Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/2118 E. 2022/539 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2118
KARAR NO: 2022/539
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/07/2019
NUMARASI: 2017/172 Esas – 2019/864 Karar
DAVA: Alacak (Ticari İşletmenin Devrinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/04/2022
Davanın kısmen kabulüne-reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili ile davalılar arasında imzalanan 10/09/2012 ve 22/09/2012 tarihli sözleşmeler ile, davalı … tarafından franchise verilen ve diğer davalı …’a ait şubenin müvekkili tarafından devralındığını, müvekkilinin franchise sözleşmesi çerçevesinde davalı şirketin bayiisi olduğunu, bu sözleşmeler gereğince devir konusundaki hizmet ücreti olarak KDV dahil davalı şirkete 10.000-TL ödediğini, bayiliğini devraldığı davalı …’a ise 40.000-TL’si nakten, 23.600-TL’si ise banka havalesiyle olmak üzere KDV dahil 63.600-TL ödeme yaptığını, ancak davalıların müvekkiline gerçeğe aykırı bilgiler verdiklerini, müşteri listesi ve gelir gider tablosunun esasen kendilerine gösterilen gibi olmadığını, müvekkiline verilen bilgilerdeki ciro ve satış bedellerinin gerçeği yansıtmadığını,asıl kazanç getiren müşteri ve işlemlerin kendisine devredilen Ümraniye 1. bölgedeki bayiye değil,2. bölgeye ilişkin olduğunun bilahare ortaya çıktığını, ayrıca davalı şirketin kargo ve kurye lisansı olmamasına rağmen verdiği reklamlar ve ilanlarla da yatırımcıları yanılttığını, müvekkilinin TBK’nın 30. maddesi gereğince davalılarca yanıltıldığını, iradesi sakatlanarak hataya düşürüldüğünü, bu nedenle sözleşmeyle bağlı olmadığını, davalı ile yapılan görüşmeler de sonuç vermeyince müvekkilince keşide edilen 16.11.2012 tarihli ihtarnameyle sözleşmenin feshedildiğini belirterek, davalı şirkete ödenen 10.000-TL’nin sözleşmenin fesih tarihinden itibaren işleyecek en yüksek ticari faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline, davalı …’a ödenen 63.600-TL’nin sözleşmenin fesih tarihinden itibaren işleyecek en yüksek ticari faizi ile birlikte davalı …’dan tahsiline, sözleşmenin olağanüstü fesih yoluyla sona erdirilmesi sebebiyle uğradığı maddi zarara karşılık 10.000-TL’nin fesih tarihinden itibaren işleyecek en yüksek ticari faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili; bölge dışına yapılan satışlar nedeniyle ciro ve satış bedellerinin gerçeğe aykırı olarak fazla gösterildiği iddiasının dayanaksız olduğunu, müvekkilinin bölge ihlali yapmadığını, ancak adresleri bölge dışında görülen müşterilere de talepleri karşılığında hizmet sağladığını, davacının yanıltılmadığını, davacının iddiası saikte yanılma niteliğinde olup esaslı yanılma kabul edilemeyeceğini, işletme devri için davacı tarafın kendisine başvurmadığını, devirden önce bir araya gelmediklerini, müvekkili ile davacı arasında herhangi bir bilgi alışverişi bulunmadığını, protokolü de müvekkili adına vekilinin imzaladığını, müvekkilinin davacıya ciro garantisi vermediğini, davacı ile davalı şirket anlaştıktan sonra müvekkilinin davacı ile bir araya geldiğini, bu nedenle davacının düşmüşse müvekkili tarafından herhangi bir hataya düşürülmediğini, esasen davacının diğer davalı olan şirket tarafından da hataya düşürülmediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili; devir protokolünü davacının değil eşinin imzaladığını, bu nedenle davacının taraf sıfatının bulunmadığını, davacının eşinin başvurusu ile aralarındaki görüşmelerin başladığını, onun talebi ile Ümraniye’deki 1 no.lu şubelerinin devri konusunda aracılık edebileceklerini bildirdiklerini, istediği tüm verileri davacı tarafa aktardıklarını, bu verilerin tahmini veriler olduğunu, garanti içermediğini, davacının şubenin tüm ticari verilerini inceleyerek şubeyi devralmaya karar verdiğini, müvekkilinin elinde bulunan … kayıtlarına göre şubenin işlemlerinin normal göründüğünü, bu kayıtların dışında ellerinde veri bulunmadığını, kendi ellerindeki verilerin saklamadan ve gerçeğe uygun olarak davacının incelemesine tabi tuttuklarını, akdin feshedilmesinde müvekkilinin bir kusurunun bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; TBK’nın 36. maddesindeki aldatma halinin somut olayda gerçekleştiği, zira devre konu bayinin, davacıya inceletilen yılda, yetki bölgesi dışında yaptığı satışların 46.706,42-TL olduğu, toplam satışın ise 117.437,38-TL olduğu, böylece hasılatın yaklaşık %40 ‘ının yetki bölgesi dışında yapılan satışlardan kaynaklandığı, bu miktarın sözleşmenin feshini gerektirecek bir oranda bulunduğu, davacının akti feshetmekte haklı olduğu, hal böyle olunca davalı …’ın davacının imzaladığı işletme devir sözleşmesini aldatma nedeniyle geçmişe etkili olarak iptali yerinde bulunduğundan, almış bulunduğu ve ihtilafsız olan 63.600-TL’yi iade etmesi gerektiği, diğer davalı …’ye devir sözleşmesi ve frenchise verme karşılığında ödenen ve ihtilafsız olan 10.000-TL’lik hizmet bedelinin de iadesinin gerektiği, davacının maddi zarara ilişkin 10.000-TL’lik diğer talebinin ise takip edilmemesi nedeniyle bu istem yönünden dosyanın işlemden kaldırıldığı ve hizmet bedeli ile devir bedeline ilişkin olarak verilen kararın istinaf incelemesinde geçerek kesinleştiği, davacı vekilinin sözleşmenin olağanüstü fesih yoluyla sona erdirilmesi sebebiyle uğranılan maddi zarar yönündeki talebinin yenilenmesiyle mahkemenin işbu esasına kaydedildiği, alınan kök ve ek bilirkişi raporunda; sözleşmenin irade fesadına dayalı geçmişe etkili fesih suretiyle ortadan kalktığı, bir başka anlatımla sözleşmeden dönüldüğü, sözleşmeden dönme halinde olumsuz zararın istenebileceği, sözleşmeye duyulan güvene dayalı olarak yapılan ve boşa giden masrafların 1.251-TL’lik yakıt kısmında gösterilen K2 yetki belgesi, 780-TL’nin basılı evrak gideri, yine 129-TL’lik yazar kasanın devri masrafı, 114,40-TL’nin damga vergisi olması, İTO’ya ödenen 221-TL,kırtasiye masrafı 47,20-TL ile 11-TL tutarlı kaşe masrafı, noter gideri olan 9 adet belgenin toplamı 639,88-TL’nin de bu kapsamdaki masraf olduğu, ayrıca taşınma tahliye masrafı 500-TL’nin sözleşmeye duyulan güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan zarar olduğu böylece toplam davacının 3.763,52-TL’lik masrafının sözleşmeye duyulan güvene dayalı yapılan ve boşa giden masraf kapsamında bulunduğunun kabul edildiği gerekçesiyle, bu tutar üzerinden davanın kısmen kabulün,fazla istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Davacı vekili; mahkemece müvekkilinin sözleşmeye güvenerek ve sözleşmenin devam edeceğine inanarak yapmış olduğu masraf kalemlerinin büyük bir kısmının menfi zarar olarak değerlendirilmediğini, bilirkişi heyetince yapılan yanlış nitelendirmeler neticesinde zarar kalemlerinin eksik hesaplandığını, müvekkilinin personel ve yemek giderleri, kira, yakıt masraflarını, elektrik, su, telefon, muhasebe ücreti ve vergilerden oluşan olumsuz zarar kalemlerinin hesaplamaya dahil edilmediğini, müvekkilinin ödemiş olduğu 1.290,14-TL miktarındaki vergi masrafı ve 1.305,02-TL tutarındaki sigorta-tamir masraflarının menfi zarar olarak değerlendirilmediğini, oysa bu masrafların da sözleşmeye güvenilerek yapılan menfi zarar olduğunu, yine müvekkilinin ödemiş olduğu 236-TL tutarındaki muhasebe ücreti, 568-TL tutarındaki elektrik, su ve telefon giderleri, 2.639,55-TL değerindeki personel ücreti, 925,73-TL tutarındaki yemek ücreti ve 1.650-TL tutarındaki kira ücretinin de sözleşmenin geçerliliğine duyulan güven nedeniyle ödenmiş menfi zarar kapsamında olduğunu belirterek, kararın reddedilen kısım yönünden kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, taraflarca imzalanmış franchise sözleşmesi ile şube devir protokolünün davacı tarafça haklı nedenle feshi sonucunda, davacının sözleşmeler nedeniyle uğradığı menfi zararın tahsili istemine ilişkindir.TBK’nın 112. maddesine göre; borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse, borçlu kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür. Yine TBK.nın 118. maddesi hükmüne göre, temerrüde düşen borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat etmedikçe, borcun geç ifasından dolayı alacaklının uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür. Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet (olumlu) zarar olabileceği gibi, menfi (olumsuz) zarar da olabilir. Menfi zarar; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar. Olumsuz zarar, alacaklının sözleşmenin geçerliliğine güvenerek yaptığı masraflar olup, bu kapsama sözleşmenin tesisine ilişkin vergi ve harç ödemeler, noter masrafı, yol giderleri gibi giderler dahildir. Faaliyetin yürütülmesi için yapılmış olan masraflar ise menfi zarar olarak nitelendirilemez. Somut olayda; davacı ile davalılar arasında 10.09.2012 tarihli şube devir protokolü, 22.09.2012 tarihli franchise sözleşmesi ve 10.09.2012 tarihli protokol imzalandığı, söz konusu sözleşme ve protokoller ile franchise sözleşmesi kapsamında davalı … tarafından diğer davalıyla yapılan franchise sözleşmesi kapsamında işletilen şubenin davacıya devrinin kararlaştırıldığı, ancak sözleşme öncesi dönemde şubenin iş hacmi, ciro ve müşteri portföyünün gerçek durumu hakkında davacının yanıltılması nedeniyle sözleşmelerin davacı tarafça 16.11.2012 tarihli ihtarnameyle feshedildiği, işbu davanın tefrik edilerek ayrıldığı 2014/434 esas sayılı asıl davada mahkemece sözleşmenin davacının davalılarca aldatılması sonucunda sonucu akdedilen sözleşmelerin feshinde davacının haklı olduğunun tespit edildiği, kararın istinaf incelemesinden geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/13143 esas 2017/2599 karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilen İstanbul Anadolu 6. ATM’nin 2013/249 esas sayılı dosyasında verilen karar ile de davalı … şirketinin, … Limited unvanlı şirketin iş modeli ve iş ekipmanlarını birebir taklit etmek suretiyle haksız rekabete neden olduğu tespit edilerek haksız rekabetinin önlenmesine karar verilmiş olup esasen, davalı … şirketinin faaliyetlerini de sürdürmesi imkansız hale geldiği anlaşılmakla davacının sözleşmeyi feshinde haklı olduğunun kabulü gerekmektedir. Sözleşmelerin davacı tarafça haklı nedenle feshedildiği kesinleşmiş mahkeme ilamıyla tespit edildiğine göre, davacı sözleşmeler kapsamında oluşan menfi zararını feshe neden olan davalılardan isteyebilecektir. Bu kapsamda mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda; davacı tarafça sözleşmeye duyulan güvene dayalı olarak yapılan ve boşa giden masraflar kapsamında 1.251-TL K2 yetki belgesi masrafı, 780-TL basılı evrak masrafı, 129-TL yazar kasa devir masrafı, 114,40-TL damga vergisi, 221-TL İTO’ya ödenen masraf, 58,20-TL kaşe masrafı, 639,88-TL noter masrafı, 500-TL sözleşmeden dönme nedeniyle yapılmış taşınma masrafı olmak üzere toplam 3.763,52-TL masrafın sözleşmeye duyulan güven kapsamında yapılmış masraf olarak kabul edilmiştir. Davacı vekilince talep edilen ilave 1.290,14-TL miktarındaki vergi masrafının dayanağı sunulmamış olup, sözleşme kapsamında yapılmış olup olmadığı açık değildir. Zarar kalemi olarak ileri sürülen 1.305,02-TL tutarındaki sigorta-tamir masrafı, 236-TL tutarındaki muhasebe ücreti, 568-TL tutarındaki elektrik, su ve telefon giderleri, 2.639,55-TL personel ücreti, 925,73-TL tutarındaki yemek ve 1.650-TL tutarındaki kira masrafı ise işletmenin faaliyetinin devamı için yapılan masraflar olup, menfi zarar olarak kabulü mümkün değildir. Bu nedenle mahkemece bu kalemler bakımından davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, istinaf nedenleri yerinde olmayan davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle:Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30-TL daha harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 07/04/2022