Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2080
KARAR NO: 2022/467
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/05/2019
NUMARASI: 2014/1080 Esas 2019/499 Karar
DAVA: Tazminat
BİRLEŞEN İSTANBUL 8.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2015/951 ESAS SAYILI DOSYASINDA
BİRLEŞEN DAVADA
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/03/2022
Asıl davanın ve birleşen davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın davacı ve davalılar …, … ve … vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
ASIL DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin … AŞ’de hissesinin bulunduğunu, davalıların ise söz konusu şirkette yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığını, davalı yöneticilerin bağlılık ve özen yükümlülüğüne riayet etmeyerek dürüstlük kurallarına aykırı davrandıklarını, 31/03/2014 tarihinde yapılan 2013 yılına ilişkin genel kurul toplantısında 644.084-TL’nin yapılmakta olan yatırımlardan çıkış gösterildiğini, bir nevi diğer giderlere aktarılarak zarar kaydedildiğini, yönetim kurulu üyeleri tarafından imar mevzuatına ve usulüne uygun olarak ruhsat alınmaksızın dış cephe tadilatı yapmak için alınan bir kısım malzemenin çöp haline geldiğini, ruhsat alınmadığı için dış cephe yenilemesi için alınan camların kullanılamaz hale geldiğini, zarar miktarının bilirkişi vasıtası ile hesaplanması gerektiğini, şimdilik belirsiz alacak kapsamında 100.000-TL’nin davalılardan alınarak …’ya ödenmesine karar verilmesini istediklerini, ilişkili taraf işlemleri kapsamında şirketin zarara uğratıldığını, … şirketinin ilişkili taraf olduğunu, alışveriş merkezinin dış cephe işleri …’a verilmişken yine dış cephe ile ilgili olarak … firmasına da avans verildiğini, bu şekilde mükerrer ödeme yapılarak şirketin zarara uğratıldığını, ayrıca doğrudan …’ya verilen iş için …’un araya sokularak şirketin zararına neden olunduğunu, bu itibarla …, … ve … şirketlerinin kayıtlarının incelenerek dış cephe yenileme işlemi ile ilgili … bünyesinde piyasa koşullarına göre yüksek maliyet yaratılmak sureti ile …’e verilen zarar miktarının tespitinin gerektiğini, bu kapsamda şimdilik belirsiz alacak kapsamında 100.000-TL’nin şirkete ödenmek üzere davalılardan tahsiline karar verilmesi gerektiğini, yine şüpheli alacaklar nedeni ile şirkete zarar verildiğini, 31/12/2012 tarihli bilançoda 5.433.907-TL alacak olup bunun 3.167.871-TL’sinin şüpheli alacak niteliğinde olduğunu, bilançoda sadece alacak rakamı olarak 2.266.036-TL’nin gösterildiğini, 2013 yılında şüpheli alacakların 3.507.557-TL olduğunu, bir yılda sadece 354.598-TL tahsilat yapıldığını, toplantıda bu yöndeki sorularına, söz konusu giderlerin cari yıla ait giderler olmadığı, son 10 yıla ait şüpheli alacaklar olduğu, firmaların çoğunun iflas ettiği, tahsil kabiliyetinin bulunmadığı şeklinde cevap verildiğini, bu zarar kalemi kapsamında şimdilik 10.000-TL talep ettiklerini, yine …’ya karşı açılan davalar nedeni ile şirkete zarar verildiğini, faaliyet raporunda açılan davaların yer aldığını, … ile olan davanın aleyhe sonuçlandığını ve 2.000.000-TL ödemek zorunda kaldıklarını, … davasında 80.000-TL ödendiğini, … davasının da aleyhe sonuçlandığını ve 33.000-TL ödendiğini, İstanbul 17. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/956 ve 2013/957 esas sayılı dosyaları üzerinden … tarafından açılmış olan iki adet kira tespiti davası olduğunu, yönetim kurulunun rayiç bedelin üzerinde kira alması nedeni ile şirketin zarara uğratıldığını, bu kapsamda da belirsiz alacak kapsamında 10.000-TL’nin ödenmesi gerektiğini, yine yönetim kurulu üyelerinin basiretsiz davrandığını, bilgi alma ve inceleme haklarının ihlal edildiğini, yönetim kurulu üyelerine yüksek ücret ödendiği gibi bağlı iştiraklerden ek menfaat sağlandığını, 31/03/2013 tarihli genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyelerine TTK 395’te sayılan izinlerin verilmediğini, ancak buna rağmen …’ün yine kendisinin yönetim kurulunda bulunduğu … AŞ ile iş yaptığını belirterek, belirsiz alacak kapsamında toplam 220.000-TL’nin zararın oluştuğu tarihten itibaren başlayacak avans faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak şirkete ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacılar vekili 11 nisan 2019 tarihli dilekçesi ile; daha önce 320.000-TL olarak belirttikleri zarar tutarını 324.084-TL artırdıklarını 644.084-TL ye çıkarttıklarını beyan ederek eksik harcı ikmal etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili; davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davacının sadece 3 yönetim kurulu üyesine karşı dava açtığını, zira ortada bir zarar ve kusur var ise tüm yönetim kurulu üyelerinin sorumlu olduğunu, 10 kişiden oluşan yönetim kurulu üyeleri arasında görev paylaşımı yapılmadığını, sadece davalılara karşı yöneltilen davanın tek gerekçesinin kişisel husumet olduğunu,dış cephe tadilatı nedeniyle şirketin zarara uğratıldığı iddiasının doğru olmadığını, alışveriş merkezinin dış cephesinin yenilenmesine ilişkin olarak alınan 28/12/2007 tarihli ve 13 sayılı yönetim kurulu kararında yönetim kurulu üyesi olması nedeniyle davacının da imzasının bulunduğunu, söz konusu dönemde … ve …’ün yönetim kurulu üyesi de olmadığını, 28/12/2007 tarihli yönetim kurulu kararında, yenilemeye ilişkin tüm harcamaların … tarafından karşılanmasına karar verildiğini, akabinde … Malikleri Kurulunun 05/01/2008 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında oy birliği ile davacı …’ün de imzaladığı 28/12/2007 tarihli yönetim kurulu kararı doğrultusunda, … Alışveriş Merkezinin iç ve dış cephesinin yenilenmesine karar verildiğini, bu kapsamda Beşiktaş Belediye Başkanlığı’na başvuru yapıldığını, verilen tadilat ruhsatı ile dış cephe yenileme işlemine başlandığını, … için özel üretilen camların montajı yapılmak üzere depolandığını, önce tadilat ruhsatına izin verilen işin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının dış cephenin tadilat ruhsatı ile değiştirilemeyeceğine ilişkin kararına istinaden 26/05/2009 tarihli encümen kararı ile iptal edilerek eski hale iade edilmesine karar verildiğini, … tarafından daha sonra gerekli belgeler tanzim edilerek Beşiktaş Belediyesi ‘ne gerekli başvuruların yapıldığını ve 06/12/2013 tarihli yapı ruhsatının alınarak dış cephe yenileme işlerine başlandığını, ruhsat başvuru işlerinin uzun sürmesinde davalıların kusurunun bulunmadığını, yapı ruhsatının alınması süreci boyunca depoda bekletilen camların bedellerinin, üretici firma tarafından … alışveriş merkezinin profesyonel yöneticiliğini yapan …’e fatura edildiğini, … tarafından da bu maliyetin …’e fatura edildiğini, montaj sırasında camlar kontrol edildiğinde bir kısım camların özelliğini yitirdiğinin tespit edildiğini, bu kapsamda 644.084-TL tutarındaki cam bedelinin maliyetten çıkartılarak değer düşüklüğü karşılığı ayrılarak gider bölümüne alındığını, bu zarar kalemine ilişkin olarak müvekkillerinin kusurunun bulunmadığını, İlişkili taraf işlemleri ile …e zarar verildiği iddiasının gerçek dışı olduğunu, dış cephe tadilatına ilişkin olarak yapılan mükerrer bir ödemenin bulunmadığını, dış cephenin tadilat işleri kapsamında inşaat yapılması gerektiğinden, ilgili yönetmelik hükümleri uyarınca inşaatı ancak yapı müteahhitliği yetki belgesi bulunan bir şirket yapabileceğinden, …’in de böyle bir yetki belgesi bulunmadığından, bu inşaat işi ile ilgili olarak firmalardan teklifler alındığını, ticari bakımdan en avantajlı teklifi … verdiğinden bu firma ile sözleşme imzalandığını, netice olarak bu işle ilgili olarak hem …’e hem de …’e ödeme yapıldığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, …’in …in sahip olduğu bağımsız bölüm ve ofislerden oluşan … ticaret merkezine, kat malikleri genel kurul toplantısında kat maliklerince alınan karar çerçevesinde … ticaret merkezi yönetim kurulu tarafından imzalanan bakım ve yönetim hizmetlerine ilişkin sözleşme hükümleri doğrultusunda bakım ve yönetim hizmeti verdiğini, bu kapsamda … tarafından 2013 yılında …’e toplam 20.354.320-TL tutarında fatura düzenlendiğini, işbu faturaların 19.840.309-TL’lik kısmının …’in yaygın ve sürekli olarak …’den aldığı 2013 yılı yönetim giderleri karşılığı olduğunu, dava dilekçesinde bahsedilen …’e verildiği belirtilen avansların ayrı işlere ilişkin avanslar olduğunu, …’in henüz işler tamamlanmadığı için …’e fatura kesmediğini, bu avansların kendi taşaronlarına yaptırdığı hakedişler karşılığında ödediğini, bu hakedişlerin … tarafından onaylandığını, … ile … arasında doğrudan bir sözleşme olmadığını, … kat malikleri kurulunca alınan karar çerçevesinde …yönetim kurulu ile … arasında sözleşme olduğunu, dış cephe tadilatı ile ilgili hem …’e hem de …’e mükerrer ödeme yapılmadığını, en uygun teklifin tüm maliyet bedeli+%5 kar teklifi ile …’e ait olduğunu, 27/12/2013 tarihinde … ile müteahhitlik sözleşmesi imzalandığını, 2013 yılı içerisinde …’e bir ödeme yapılmadığını, Şüpheli alacaklar ve …’e açılmış olan davalar nedeni ile zarar verildiği iddiasının hukuka aykırı olduğunun, davacının iddia ettiği giderlerin son 10 yıla ait şüpheli alacaklar olduğunu, firmaların çoğunun iflas ettiğini, iflas eden firmalardan tahsil edilemeyen alacaklar nedeni ile yönetim kurulu üyelerinin sorumlu tutulamayacağını, sorumlu tutulması halinde ise Nisan 2011 tarihine kadar yönetim kurulu üyesi olan davacının da sorumlu olması gerektiğini, … aleyhine açılan, … inşaatla ilgili olarak İstanbul 14. ATMnin 2004/355 esas sayılı dosyasının davacının yönetim kurulu üyesi olduğu 2004 yılında açıldığını, 2012 yılında sonuçlandığını ve sonuçlanan dava nedeni ile bir miktar ödeme yapıldığını, büyük bir şirket olan …’e dava açılması ve aleyhe sonuçlanmasının ticari hayatın olağan akışına uygun olduğunu, kaldı ki bu şirketle sözleşme yapıldığı dönemde davalıların hiçbirisinin yönetim kurulu üyesi olmadığını, tam tersine davacının yönetim kurulu üyesi olduğunu, … tarafından İstanbul 2. Tüketici Mahkemesinin 2009/295 esas sayılı dosyası ile görülen, otoparktaki hırsızlık nedeni ile açılan dava olduğunu, 80.000-TL ödendiğini, 17. Sulh Hukuk Mahkemesinde … tarafından açılan ve 2013/956 ve 2013/957 esas sayılı dosyalar ile ikame edilen davaların kira uyarlamaları davaları olup derdest olduğunu, davacının bilgi alma hakkının kısıtlandığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, … yönetim kurulu üyelerine yüksek ücret ödendiği iddiasının da gerçek dışı olduğunu, 31/03/2014 tarihli toplantıda yönetim kurulu üyelerine aylık 4.100-TL ücret ödenmesine karar verildiğini, anılan rakamın harcanan emek ve mesai dikkate alındığında yüksek olmadığını, 2014 yılında sadece 240-TL artış yapıldığını, TTK 395. maddesine göre izin verilmemesine rağmen …’ün … adına … ile iş yaptığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, kaldı ki 2014 tarihli genel kurul toplantılarından önceki toplantılarda belirtilen iznin verildiğini, yine 2013 yılı faaliyetlerinden dolayı 2014 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyelerinin ibra edildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
BİRLEŞEN İSTANBUL 8. ATM NİN 2015/951 ESAS SAYILI DAVA: Davacı vekili; toplam 60.000.000-TL tutarındaki şirket giderlerinin 58.000.000-TL tutarlık kısmının ilişkili taraf olan …m (eski ünvan … AŞ) ile … AŞ ile benzeri firmalardan teşekkül ettiğini, … firmasının dış cephe tadilatını yapan önceki firma olup, 31/03/2014 tarihli genel kurul tutanağında da sabit olduğu üzere dış cephe tadilatının yapılması işinin daha sonra … firmasına verildiğini, söz konusu işlemlere ilişkin herhangi bir ihale açılmadığını, … bağlı, … AŞ’nin ise hakim şirket konumunda olduğunu, … ile … arasında ortakları bakımından kısmen aynıyet bulunduğunu, keza alt yüklenici sıfatı ile işi yüklenen … AŞ’nin yönetim kurulu üyeleri yönünden de kısmi ayniyet bulunduğunu, bu sebeple bu işlerin yapılması için başka firmalardan teklif alınıp alınmadığının araştırılması gerektiğini, … tarafından …’den önce … ile anlaşılarak ödeme yapıldığını, ancak her nedense … firması ile çalışmaktan vazgeçilerek 8 ay sonra … ile anlaşıldığını, önceki proje kapsamında alınan camların yeni projede kullanılmadığını, mükerrer maliyet yapılarak şirketin zarara uğratıldığını, projenin uzun sürmesi ve idare tarafından durdurulması nedeni ile katlanılan maliyetler nedeni ile şirketin zarar uğratıldığını, yine işin fiyatlandırılmasının da şirketin zararına neden olduğunu, bu nedenle iş bedelinin rekabet koşullarına uygun belirlenmediğinin, ödemelerin piyasa koşullarına ve işin niteliğine uygun olmadığının tespit edilerek bu alacak kalemine ilişkin olarak asgari 100.000-TL olan zarar miktarının bilirkişi incelemesiyle tespit edilmesini istediklerini,Yine özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak … şirketinin davacı olduğu dava değerinin 383.036,70-TL olmasına rağmen bu davada 650.000-TL’ye sulh olunarak zarara neden olunduğunu, yine genel kurul finansal tablolarında 985.000-TL’lik yüksek miktarda dava karşılığı ayrıldığının görüldüğünü, yönetim kurulu üyelerinin bütün kiracılara eşit şekilde kur indirimi yapmaması nedeni ile bu tür davalara maruz kaldığını, yine şirketin yönetim giderlerinin büyük oranda arttığını, yönetim kurulu üyelerinin ilişkili taraflarla işlem yasağına aykırı hareket ettiklerini, bu durumun TTK 395. maddesine aykırılık teşkil ettiğini, …’ta yayınlanan rakam ile faaliyet raporunda belirtilen rakamların çelişkili olduğunu, İMKB’de şirket hisse değeri düşmesine rağmen söz konusu düşüşün nedenine faaliyet raporunda yer verilmediğini, bu nedenle davalıların şirketin zararına neden olduklarını belirterek, belirsiz alacak kapsamında şimdilik 100.000-TL’nin zararın oluştuğu tarihten itibaren avans faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen alınarak …’ya verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar …, … ve … vekili; müvekkillerinin 31/03/2015 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında ibra edildiklerini, bu nedenle sorumluluk davası açılamayacağını, bu ibra kararının ibraya olumsuz oy verenleri de bağlayacağını, davacı tarafından genel kurul kararının iptali istemiyle İstanbul 18. ATM’nin 2015/665 esas sayılı dosyasında da ibra kararının iptalini talep etmediğini, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, sadece 4 yönetim kurulu üyesine karşı iş bu davanın açılmasının nedeninin kişisel husumetten kaynaklandığını, yönetim kurulu üyeleri arasında yapılmış görev taksimi bulunmadığını, davacının iddialarının soyut olduğunu, yeni TTK’ya göre kusur iddiasının davacı tarafından kanıtlanması gerektiğini, ilişkili taraf işlemleri usul yasaya uygun olup işlemler ile şirket zarara uğramadığı gibi müvekkillerinin de kusurunun bulunmadığını, 31/12/2014 itibari ile …’in ilişkili tarafları ile gerçekleştirdiği alım tutarının toplam 58.605.838-TL olup bu tutarın 45.389.110-TL’lik kısmının …’dan yapılan alımlar, 13.031.582-TL’lik kısmının da …’den yapılan alımlardan oluştuğunu, …’ta yer alan …’den yapılan sürekli ilişkili taraf işlemi tutarının 12.988.455,75-TL olduğunu, … bakımından aradaki farkın da yaygın ve süreklilik arz etmeyen bir kereliğe mahsus olarak yapılmış olan bir işlem olduğunu, yine … bakımından aradaki farkın ise büyük oranda apart, sinema ve koridor yenileme ile dış cephe renovasyon işlemlerinin geçmiş yıldan kalan bakiyesinden kaynaklandığını, …’den yapılan alımların yapılmakta olan yatırımlar hesabına alındığını, davacı tarafından bahsedildiği gibi gider kaleminde yer almadığını,… Kat Malikleri Kurulunun 05/01/2008 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında oy birliği ile davacının da imzaladığı 28/12/2007 tarihli yönetim kurulu kararı doğrultusunda … Alışveriş Merkezinin iç ve dış cephesinin yenilenmesine karar verildiğini, Beşiktaş Belediye Başkanlığı’na başvuru yapıldığını, verilen tadilat ruhsatı ile dış cephe yenileme işlemine başlandığını, … için özel üretilen camların montajı yapılmak üzere depolandığını, önce tadilat ruhsatına izin verilen işin, Büyükşehir Belediye Başkanlığının dış cephenin tadilat ruhsatı ile değiştirilemeyeceğine ilişkin kararına istinaden 26/05/2009 tarihli encümen kararı ile iptal edilerek eski hale iade edilmesine karar verildiğini, … tarafından daha sonra gerekli belgeler tanzim edilerek Beşiktaş Belediyesi’ne gerekli başvuruların yapıldığını ve 06/12/2013 tarihli yapı ruhsatının alınarak dış cephe yenileme işlerine başlandığını, ruhsat başvuru işlerinin uzun sürmesinde davalıların kusurunun bulunmadığını, yapı ruhsatının alınması süreci boyunca depoda bekletilen camların bedellerinin, üretici firma tarafından … alışveriş merkezinin profesyonel yöneticiliğini yapan …’e fatura edildiğini, … tarafından da bu maliyetin …’e fatura edildiğini, montaj sırasında camlar kontrol edildiğinde bir kısım camların özelliğini yitirdiğinin tespit edildiğini, bu kapsamda 644.084-TL tutarındaki cam bedelinin maliyetten çıkartılarak değer düşüklüğü karşılığı ayrılarak gider bölümüne alındığını, bu zarar kalemine ilişkin olarak müvekkillerinin kusurunun bulunmadığını,dış cephe işi ile ilgili mükerrer ödeme bulunmadığını, …’ın yetki belgesi bulunmaması nedeni ile en avantajlı teklif veren eski ünvanı … olan … ile müteahhitlik sözleşmesi imzalandığını, …’in … Kat Malikleri Yönetim Kurulu tarafından imzalanan bakım ve yönetim hizmetlerine ilişkin sözleşme hükümleri doğrultusunda bakım ve yönetim hizmeti verdiğini, dış cephe yenilemesi işinin ruhsat gerektiren işlerden olması nedeni ile yapı müteahhitliği yetki belgesi olan …’a işin devredildiğini, en uygun teklifin … (…) tarafından verildiğini, …’in kar oranının %5 olup Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca belirlenin oranında altında bir rakam olduğunu, alışveriş merkezinin faaliyetine son verilmeksizin tadilat işinin yapılmaya çalışıldığını, …’in taraf olduğu davalar dolayısıyla şirketin müvekkillerinin kusuruyla zarara uğratılmadığını, …’e sulh neticesinde ödenen 650.000-TL tazminatın iki davaya ilişkin olduğunu, bunların İstanbul 16. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/440 ve İstanbul 12. ATM nin 2014/64 esas sayılı dosyası ile görülen davalar olduğunu, …Ltd Şti tarafından açılan davaların faizi ile birlikte 1.000.000-TL olmasına rağmen 650.000-TL karşılığı iki davada sulh olduklarını, … ve … tarafından açılan davaların derdest olduğunu, muhasebe kuralları gereğince karşılık ayrılmasının zorunlu olduğunu, …’in borsada işlem gören hisse senetlerinin zaman zaman değer kaybetmesi veya değer kazanması ile müvekkillerinin sorumluluğu arasında bir ilgi bulunmadığını, borsada işlem gören bir şirketin hisse senetlerinin değer kazanıp kaybetmesinin ticari hayatın olağan akışına uygun olduğunu, müvekkillerinin temsil yetkisini kötüye kullandığı iddiasının da gerçek dışı olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili; müvekkilinin istifa nedeniyle boşalan yönetim kurulu üyeliğine 02.12.2014 tarihli yönetim kurulu kararıyla 01/12/2014 tarihi itibari ile başlamak üzere yönetim kurulu üyesi seçildiğini, sorumluluk davasına konu işlem ve olayların müvekkilinin göreve başlamasından önceye dayalı olduğunu, bu nedenle müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, davacının kötü niyetli olarak müvekkiline dava açtığını, yeni TTK’nın 553. maddesi gereğince davacının kusur iddiasını ispatlaması gerektiğini, yine TTK’nın 557. maddesinde birden çok kişinin aynı zararı tazminle yükümlü olmaları halinde, bunlardan her birinin kusuruna ve durumun gereklerine göre, zarar şahsen kendisine yükletilebildiği ölçüde bu zarardan diğerleri ile birlikte müteselsilen sorumlu olur dendiğini, sorumlu olan her kişi ancak kendi kusurunun ve durumun gereklerine göre zarar kendisine yükletilebildiği ölçüde zarardan diğeri ile birlikte sorumlu olacağını, buna göre uygun illiyet bağına göre kendisinin sebep olmadığı bir zarardan sorumlu olmayacağını, sorumluluk için kişisel kusurunun varlığı gerektiğini, davacının iddia ettiği tüm olayları müvekkilinin yönetim kurulu üyesi seçilmesinden önceki olaylar olduğunu, bu nedenle müvekkili hakkında sorumluluk şartlarını gerçekleşmediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 30/06/2014 tarih 2014/5986 esas, 2014/12507 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, şirket yöneticileri hakkında açılan sorumluluk davalarının niteliği gereği belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olduğu, dava konusu iddia ve olayların gerçekleştikleri tarih itibari ile uygulanması gereken kanun 6103 sayılı Kanunun 2/a maddesi gereğince 6762 sayılı TTK olduğu, dava paydaş tarafından açıldığından mülga TTK’nın 341. maddesi gereğince dava açılması için umumi heyet kararına gerek bulunmadığı, davacının yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmesi kararına muhalefet ederek süresinde işbu sorumluluk davasını açtığı, asıl dosyada sorumluluk nedeni olarak ileri sürülen dış cephe tadilatı nedeni ile depolanan camların zarar görmesi sonucu 644.084-TL’nin gider olarak ayrılması iddiası ile ilgili olarak alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; … yönetim kurulunun 28/12/2007 tarihli kararında dış cephe yenilemesi yapılması yönünde karar aldığı ve bu karara o dönem yönetim kurulu üyesi olan davacının da imza attığı, 10/01/2007 tarihli önerinin … Malikleri Yönetim Kurulunda değerlendirilerek gerekli çalışmaların yapıldığı ve yenilemenin uygun olduğu sonucuna varıldığı, ancak bu kapsamda harcanması gereken yaklaşık 25.000.000-USD’nin bağımsız bölümlerin %94’üne sahip … tarafından karşılanmasına karar verildiği, … Gayrimenkul Kat Malikleri Kurulunun 05.01.2008 tarihinde yapılan toplantısında da söz konusu yenileme işleminin onaylandığı, 26/05/2009 tarihli belediye encümen kararında; iskele belgesine aykırı olarak yapının çarşı katlarında yenileme faaliyetleri ile birlikte galeri boşluklarının kapatıldığı, yürüyen merdiven imal edildiği, bunların iskele belgesi ile yapılmasının mümkün olmadığı belirtilerek yıkılmasına karar verildiği, akabinde alınan yapı ruhsat tarihinin 16/12/2013 olduğu, bu aşamada kat malikleri kurulu tarafından yıkım işine karşı idari yargıda süreç başlatıldığı, yürütmenin durdurulmasının talep edildiği, idare mahkemesince yapılan yargılama sonucunda yıkım kararının usulüne uygun olduğu belirtilerek davanın reddine karar verildiği, verilen kararın davacıların duruşma istemesine rağmen duruşma yapılmadan verildiği belirtilerek bozulduğu, daha sonra dosyanın işlemden kaldırıldığı ve davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, bu zaman zarfında … Malikleri Yönetim Kurulu ile ilgili belediye arasında bir takım yazışmaların yapıldığı, en sonunda da 16/12/2013 tarihinde söz konusu tadilat işleri için alınması gereken yapı ruhsat belgesinin alındığı, ilk alınan tadilat izin belgesi kapsamında iskele belgesine aykırı olarak birçok işlem yapılması sebebi ile 26/05/2009 tarihli belediye encümen kararı ile yapılan işlerin yıkılmasına karar verildiği, yapılması gereken değişiklikler için iskele belgesi yeterli olmayıp yapı ruhsat belgesi alınması gerektiği, doğru ruhsat belgesi alınmadan dış cephe yenilemesi için KDV hariç 9.411.696,92-TL bedelli cam alınarak depolarda muhafaza edildiği, gerekli ruhsatın alındığı 2013 yılında ise yapılan incelemede bu camların 644.084-TL’lik kısmının kullanılamayacak derecede zarar gördüğü ve … tarafından gider kalemine aktarıldığı, dış cephe tadilatı için uygun ruhsat alınmadan işe başlanarak, uygun ruhsatın ne olduğunu tespit ettirilmeden camların depolanması neticesinde, yönetim kurulu üyeleri basiretli davranmamaları nedeni ile uğranılan zarardan yönetim kurulu üyelerinin sorumlu olduğu ve şirketi zarara uğrattıkları, bu kapsamda davacı asıl dosyadan talepte bulunmuş olup talep miktarının dava dilekçesinde 100.000-TL olarak belirlendiği, talep artırım dilekçesinde diğer tüm zarar kalemleri için istenen miktarların toplamı olan 320.000-TL’nin artırılarak zarar gören camlar açısından dava değerinin toplamda 644.084-TL’ye çıkarıldığı, dava dilekçesinde istenen miktar 100.000-TL olup artırılan 324.084-TL ilave edildiğinde, bu kalem zarar açısından hükmedilebilecek miktarın 424.084-TL olduğu, asıl davada davalı gösterilen … 2007-2015 tarihlerinde yönetim kurulu üyesi olup, diğer davalılar … ve … ise yeni TTK’nın yürürlük tarihinden önceki bir tarih olan 03/05/2011 tarihinde göreve başladıklarından, mülga TTK 337. maddesine göre davalıların oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olduğu, davalıların bu zarar kalemi açısından kusursuz olduklarını ispat edemedikleri, davacının da alınan kararda imzası olup davacı 2007-03/05/2011 tarihleri arasında şirkette yönetim kurulu üyeliği yapmış olup, davalılar cevap dilekçesinde bu durumu dile getirmiş iseler de, mülga TTK’nın 336. maddesine göre yönetim kurulu üyeleri arasında müteselsil durum mevcut olup, davanın tüm yönetim kurulu üyelerine karşı açılması zorunlu olmayıp, zararı ödeyen yönetim kurulu üyelerinin diğer yönetim kurulu üyelerine rücu hakkı bulunduğundan, davalıların buna yönelik itirazlarına değer verilmediği, bu nedenlerle bu zarar kalemi açısından davacının davasının kısmen kabulü ile 424.084-TL’nin cam bedeline ilişkin fatura tarihi olan 18/04/2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte asıl dosyadaki davalılardan müteselsilen alınarak …’e verilmesine karar verildiği; ana dosya açısından diğer zarar iddiasının; 31/03/2014 tarihli genel kurul toplantısında … AŞ’nin 31/12/2013 bilançosunda 13.829.068-TL avans, yani peşin ödenmiş gider olduğu, 2012 tarihli bilonçoda bu durumun sadece 2.298.232-TL iken 2014 yılında artış gösterdiği, dış cephe işinin …’a verilmiş iken avansın niçin … AŞ’ye verildiği, TTK 395. maddesine aykırı olarak dış cephe işini …’ya verildiği, … dışında başka firmalardan teklif alınıp alınmadığının araştırılmasının gerektiği, ayrıca … tarafından yapılan işin araya … sokulmak sureti ile …’a ilave bir %5 kar marjı ödenmesi sureti ile …’nun ikinci kez zarara uğratıldığı iddiasına ilişkin olup, …’e ödenen avansların dış cephe, apart, koridor ve sinema yenilemeleri ile ilgili olduğu, …’ın henüz işleri tamamlamadığı için fatura kesmediği, …’ın bu avansları kendi taşeronlarına yaptırdıkları hakedişler karşılığı ödediği, bu avansın 2.298.000-TL’sinin 2012 yılına kadar olan miktar olup geri kalan 11.530.000-TL’nin de cari yılda ödendiği, … ile … arasında sözleşme olmayıp, … Malikleri Kurulu ile … arasında sözleşme bulunduğu, … Ticaret Merkezi Yönetim Kurulu tarafından imzalanan bakım ve yönetim hizmetlerine ilişkin sözleşme hükümleri doğrultusunda …’in bakım ve yönetim hizmeti verdiği, …’in söz konusu dış cephe işini başka teklifler de alarak en uygun teklifte bulunan …’a verdiği, …’nın ise …’un alt yüklenicisi olduğu, dış cephe tadilatı ile ilgili olarak …’e ve …’a (önceki ünvanı … ) mükerrer ödeme yapıldığı iddiasının doğru olmadığı, %5 kar teklifi ile en uygun teklifin …’dan geldiğinin belirtildiği, bilirkişi raporuna göre de … Kat Malikleri Kurulu tarafından alınan dış cephe tadilatına yönelik kararda giderlerin … tarafından karşılanması karara bağlanmış ve dış cephe yenileme işi … Bakım ve Yönetim Hizmetleri işini yapan … tarafından alınan teklifler değerlendirilerek en uygun teklif veren …’a verilmiş, …’un da bir kısım işi alt yüklenici …’ya devrettiği, ..’e verildiği belirtilen avansların 11.530.000-TL’sinin cari yıla ait olduğu, bu miktarın neredeyse tamamına yakın KDV hariç 9.411.696,92TL’lik kısmı cam bedeline ait olduğu, daha sonra alınan ruhsat kapsamında tekrar bu camların büyük bir kısmı kullanılmış olup zarar gören cam miktarı 644.084-TL olduğundan ve bu husus 1 no.lu zarar kalemi kapsamında değerlendirilerek davacının davası kısmen kabul edildiğinden, 2. zarar kalemi olarak ileri sürülen söz konusu olaylar nedeni ile davalıların kusurlu olmadıkları (en uygun teklifi veren … olması nedeni ile), ayrıca zarar gören camlar dışında diğer camların alınan yeni ruhsat kapsamında kullanılması nedeni ile zarar da oluşmadığından bu zarar kalemine yönelik davanın reddedildiği; davacının diğer zarar iddiasının şüpheli alacaklara ilişkin olup, bilirkişi raporunda belirtildiği üzere söz konusu şüpheli alacakların salt bir cari yıla ait olmayıp uzun yıllardır birikmiş şüpheli alacaklar olduğu, borçlu şirketlerin çoğunun iflas ettiği, …’nun kuruluş amacı ve yapmış olduğu işler dikkate alınarak söz konusu zarar iddiası ile ilgili açılan davanın da reddinin gerektiği; davacının diğer zarar iddiasının …’ya karşı açılan davalar nedeni ile şirkete zarar verildiği olduğu, bu kapsamda İstanbul 14. ATM nin 2004/355 esas sayılı davasının davacının yönetim kurulu üyesi olduğu 2004 yılında açıldığı, 2012 yılında sonuçlandığı, sonuçlanan dava neticesinde şirketin ödeme yapmak durumunda kaldığı, davalardan birisi otoparkta hırsızlık nedeni ile ödenen meblağ olup diğer davanın kira tespiti ile ilgili olduğu, büyük bir şirket olan …’e dava açılması ve aleyhe sonuçlanmasının ticari hayatın olağan akışına uygun olması nedeni ile bu zarar kalemine yönelik olarak açılan davanın da reddinin gerektiği; davacı tarafça, yönetim kurulu üyelerine ödenen aylık ücretin fahiş olduğu iddia edilmiş ise de, aylık olarak ödenen 4.100-TL ücretin şirketin kapsam ve mesaisi dikkate alındığında fahiş olmadığı; birleşen dava açısından iddia edilen zarar kalemlerinden ilkinin; toplam 60.000.000-TL tutarındaki şirket giderlerinin 58.000.000-TL tutarlı kısmını … (…) ile … AŞ isimli firmalardan teşekkül ettiği, … firmasının dış cephe tadilatını yapan önceki firma olup daha sonra bu işin …’a verildiği, işin ihale açılmadan verildiği, mükerrer maliyet yapıldığı, işin uzun sürmesi nedeni ile maliyetlerde artış olduğuna ilişkin olduğu, …’nun yaklaşık %94 oranında maliki olduğu, … Kat Malikleri Kurulu ile … arasında binanın bakım ve yönetim hizmetleri için sözleşme imzalanmış olup, dış cephe tadilatı işini …’in aldığı teklifler kapsamında en uygun teklifi veren …’a verdiği, …’un da bir kısım işi alt yüklenici olan …’ya devrettiği, ana dosya açısından bu zarar kalemi ile ilgili olarak yapılan açıklamalarda da belirtildiği üzere herhangi bir zarar oluşmaması dikkate alınarak buna yönelik davanın reddedildiği, birleşen dosya açısından diğer iddianın … şirketinin davacı olduğu davada ödenen bedel olduğu, davada değerin 383.036,70-TL olmasına rağmen 650.000-TL’ye sulh olunduğu, sulh miktarının dava değerini aştığı, finansal tablolarda 985.000-TL’lik yüksek miktarda dava karılığı ayrıldığının görüldüğü iddiası ile ilgili olarak; sulh karşılığı olarak ödenen miktarın İstanbul 16. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/440 ve İstanbul 12. ATM nin 2014/64 esas sayılı dosyası ile görülen davalar olduğu, dava miktarının 1.000.000-TL olup 650.000-TL’ye sulh olunduğu, … tarafından açılan davanın derdest olduğu, muhasebe kuralları gereğince davalar karşılığı para ayrılmasının muhasebe kuralı olduğu dikkate alındığında, buna yönelik zarar iddiası ile ilgili açılan davanın da reddine karar verildiği, ayrıca davalılardan … yeni TTK yürürlüğe girdiği tarihten sonra 01/12/2014 tarihinde yönetim kurulu üyesi olup, yeni TTK’nın 553. maddesine göre yönetim kurulu üyelerinin kusur karinesi kaldırılarak, kusuru davacının ispat etmesi gerektiği ve mülga TTK’daki 337. maddenin yeni kanunda yer almaması nedeni ile de …’in sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulüne,birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili; asıl dava konusu dış cephe için satın alınıp kullanılamaz hale gelen camlar nedeniyle oluşan zarar bakımından davalıların tüm bedelden sorumlu tutulması gerektiğini, mahkemece verilen sürede 644.084-TL üzerinden alacağın artırıldığını, bu nedenle mahkemece 424.084-TL üzerinden yapılan hesaplamanın hatalı olduğunu, asıl ve birleşen davadaki diğer alacak kalemleri yönünden eksik incelemeye dayalı ve hatalı bilirkişi raporu dikkate alınarak karar verildiğini, bilirkişi raporuna yönelik itirazlarının dikkate alınmadığını, şirketin dış cephe tadilatına dair masraflar nedeniyle zarara uğratıldığının tespit edildiğini, cam bedeli dışında 2. kez ruhsat alınması sürecinde katlanılan maliyetler ve mükerrer ödemelerin de değerlendirilmesi gerektiğini, bu hususlarda inceleme yapılmadığını, tadilatı yapmakla yükümlü olan …’in işi …’e yaptırması nedeniyle şirketin uğradığı zararın incelenmediğini, tadilat için alınan teklifler arasında en iyi teklifin … tarafından verildiği yönündeki tespitin hatalı olduğunu, maliyet+kar olarak alınan teklifte maliyet ve limit bulunmadığını, bu yöntemin işin niteliğine uygun olmadığını, tadilat masrafının en yüksek maliyet hesabına göre de fahiş olduğunu, ilişkili taraf işlemleri bakımından … ile … ve … arasında yönetim kurulu üyeleri bakımından kısmi ayniyet bulunduğunu, yönetim kurulu üyelerinin ilişkili tarafla işlem yapma yasağına aykırı davrandıklarını, bu işlemler nedeniyle şirketin zarara uğradığını, şüpheli alacaklar ve davalar nedeniyle uğranılan zararlar bakımından mahkemece hatalı değerlendirme yapıldığını, borçlu şirketlerin çoğunun iflas ettiği yönündeki beyanın somut delile dayanmadığını, şirket aleyhine açılan davalar nedeniyle şirketin yüksek tazminat ödemeleri yaptığını ve sulh ile sonuçlanan davalarda fahiş tutarlarda tazminat ödendiğini, davalıların basiretli hareket etmeyerek riskin azaltılması için gerekli önlemleri almadıklarını, yine davalıların çok yüksek tutarlarda dava karşılığı ayırdıklarını, yönetim kurulu üyelerine yüksek ödemeler yapıldığını, davalıların şirketten aldıkları ücretin yanında … Holding ve bağlı iştirakler bünyesinde de ek menfaatler sağladıklarını, yönetim kurulu üyelerine TTK’nın 395. maddesi kapsamında izin verilmemesine rağmen davalı …’nun buna aykırı hareket ederek yönetim kurulunda bulunduğu … ile iş yaptığını, davalıların şirketin yönetim giderlerinin artmasına neden olduklarını, davalıların özen yükümlülüğüne aykırı davranarak şirket hisselerinin düşmesine neden olduklarını belirterek, kararın kaldırılarak asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar …, … ve … vekili; tadilat için ruhsat başvurusu yapan ve idari makamlarla yazışan şirketin yönetim kurulu olmayıp …’in kat maliklerince seçilen yönetim kurulu olduğunu, idari yargıda davanın da bu yönetim kurulu tarafından açıldığını, Beşiktaş Belediyesince tadilat için iskele belgesi verildiğini, ancak belediyece 08.05.2009 tarihli karar ile onarımın durdurulmasına karar verildiğini, bunun üzerine kat malikleri yönetim kurulunca büyükşehir belediyesine başvuru yapıldığını, ancak belediyece yıkım kararı verildiğini, sonrasında idari yargıda dava açıldığını, ancak mahkemece daha önce verilen yürütmenin durdurulması kararının kaldırıldığını, ancak büyükşehir belediyesince proje değişikliği yapılmasının şart koşulduğunu, sürecin uzamasına belediyeler arasındaki uyumsuzluğun neden olduğunu, plan tadilatı işleminin uzun zaman aldığını, bu nedenle tadilat yapı ruhsatı alımının ancak 06.12.2013 tarihinde mümkün olduğunu, tüm bu yazışmalarda kat malikleri yönetim kurulunun muhatap alındığını, sürecin uzamasında müvekkillerinin kusurunun bulunmadığını, somut olayda 6103 sayılı yasanın 3. maddesi gereğince 6102 sayılı TTK’nın uygulanması gerektiğini, bu nedenle TTK’nın 553. maddesi gereği ispat yükünün davacı üzerinde olduğunu, bozulan camların bedeli maliyetten çıkarılarak gider bölümüne alındığından şirketin zarara uğratılmasının söz konusu olmadığını, mahkemece camların bedeline ilişkin faiz başlangıcının fatura tarihi olarak alınmasının hukuka aykırı olduğunu, oysa faiz başlangıcının vekalet ilişkisi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, temerrüt söz konusu olmadığından ancak dava tarihinin esas alınabileceğini belirterek, asıl davada verilen kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, yönetici sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir. Asıl davada ileri sürülen sorumluluk nedenleri; alışveriş merkezinin dış cephe tadilatı nedeniyle satın alınıp bir kısmı kullanılamaz hale gelen camlar nedeniyle uğranılan zarar, ilişkili taraf işlemlerinden kaynaklanan zararlar, şüpheli alacaklar kalemi nedeniyle uğranılan zararlar ile şirkete karşı açılan davalar nedeniyle uğranılan zararlardır. Birleşen davada ileri sürülen sorumluluk nedenleri ise; şirket giderlerinin önemli bir kısmının ilişkili taraf işlemlerinden kaynaklanması, alışveriş merkezi tadilatı kapsamında ihale açılmaksızın yapılan işler nedeniyle şirketin uğradığı zarar, şirketin taraf olduğu davalar ve sulh olunan dava kapsamında uğranılan zararlar, finansal tablolarda yüksek miktarda dava karşılığı ayrılması ve yönetim kurulu üyelerine yüksek miktarda ödeme yapılması sonucu uğranılan zararlardır. Davacı tarafından ileri sürülen maddi olguların bir kısmı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 0l.07.2012 tarihinden önce bir kısmı ise, bu tarihten sonra gerçekleştirilmiştir. 6103 sayılı yasanın 2/1-(a) maddesi uyarınca Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen olayların hukukî sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişlerse, o kanun hükümleri uygulanacaktır. Bu nedenle uyuşmazlıkta 6762 sayılı TTK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Kural olarak yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlarsa da, 6762 sayılı TTK’nun 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticiler oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olurlar. Yani yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucu meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Bu kapsamda 6762 sayılı TTK’da yönetim kurulu üyeleri için kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörülerek yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul edilmiştir. TTK’nun 338. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat etmedikleri takdirde zarardan sorumlu oldukları, 346. maddesinde ise, yönetim kurulu üyelerinin kural olarak müdürlerin sebebiyet verdikleri zararlardan sorumlu olmadıkları, ancak ehil olmayan müdürler tayin etmek veya onların şirket için zararlı olan iş ve işlemlerine karşı müsamaha göstermek veya idare meclisinin salahiyetli olmadığı hususlara müdürleri mezun kılmak suretiyle sebebiyet verdikleri zararlardan dolayı şirkete karşı 336. madde hükmünce sorumlu olacakları belirtilmiştir. Bu nedenle 6762 sayılı TTK hükümleri gereğince yasa ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen yöneticiler, bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumlu olup, bu sorumluluk, kusur ilkesine dayanmaktadır. Sorumluluğun söz konusu olabilmesi için ise öncelikle bir zararın doğması şarttır. Zarar meydana gelmiş ise, yöneticinin kusursuzluğunu ispat etmesi gerekmektedir. Somut olayda; … şirketinde davalı …’ün 2007 yılından beri, …’ın 2011 yılından itibaren, …’nun 2011 yılından itibaren, …’in ise 01.12.2014 tarihinden itibaren yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptıkları, davacının da aralarında bulunduğu … AŞ’nin yönetim kurulunca alınan 28.12.2007 tarihli karar ile şirkete ait alışveriş merkezinin yenilenmesine ve yenileme için yapılması gerekli 25.000.000-USD giderin şirket tarafından karşılanmasına, bunun … kat malikleri genel kurulunca onaylanmasına karar verildiği, kararın kat malikleri kurulunca alınan 05.01.2008 tarihli karar ile onaylandığı, dış cephe yenileme işinin alınan teklifler sonucunda en uygun teklif olan maliyet+%5 kar ile … firmasına verildiği ve işlerin bir kısmının bu yüklenici tarafından … firmasına verildiği, … firmasının ise … ticaret merkezine, kat maliklerince alınan karar çerçevesinde, … ticaret merkezi yönetim kurulu tarafından imzalanan bakım ve yönetim hizmetleri sözleşmesi doğrultusunda bakım ve yönetim hizmeti verdiği, tadilat işlemine ilişkin tüm idari süreç ve ruhsat işlemlerinin şirket yönetim kurulu tarafından değil, kat malikleri yönetim kurulunca yürütüldüğü, bu kapsamda kat malikleri yönetim kurulunca yapılan başvuru sonucunda Beşiktaş Belediyesince iskele belgesi verildiği, ancak belediyece mahallinde yapılan inceleme sonucunda 08.05.2009 tarihinde yapının tatiline karar verildiği, akabinde 26.05.2009 tarihinde de yıkım kararı alındığı, bunun üzerine kat malikleri yönetim kurulunca büyükşehir belediyesine başvuru yapıldığı ve yine kat malikleri yönetim kurulunca idari yargıda belediyenin yıkım kararına karşı idari işlemin iptali bakımından dava açıldığı, mahkemece alınan yürütmenin durdurulması kararının 09.10.2009 tarihli karar ile kaldırıldığı ve kararın kesinleştiği, yargılama sonucunda mahkemece verilen ret kararının temyizi üzerine kararın usul bakımından bozulduğu, ancak davanın takip edilmemesi nedeniyle dosyanın işlemden kaldırılarak davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, 25.09.2013 tarihinde yapı ruhsatı alınması için yapılan başvuru sonucunda ise tadilat için 06.12.2013 tarihinde ruhsat verildiği, bu arada dış cephede kullanılacak 9.458.755-TL tutarlı cam bedelinin üretici firma tarafından yönetim şirketi olan … firmasına fatura edildiği, bu bedelin … tarafından da … firmasına fatura edildiği, süreç içerisinde önceden satın alınan camlardan 644.084-TL bedelli kısmın bozularak kullanılamaz hale geldiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafça, alışveriş merkezinin dış cephe tadilatı nedeniyle satın alınıp bir kısmı kullanılamaz hale gelen camlar nedeniyle ve yıkım kararı sonrası ikinci kez ruhsat alınma sürecinde yeniden masraf yapılarak şirketin zarara uğratıldığı ileri sürülmüştür. Dış cephe tadilatı için alınan iskele ruhsatı ile işe başlandığı, ancak sonraki süreçte belediyece yapı tadili ve sonrasında yıkım kararı alınması üzerine bu karara karşı idari yargıya başvuru yapıldığı, uzun yargılama sürecinde mahkemece verilen yürütmenin durdurulması kararının da kaldırılması ile işlemlerin durduğu, bu arada yeniden ruhsat alınması için gerekli başvuruların da yapılmasına rağmen ilçe ve büyükşehir belediyesi nezdinde ruhsat alımı işlerinin gecikmesi ile arada geçen sürede, tadilatta kullanılacak camların uzun süre depoda beklemesi nedeniyle bozulduğu anlaşılmaktadır. Ancak yukarıda açıklandığı üzere alışveriş merkezinin tadilatı için alınması gereken ruhsat ile ilgili tüm işlemlerde ve sonrasında idari yargıdaki dava sürecinde muhatap baştan sona alışveriş merkezinin kat malikleri yönetim kuruludur. Tadilatta yaşanan gecikme tamamen idari sürecin uzun sürmesinde kaynaklanmış olup, imar işlem dosyasında mevcut kayıtlardan anlaşılacağı üzere idari yargıdaki dava ve belediyeler nezdindeki ruhsat alım süreci günlük olarak takip edilmiş, gerekli tüm başvuru ve işlemler zamanında yerine getirilmiştir. Bu nedenle kök bilirkişi raporundaki “yönetim kurulunca yeni ruhsat alımı için yapılan başvurunun mevcut ruhsatla tadilat yapılamayacağının anlaşılmasından üç yıl sonra yapıldığı, bu nedenle özen borcuna aykırı olması nedeniyle davalı yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun bulunduğu” yönündeki tespiti yerinde görülmemiştir. Kaldı ki davacı da 27.04.2007 tarihinden 03.05.2011 tarihine kadar olan süreçte şirketin yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmış olup, sorumluluk sebebi olarak gösterilen işlemlerin bir kısmı onun da görevde bulunduğu dönem içerisinde gerçekleşmiştir. Bu nedenle davalıların özen borcuna aykırı davranışlarından söz edilmesi mümkün değildir. Bu itibarla yeniden ruhsat alınması sürecinde yapılan masraflar ile tadilatta yaşanan gecikme nedeniyle daha önce satın alınan camların bozulması sonucunda oluşan zarardan davalıların sorumlu tutulması mümkün olmayıp, ilk derece mahkemesince bu zarar kalemlerinden olan bozulan cam bedellerinden davalıların sorumlu olduğu gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Davacı tarafça, ilişkili taraf işlemleri ve dış cephe tadilatı nedeniyle … ve … firmalarına mükerrer ödemeler yapılarak şirketin zarara uğratıldığı ileri sürülmüştür. … firması, … kat malikleri yönetimi ile yapılan sözleşme ile alışveriş merkezine bakım ve yönetim hizmeti vermekte olup, … şirketi tarafından bu firmaya avans ödemeleri yapıldığı davalı tarafın da kabulündedir. Ancak bu ödemelerin tadilat işleri için yapıldığı yönünde davacı tarafça hiçbir delil ileri sürülmediği gibi, davalı tarafça da bu ödemelerin alışveriş merkezinin apart otel, koridor ve sinema yenilemeleri için yapıldığı savunulmuştur. … firması dış cephe tadilatı işini başka teklifler de alarak en uygun teklifte bulunan … (…) firmasına vermiş olup, … ise …’in alt yüklenicisi olarak tadilat işlerini gerçekleştirmiştir. … ile … arasında bir sözleşme bulunmayıp, yönetim sözleşmesinin tarafı kat malikleri kuruludur. …’e verildiği belirtilen avansların 11.530.000-TL’sinin cari yıla ait olduğu, bu miktarın tamamına yakın kısmı cam bedeline ait olduğu, daha sonra alınan ruhsat kapsamında tekrar bu camların büyük bir kısmının ise dış cephede kullanılacak cam bedeline ilişkin olduğu da tespit edilmesine göre, davalı şirketin mükerrer ödemeler nedeniyle zarara uğratıldığı iddiası yerinde değildir. Yine ilişkili taraf işlemleri bakımından, … ile … ve … firmalarının bir kısım pay sahiplerinin aynı gerçek ve tüzel kişiler olmaları nedeniyle, söz konusu şirketler birbirleriyle ilişkili şirket konumunda bulunmaktadır. Ancak ilişkili taraf işlemleri ile … şirketinin ne suretle zarara uğratıldığı konusunda davacı tarafça herhangi bir delil ileri sürülmemiştir. Tadilat işinin, müteahhitlik belgesi bulunmayan … firması yerine değişik firmalardan teklifler alınmak suretiyle, maliyet+%5 kar oranıyla … firmasına verilmiş olması karşısında, bu yolla şirketin zarara uğratıldığı iddiası da yerinde değildir. Davacı tarafça, yönetim kurulu üyelerine TTK’nın 395. maddesi kapsamında izin verilmemesine rağmen davalı …’nun buna aykırı hareket ederek yönetim kurulunda bulunduğu … ile iş yaparak şirketi zarara uğrattığını ileri sürmüştür. Ancak 31.03.2013 tarihli genel kurul kararı öncesinde, şirket genel kurulunca yönetim kurulu üyelerine şirketle iş yapma izni verildiği gibi, şirketin bu yolla ne suretle zarara uğratıldığına yönelik olarak da davacı tarafça somut bir delil ileri sürülmemiştir. Bu nedenle davacının ileri sürdüğü bu zarar iddiası yerinde değildir. Şüpheli alacaklardan kaynaklandığı iddia edilen zarara ilişkin olarak; söz konusu şüpheli alacakların salt bir cari yıla ait olmayıp uzun yıllardır birikmiş alacaklar niteliğinde olması, … AŞ’nin faaliyet alanı ve yaptığı işler ile piyasa koşullarına göre şirketin iş hacmi itibariyle tahsil edilemeyen alacak bulunmasının da ticari hayatın olağan akışına uygun olması nedeniyle, davacının bu kalemdeki tazminat talebinin reddi isabetlidir. Yine davacının diğer zarar iddiası, …’ya karşı açılan davalar ve finansal tablolarda yüksek oranda dava karşılığı ayrılması nedeni ile şirketin zarar uğratıldığıdır. Bu kapsamda İstanbul 14. ATM inin 2004/355 esas sayılı dosyasındaki davanın, davacının da yönetim kurulu üyesi olduğu 2004 yılında açıldığı, 2012 yılında sonuçlandığı, sonuçlanan dava neticesinde şirketin ödeme yapmak durumunda kaldığı, diğer davaların ise otoparktan hırsızlık ile kira uyuşmazlıklarından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. … büyük ölçekli alışveriş merkezinin büyük hissedarı olup kiraladığı işyerleri nedeniyle davalara muhatap olması ve bazı davaların da aleyhine sonuçlanması ticari hayatın olağan akışına uygun ve beklenen bir durum olup, bu suretle gerek sulh yoluyla gerekse mahkeme ilamına dayalı olarak şirketin bir takım ödemeler yapması ve finansal tablolarda da dava karşılığı ayrılması sonucunda yönetici olan davalıların sorumluluğundan söz edilmesi mümkün değildir. Davacı tarafça, yönetim kurulu üyesi olan davalılara yüksek ödemeler yapılarak şirketin zarara uğratıldığı ileri sürülmüştür. Ancak en son genel kurul kararına göre yönetim kurulu üyelerine ödenen aylık ücret 4.100-TL’dir. Ayrıca bu denli büyük ölçekli bir şirkette görev ve sorumluluk alan yönetim kurulu üyelerine pirim ödenmesi ve sağlık sigortası yapılması da ticari hayatın olağan akışına uygun olup, bu yöndeki zarar iddiası yerinde değildir. Diğer yandan davalılardan …’in istifa nedeniyle boşalan yönetim kurulu üyeliğine, 02.12.2014 tarihli yönetim kurulu kararıyla seçildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle bu davalı bakımından 6102 sayılı TTK’nın 553. maddesi uyarınca kusuru ispat yükü davacı üzerindedir. Ancak davacı tarafça davalının kusuru kanıtlanamadığı gibi, esasen sorumluluk davasına konu edilen hukuki işlem ve olaylar, davalının göreve başlamasından önceki döneme aittir. Bu nedenle davalının göreve başlama tarihinden önceki sorumluluk nedenlerine dayalı zarardan sorumlu tutulması mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle; mahkemece birleşen davanın reddine karar verilmesi isabetli olup asıl davanın da reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değil ise de, yapılan hata/eksiklik yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davacı vekilinin asıl ve birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine, davalılar vekilinin asıl davaya yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün kaldırılmasına yeniden hüküm verilmek suretiyle “asıl davanın ve birleşen davanın ayrı ayrı reddine” karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin asıl ve birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalılar …, … ve … vekilinin asıl davaya yönelik istinaf başvurusunun kabulüne, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1080 Esas-2019/499 Karar sayılı 23/05/2019 tarihli kararının, HMK.’nun 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Yerinde olmayan asıl ve birleşen davanın reddine,” İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; Asıl davada; Alınması gereken 80,70-TL harcın, davacı tarafından mahkeme veznesine yatırılan 3.757,05-TL peşin harç ve 5.533,12-TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 9.290,17-TL harçtan mahsubu ile fazla olan 9.209,47-TL’nin talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Davalılar …, … ve … tarafından yapılan 219,40-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, Asıl davada davalılar vekili için takdir olunan 44.250-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar …, … ve …’e ödenmesine, Birleşen davada; alınması gereken 80,70-TL harcın, 1.707,75-TLpeşin harçtan mahsubu ile 1.627,05-TL fazla harcın talep halinde karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, Birleşen davada davacı tarafından yapılan yargı giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Davalı … tarafından yapılan 69-TL yargı giderinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine, Birleşen davada davalılar vekili için takdir olunan 10.750-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine, Talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine,” Asıl dava yönünden davacıdan alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Birleşen dava yönünden davacıdan alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Asıl davada davalılar …, … ve … tarafından yatırılan 7.242,50-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde karar kesinleştiğinde bu davalılara iadesine, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, davalılar …, … ve … tarafından yapılan 88,30-TL istinaf yargı giderinin davacıdan alınarak bu davalılara verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 24/03/2022