Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/2043 E. 2022/367 K. 10.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2043
KARAR NO: 2022/367
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/05/2019
NUMARASI: 2018/570 Esas 2019/494 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ:10/03/2022
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirkette 45.787 payın sahibi olduğunu, davalı şirketin 03/04/2018 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 6 numaralı yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin kararda müvekkilinin toplantıda hazır bulunarak olumsuz oy kullandığını, söz konusu kararın …, …, … ve …’in 328.150 adet ret oyuna oyuna karşılık diğer pay sahiplerinin 311.850 adet kabul oyu ile kabul edildiğini, genel kurul toplantısında …’in tek kişilik yönetim kuruluna seçilmesine dair karar oy çokluğu ile alınmışsa da söz konusu kararın şirketin esas sözleşmesinin 7. maddesine aykırılık içerdiğini, şirket esas sözleşmesinde şirket yönetim kurulunun en az üç üyeden oluşabileceğinin düzenlendiğini, ancak genel kurul toplantısında esas sözleşmede belirlenen asgari sayının altında yönetim kurulu oluşturulmasına karar verildiğini, TTKnda yönetim kurulu üye sayısı, toplantı ve karar alma yeter sayılarının esas sözleşmeyle azaltılması mümkün değilken ağırlaştırılmasının mümkün olduğunu belirterek, davalı şirketin 03/04/2018 tarihinde yapılan 2017 yılına ait olağan genel kurul toplantısında alınan kararların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; toplantıdaki muhalefet şerhinde bu konuda bir itiraz yer almadığından davacının dava açma hakkı olmadığını, olağan genel kurul toplantısında alınan kararların esas sözleşmeye ve kanunun emredici hükümlerine uygun olduğunu, şirketin ana sözleşmesinde yönetim kurulunun üç üyeden oluşacağına dair hüküm bulunduğunu, 6102 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden sonra ana sözleşmede değişiklik yapılmadığını, 6102 sayılı yasanın 359. maddesine göre yönetim kurulunun bir veya birden fazla üyeden oluşabileceğini, 6103 sayılı yasanın 22. maddesi gereğince ana sözleşmede değişiklik yapılmaması halinde esas sözleşmedeki hüküm yerine 6102 sayılı TTK’nın ilgili hükümlerinin uygulanacağını, bu nedenle şirketin esas sözleşmesindeki yönetim kuruluna ilişkin hükmün kanuni düzenleme ile “bir veya birden daha fazla kişiden oluşan” olarak değiştirildiğini, yönetim kurulunun bir kişiden oluşmasının tamamen yasal olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacının genel kurul toplantısında iptal konusu yapılan karara ilişkin bir muhalefetinin bulunmadığı, çağrının usulüne göre yapılmaması, gündemin gereği gibi ilan edilmemesi durumlarında muhalefete gerek yok ise de, bu aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunun ileri sürülmediği gibi, tüm pay sahiplerinin toplantıya katıldığı dikkate alındığında bu şartın da gerçekleşmediği, butlan ve yokluk hallerinde de muhalefet şerhi gerekmemekte ise de; usule ilişkin kurallara uymamak ancak hakkın esasını etkileyebilecek nitelikte ise butlan hükümleri uygulanacak olup, tüm pay sahiplerinin toplantıya katıldığı, genel kurul toplantısının ilan edildiği, genel kurul toplantı tutanağında karara bağlanan esas sözleşme değişikliği her ne kadar ilan edilmemiş ise de, tüm pay sahiplerinin katıldığı dikkate alındığında bunun hakkın özünü etkileyecek usulü bir eksiklik niteliğinde olmadığı, ayrıca yönetim kurulu üye sayısının 3’ten 1’e indirilmesine ilişkin esas sözleşme değişikliği kararının TTK’nın 421/1. maddesindeki nisaba uygun olarak alındığı, davacının bu davayı açabilmesi için muhalefet şerhi gerekmekte olup, genel kurul toplantısında iptali talep edilen karara ilişkin muhalefet şerhi bulunmadığı, yönetim kurulu üye sayısının, esas sözleşmede bulunması gerekli zorunlu unsurlardan olmayıp, buna rağmen esas sözleşmeye eklenmiş ise, sonradan kanun ile yönetim kurulu asgari sayısı azaltılsa bile esas sözleşmede bulunan yönetim kurulu üye sayısının kanunen değiştirilmiş olduğu görüşünün kabul görmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili; mahkemenin, yönetim kurulu atama iradesini hatalı olarak esas sözleşme değişikliği olarak değerlendirdiğini, gündemin esas sözleşme değişikliğine ilişkin olmayıp yönetim kurulu üye seçimine ilişkin olduğunu, TTK’nın yürürlüğe girmesiyle değişen hükümlerin, sadece yeni TTK’ya aykırı olan ve yürürlük tarihi itibariyle 1 yıl içinde şirketler tarafından değiştirilmeyen maddeler olduğunu, 6102 sayılı TTK’nın şirket yönetim kurullarının tek kişiden oluşması hakkında emredici bir hükmünün bulunmadığını, müvekkilinin genel kurul toplantısında diğer gündem maddelerinde olduğu gibi yönetim kurulu seçimine ilişkin de olumsuz oy kullanarak muhalefet ettiğini, …’in şahsına ait oy ile birlikte hukuka aykırı olarak kısıtlı … adına vesayeten kullandığı %21,70 oy oranı ile toplamda %51,13 oy oranını fiilen kullandığını, davalı şirket esas sözleşmesinde açıkça yönetim kurulunun şirket pay sahiplerinden en üç kişi ile teşekkül ettirileceğinin düzenlendiğini, alınan kararın esas sözleşmeye aykırı olduğunu, toplantı tutanağında müvekkili adına 6. maddeye karşı muhalefet şerhi ibaresi yazılmamışsa, bunun toplantı başkanlık divanı tarafından sehven yazılmamasından kaynaklandığını, müvekkilinin kendisinin de yönetim kurulu üyeliğine atanması için verdiği beyan, söz konusu oylama için vermiş olduğu olumsuz oylar ile karara muhalefet ettiğinin belirli olduğunu, metinde müvekkilinin oylamada olumsuz oy kullandığının görüldüğünü, iptali istenen kararın, kısıtlı ile arasında menfaat çatışması bulunan vasi tarafından oy kullanılması dolayısıyla da hükümsüz olduğunu, …’in %21,70 oranında pay sahibi olup, İstanbul 13. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/106 esas 2015/195 karar sayılı kararıyla vesayet altına alınarak vasi olarak eşi …’in atandığını, vasi … de davalının %29,43 oranında ortağı olduğundan, kısıtlı ile aralarında menfaat çatışması bulunduğunu, …’in genel kurulda temsil edilebilmesi ve adına oylarının kullanılabilmesi için temsil kayyımı atanması yahut en azından vesayet makamından izin alınması gerektiğini, temsil kayyımı atanmadan veya vesayet makamından izin alınmadan TMK’nın vesayet hükümlerine aykırı olarak yapılan temsil, oy kullanma başta olmak üzere tüm işlemlerin hukuka aykırı olduğunu, vasinin ortaklıktan kaynaklarının haklarını kendi menfaatine, kısıtlının aleyhine kullandığını, temsil kayyımının atanması gerekmesine rağmen temsil kayyımı atanmadan aralarında menfaat çatışması olan vasinin kısıtlı adına genel kurula katılarak oy kullanmasının hükümsüz olduğunu, bu butlan halinin resen dikkate alınmasının gerektiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davalı şirketin 03.04.2018 tarihli genel kurulunda alınan yönetim kurulu üye seçimine ilişkin 6 numaralı kararının iptali istemine ilişkindir. 6102 sayılı TTK’nın 445. ve 446. maddelerinde; toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahiplerinin, yönetim kurulu ile kararların yerine getirilmesi kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa, yönetim kurulu üyelerinden her birinin kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine iptal davası açabileceği belirtilmiştir. Aynı yasanın 447. maddesine göre ise; genel kurulun, pay sahibinin genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararları batıldır. Davaya konu 6 numaralı genel kurul kararı davalı şirkete yönetim kurulu üye seçimine ilişkin olup, yapılan oylama sonucunda şirketin tek kişilik yönetim kurulundan teşekkül ettirilmesine, yönetim kurulu üyeliğine …’in 238.150 ret oyuna karşılık 311.850 kabul oyu ile seçilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır. Davalı şirketin ana sözleşmesinin 7. maddesinde yönetim kurulunun en az üç üyeden oluşacağı düzenlenmiş, sonradan yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 359. maddesinde ise yönetim kurulunun bir veya birden fazla üyeden oluşabileceği hüküm altına alınmıştır. 6103 sayılı yasanın 22. maddesi gereğince, ana sözleşmede değişiklik yapılmaması halinde esas sözleşmedeki hüküm yerine 6102 sayılı TTK’nın ilgili hükümlerinin uygulanması gerekmekte olup, bu durumda davalı şirketin genel kurulunda bir kişilik yönetim kurulu üye seçimine karar alınmasında hukuka aykırılık yoktur. Dava konusu genel kurulda 119.350 oya sahip …, kendisine vasi olarak atanmış olan eşi … tarafından temsil edilmiş olup, dava konusu yönetim kurulu üye seçiminde vasi tarafından kendi payları ile birlikte kısıtlı adına da kabul oyu kullanıldığı anlaşılmaktadır. 4721 sayılı TMK’nın 426/2. maddesi uyarınca, bir işte yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün veya kısıtlının menfaati çatışıyorsa temsil kayyımı tayini gerekmektedir. Somut olayda vasinin kendisinin de şirkette ortak olması ve kısıtlı oylarıyla birlikte kendi adına da oy kullanması menfaat çatışması bulunduğunun kabulüne elverişli değildir. Bu nedenle davacı vekilinin, alınan kararın batıl olduğu yönündeki istinaf gerekçesi yerinde değildir. Somut olayda; davacı ortak genel kurula asaleten katılmış ve gündemin 6. maddesindeki yönetim kurulu üye seçiminde aday olmuş, ancak davacı tarafından muhalefet şerhi veya muhalefet şerhi anlamına gelebilecek bir beyanda bulunulmamış, ayrıca bu husus yazılı olarak da bildirilmemiştir. Kararın alınmasından sonra yapılmış bir karşı çıkma veya muhalefet şerhi bulunmadığından, iptal davası açabilmek için zorunlu olan alınan karara muhalif kalma koşulu yerine getirilmemiştir. Bu durumda alınan karar yönünden davacının, yönetim kurulu üye seçimine ilişkin dava konusu kararın iptalini de talep etmesi mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesince verilen karar gerekçe yönünden kaldırılması gerekmiş olup,yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen eksiklik nedeniyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile davanın yukarıda açıklanan gerekçeyle reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/05/2019 Tarih 2018/570 Esas 2019/494 Karar sayılı kararın HMK.’nın 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Dava şartı yokluğundan davanın REDDİNE” İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 80,70-TL ilam harcının davacı tarafından yatırılan 35,90-TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 44,80-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Davalı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 2.725-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” Davacı tarafından yatırılan 44,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 10/03/2022