını ise 12.11.2018 tarihinde yatırmıştır. Davacı vekilinin talebi icra takibine konu edilen çekin 21.6.2018 tarihinde ulaştığı miktar olup dava tarihi ise 28.4.2015 tarihidir.Yani davacı vekili, icra takip tutarı olan 498.880-TL tutarlı alacağa dava tarihinden sonra işleyen faizi de ilave ederek davayı ıslah etmiş bulunmaktadır.Dava tarihinden sonra işleyen faiz davanın bir aşamasında hesaplanarak ıslaha konu edilemez.Alacağın dayanağı olan çekin alışveriş karşılığı … şirketi tarafından davacıya verildiği hususunda ihtilaf yoktur.Uyuşmazlığın temeli,şirket yetkilisinden talep olunan alacak satıştan kaynaklandığından 10 yıllık zamanaşımı uygulanacağından ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı defii de yerinde değildir.Her ne kadar kısmi dava açılmış ise de ;dava da dava tarihinden evvel gerçekleşen olgulara ,davalının aynı zamanda haksız fiil teşkil eden eylemlerine dayanıldığından temerrüdün dava tarihi itibariyle başlamış sayılacağı ,bu nedenle kısmi dava açılmış ise de ;bütün alacağa dava tarihi itibariyle temerrüt faizinin işletileceği ,dava tarihinden itibaren işleyen faizin hesaplanarak ıslaha konu edilemeyeceği,çeke dayalı icra takibinin ferilerinden davalının sorumlu tutulamayacağı nedeniyle asıl alacak tutarı 498.880-TL den davalının sorumlu tutulması fazlasının reddi gerekmektedir. Diğer yandan davalı … davada vekil ile temsil edilmiş olup, vekil tarafından sunulan vekaletnamenin de dosya ve UYAP kayıtlarında mevcut olduğu anlaşılmasına göre, hakkındaki dava reddedilen bu davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görüldüğünden başvurusunun kabulüne,hata/eksiklik yeniden yargılama gerektirmediğinden kararın kaldırılarak yeniden hüküm verilmesine “hükmün kesinleşen kısımlarının tekrarı ile davalı … aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne” fazla istemin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/11/2018 Tarih 2015/442 Esas 2018/1142 Karar sayılı kararın HMK.’nın 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davalılar …, … ve … aleyhine açılan davanın feragat nedeni ile reddine, Davalı … Ltd. Şti. ve davalı … (…) … Ltd. Şti. aleyhine açılan davanın reddine, Davalı … aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne, 498.880-TL alacağın, İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında tahsilde tekerrüre neden olmamak kaydıyla dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalı …’den alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair istemin reddine” İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 34.078,49-TL karar ve ilam harcından peşin ve ıslah harcı olmak üzere 14.586,50-TL harcın mahsubu ile bakiye 19.491,99‬-TL’nin davalı …’den alınarak hazineye gelir kaydına, Davacı tarafından yatırılan 14.614,2‬…-TL peşin harçların davalı …’den alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından yapılan 2.700-TL bilirkişi ücreti ve 648-TL posta masrafı olmak üzere toplam 3.348‬-‬TL yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 1.980-TL’sinin davalı …’den alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Davalı … tarafından yapılan 100-TL posta masrafının davanın reddi oranında hesaplanan 40-TL’sinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine, bakiye kısmın davalı … üzerinde bırakılmasına, Davacı vekili lehine taktir olunan 41.994-TL nispi vekalet ücretinin davalı …’den alınarak davacıya verilmesine, Davanın reddolunan kısmı üzerinden davalı … vekili lehine taktir olunan 32.617,88-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,Davalı … vekili lehine hesaplanan 2.180-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine, Davalılar …, … ve …, … Ltd. Şti. ve … Ltd. Şti. (eski ünvanı … Ltd. Şti.) tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, Kullanılmayan gider avansının karar kesinleşiğinde yatıran tarafa iadesine” Davacı tarafından yatırılan 44,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davacı tarafından yapılan 263-TL istinaf yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 156-TL’sinin davalı …’den alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 07/04/2022