Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/2086 E. 2022/422 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2086
KARAR NO: 2022/422
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/04/2019
NUMARASI: 2018/843 Esas 2019/380 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/03/2022
Davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkilleri ile dava dışı ortak …’ın … Caddesinde bulunan ve 1921 yılından beri işlettikleri …’ı davalının devralmak istemesi üzerine tarafların 19/09/2012 tarihli peştamaliye sözleşmesini imzaladıklarını, sözleşmeye göre davalının müvekkillerine 3.200.000-USD ödemeyi taahhüt ettiğini, davalının 2.850.000-USD’yi ödeyip bakiye kısmı ise ödemediğini, bunun üzerine İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun kötü niyetli olarak itiraz ederek takibi durdurduğunu, peştamaliye sözleşmesinde alacaklı olan …’ın taraflarına verilen vekaleti bulunmadığından onun payı mahsup edilerek takip bedelinin belirlendiğini, …’nın 1921’ten beri işletilen ve meşhur olan bir restoran olup, lokasyon olarak da çok işlek bir yerde bulunduğunu, müvekkillerinin devrettiği ticari işletmenin ticarette dünyaca ün kazanmış olup bulunduğu yerde de müşteri portföyünün oldukça genişlediğinin sabit olduğunu, bu kapsamda müvekkillerinin peştemaliye bedeli isteme haklarının bulunduğunu belirterek, davalının takibe yönelik itirazının iptali ile davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davaya konu maddi olayın tarafları davacılar ve davalı müvekkili olmayıp, Tasfiye Halinde … Ltd. Şti. ile … Ltd Şti. olduğunu, bu nedenle davacıların taraf ve dava ehliyeti olmadığı gibi müvekkiline de husumet yöneltilemeyeceğini, davacıların iddia ettiği gibi bir peştemaliye sözleşmesi bulunmadığını, kira bedeli dışında hava parası istenmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin restoranın işletmesini, unvanını veya başkaca bir maddi veya manevi değerini devir veya satın almadığını, …ın kiracı olarak faaliyette bulunduğu taşınmazın Balıklı Rum Hastanesi Vakfına ait olup, taşınmazın müvekkilinin ortağı olduğu şirket tarafından boş olarak kiralandığını, restoranın … adıyla farklı bir konseptle açıldığını ve halen faal olduğunu, davacılara peştemaliye veya başka bir ad altında borcu bulunmadığı gibi taahhüde dayalı temerrüdün de söz konusu olmadığını belirterek, davanın reddi ile davacılar aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; taraflar arasında 19/09/2012 tarihli sözleşmeden doğan ticari ilişki bulunduğu, taraflar arasında düzenlenmiş bulunan 19/09/2012, 16/09/2012, 26/09/2012, 27/09/2012 ve 03/10/2012 tarihli belgelerdeki imzanın davalı tarafça inkar edilmediği, … isimli iş yerinin davalıya 3.200.000-USD bedel karşılığı devrinin kararlaştırıldığı, davalı tarafça yapılan kısmi ödemelerin taraflarca düzenlenen belgelerle imza altına alındığı, belgelerin içeriğine göre taraflar arasındaki anlaşmanın peştemaliye sözleşmesi niteliğinde olduğu, peştemaliye taşınmazın kiralanmasında değil, ticari bir işletmenin devri halinde işletmeyi devralanın, bu işletme hakkının maddi değeri yanında işletmenin ünü ve manevi değerleri için ödemesi lazım gelen bedel olduğu, işletmenin faaliyetini yerine getirdiği taşınmaz veya taşınmazın kiralanması ile ilgili olmadığından peştemaliyenin bu haliyle yasaya ve ahlaka aykırı bir edim olmadığı, davalı taraf husumet itirazında bulunmuş ise de, sözleşmenin taraflar arasında düzenlendiği, davacı tarafın, karşı taraftan edimini yerine getirmesini dava yolu ile talep etmesinde yasal engel bulunmadığından, davalının husumet itirazının kabul edilmediği, davalının, davacı tarafça ibraz edilen ödeme belgeleri dışında ödeme yaptığına yönelik bir belge ibraz etmediği,bakiye asıl alacak miktarının 296.000-USD olduğu, taraflar arasında düzenlenen 26/09/2012 tarihli belgede davalı tarafın kalan bedeli 27/09/2012 tarihinde ödeyeceği kararlaştırılmış olmakla, bilirkişi vasıtası ile yapılan 76.295,01-USD’lik faiz hesaplamasının yerinde görüldüğü, davalı tarafın itirazının haksız olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:1-Davalı vekili; davacıların ortağı olduğu şirketin kiracı olduğu taşınmazın maliki olan Balıklı Rum Hastanesi Vakfına başvurarak kira akdini sonlandırdığını, müvekkilinin ortağı olduğu … Ltd Şti’nin taşınmazı 01.10.2012 tarihli sözleşmeyle kiraladığını, davacılara yapılan ödemenin, kira akdinin feshini sağlamak üzere hava parası olarak ödendiğini, bu nedenle peştemaliye sözleşmesinin oluşmadığını, ilişkinin taraflarının, tarafların ortağı oldukları şirketler olduğundan davacıların taraf ve dava ehliyeti bulunmadığı gibi müvekkiline de husumet yöneltilemeyeceğini, olayda ticari işletme devrinin söz konusu olmadığını, taraflar arasında akdedilmiş bir peştemaliye sözleşmesi bulunmadığını, müvekkilinin restoranın işletmesini, unvanını veya başkaca bir maddi veya manevi değerini devir veya satın almadığını, taşınmazın, müvekkilinin ortağı olduğu şirket tarafından boş olarak kiralandığını, restoranın farklı bir konseptle açıldığını ve halen faal olduğunu, davacılara peştemaliye adı altında borçlarının bulunmadığı gibi taahhüde dayalı temerrüdün de söz konusu olmadığını,faiz talebinin haksız olduğunu ve icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini, ayrıca taleplerine rağmen kötü niyet tazminatı hakkında karar verilmediğini, davacıların yatırdığı peşin harcın müvekkilinden tahsiline karar verilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, taraflarca imzalanan 19.09.2012 tarihli ticari işletmenin devrine ilişkin sözleşme ile belirlenen bakiye bedelin tahsiline yönelik takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Somut olayda; taraflar arasında düzenlenen ve altındaki imza davalı tarafça ikrar edilen 19/09/2012 tarihli sözleşme ile, davacıların ortağı olduğu Tasfiye Halinde … Ltd. Şti’nin işlettiği … adlı işletmenin 3.200.000-USD bedelle davalıya devrinin kararlaştırıldığı ve 30.000-USD kapora bedelinin ödendiği, paranın geri kalanının Pazartesi gününe (24.09.2012 tarihi) kadar tedarik edileceğinin belirtildiği, yine tarafların imzasını içeren 26/09/2012, 27/09/2012 ve 03/10/2012 tarihli belgelerde belirtildiği üzere davalı tarafından 2.800.000-USD ödeme yapıldığı, 26.09.2012 tarihli ödeme belgesinde kalan tutarın 27.09.2012 tarihinde ödeneceğinin belirtildiği, kapora bedeli ile birlikte toplam ödeme tutarı 2.830.000-USD olup devredenlerden …’ın %20 oranındaki 74.000-USD payı düşülerek bakiye 296.000-USD devir bedeli ile işlemiş faizinin takip konusu yapıldığı anlaşılmaktadır. Sözleşme ve ödeme belgelerinin tarafı davacılar ile davalı gerçek kişiler olup, davacıların taraf ve dava ehliyeti bulunduğu gibi, sözleşmelerin nispiliği ilkesi gereğince, sözleşme ile belirlenen bedelden sözleşmede imzası bulunan davalının sorumlu olduğu anlaşılmasına göre, davalı vekilinin husumete yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Peştemaliye (işletme değeri), ticarette ün kazanmış bir müessesenin başkasına devri halinde üne neden olan manevi değere veya müessesenin bulunduğu yörenin onur ve önemine karşılık olmak üzere ödenen bedel olup, taşınmazın kiralanmasında değil ticari bir işletmenin devri halinde işletmeyi devralanın bu işletmenin ünü ve manevi değerleri için ödenmesi lazım gelen bedel olup kira ilişkilerinde ödenen hava parası olarak nitelenemeyeceği sonucuna varılmaktadır. 6102 sayılı TTK’nın 11. maddesinin 3. fıkrası gereğince; ticari işletme, içerdiği malvarlığı unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek olmaksızın bir bütün hâlinde devredilebilir ve diğer hukuki işlemlere konu olabilir. Aksi öngörülmemişse, devir sözleşmesinin duran malvarlığını, işletme değerini, kiracılık hakkını, ticaret unvanı ile diğer fikrî mülkiyet haklarını ve sürekli olarak işletmeye özgülenen malvarlığı unsurlarını içerdiği kabul olunur. Bu devir sözleşmesiyle ticari işletmeyi bir bütün hâlinde konu alan diğer sözleşmeler yazılı olarak yapılır, ticaret siciline tescil ve ilan edilir. Taraflarca düzenlenen sözleşmede açıkça davacıların işlettiği restaurantın davalıya devri kararlaştırılmış olup, işletme değeri de ticari işletmenin bir unsuru olarak kabul edildiğinden, sözleşme konusu bedel peştemaliye (işletme değeri) olarak kabul edilmelidir. Nitekim davalı tarafından da dayanak sözleşme benimsenerek bir kısım ödemeler yapılmıştır. Davalının, dosyaya ibraz edilen ödeme belgeleri dışında bir ödeme iddiası ve delili de bulunmadığından, davalının bakiye bedelden sorumlu tutulmasında bir isabetsizlik yoktur. TBK’nın 117. maddesine göre; muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle … borçlu temerrüde düşmüş olur. Somut olayda da 26/09/2012 tarihli ödeme belgesinde açıkça kalan bedelin 27/09/2012 tarihinde ödeneceği kararlaştırılmış olmakla,ayrıca bir temerrüt ihtarına gerek olmaksızın davalının belirlenen vadede temerrüde düştüğünün kabulü gerekmektedir. HMK’nın 323. maddesi gereğince başvurma, karar ve ilam harçları da yargı giderlerindendir. HMK’nın 326. maddesine göre ise, kanunda yazılı haller dışında yargılama giderlerinde aleyhine hüküm verilen taraf sorumludur. Somut olayda da davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olmakla, davacılar tarafından ödenen peşin harçların davalıdan tahsiline karar verilmesi yerindedir. İİK’nın 67. maddesi uyarınca, itirazın iptali davasında borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilir. Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi gerekmektedir. Bu kapsamda takip ve dava konusu alacak davalı tarafından imzalanan sözleşmeden kaynaklandığından, alacak likittir.Davalının itirazının da haksız olduğu anlaşılmakla, davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Diğer yandan kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için, davacının takipte haksız olması yanında kötü niyetli olduğunun da kanıtlanması gerekmektedir. Ancak somut olayda davacının asıl alacağı tam olarak işlemiş faiz bakımından ise 145,98-TL si dışında itirazın iptaline karar verilmiştir.Bu cüzi miktar bakımından alacaklının takipde kötüniyetli olduğu kabul edilemez ise de bu hususda olumlu olumsuz bir karar verilmediği anlaşılmakla yapılan hata/eksiklik yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, hükmün kaldırılmasına yeniden hüküm verilerek itirazın kısmen iptaline ,davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesine,davalının koşulları bulunmayan kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/04/2019 Tarih 2018/843 Esas 2019/380 Karar sayılı kararın HMK 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın kısmen kabulü ile, davalının İstanbul …İcra Dairesinin … sayılı icra dosyasına yaptığı itirazın 296.000-USD.asıl alacak ve 76.295,01-USD takip tarihine kadar işlemiş faize yönelik itirazın iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren fiili ödeme gününe kadar 3095 sayılı kanunun 4.a maddesi uyarınca Devlet Bankalarınca USD ile açılmış bulunan 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödenen en yüksek faiz oranından faiz yürütülmesine; fazla istemin reddine; 296.000.USD-nin takip tarihindeki TCMB efektif döviz satış kuru üzerinden %20 oranında hesaplanan icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacılara ödenmesine,koşulları oluşmadığından davalının kötüniyet tazminat talebinin reddine” İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 98.674,11.-TL nispi karar harcından, peşin yatırılan 17.452,85.-TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 81.221,26.TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, Davacılar vekili için takdir olunan 67.285,14-TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine, Davalı vekili lehine takdir olunan 2.275-TL vekalet ücretinin davacılardan tahsili ile davalıya verilmesine, Davacılar tarafından yatırılan 17.452,85.TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine, Davacı tarafından yatırılan 31,40-TL başvuru, 4,60-TL vekalet harcı, 1.400-TL. bilirkişi ücreti ve 167-TL posta giderinden ibaret toplam 1.603-TL yargılama giderinin kabul ve red oranları dikkate alınarak 1.602,37-TL’sinin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine, bakiye kısmın davacı taraf üzerinde bırakılmasına, Taraflarca yatırılan kullanılmayan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa iadesine, ” Davalı tarafından yatırılan 24.669-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.17/03/2022