Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/2013 E. 2022/1241 K. 20.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2013
KARAR NO: 2022/1241
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/03/2019
NUMARASI: 2017/940 Esas – 2019/231 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/09/2022
Davanın reddine ilişkin verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirketin %25 oranında paya sahip ortağı olduğunu, müvekkilinin 3-4 senedir davalı şirketin yönetimine katılamadığını ve diğer ortaklar ile arasının bozulduğunu, müvekkilinin son 4 yıldır şirket genel kurul toplantısına çağırılmadığını ve bu yıllar içinde şirket genel kurul veya ortaklar kurulu toplantısının düzenlenmediğini, müvekkilinin davalı şirketten bilgi ve haber alma hakkının engellendiğini, ortaklığın devamı için geçerli bir neden bulunmadığını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle TTK’nın 636.maddesinin 3.fıkrası gereğince ayrılma akçesi ödenmeksizin şirket ortaklığından haklı nedenle çıkmasına karar verilmesini; aksi halde genel kurulun bir çok kez kanuna aykırı şeklide toplantıya çağırılması, azlık hakları ile birey haklarının devamlı ihlali, bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi gibi haklı nedenlerin varlığı sebebiyle feshine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı şirket davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, ” … davacı tarafça; ileri sürülen şirket yönetimindeki etkinliğin azaltılması, genel kurul toplantılarının yapılmaması, bilgi alma ve inceleme hakkının ihlal edilmesi gibi nedenler kanıtlansa dahi fesih için haklı neden sayılmayacağı, davacının ortaklıktan ve yöneticilikten kaynaklanan genel kurulu toplantıya çağırma, bilgi alma ve inceleme gibi TTK’nın kendisine verdiği hakları her zaman kullanabileceği; bunun yanında davalı şirketin anonim şirket olması nedeniyle davacının ileri sürdüğü limited şirketlere ilişkin TTK’daki hükümlerin uygulanamayacağı, davalı şirketin haklı nedene dayalı fesih koşullarının oluşmadığı, ortaklığı çekilmez kılacak nitelikte husumet veya anlaşmazlığa yönelik davacı tarafça açılan herhangi bir dava bulunmadığı gibi ortaklar ve yöneticiler arasında ileri sürülen anlaşmazlıklara ilişkin bir hukuk ya da ceza dava dosya numarası bildirilmediği,haklı bir fesih nedeni bulunmadığına göre, fesih yerine başka bir çözüme gidilmesi de mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; Müvekkilinin yaklaşık 3-4 senedir davalı şirketin yönetimine katılamadığını, son 3-4 yıl içerisinde hiç bir genel kurul veya ortaklar kurulu toplantısı da düzenlenmediğini, şirketin elde ettiği kar ve zarar gibi hiçbir pay veya akçe ödemesi yapılmadığı, müvekkilinin şirketin işleyişini bozmak gayesinde olmadığını, TTK anlamında şirketin feshini istemesi için yeterli gerekçeleri olduğunu,mahkemenin davacıya sorması gereken soruları sormadığını, davanın başında şirket ortaklarına, belgelere ulaşamadıklarını davalı şirketten belge ve bilgi talep edilmeden ikinci celse de davanın reddine karar verildiğini, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Davalı … AŞ’de % 25 oranda pay sahibi olan davacı; şirketin genel kurul toplantısı yapmadığı, yapıldı ise kendisinin çağrılmadığı, bilgi ve haber alma hakkının engellendiği, azınlık hakkının yanı sıra şirkete ortak olması nedeniyle paydaşlık haklarının ihlal edildiği, şirketin kötü yönetildiği, şirketin sürekli zarar ettiği, diğer ortaklar ve yönetici ile arasının iyi olmadığı onlarla irtibatının kesildiği ,ortaklığa devamı için geçerli neden bulunmadığı bildirilerek şirketin haklı sebeble fesih koşullarının gerçekleştiğini ileri sürerek ,ayrılma akçesi talep etmediğini bildirerek alternatif çözüm yollarından olan şirketten çıkartılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Anonim şirketlerde haklı sebeplerle feshi düzenleyen TTK’nın 531. maddesine göre haklı sebeplerin varlığı halinde sermayenin en az 1/10 sahip pay sahibi şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshini talep edebileceği düzenlenmiştir. Mahkeme feshi yerine feshi talep eden ortağın ortaklık payını karar tarihine en yakın tarih itibariyle belirlemek suretiyle pay sahibinin şirketten çıkarılmasına yada uygun düşen bir çözüme karar verebileceği düzenlenmiş,haklı sebeplerin neler olduğu sayılmamıştır. Dava dilekçesinde ;davacının dayandığı maddi vakıalar, şirketin diğer ortakları ile bir araya gelinmediği,şirketin kar payı dağıtmadığı ,ortaklığa devamda yarar kalmadığına ilişkindir. Dayanılan vakıalara bakıldığında ; davacının davasının hukuki sebebinin; davacı pay sahibinin şirketin genel kurullarının yapılmadığı, kendisi için ortaklıkta pay sahibi olmaya devam etmenin imkansızlaşması, diğer bir ifadeyle ortaklığın kendisi için çekilmez hale gelmesinden hareketle TTK nun 531.maddesinde düzenlenen anonim şirketin haklı sebeble feshi koşulları gerçekleştiğinden alternatif çözüm yolu olarak -ayrılma akçesi -talebi olmadan şirketten çıkmasına karar verilmesi isteğine ilişkindir. İlk derece mahkemesince Vergi Dairesinden getirtilen bilançoların sonuncusu yılı 2014 yılı 9.ayına ilişkindir. Yine ticaret sicili kayıtlarında da ,şirketin tescil edilen son evrakın tescil tarihi 16/12/2013 tarihli kuruluş kayıt işlemi olup başkaca bir kayıt bulunmamaktadır. Ticaret sicili kayıtları itibariyle şirketin kuruluşundan sonra hiçbir işlem yapılmadığı ve getirtilen bilanço ,şirkete tebligatın TK 35.maddesi uyarınca sağlanabildiği gözönüne alındığında şirketin gayrıfaal olabileceği yolunda emare bulunduğu halde mahkemece şirketin faaliyetinin devam edip etmediği Vergi Dairesinden sorulmadığından,ticari defter ve kayıtları incelenmediğinden kesin bir sonuca varılamamaktadır.Mahkemece bu yolda bir değerlendirme yapılmadan davacının ortaklıkdan ve yöneticilikten doğan haklarını kullanması gerektiğine gerekçede yer verilmiş ise de; öğretide haklı sebeble fesih davasının tali olmasını, haklı sebeble feshin son çare olması olarak anlamak gerektiği yolundadır. TTK 531.maddesinde öncelikle başka dava yollarına başvurulması dava şartı olarak düzenlenmemiştir.Davacının talebinin koşulları gerçekleştiğinden alternatif çözüm yoluna hüküm verilmesi olduğu,doğrudan,limited şirketlerde olduğu gibi haklı sebebe dayalı ortaklıktan çıkma talebine ilişkin değildir. Şirketin ticaret sicil dosyasında; kuruluş kayıtlarında bir yıl süre için yönetim kurulu üyeleri seçilmiş ise de ,görev sürelerinin dolduğu bir daha genel kurulun toplanamadığı getirtilen ticaret sicil kayıtlarından anlaşılmaktadır.Ancak dayanılan bu maddi vakıa TTK 530/1 madde hükmünde düzenlenen “organsızlık nedeniyle fesih” davası kapsamına girmektedir.Ne var ki, aynı durum, TTK m. 531 hükmü yönünden geniş anlamda bir haklı nedenle fesih sebebi olarak kabul edilmesi de mümkündür. Organsızlık nedenine dayanılarak haklı sebeble fesih talebi yapılması halinde ne şekilde hareket edileceğinin üzerinde durulmalıdır.Dairemizce de benimsenen konuya ilişkin bilimsel makalede “Fiili durum itibariyle organların seçilememeleri ya da toplanamayacak/ karar alamayacak hale gelmeleri sebebiyle TTK. 531 madde hükmü çerçevesinde haklı nedenle fesih davası açılacak olursa, hangi hükmün öncelikli olarak uygulanması gerekeceği sorusunu ortaya çıkartmaktadır. TTK m. 530 hükmünün organsızlık hali için özel hüküm teşkil etmesi, öncelikle bu hükmün uygulanmasını gerektirir. Dolayısıyla, şirketin durumunun kanuna uygun hale getirilmesi için süre verilmesi [TTK m. 530 (1)] ve şirketin temsil ve ilzamı için davanın sonuna kadar gereken tedbirlerin alınması [örneğin kayyım atanması TTK m. 530 (2)] gibi organsızlık nedeniyle fesih davasına özgü aşamalar, davacı TTK m, 531 hükmüne dayanarak dava açmış olsa dahi uygulanmalıdır. Aksi takdirde, davacıya, TTK m. 530 hükmü yerine TTK m. 531 hükmüne dayanarak dava açmak suretiyle organsızlık nedeniyle fesih davasına özgü aşamaları devre dışı bırakma imkânı tanınmış olur. Yargıcın yargılama faaliyeti yaparken hukuku re’sen uygulayacağını öngören HMK’nın 33. maddesi ve TTK m. 531 hükmü çerçevesinde feshin “ultima ratio” karakteri de bu yorumu destekler. Bu durumda, davacının TTK m. 530 hükmü yerine m. 531 hükmüne dayanarak dava açmasının bir anlamı olup olmadığı sorgulanmalıdır. Davacı, TTK m. 531 hükmünün yargıca tanıdığı, fesih dışında duruma uygun ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmetme yetkisinden yararlanmak amacıyla davasını TTK m. 531 hükmüne dayandırabilir. Gerçekten, TTK m. 530 hükmü, yargıca, organsızlık durumu giderilemez ise feshe karar verme dışında alternatif bir yetki tanımamaktadır. Ancak davacı, davasını TTK m, 531 hükmüne dayandıracak olursa, ağır işleyen ve uzun süreye yayılan fesih prosedürü yerine örneğin paylarının gerçek değerinin ödenmesi yoluyla şirketten çıkartılmasını talep etme hakkına sahip olacaktır. Bu tablo, tartışılan ihtimalde TTK m. 530 ve m. 531 hükümlerinin kümülatif olarak uygulanmasını zorunlu kılmaktadır. Başka bir ifadeyle, böyle bir durumda fesih kararı öncesindeki aşamalar için TTK m. 530 hükmü, fesih kararı (fesih yerine duruma uygun düşen ve kabul edilebilir başka çözümlere hükmetme yetkisi) için ise TTK m. 531 hükmü uygulanmalıdır.” denilmiştir.(Prof Dr…. ,Organsızlık hali ile haklı neden kavramı arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi -Galatasaray Üniversitesi H.F. Dergisi 2013/2 ) Davalı şirketin organlarından yoksun olduğunun ticaret sicil kayıtları ile belirlendiği , fesih talebi TTK 530 .maddeye dayalı olmasa da şirketin temsili yolunda ara kararı(ayrı bir dava açılması gerekmeden) ile temsil kayyımı atanarak şirketin davada temsilinin sağlanması gerektiği halde bu yolda bir ara kararı verilmeden yargılamaya devam olunarak davacının delilleri toplanıp değerlendirilmeden davanın reddine karar verilmesi yerinde bulunmamıştır. İlk derece mahkemesince, şirketin ticari faaliyetinin devam edip etmediği ,faal olup olmadığı davacı pay sahibi bakımından ortaklıkta pay sahibi olmaya devam etmenin imkansızlaşması, diğer bir ifadeyle ortaklığın kendisi için çekilmez hale gelip gelmediğinin üzerinde durularak sonucuna göre bir karar verilmek üzere kararın kaldırılmasına davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/03/2019 Tarih 2017/940 Esas – 2019/231 Karar sayılı hükmün HMK.’nın 353(1)a-4-6 gereği KALDIRILMASINA;”Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine” Davacı tarafından yatırılan 44,40-TL peşin istinaf karar harcının davacıya iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 20/09/2022