Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/1971 E. 2022/188 K. 03.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1971
KARAR NO: 2022/188
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/11/2018
NUMARASI: 2016/952 Esas 2018/1067 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/02/2022
Davanın kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili şirketin davaya konu faturalarda belirtilen mal ve hizmeti tedarik ederek davalıya verdiğini, bu faturalara dayalı olarak doğan 4.537,70-Euro ile 121.811,52-USD alacağını tahsil edememesi üzerine icra takibine geçtiğini, davalının itirazı nedeniyle takibin durduğunu, itirazın haksız ve kötü niyetli olarak yapıldığını belirterek itirazın iptali ile takibin devamına ve davalının icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı taraf cevap dilekçesi sunmamış, davalı vekili duruşmadaki anlatımında ve dilekçelerinde sözleşmenin ingilizce olduğunu, bilirkişinin sözleşmeyi incelemediğini, eksik inceleme yaptığını bildirmiş davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davalı şirketin defter ve kayıtlarında takip ve dava konusu yapılan miktarda davacı lehine alacak kaydının bulunduğu, ancak dava konusu alacak miktarının üzerinde virman işleminin kayıtlarda yer aldığı, virman işleminin dayanak belgesinin bulunmaması nedeniyle ispata muhtaç olup bu miktardaki ödemenin davalı tarafça kanıtlanması gerektiği, davalı tarafın bu nitelikte bir ödeme belgesi sunamadığı, her ne kadar davalı vekilince sözleşmenin İngilizce dilinde olup Türkçe’ye çevrilmesinin gerektiği savunulmuş ise de davalının incelenen defter ve kayıtlarıyla dava kanıtlanmakla ve sözleşmede davalının sorumluluğunu ortadan kaldıracak bir hüküm bulunduğuna ilişkin bir iddia dile getirilmemesi karşısında davalı vekilinin isteminin hükme etkili bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının itirazının iptali ile takibin devamına, davalının %20 oranında icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili ; 06/02/2017 tarihinde gönderilen tebligatın usulsüz olduğunu, tebligat zarfında tebliğin konusunun tensip zaptı olduğu, zarfın üzerindeki şerhte ise ön inceleme duruşmasının yapılacağı tarihin yazılığı olduğunu, bu tebligat zarfında dava dilekçesi bulunmadığından müvekkili şirkete davaya karşı cevaplarını sunma hakkı tanınmadığını, ayrıca icra takibine itirazın vekil aracılığı ile yapıldığı halde iş bu davada dava dilekçesinin müvekkili şirkete tebliğinin usulsüz olduğunu, taraflar arasındaki tek satıcılık sözleşmesinin yabancı dilde olduğu tercümesinin dosyaya ibraz edilmediğini, hukuki ilişkinin temelini oluşturan sözleşme incelenmeden sadece faturaların değerlendirilmesi ile sonuca gidilmesinin doğru olmadığını, ayrıca sözleşmenin dahi delil sunma süresinden sonra sunulduğunu, takibe dayanak sözleşmenin haksız bir şekilde feshedildiğini, borç alacak ilişkisi tasfiye edilmeden, müşteri alacaklarının tahsili veya devri sağlanmadan feshin haklı olup olmadığı değerlendirilmeden alacak iddiasının sadece defter kayıtları ile çözülemeyeceğini, müvekkili şirketteki borç kaydının sıfır görünmesine rağmen bu hususun hiç dikkate alınmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle davacı tarafça davalıya verildiği iddia edilen muhteviyatı faturalarda yazılı ticari emtia ve hizmet bedeline ilişkin alacağın ödenmediği iddiası ile yapılan icra takibinde davalının borca itirazının iptali istemine ilişkindir. Davaya konu icra dosyasında davacı, davalı hakkında faturalara dayalı olarak ödenmeyen alacağı için önce iflas yolu ile adi takip yapmış, davalı tarafın itirazı üzerine 29/04/2016 tarihli taleple takibi haciz yolu ile takibe çevirmiş, ilamsız icra yolu ile yapılan takibe bu kez davalı taraf ödeme emrinin tebliğinden sonra yasal süre içinde borca itiraz etmiş, bu nedenle takip durmuştur. Davalı itiraz dilekçesinde; ödeme emrinde belirtilen tutarda borcun mevcut olmadığı, alacağın yargılamayı gerektirdiğini bildirmiştir. Davalı tarafça icra dosyasında itirazın vekil aracılığıyla yapılmasına rağmen dava dilekçesinin vekile tebliğ edilmeden yargılamaya devam edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Ancak icra takibine itirazın vekil tarafından yapılması, açılan davada dava dilekçesinin vekile tebliğini gerektirmemektedir. İtirazın iptali davasının vekille takip edilip edilmeyeceği belli olmadan dava dilekçesi vekile tebliğ edilemez. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 25/02/2009 tarih, 2008/ 5150 esas, 2009/772 karar sayılı ilamı). Ayrıca dava dilekçesi davalıya usulüne uygun bir şekilde tebliğ edildiğinden davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Tarafların defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme bilirkişi incelemesi neticesinde, davacı tarafından düzenlenen toplam 260.469,84-USD ve 3.621,53-EURO faturanın davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, faturaların davalıya gönderilmesine karşın yasal süresinde faturalara itiraz edilmediği, davalı tarafından yapılan ödemelerin düşülmesi ile davacının davalıdan 146.065,84-USD ve 3.621,53-euro karşılığı 231.316,97-TL alacağının bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalı şirketin ticari defterlerinde 2014 yılı sonu itibariyle davalıya borcunun bulunmadığı görünmekte ise de, bu hususun davalı firma tarafından 2012 yılında üçer ay ara ile her seferinde 78.921-TL olmak üzere 4 defa yapılan toplam 315.684-TL virmandan kaynaklandığı tespit edilmiştir. Ancak virman işlemi, dayanak belgesinin bulunmaması nedeniyle ispata muhtaç olup bu miktardaki ödemenin veya borcu söndüren sebebin davalı tarafça kanıtlanması gerekmektedir. Davalı tarafından bu nitelikte bir ödeme belgesi sunulmadığı gibi borcu azaltan diğer bir neden de ileri sürülmüş değildir. Her ne kadar davalı vekilince sözleşmenin İngilizce dilinde olup Türkçe’ye çevrilmesinin gerektiği ileri sürülmekte ise de sözleşmede davalının sorumluluğunu ortadan kaldıracak bir hüküm bulunduğuna ilişkin bir iddia dile getirilmemiş olup davacının sözleşme ilişkisini ve mal/hizmet teslim olgusunu davalının defter ve kayıtlarında yer alan faturalarla ispatlaması karşısında bu iddia yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 23.416,78-TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 5.854,2‬0-TL harcın mahsubu ile bakiye 17.562,58-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan 72,30-TL istinaf yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.03/02/2022