Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/2056 E. 2022/363 K. 10.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2056
KARAR NO: 2022/363
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/05/2018
NUMARASI: 2014/424 Esas – 2018/488 Karar
DAVA: Tazminat (Ortaklık Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/03/2022
Davanın reddine ilişkin kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacılar vekili; tarafların, ilaç lojistiği alanında faaliyette bulunacak bir bir şirket kurarak güçlerini birleştirmek maksadıyla görüştükleri müvekkili şirketin davalı şirkete tanıtıldığını, müvekkili şirkete ait personel bilgilerinin ve yeni kurulacak şirkete geçecek personele ilişkin bilgilerin de davalıya verildiğini, akabinde tarafların …A.Ş’nin kurulması hususunda aralarında anlaşmaya vardıklarını ve 23/08/2012 tarihli ortaklık sözleşmesinin akdedildiğini, sözleşmeye göre kurulacak şirketin %60 hissesinin davalıya, %20’şer hissesinin ise davacılara ait olacağını, sözleşme gereğince müvekkili şirketin tüm IT altyapısını, üretim makinelarını, ruhsatlarını, lisanslarını, gerekli tüm izinlerini, müşteri portföyünü ve tüm gerekli personelin yeni şirkete geçişinin teminini, davalı tarafın ise kuruluştan itibaren bir ay içerisinde yeni şirketin şirketin sermayesini 5.000.000-TL’ye çıkarılması için gereken 4.800.000-TL ilave sermaye koyma borcunu üstlenerek, şirketten müvekkiline 1.920 adet hisse devretmeyi taahhüt ettiğini, yeni şirketin kurularak sicile tescil edildiğini, taraflar arasında toplantılar düzenlenerek müvekkili şirketin ekonomik ve ticari verilerinin davalı şirket ile paylaşıldığını ve müşteri devirlerine ilişkin bilgilendirmeler yapıldığını, yeni şirketin 14.09.2012 tarihinde tescil edildiğini,vergi levhasının alındığını, ancak davalı şirketin deposunda meydana gelen yangın nedeniyle yapılması gereken toplantıların yapılamadığını, sözleşmenin uygulanması için gerekli tüm şartların oluşmasına rağmen davalı tarafın yangının şirket nezdinde olumsuz etkileri olduğu ve ilaç lojistiği alanına girmelerinin doğru olmayacağı hususunun davalı şirketin yönetim kurulu üyesi … tarafından 29.10.2012 tarihli e posta ile müvekkili şirkete bildirildiğini, müvekkili …’ın ise davalı şirketin mail yoluyla yaptığı bildirim üzerine davalı şirkete iyi niyetle yaklaşarak müvekkili şirketin ticari sırlarının davalı şirket ile paylaşılmış olmasına istinaden, 23.08.2012 tarihli ortaklık sözleşmesinin 8.3. maddesine paralel olarak, davalı şirketin 3 yıl süreyle ilaç sektörüne girmemesi dışında herhangi bir bedel talep etmeksizin 23.08.2012 tarihli ortaklık sözleşmesini karşılıklı olarak sona erdirmeyi kabul edeceğini beyanla fesih sözleşmesini karşı tarafa ilettiğini, ancak davalının bu fesih sözleşmesini imzalamadığını, davalı tarafın yeni şirkete sermaye koyma borcunu ve taahhütlerini yerine getirmediğini, ayrıca müvekkilinden aldığı bilgilerle aynı alanda faaliyet göstermek üzere müvekkilinin bir kısım elamanlarını da istihdam ederek … A.Ş isimli yeni bir şirket kurduğunu, yine taraflar arasındaki sözleşmeye istinaden kurulan … şirketi ile ilgili olarak usulsüz yönetim kurulu kararları alındığını, bu kararların iptali ile ilgili İst.Anadolu 6. ATM’nin 2013/673 esas sayılı dosyasında dava açtıklarını, müvekkilleri tarafından keşide edilen 18.04.2013 tarihli ihtarnamede sözleşmenin aynen ifasından vazgeçtikleri bildirilerek müvekkillerine devri gereken 1920 payın karşılığı olan 1.920.000-TL’nin ödenmesinin talep edildiğini, ancak ihtara cevap verilmediğini, … firmasının 24.09.2013 tarihli genel kurulunda davalı şirket temsilicilerinin oylarıyla şirketin tasfiyesi yönünde karar alındığını belirterek, davalı tarafın sermaye taahhüdünü yerine getirmemiş olması nedeniyle 1.920.000-TL alacak ile yeni kurulan … şirketinin faaliyete geçirilememiş olması nedeniyle oluşan kar mahrumiyetinden kaynaklanan 10.000-TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacıların dayandıkları sözleşmenin … isimli şirketin kuruluşu ve bu şirket ile ilgili tarafların yükümlülüklerini düzenlediğini, müvekkilinin sözleşme kapsamında davacılara karşı herhangi bir taahhüdü ve sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkilinin sermaye taahhüt borcunun yeni kurulan şirkete karşı olup, davacı tarafa karşı böyle bir taahhüdünün bulunmadığını, ayrıca sözleşme gereği davacıların üzerlerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediklerini, bu nedenle yeni şirketin faaliyete geçemediğini, kendi edimlerini yerine getirmeyen davacıların müvekkilinden talepte bulunamayacağını, davacıların kar kaybına uğramasının hukuken mümkün olmadığını, müvekkilinin de bu yönde davacı tarafa herhangi bir taahhüdü olmadığını, ayrıca davacının iddia ettiği gibi müvekkilinin … Lojistik şirketi ile ilgisinin bulunmadığını, davacının eski çalışanlarının bu şirkette çalışmasının sorumluluğunun da müvekkiline yüklenemeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; 22.02.2018 tarihli celsede davacıların kar mahrumiyeti talebini atiye terk ettiği, davalı tarafın da atiye terk talebini kabul etmesi karşısında, kar mahrumiyeti talebi yönünden HMK’nın 150. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına; taraflar arasında 23.08.2012 tarihinde ortaklık sözleşmesi imzalandığı, yeni şirketin 200.000-TL sermaye ile kurulduğu, ortaklık sözleşmesinin 2.1. maddesi uyarınca ilk sermayenin 200.000-TL olacağı (beheri l000-TL’den 200 hisse), şirketin %60’ının …’a, %20’sinin …’a, %20’sinin …’e ait olacağı, şirketin kuruluşundan yaklaşık 1 ay içinde tarafların sermayeyi 5.000.000-TL’ye yükselteceği (bedeli l000-TL’den 5000 hisse), tarafından şirketin artan 4.800 hissesi karşılığında 4.800.000-TL sermayenin şirkete konulacağı, bunun karşılığı ilave edilen 1.920 hissenin know-how bedeli ve …’in raflar ve …(…)’lar hariç mevcut tüm altyapısı karşılığı … ve … Grubuna devredileceği, arttırılan ve devir edilen hisselerin sermaye katkı paylarının şirketin nakit ihtiyacına göre tamamen … tarafından ödeneceğinin kararlaştırıldığı, işlemlerin yapıldığı esnada … Lojistik’in Tuzla’daki depolarının yandığı, bu aşamada yeni bir girişime hazır olmadıklarını beyan ettikleri, davacılardan …’ın da … İlaç’a ait ticari sırların … Lojistik ile paylaşılmış olmasına istinaden, … Lojistik’in 3 yıl süre ile ilaç sektörüne girmemesi dışında herhangi bir bedel talep etmeksizin 23.08.2012 tarihli ortaklar sözleşmesini karşılıklı olarak sona erdirmeyi kabul edeceklerini karşı tarafa bildirdiği, ancak … tarafından söz konusu fesih sözleşmesinin imzalanmadığı, dolayısıyla şirketin kuruluş işlemlerinin tamamlanmasına rağmen şirketin faaliyete geçirilmediğinin sabit olduğu, taraflar arasındaki ortaklık sözleşmesi gereğince … İlaç ve … know-how ve altyapısını paylaşmayı taahhüt ederken, … Lojistik’in ise 4.800.000-TL’yi ortaklığa sermaye olarak koymayı taahhüt ettiği, davacı tarafın taahhütlerini yerine getirdiği, davalı tarafın ise sermaye koyma taahhüdünü yerine getirmediği, şirketin faaliyete geçirilmesinden vazgeçtiği ve fiilen sözleşmeyi sonra erdirdiği, davacının şirket bilgilerini paylaşmış olması nedeniyle karşı tarafın 3 yıl süre ile bir ilaç lojistiği alanında faaliyet göstermemesi kaydıyla bir fesih sözleşmesini karşı tarafa ilettiği ve fesih sözleşmesinin imzalanmadığı, pay sahipleri sözleşmesinin, ortaklar arasında akdedilen, borçlar hukuku temeline dayanan, ticaret şirketinin kurulmasına ve ortaklaşa kontrol edilmesi amacına yönelen, hakim ortakların birbirleriyle ve kuracakları hukuki ilişkileri düzenleyen ve şirketin stratejik yönelimini belirleyen bir sözleşme olduğu, somut olayda davacının fesih iradesini karşı tarafa ulaştırdığı, davalı …’un fesih sözleşmesini imzalamamasının sonuca etkili olmadığı ve taraflar arasındaki sözleşmenin sona erdiği, esasen davacı tarafın davalı tarafa ulaştırdığı fesih beyanının karşı tarafın sözleşmeye devam etmeme ve sözleşmeyi fiilen uygulamama iradesine karşı bir cevap olduğu, davalı tarafça sözleşmenin uygulanmasına devam etmemesi, ilaç lojistiği alanında yeni bir şirket kurması ve davacı tarafın bir kısım elemanlarını istihdam etmesinin sözleşmeye aykırılık olup davalı tarafça sözleşmenin haksız olarak feshedildiği, sözleşme davalı tarafça haksız olarak feshedildiğinden; davacı tarafın, menfi ya da müspet zarar veya aynen ifa yönünde tazminat taleplerini ileri sürme seçimlik haklarına sahip olduğu, davacı tarafın, tazminat talebini taraflar arasında yeni kurulan … şirketine davalı tarafın koymayı taahhüt ettiği sermaye borcunun ihlali nedeniyle uğradığı bu zarar olarak ifade ettiği, yeni kurulan şirkete sermaye koyma taahhüdünün, taraflar arasındaki sözleşmenin amaçladığı sonuç olmayıp yeni kurulan şirketin ticari faaliyetine başlayabilmesi için bir araç olduğu ve taraflar arasındaki ortaklık sözleşmesinin aynen ifasından beklenen faydanın, şirketin ticari faaliyetinden elde edilmesi gereken kar olduğu, sermaye koyma borcunun ihlalinden kaynaklı talebin, sözleşmenin ayakta tutulmasına ilişkin nitelikte olup, sözleşme zaten davalı tarafça haksız olarak feshedildiği, davalı tarafça yeni kurulan şirkete sermaye koyma taahhüdünde bulunulduğundan, bu taahhüdün ihlalinin, davacıların yeni kurulan şirketteki paydaşlık haklarının ihlali niteliğinde olup doğrudan zararları niteliğinde olmadığı, ayrıca sözleşmenin aynen ifasının niteliği şirketin ticari faaliyetine başlaması ve devam etmesi halinde elde etmesi muhtemel ticari kar olup, sermaye koyma borcunun sözleşmenin ifası için bir araç olduğu, aynen ifa mahiyetinde olmadığından davacı tarafın sermaye borcunu ihlalinden kaynaklı doğrudan zarar talebinde bulunamayacağı, ancak sözleşmenin haksız fesih nedeniyle menfi, müspet zararlarıyla sözleşmenin aynen ifasından kaynaklı zararlarını talep edebileceği, davacının sermaye koyma borcunun ihlalinden kaynaklı doğrudan zarar talebi sözleşmenin uygulanmasına ilişkin olup, fesih sonucuna bağlı olmadığından yerinde görülmediği gerekçesiyle sermaye koyma borcuna yönelik talebi açısından ise davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacılar vekili; dava konusu 23.08.2012 tarihli sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğini, davanın konusunun, davalı tarafın 23.08.2012 tarihli sözleşmedeki edimini yerine getirmemesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini talebi olduğunu, müvekkillerinin haklılığının bilirkişi raporları ile sabit olduğunu, bilirkişi heyet raporlarında da açıkça belirtildiği üzere davalı şirketin yeni şirkete sermaye koyma taahhüdünü yerine getirmemesi nedeniyle müvekkillerinin uğradığı zararlar müspet zarar kalemlerinden olup, davada talep edilmesinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını, 23.08.2012 tarihli ortaklık sözleşmesinin davalı tarafça, davacı müvekkilleri adına yeni kurulan şirkete toplam 1.920.000-TL sermaye koyma taahhüdü yerine getirilmeden, haksız olarak feshedildiği mahkemece de kabul görmüş iken müvekkillerinin söz konusu borca aykırılık nedeniyle müspet zararlarını davalıdan isteyebileceği tartışmasız olduğunu, davalı şirket 23.08.2012 tarihli ortaklık sözleşmesindeki söz konusu edimini gereği gibi ve vaktinde yerine getirmiş olsa idi yeni kurulan şirkette müvekkillerinin fazladan 1.920.000-TL tutarında sermaye sahibi olacak ve yeni şirket bir şekilde tasfiye edilse dahi malvarlıklarında bu miktarda bir artış olacakken, borca aykırılık nedeniyle bu miktarda zarara uğradıklarını, bir an için sermaye koyma taahhüdünün yerine getirilmemesi sebebiyle uğranılan zararın dolaylı zarar olduğu kabul edilse dahi, dolaylı zarar da bir müspet zarar kalemi olduğundan kararın yine hukuka aykırı olduğunu, yine davalı tarafça yargılamanın hiçbir aşamasında doğrudan-dolaylı zarar ile ilgili savunma yapılmadığından, mahkeme kararının taraflarca getirilme ilkesine de aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın sermaye koyma borcuna yönelik zarar tazmini talepleri açısından kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, taraflar arasında aktedilen 23.08.2012 tarihli ortaklık sözleşmesinin davalı tarafından haksız feshi sonucunda davalının sermaye koyma borcunun yerine getirilmemesi nedeniyle oluşan sermaye payı alacağı ile kar kaybından oluşan zararın tahsili istemine ilişkindir. Somut olayda; taraflar arasında 23.08.2012 tarihinde ortaklık sözleşmesi imzalandığı, sözleşme ile; ilaç lojistiği alanında kurulacak yeni şirketin ilk sermayesinin 200.000-TL olacağı, şirketin %60’ının …’a, %20’sinin …’a, %20’sinin …’e ait olacağı, şirketin kuruluşundan yaklaşık 1 ay içinde tarafların sermayeyi 5.000.000-TL’ye yükselteceği (bedeli l000-TL’den 5000 hisse), … tarafından şirketin artan 4.800 hissesi karşılığında 4.800.000-TL sermayenin şirkete konulacağı, bunun karşılığı ilave edilen 1.920 hissenin müşteri portföyü, know-how bedeli ve …’in raflar ve …(…)’lar hariç mevcut tüm altyapısı karşılığı … ve … Grubuna devredileceği, arttırılan ve devir edilen hisselerin sermaye katkı paylarının şirketin nakit ihtiyacına göre tamamen … tarafından ödeneceğinin kararlaştırıldığı, bunun karşılığında ise davacıların …’in tüm IT altyapısını, üretim makinelerini, ruhsatlarını, lisanslarını, gerekli izinleri, müşteri portföyünü, gerekli personelin yeni şirkete geçişini yeni şirkete devredeceği, davacı şirketin 10 yıl süreyle ilaç lojistiği, dağıtım ve satış hizmeti vermeyeceği, davacıların yeni şirkete tüm izin ve ruhsatlar ile yasal gereklilikleri sağlamakla yükümlü oldukları, yeni şirket çalışmaya başladığında … çalışanlarından gerekli tüm personelin yeni şirkete transfer olacağı hususlarının düzenlendiği, sözleşme gereği … şirketinin kuruluşunun 200.000-TL sermaye ile 12.09.2012 tarihi itibariyle gerçekleştirildiği, şirketin taahhüt edilen kuruluş sermayesinin 150.000-TL’lik kısmının ödenmemiş olduğu, ortaklık sözleşmesi gereğince planlanan sermaye artışının da yapılmadığı, davalı şirketin yönetim kurulu üyesi tarafından davacılara gönderilen 29.10.2012 tarihli e-posta ile davalı tarafın deposunda meydana gelen yangın nedeniyle ilaç lojistiği alanına girmelerinin doğru olmayacağının, sözleşmenin iptali için kendileriyle irtibata geçeceklerinin bildirildiği, bunun üzerine davacı tarafından davalıya gönderilen 22.11.2012 tarihli e-posta ile davalının ilaç sektörüne girmemesi koşuluyla sözleşmenin bedel ödenmeksizin feshinin kabul edildiği bildirilerek fesih sözleşmesinin imzalanmasının talep edildiği, davacılar tarafından keşide edilen 19.02.2013 tarihli ihtarname ile sözleşme gereğince yüklenilen edimlerinin yerine getirilmesinin davalıya ihtar edildiği, davalının 28.02.2013 tarihli ihtarnamesiyle yeni şirketteki davacı hisselerinin devrinin ihtar edildiği, yine davacılar tarafından keşide edilen 18.04.2013 tarihli ihtarnamede ise aynen ifadan vazgeçildiği belirtilerek, davacılara devri gereken 1920 hisse karşılığı 1.920.000-TL’nin ödenmesinin ihtar edildiği anlaşılmaktadır. Davacının kar kaybına ilişkin istemi bakımından mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olup, bu hususta taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. İstinaf konusu uyuşmazlık, sözleşme gereği davalının sermaye koyma borcunun yerine getirilmemesi nedeniyle oluşan zarara ilişkindir. TBK’nın 125. maddesine göre; “Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir. Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir. Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.” Uyuşmazlık konusu sözleşme, davalı tarafından işyerindeki yangın gerekçe gösterilerek 29.10.2012 tarihinde feshedilmiş olup, davalı fesihte haksızdır. Ancak davacı tarafça keşide edilen 18.04.2013 tarihli ihtarnamede açıkça sözleşmenin aynen ifasından vazgeçildiği belirtilerek, sözleşme gereği davacılara devri gereken 1920 hisse karşılığı 1.920.000-TL’nin ödenmesi davalı tarafa ihtar edilmiştir. Dolayısıyla davacı taraf, sözleşmeyi ayakta tutmak yerine sözleşmeden dönme iradesini açıklayarak sözleşmenin feshini kabul etmiştir. Bu durumda davacılar, TBK’nın 125. maddesindeki seçimlik hakları kapsamında sözleşmenin hükümsüz kalması nedeniyle uğranılan zararlarını talep edebilecektir. Davacılar tarafından dava konusu edilen talep ise, davalı tarafın sözleşme gereği yüklendiği yeni şirkete sermaye koyma borcunun yerine getirilmesi ve artırılan sermayenin 1.920 payının karşılığı olan 1.920.000-TL’nin tahsili istemine ilişkindir. Söz konusu talep, sözleşme gereği davalının yüklendiği bir edim olup, davacıların ise açıkça fesih iradesini ortaya koymaları nedeniyle artık ayakta olmayan sözleşmeden kaynaklanan edimin ifasını talep etmeleri mümkün değildir. Diğer yandan TBK’nın 97. maddesi gereğince, karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmede bir tarafın karşı tarafın ediminin ifasını isteyebilmesi için, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması şarttır. Somut olayda davalı tarafın yeni şirkete sermaye koyma borcunun karşılığında davacılar da …’in tüm IT altyapısını, üretim makinelerini, ruhsatlarını, lisanslarını, gerekli izinleri, müşteri portföyünü, gerekli personelin yeni şirkete geçişini edim olarak yüklenmiştir. Bu kapsamda bir kısım davacı çalışanlarının yeni kurulan şirkete geçişi dışında davacıların diğer edimlerini yerine getirdiklerine dair herhangi bir delil bulunmadığı gibi, davacıların TBK’nın 97. maddesi kapsamında kendi edimlerini ifa önerisi de bulunmamaktadır. Bu nedenle henüz kendi edimlerini tam olarak yerine getirmeyen, bu konuda ifaya hazır olduklarına dair de karşı tarafa bildirimde bulunmayan davacıların, davalı taraftan kendi edimlerinin ifasını isteme hakları da bulunmamaktadır. Bu nedenle ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, istinaf nedeni yerinde görülmeyen davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından davacılar tarafından peşin yatırılan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80-TL harcın davacılardan alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran davacılar tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 10/03/2022