Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/1927 E. 2021/406 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1927
KARAR NO: 2021/406
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/04/2017
NUMARASI: 2014/99 Esas 2017/296 Karar
DAVA: Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/03/2021
Davanın kısmen kabulüne ilişkin hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; TBK’nın 183. maddesi kapsamında tüm haklarını davacıya temlik eden Almanya Federal Cumhuriyeti Büyükelçiliği tarafından davalı bankanın Beyoğlu şubesinde iki adet vadesiz Euro hesabı ile bir adet vadesiz TL hesabı açıldığını, Alman Federal Cumhuriyeti Büyükelçiliği tarafından açılan hesaplardan Özel Alman Lisesi hesaplarına aktarma/havale yapmak üzere Dr. …’a vekaletname verildiğini, bu vekaletname ile vekile nakit para çekme yetkisi verilmediğini, 09.05.2013 tarihinde banka hesaplarında eksiklik olduğu anlaşılınca yapılan incelemede; … no.lu Euro hesabından toplam 2.337.553,40 Euro çıkış olduğu, bunun 1.419.500,00 Euro’sunun vekaletnamede verilen yetkiye istinaden Özel Alman Lisesi hesaplarına havale edildiği, 917.720,00 Euro’sunun ise vekaletnameye aykırı olarak yetkisiz kişilere nakit olarak çekilip Özel Alman Lisesi hesaplarına aktarılmadığı, 167672 no.lu Euro hesabından 371.045 Euro çıkış olduğu, bunun 39.543,38 Euro’sunun Özel Alman Lisesi hesabına havale edildiği, 333.045 Euro’sunun vekaletnameye aykırı olarak nakit olarak çekildiği, Özel Alman Lisesi hesaplarına aktarılmadığı, yine … nolu TL hesabına ise 2.370.099-TL giriş olduğu, bunun 1.493.000-TL’sinin Özel Alman Lisesi hesaplarına havale edildiği, 769.400-TL’sinin ise yine vekaletnameye aykırı olarak nakit çekildiği, Özel Alman Lisesi hesaplarına da yatırılmadığının anlaşılması üzerine bankaya başvurulduğunu, sonuç alınamayınca 06.01.2014 tarihli ihtarname keşide edildiğini, ancak davalı bankanın herhangi bir ödeme yapmadığını, 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 61. maddesi gereğince, bankaların kendilerine yatırılan paraları mudilere istediklerinde ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlü olduğunu, bu nedenle de davalı banka hesapta bulunması gereken bedelleri ödemekle yükümlü olduğunu, güven müessesi olan bankaların işlemlerini yaparken basiretli bir tacir gibi gerekli dikkat ve özeni göstererek yapması, aldıkları mevduatı özenle korumaları gerektiğini, bu konuda objektif özen borcunun gereği olarak hafif kusurlarından dahi sorumlu olduklarını belirterek, talebi arttırmaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, … no.lu hesaptaki 917.720-Euro, … no.lu hesaptaki 333.045-Euro ve … no.lu hesaptaki 769.400-TL’nin hesaplardan usulsüz olarak çekildiği tarihlerden itibaren Türk Lirası yönünden bankalarca mevduata uygulanan en yüksek orandaki faizi ile birlikte, Euro yönünden Devlet Bankalarının Euro ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına uygulandığı en yüksek faiz oranı uygulanmak sureti ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; dava konusu olayda davalı bankanın taraf sıfatına haiz olmadığını, vekile verilen vekaletnamedeki yetkiler çerçevesinde 3 yıl boyunca vekil tarafından imzalanan talimatlar uyarınca davacının mutemedi …’e yapılan ödemeler ile ilgili olarak açılan işbu davada davalı bankanın husumet yönünden taraf sıfatı bulunmadığını, davacının vekaletnamede yetkisi bulunmadığı halde hesaplardan nakit para çekilmesi için talimat verdiğini iddia ettiği kişi …, talimat uyarınca parayı çeken kişi ise Özel Alman Lisesinin mutemeti … olup, bu nedenle davanın bizzat sorumlu olan bu kişilere açılması gerektiğini, ayrıca davalı bankanın yetki çerçevesinde hesaplarda bulunan parayı yetkili kişilere teslim etmiş olup, paranın hesaplardan çıktıktan sonraki süreçte herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, dava konusu hesapların dökümleri incelendiğinde Alman Büyükelçiliği hesaplarından havale ve EFT yapılmak suretiyle Özel Alman Lisesi hesaplarına para transferleri yapıldığı ya da yetkili kişi olan …’ın talimatı ile Özel Alman Lisesi muhtemeti … tarafından nakit çekildiği hususunun ortada olduğunu, …’a verilen gerçek ve geçerli vekalete istinaden, adı geçenin vermiş olduğu ıslak imzalı talimatlar uyarınca banka mevzuatı ve yasaya uygun ödemeler yapıldığını, vekaletnamede verilen yetkilerin bir bütün halinde irdelenmesi gerektiğini, ilgili vekaletnamede verilen yetkilere bakıldığında bir bütünlük içersinde para çekme yetkisinin açıkça yer aldığı sonucuna varıldığını, sözkonusu hesaba yatırılan tutarların sadece Özel Alman Lisesi hesaplarına yatırılması gerektiğine dair vekaletnamede açık ve kısıtlayıcı bir ifade bulunmadığını, hesap hareketlerinin hesap cüzdanlarına devamlı olarak işlenmiş olup davacının hesap hareketlerinden ve dava konusu ödemelerden bilgi sahibi olduğunu, işlemler üç yıl boyunca devam ettiğinden davacının hesap hareketlerinden haberdar olmadığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, vekilin imzaladığı talimatlar uyarınca nakit ödeme işlemleri üç yıl devam etmiş olup bu şekilde işlem yapılmasının teamül haline geldiğini, davacının da sessiz kalarak işlemlere icazet verdiğini, davacının müvekkilinin kusurlu olduğunu ispatlaması gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; Almanya Büyükelçisi tarafından, 10.06.2008 tarihinde Özel Alman Lisesi Kurucular Temsilcisi olarak Dr. …’a, Alman Büyükelçilik İlköğretim Okulunun okul ücretlerinin tahsili, vadeli – vadesiz hesap açmak, hesaptaki paraları Özel Alman Lisesi hesaplarına aktarmak, bu hesaplara paralar yatırmak ve hesaplar arası virman yapmak üzere kendisine vekaletname verildiği, ancak vekaletnamede açık ve net bir şekilde “nakit para çekme yetkisi” bulunmamasına rağmen, ıslak imzalı talimatıyla, Büyükelçiliğin davalı bankanın Beyoğlu Şubesindeki … no.lu vadesiz Euro hesabından 917.370,00 Euro, … no.lu vadesiz Euro hesabından 314.545,00 Euro, … no.lu hesaptan 917.370,00 Euro, … nolu hesaptan 314.545,00 Euro olmak üzere toplam 1.231,915-Euro ile … no.lu hesaptan ise 879.400-TL’nin Alman Lisesi mutemedi … ve … aracılığıyla nakit olarak çekildiği, bilirkişi raporunda tarafların kusur oranlarının eşit oranda olabileceği belirtilmiş ise de; Alman Büyükelçiliği tarafından bankada işlem yapmak üzere Dr. …’a verilen vekaletnamede açıkça net bir şekilde bankadan nakit para çekme yetkisi olmadığı, vekaletnamede bankadan nakit para çekme yetkisi verilmediği halde, nakit para çekilmesi nedeniyle kişinin hesaplarını denetlemesinin beklenemeyeceği, hesaplarını zamanında ve yeterince denetlemediğinden bahisle sorumlu tutulabilmesinin mümkün olamayacağı, zira vekalet veren tarafından ancak vekaletnamede belirtilen yetkiler doğrultusunda işlem yapılmasının beklenildiği, bunun aksinin düşünülemeyeceği, güven kurumu olan bankanın özen yükümlülüğünü yerine getirmek durumunda bulunduğu, vekaletnamede açıkça net bir şekilde nakit çekme yetkisi bulunmamasına rağmen gerekli dikkate ve özeni göstermeden, nakit ödemeler yapması nedeniyle davalı bankanın sorumlu olduğu ve bankadan nakit çekilen ancak davacı hesaplarına yatırılmayan parayı ödemesi gerektiği gerekçesiyle, TL yönünden taleple bağlı kalınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davalı vekili; bilirkişi raporunda tarafların eşit kusurlu olduğu belirtilmiş olmasına rağmen yerel mahkemenin bilirkişi yerine geçerek kusur belirlemesinin hatalı olduğunu, dava konusu olayla ilgili olarak İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/129 esas sayılı dosyasında açılan kamu davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik inceleme sonucu hazırlandığını, raporun itirazlarını karşılamadığı gibi hüküm kurmaya da elverişli olmadığını, hesaplardan çekilen bir kısım paranın Alman Lisesi hesaplarına yatırılmış olduğunu, ancak bilirkişilerce söz konusu işlemlerin incelenmediğini, müvekkili tarafından ödemelerin vekile verilen vekaletnameye istinaden ve vekilin ıslak imzalı talimatları uyarınca yasaya ve banka mevzuatına uygun olarak yapıldığını, müvekkilince yetki çerçevesinde parayı yetkili kişilere teslim ettiğini, bu suretle para hesaptan çıktıktan sonraki süreçte müvekkilinin bir sorumluluğunun bulunmadığını, vekilin imzaladığı talimatlar uyarınca nakit ödeme işlemleri üç yıl boyunca devam etmiş olup, bu suretle işlem yapılmasının teamül haline geldiğini ve müvekkili nezdinde güven oluştuğunu, davacının da sessiz kalarak yapılan işlemlere icazet verdiğini, davacının basiretli bir tacir gibi davranmayarak gerekli denetimi yapmadığını, yapılan işlemlerin düzenli olarak hesap cüzdanlarına işlenmesi nedeniyle davacının hesap hareketlerinden ve dava konusu ödemelerden bilgi sahibi olması gerektiğini, üç yıl boyunca davacının hesap cüzdanlarını incelememiş olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu nedenle varsa zarara davacı neden olduğundan müvekkiline kusur izafe edilmesinin mümkün olmadığını, ayrıca TL üzerinden hükmedilen alacağa 19.01.2014 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, ticari ilişkiden kaynaklanan bir alacak olmadığından ancak dava tarihinde itibaren yasal faize hükmedilebileceğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, bankanın sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir. Bankalar, özel yasa ile kurulan ve kendilerine alanlarında çeşitli imtiyazlar tanınan, topladıkları mevduatı ve katılım fonlarını sahteciliklere karşı özenle korumak zorunda olan kuruluşlardır. Bankalar sahip oldukları bu vasıfları sebebiyle bankacılık işlemlerinin güvenilen tarafı konumundadır. Bu durum, bankaların bir güven kurumu olarak kabul edilmesini ve bankanın sorumluluğunun özel güven sebebiyle ağırlaştırılmasını gerektirir. Bu nedenle bankalar, ağırlaştırılmış sorumluluğun bir gereği olarak objektif özen yükümlülüğü altında bulunmakta olup, buna karşılık hafif kusurlarından dahi sorumludurlar. Aynı zamanda tacir olan bankaların, 6102 sayılı TTK’nın 18/2. maddesi gereğince bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmesi zorunludur. Nitekim bankaların, tacir olarak bütün işlemlerinde basiretli davranma yükümlülüğü herhangi bir tacirden farklıdır. Bu sebeple bankalardan beklenen basiret ölçüsü ve özen yükümlüğü şüphesiz daha ağırdır. Özellikle birer güven kurumu olan bankalar, kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür. Bu tanımlamaya göre mevduat, ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. TBK’nın 386. (818 sayılı BK 306) maddesi uyarınca, ödünç alan akdin sonunda ödünç verilen parayı eğer kararlaştırılmışsa faizi ile iadeye mecburdur. TBK’nın 570. maddesi uyarınca da usulsuz tevdide paranın yarar ve hasarı mutlak şekilde saklayana geçtiği için, saklayan bu parayı kendi yararına kullanabilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, usulsüz işlemle çekilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam etmektedir. Usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde, ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin kusurundan söz edilebilir ve banka bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından mahsup talebinde bulunabilir. Davacının zararın meydana gelmesinde kusurunun bulunduğunu ispat yükü, davalı bankadadır. Ayrıca bankalar, adam çalıştıran sıfatı ile de sorumludur. Adam çalıştıranın sorumluluğu 6098 sayılı TBK’nın 66. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddede; “Adam çalıştıran, çalışanın kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür. Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz.” hükmü öngörülmüştür. Bu madde gereğince adam çalıştıranlara genel nitelikte objektif bir özen yükümlülüğü yüklenmiş ve adam çalıştıranın bir özel hukuk ve bağımlılık ilişkisi içerisinde çalışanlarının kendilerine bırakılan işleri gördükleri sırada hukuka aykırı bir fiille üçüncü kişilere vermiş oldukları zarardan sorumluluğu düzenlenmiştir. Buna göre adam çalıştıranın sorumluluğu, kusursuz sorumluluk türlerinden özen sorumluluğudur. Başka bir deyişle adam çalıştıranın sorumluluğunun kaynağı, adam çalıştıranın çalışanlarını seçerken ve onları çalıştırırken çalışanlar üzerindeki denetim ve gözetim ödevini yerine getirmemesine, kanun tarafından kendisine yükletilen bu tür objektif bir ödevi ihlal etmesine dayanmaktadır. Adam çalıştıranın sorumluluğu bir kusur sorumluluğu olmadığı için sorumluluk, kendisinin veya emrinde çalışan yardımcı kişinin kusurlu olup olmamasına bakılmaksızın, kusurdan bağımsız olarak doğmaktadır. Sorumluluğun doğması için objektif özen yükümlülüğünün ihlaliyle meydana gelen zarar arasında, uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir. Adam çalıştıran, ancak zararın meydana gelmemesi için somut durumun gerektirdiği her türlü objektif dikkat ve özeni göstermiş olduğunu ispat ederse sorumluluktan kurtulacaktır. Sorumluluk şartları gerçekleştiği takdirde, zarar veren, zarar görenin malvarlığında meydana gelen eksilmeyi gidermek zorundadır. Ancak zararlı sonucun doğmasına zarar veren yanında, zarar görenin kusuru veya bazı durum ve davranışları ya da umulmayan olaylarda katkıda bulunmuşsa, tazminattan belirli bir indirim yapılması hakkaniyete uygun düşmektedir. Zarar görenin müterafik (ortak) kusuru tespit edilirken, aynen zarar verenin kusurunda olduğu gibi objektif kusur kriterlerine başvurulmalıdır. Zarar görenin müterafik (ortak) kusuru illiyet bağını kesecek yoğunlukta ise, zarar veren sorumluluktan kurtulacak ve tazminat ödemeyecektir. Buna karşılık zarar görenin müterafik (ortak) kusuru bu yoğunlukta değilse, ortak sebep olarak tazminattan indirim sebebi teşkil edecektir. Somut olayda; alacağı davacıya temlik eden Almanya Federal Cumhuriyeti Büyükelçiliği tarafından, 10.06.2008 tarihinde dava dışı Alman Lisesi Kurucular Temsilcisi Dr. …’a “Alman Büyükelçilik İlköğretim Okulunun okul ücretlerinin tahsili için vadeli – vadesiz hesap açmaya, hesaptaki paraları Özel Alman Lisesi hesaplarına aktarmaya, bu hesaplara paralar yatırmaya, hesaplar arası virman yapmaya, hesapları kapattırmaya, yeniden açmaya, hesap cüzdanlarını teslim almaya ve işletmeye….” yetkili olmak üzere vekaletname verildiği, ancak vekaletnamede vekilin hesaplardan para çekme yetkisi bulunmamasına rağmen, vekilin ıslak imzalı talimatlarına istinaden, okulun muhasebe müdürü olan …’ın talimatlarıyla dava dışı … tarafından davacının davalı bankanın Beyoğlu Şubesinde bulunan üç hesabından yaklaşık iki yıllık süreç içerisinde çeşitli tarihlerde nakit para çekildiği, bir kısmı davacı hesaplarına aktarılan paranın bir kısmının ise davacının hesaplarına aktarılmadığı, bu suretle davacıya ait üç ayrı hesaptan yetkisiz olarak çekilip davacı hesaplarına intikal ettirilmeyen para tutarının, … no.lu vadesiz Euro hesabından 917.370-Euro, … no.lu vadesiz Euro hesabından 314.545-Euro olmak üzere toplam 1.231.915-Euro ve … no.lu hesaptan ise 879.400-TL olduğu anlaşılmaktadır. Temlik eden tarafından vekile verilen vekaletnamede, vekile açıkça nakit para çekme yetkisi verilmemiştir. Ancak vekaletnamenin bir bütün olarak değerlendirilmesinde, vekile “döviz, yatırım, ticari, vadeli, vadesiz hesap açma, bu hesaplara para yatırma, talep, sulh ve ibra, elektronik şifre alma, hesaplar arası virman, hesap kapattırma, vadeli hesapları bozarak ana para ve faizleri talep, sulh ve ibra” gibi geniş, bazıları birbiriyle çelişen ve karışık yetkiler verildiği görülmüştür. Özellikle vekalette geçen vadeli hesapları bozma, hesap kapatma yetkisi ve elektronik şifre alma yetkisi gibi yetkiler, niteliği itibariyle hesaptan para çekme veya başka hesaplara havale/eft gibi yetkileri de içeriğinde barındırmaktadır. Diğer yandan yaklaşık iki yıllık süreç içerisinde üstelik yüklü tutarlarda para çekilmesine rağmen hesap sahibi temlik edene bilgi vermeyen, verilen vekaletname içeriğini de denetlemeyerek zararın doğumuna yol açan davalı banka, kendisine yüklenen özen yükümlülüğü ve adam çalıştıran sıfatıyla oluşan zarardan sorumlu tutulmalıdır. Ne var ki yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda davacının zararın doğumunda katkısının, dolayısıyla müterafik kusurunun bulunup bulunmadığının da tespiti gerekmektedir. Bu kapsamda yapılan değerlendirmede; vekile para çekme yetkisi verilmese de bu sonucu doğuracak nitelikte vekaletname düzenleyen, yaklaşık iki yıllık süreç içerisinde, üstelik temlik edenin vekilinin vermiş olduğu ıslak imzalı talimatlara dayalı olarak birçok kez para çekilerek hesaplarına yansıtılmamış olmasına, çekilen tutarların çok büyük tutarlara ulaşmasına, davalı bankaca hesap cüzdanlarına işlenmiş olmasına rağmen, hesapları ve muhasebe kayıtlarını denetlemeyen davacının da, zararın artarak yüksek boyutlara ulaşmasında müterafık kusurunun bulunduğu kabul edilmelidir. Mahkemece alınan teknik bilirkişi kurulu ek raporunda da davacının müterafık kusurunun bulunduğu belirtilerek tarafların eşit kusurlu olduğu tespit edilmiş olup, tespit edilen kusur oranları somut olayın özelliklerine uygun düşmektedir. Bu nedenle tarafların bilirkişi kurulunca tespit edilen kusur oranları doğrultusunda davacının, davalının %50 kusuruna denk gelen talep edebileceği tazminat tutarı 615.957,50 Euro ve 384.700-TL olarak hesaplanmıştır. Bu doğrultuda, teknik bilirkişi kurulunca belirlenen kusur oranlarına itibar edilmeme nedenleri gerekçelendirilmeden, davacının müterafık kusuruna ilişkin olgular dikkate alınmaksızın verilen hüküm yerinde görülmemiştir.Davalı vekilince, hesaplardan çekilen bir kısım paranın Alman Lisesi hesaplarına yatırılmış olduğu, ancak bilirkişilerce söz konusu işlemlerin incelenmediği iddia edilmişse de; bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ekinde sunulan dekontlarda parayı yatıranın kim olduğunun belli olmadığı, yatırılan paraların yetkisiz vekaletle çekilen paralar olduğu hususunda bir delil bulunmadığı, hesaplardan çekilen tutarlara ilişkin kayıtların da liste halinde davalı vekilince dosyaya sunulduğu anlaşılmasına göre, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.Öte yandan davacı tarafından keşide edilen ihtarname doğrultusunda davalı 19.01.2014 tarihi itibariyle temerrüde düşmüş olup, zararın ticari nitelikteki bankacılık işleminden kaynaklanması nedeniyle, hükmedilen tazminata temerrüt tarihinden itibaren avans faizi işletilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, belirtilen hususlar yeniden yargılama gerektirmediğinden, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, yeniden hüküm verilmesine taleple bağlılık ilkesi de gözetilerek, davanın kısmen kabulüne ,fazla istemin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/99 Esas-2017/296 Karar sayılı ve 04/04/2017 tarihli hükmünün, HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Davanın KISMEN KABULÜNE, 615.957,50-Euro ile 384.700,-TL’nin 19.01.2014 tarihinden itibaren, TL alacağa değişen oranlarda avans faizi işletilmek suretiyle, Euro alacağa ise 3095 Sayılı Kanun’un 4.a maddesi uyarınca belirlenen oranlardan faiz işletilerek davalıdan tahsiliyle davacıya ödenmesine, fazla istemin reddine, ” İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 156.432,72-TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin yatırılan toplam 79.098,95-TL harcın mahsubu ile bakiye 77.333,77-TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, Davacı tarafından peşin yatırılan 79.127,95-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından yapılan 2.700-TL bilirkişi ücreti, 345-TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 3.045-TL yargı giderinin kabul ve red oranı nazara alınarak 1.506-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, Davacı vekili için takdir olunan 105.045,74-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davalı vekili için AAÜT nin 13/3.maddesi dikkate alınarak takdir olunan 105.045,74-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 78.103-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, İstinaf aşamasında davacı yan gider avansından karşılanan 206-TL posta masrafının davanın kabulü oranında hesaplanan 101,85-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 18/03/2021