Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/2114 E. 2022/498 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2114
KARAR NO: 2022/498
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/07/2019
NUMARASI: 2017/898 Esas – 2019/880 Karar
DAVA: Şirket Pay Devrinin İptali ve Davacı Adına Tescili
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 31/03/2022
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin davalı …’dan bir villa satın alarak kısmen bedelini ödediğini, ancak davalının tapu devrini yapmadığı gibi taşınmazı 3. şahıslara sattığını, aldığı parayı iade etmeyen davalının, borcuna karşılık … AŞ’deki hisselerinin müvekkiline devretmeyi teklif ettiğini, davacının da kabulü ile Kadıköy … Noterliğinin 18/04/2016 tarihli “anonim şirket pay devir sözleşmesi” ile hisselerin müvekkiline devredildiğini, müvekkilinin 31/05/2016 tarihli ihtarnameyle davalı şirkete devrin pay defterine işlenmesi için ihtar gönderdiğini, ancak şirketin ihtarnameye verdiği cevapta 03/03/2016’da davalının bu hisselerini …’ya devrettiğini, başvuru ile de bu devrin şirket pay defterine işlendiğini belirterek talebi reddettiğini, ancak davalıların geçmişe yönelik belgeler düzenleyerek hisseleri daha önce satılmış gibi gösterdiklerini, şirket yetkilileri ile müvekkili arasındaki yazışmalardan böyle bir devrin yapılmadığının anlaşıldığını, davalının daha önce aynı hisseleri dava dışı …’ya da devretmeyi teklif ettiğini, bu süreçte davalı şirket yönetim kurulu başkanının da durumdan haberdar olduğunu, sözleşme tarihinde gerçekte payların hiç kimseye devredilmemiş olduğunu, ayrıca davalıların geçmiş tarihli devir işlemine kılıf uydurmak için geçmiş tarihli 23.03.2016 tarihli genel kurul toplantı tutanağı düzenlediklerini, ancak genel kurul kararlarının bir yıldan fazla bir süre sonra 09.05.2017 tarihinde tescil edildiğini, bunun ise delil üretmek için yapıldığını belirterek, … ile … arasındaki şirket hisse devir işleminin geçersizliğinin tespiti ve iptaline, söz konusu 12.500 adet hissenin davacı adına davalı şirket pay defterine işlenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili; müvekkilinin 03/03/2016 tarihinde yaptığı devir sözleşmesi ile şirketteki paylarının tamamını şirket ortaklarından davalı …’ya devrederek şirket ortaklığından ayrıldığını, diğer davalı …’ya hisselerini davacıdan önce 03/03/2016’da sattığını, ancak ekonomik sıkıntı nedeniyle bu satışı gerçekleştirdiğini, davacı daha iyi bir teklif sununca da …’dan rica etmek suretiyle sözleşmeden dönebileceğini düşündüğünü, ancak … tarafından dönme talebi kabul edilmediğinden dolayı davacıya hissesini devretmesinin mümkün olmadığını, olayda muvazaalı bir işlem veya geçmişe yönelik belge düzenlenmesinin söz konusu olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili; müvekkilinin davacıdan önce …’un hisselerinin 03.03.2016 tarihli sözleşme ile şirket tarafından hisse senedi yerine geçmek üzere bastırılan ilmuhaberlerin de ciro ile teslimi suretiyle devrin gerçekleştiğini, bu hisse devir işleminin aynı gün 03/03/2016 tarihinde şirket tarafından onaylanarak şirket yönetim kurulu kararı ile pay defterine işlendiğini, devir işlemi sonrasında müvekkilinin şirketin genel kurul toplantısında da yer aldığını, davacının kanunda öngörülen şekilde şirket paylarına ilişkin ilmuhaberleri satıcıdan ciro ve teslim yoluyla devir ve teslim almadığını, davacının, geçmişe yönelik belge düzenlendiği iddiasının gerçek dışı olduğunu belirterek, davanın reddini talep etmiştir. Davalı şirket vekili; şirketin eski ortağı …’un hisselerini 03/03/2016 tarihli devir sözleşmesi ile …’ya devretmesi ve bu devrin aynı gün şirkete bildirilmesi ile 03/03/2016 tarihli yönetim kurulu kararı ile …’nın şirket ortağı olarak ortaklar pay defterine işlendiğini, müvekkilinin 23.03.2016 tarihli genel kurulunda davalı …’nın hissedar olarak yer aldığını, davacının daha sonraki bir tarihte artık hissesi kalmayan …’dan aldığı hisse devrinin işlenmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin yasal mevzuat ve iç hükümlere uygun hareket ettiğini, davacının, hisse senedi ilmuhaberini devir ve temlik aldığına dair belge sunmadığını, devreden tarafından ciro edilmiş ilmuhaberin sunulduğunu, 07.07.2015 tarihli hissedarlar sözleşmesinin 6. maddesinde hisse senetlerinin yönetim kurulunun bilgisi dışında devri halinde yönetim kurulunun hisse devrini pay defterine işlemekten imtina edebileceğinin belirtildiğini, bu nedenle yönetim kurulunun devrin pay defterine işlenmesi istemini reddetme hakkı bulunduğunu, şirket hisselerinin ortaklardan birisi tarafından devredilmek istenmesi halinde diğer ortakların ön alım hakkının bulunduğunu, 03.03.2016 tarihli devir işleminin geçerli olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; muvazaayı ispatla iddia eden davacının mükellef olduğu, davacının, davalı …’un hissesini noter devir senedi ile 18/04/2016 tarihinde aldığının sabit olduğu, davadaki bağlanma noktasının, …’un …’ya aynı hisseleri 03/03/2016 tarihinde devri ile ilgili devir işlemlerinin muvazalı ve davacının devir işlemini sonuçsuz kılmak için 18/04/2016’dan sonra fakat 03/03/2016 tarihi ile gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği noktasında toplandığı, davalı şirketin hisseleri nama yazılı olup, bunların ciro yolu ile devri ve teslimi yeterli olup, davalı … ile … arasındaki devir işlemlerinin bu şekilde yapıldığının davalılarca savunulduğu, tanık beyanlarından işlemin muvazalı olduğuna dair bir kanaat oluşmadığı, tam tersine …’nın, davacı tarafından bu hisselerin alındığından haberi olmaksızın devir işleminin tarafı olduğu, davalı şirketin de taraflar arasındaki ilişkiyi bilmediği hususunda kanaat oluştuğu, hal böyle olunca …’nın taraf olduğu 03/03/2016 tarihli devir işleminin muvaza nedeniyle iptaline ve söz konusu hisselerin davacı adına tesciline karar verilmesinin mümkün olmadığı, davacının, sadece …’ya bu hisseleri devreden … aleyhine ödediği paranın iadesi ve bu işlemden gördüğü tüm zararlarının tazmin edilmesi için dava açabileceği, ancak eldeki davada böyle bir talebinin de bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Davacı vekili; davalılar arasındaki muvazaalı işlemlerin ispat edildiğini, davalı … esasen müteahhit olup yalnızca müvekkiline değil, davada tanık olarak dinlenen … adlı kişiye de taşınmaz satışı yaparak yüklü miktarda para tahsil etmesine rağmen, taşınmazların devrini gerçekleştirmediğini, bunun yerine borçlarına karşılık müvekkiline olduğu gibi bu kişiye de davalı şirket paylarını devretmeyi daha önce teklif ettiğini, bu kişinin tanık olarak alınan beyanlarında bu durumu ifade ettiğini, tanık beyanlarının davalılarca inkar edilmeyen mail yazışmaları ile de örtüştüğünü, tanık beyanları ile de ispat edildiği üzere, davalı …’un teklifi … tarafından kabul edilmemesi üzerine davalının bu teklifin aynısını müvekkiline yaptığını, bu teklifin ise müvekkili tarafından kabul edildiğini, müvekkilin talebini yerine getirmeyen şirketin beyanlarının tamamen gerçeğe aykırı olduğunun tanık beyanları ve davalı şirketin yönetim kurulu başkanının inkar edilmeyen mail yazışmalarındaki ikrar içerikli beyanlarından da anlaşıldığını, dolayısıyla davalıların ve şirket yönetim kurulu üyelerinin muvazaalı işlemlerle ve geçmişe etkili olacak şekilde sonradan düzenlendiği aşikar olan belgelerle davalı …’a ait şirket hisselerinin müvekkili tarafından devralınmasından önce diğer davalı …’ya satılmış gibi gösterilerek, müvekkilinin hakkını elde etmesini engellemeye çalıştıklarını, davalıların ayrıca elbirliği ile 03.03.2016 tarihli devir işlemini göstermek için davalı şirkete ait 2015 yılı olağan genel kurulunu 23.03.2016 tarihinde yapmış gibi geçmiş tarihli genel kurul toplantı tutanağı düzenlediklerini, ancak bu genel kurul kararlarının bir yıldan fazla süre beklettikten sonra ticaret sicil gazetesinde ilan ettirdiklerini, bunun ise davalılarca kendilerine delil üretmek için yapıldığını, mahkemece dosyaya sundukları mail yazışmalarının dikkate alınmadığını, oysa davalı şirket yönetim kurulu başkanı …, diğer davalı … ile tanıklar … ve … arasında mail yoluyla yapılan yazışmaların, davalılar arasındaki muvazaayı kanıtladığını, mail yazışmalarının yapıldığı 18.03.2016 ile 04.04.2016 tarihleri arasında davalı … tarafından kimseye bir pay devrinin yapılmadığını, davalı şirket yönetim kurulu üyelerinin tanık olarak dinlenerek beyanlarına itibar edilerek hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, zira tanık olarak dinlenen …’nun davalı şirketin yönetim kurulu başkanı,diğer davalı tanığı …’ın ise olay tarihinde şirketin yönetim kurulu başkan yardımcısı olduğunu, davalı şirketin taraf olduğu davada şirketin kanuni temsilcisi durumunda bulunan bu kişilerin tanık olarak dinlenebilmesinin mümkün olmadığını, davalıların geçmiş tarihli belge düzenlemek suretiyle, gerçekleştirdikleri muvazaalı devir işlemini geçerli gibi göstermek için iddialarını 23.03.2016 tarihli genel kurul kararına dayandırdıklarını, ancak 23.03.2016 tarihli genel kurul kararının her nedense 09.05.2017 tarihinde ilan edildiğini, ilanda herhangi bir hisse devrinin ise yer almadığını belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, anonim şirket pay devri sözleşmesinin muvazaa nedeniyle geçersizliğinin tespiti ile söz konusu hisselerin davacı adına davalı şirket pay defterine kaydı istemine ilişkindir. Muvazaa; tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacı ile ve fakat kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmalarıdır. Taraflar ister yalnız bir görünüş yaratmayı, ister ikinci bir gizli işlem yapmayı arzu etmiş olsunlar, görünüşteki işlem tarafların gerçek iradelerine uymadığından, ilke olarak herhangi bir sonuç doğurmaz. Muvazaada, görünüşteki işlemin her türlü hukuki sonuçtan yoksun olması, tarafların ortak iradelerinin bu yolda olmasından kaynaklanmaktadır. Somut olayda; davalı şirketin ortaklarından …’un davacıya davalı şirketteki paylarını 18.04.2016 tarihli pay devri sözleşmesiyle devrettiği, davacı tarafından pay devrinin şirket pay defterine işlenmesi yönündeki talebinin, davalı şirketçe söz konusu payların daha önce devredilmesi nedeniyle …’un şirket ortaklığından ayrıldığı ve söz konusu devir işleminin pay defterine işlendiği gerekçesiyle reddedildiği, dosyaya ibraz edilen davalı şirket ortaklarınca imzalanmış 07.07.2015 tarihli hissedarlar sözleşmesinde şirket hisselerinin devri konusunda şirket ortaklarına hisseleri öncelikli alma hakkı tanındığı, davacıya devri yapılan 12.500 payın bu kapsamda davalılar … ile … arasında akdedilen 01.03.2016 tarihli pay devri sözleşmesine istinaden davalı …’ya devredildiği, söz konusu devir işleminin 03.03.2016 tarihli yönetim kurulu kararına istinaden davalı şirketin pay defterine kaydedildiği, devir konusu paylar nama yazılı olmakla ciro ve teslim yolu ile devredilebileceği, şirketin payları ilmuhabere bağlanmış olmakla davalı şirket tarafından da devreden ortak tarafından ciro edilmiş ilmuhaberin sunulduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır. TTK nun 490(2)maddesi uyarınca nama yazılı payların ve pay senetlerinin “hukuki işlemle devir ,”ciro edilmiş nama yazılı pay senedinin zilyetliğinin devralana geçirilmesiyle yapılabileceği” düzenlenmiştir.Davacı tarafça; hisse devir sözleşmesi tarihi itibariyle payların aslında diğer ortağa devredilmemiş olduğu, ancak davalıların geçmiş tarihli işlemler ile hisseleri daha önce satılmış gibi gösterdikleri ileri sürülmüş ise de davacının noterde hisse devir sözleşmesi yapılmasına rağmen ,ilmühaberleri ciro ve teslim almadığı anlaşılmaktadır. Muvazaa iddiasında ispat yükü bu iddiayı ileri süren davacı üzerinde olup, davacı muvazaalı olduğu iddia edilen işlemin tarafı olmadığından, bu iddiasını tanık dahil her türlü delille ispatlayabilecektir. Somut olayda davalı tanığı olarak beyanları alınan … o tarih itibariyle davalı şirketin yönetim kurulu başkan yardımcısı, … ise yönetim kurulu başkanıdır. Davalı şirket tüzel kişiliğinin taraf olduğu davada tüzel kişinin yasal temsilcisi olan bu kişilerin tanık olarak dinlenilmesi mümkün olmayıp, ancak isticvap edilebilirler. Bu nedenle adı geçenlerin beyanları tanık beyanı olarak değerlendirilemez. Ancak yukarıda açıklandığı üzere davada ispat yükü davacı üzerinde olup, muvazaa iddiasını davacı kanıtlamalıdır. Bu kapsamda davacı tarafından davalılarca geçmiş tarihli işlemler yapıldığı, pay devrinin muvazaalı olduğu ileri sürülse de, bu husus kanıtlanamamıştır. Davacı tarafça ileri sürülen tanık beyanları muvazaayı kabule yeterli değildir. Davalı şirketin 23.03.2016 tarihli ve tüm hisselerin temsil edildiği çağrısız genel kurul toplantı tutanağının bir yıldan fazla süre sonra ilanı, tek başına bu toplantı tutanağının geçmiş tarihli olarak düzenlendiğini kabule yeterli değildir. Diğer yandan davacı tarafça delil olarak sunulan e-posta yazışmalarında ise davalı şirket yönetim kurulu başkanının muvazaa iddiasını doğrulayan bir beyanı bulunmamaktadır. Bu yazışmalarda davalı …’un daha önce hisselerini devrettiğinden bahsedilmemesi de sonuca etkili değildir. Bu durumda davalıların işbirliği içerinde hareket ederek davacının hisse elde etmesini engelledikleri ve davalılar arasındaki hisse devri sözleşmesinin muvazaalı olduğu iddiaları kanıtlanamamış olmakla, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından sarf edilen istinaf yargı giderinin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yoluna başvurulabileceğine, dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 31/03/2022