Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/19 E. 2021/89 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/19
KARAR NO: 2021/89
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/06/2018
NUMARASI: 2016/357 Esas-2018/651 Karar
DAVA: Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/01/2021
İlk derece mahkemesince verilen hükmün davacı, davalı ve feri müdahil TMSF vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin … Ümraniye Şubesinde bulunan 5.656,79 TL tutarındaki parasının şube çalışanlarının teşviki ile 05.11.1999 tarihinde offshore hesabına aktarıldığını, 17.11.1999 tarihinde 6.197,05 TL’ye ulaşan paranın müvekkili tarafından aynı tarihte 230-TL daha yatırılması ile 6.427,05 TL olduğunu, ancak 22.12.1999 tarihinde …’ın TMSF’ye devredildiğini, TMSF’nin de offshore hesap sahiplerine geri ödeme yapmadığını, davalıya 21.01.2016 tarihinde “davacı alacağının ödenmesi” istemiyle ihtarname keşide ettiklerini, ancak bankanın ihtara olumsuz yanıt verdiğini, oysa Yargıtay kararlarında “… A.Ş.’nin offshore hesap sahiplerinin geri ödemesinin …’ın sorumluluğunda olduğu”nun hüküm altına alındığını belirterek, 6.932,41 TL alacağın 21.01.2000 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; …’ın TMSF tarafından … bünyesinde birleştirildiğini, sonrasında …’a devredildiğini, hisse devri sırasında devir tarihi olan 09.08.2001 tarihinden önceki borçların TMSF tarafından üstlenildiğini, bu nedenle taraf değişikliği yapılarak husumetin TMSF’ye yöneltilmesi gerektiğini, müvekkili ile … Ltd’nin farklı tüzel kişiliklere sahip olup müvekkiline husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, ile dava 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olup sürenin fazlasıyla geçtiğini, davacının hata ve hile iddiası nedeniyle BK’nın 39. maddesinde düzenlenen 1 yıllık hakdüşürücü sürenin dolduğunu, bu nedenle davanın zamanaşımı ve hak düşürücü süre nedeniyle reddinin gerektiğini, ayrıca müvekkilinin harçtan muaf olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Feri Müdahil TMSF vekili; farklı tüzel kişiliklere sahip olmaları nedeniyle davalıya husumet yöneltilmesi mümkün olmayıp husumetin … Off Shore’a yöneltilmesi gerektiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, hata ve hile iddiasıyla ilgili hakdüşürücü sürenin geçtiğini, davacının serbest iradesiyle kıyı bankacılığı tercih edilmiş olup yanıltmanın söz konusu olmadığını, davalı banka ile dava dışı off shore bankası arasında organik bağ bulunmadığını, davacının haklı bulunması halinde vadesiz hesaplara uygulanan faiz oranının uygulanması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir. İhbar olunan … vekili; … hisselerinin müvekkili tarafından davalıya devredildiğini, ancak hisse devir sözleşmesinin müvekkilini taahhüt altına sokmadığını, borcu TMSF’nin üstlendiğini, bu yüzden husumetin TMSF’ye yöneltilmesi gerektiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacının kandırılarak parasının off shore hesabına gönderildiğini iddia ederek haksız fiile dayanması, davalının sorumluluğunun akdi ilişkiden kaynaklanmaması ve davacı tarafça davalı bankaya 05.11.1999 tarihinde 5.565,79 TL ve 17.12.1999 tarihinde 230-TL olmak üzere toplam 5.586,79 TL yatırılmasına göre, bankaya yatırılan tutara hesabın açıldığı tarihten itibaren faiz yürütülmesinin gerektiği, grup şirketlerine kredi sağlamak amacıyla … Ltd. şirketinin kurulduğu, şirket adına mevduat toplamada … A.Ş. şubelerinin kullanıldığı, müşterilerin yüksek faiz kandırmasıyla off shore hesabına yönlendirildiği, bu hesapta toplanan paraların grup şirketlere kredi olarak kullandırıldığı, dolayısıyla sözkonusu eylemlerin haksız fiil niteliğinde bulunduğu, davalı bankanın da … A.Ş’nin halefi olması nedeniyle dava edilen alacaktan sorumluluğunun bulunduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili; ilk derece mahkemesince taleple bağlılık ilkesi gereğince faiz başlangıç tarihinin 21.01.2000 olarak alındığını, oysa bilirkişi ek raporunda dava tarihine kadar işlemiş avans faizi tutarının hesaplandığını, bu nedenle faizin de hüküm altına alınacağı düşüncesiyle ıslah dava değerini artırdıklarını ve faiz başlangıcını da ıslah ettiklerini, buna rağmen dava dilekçesindeki faiz başlangıcının esas alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, ayrıca reddedilen kısım 1.045,62 TL olmasına rağmen avukatlık ücretinin hatalı hesaplandığını, ıslah dilekçesiyle asıl alacak artırılmayıp işlemiş faiz talep edildiğini belirterek, faiz başlangıç tarihi ile vekalet ücretine ilişkin hükmün kaldırılarak talepleri gibi karar verilmesini talep etmiştir. Davalı banka vekili; el konulan … hisselerinin TMSF tarafından hisse devir sözleşmesi ile …’a devredildiğini, devir sözleşmesi ile hisse devir tarihi öncesi borçların TMSF tarafından üstlenildiğini, bu nedenle taraf değişikliği yapılarak davanın TMSF’ye yöneltilmesi gerektiğini, müvekkili bankanın offshoreden ayrı bir tüzel kişilik olup müvekkiline husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, 10 yıllık sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın zamanaşımına uğradığını ve hata-hile iddiaları nedeniyle hakdüşürücü sürenin geçtiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. feri müdahil TMSF vekili; davalı harçtan muaf olup davalı aleyhine harca hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, … ile … Off Shore’un farklı tüzel kişiliklere sahip olup, davalı bankaya husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığı, davacının daha fazla getirisi olan kıyı bankacılığını tercih ettiğini, bilgisi dışında işlem yapılması veya yanıltılmasının söz konusu olmadığını, dolandırıcılık iddiası yerinde olmayıp davalı bankanın da bu işlemlerde mağdur durumda olduğunu, uygulanması gereken faiz oranının vadesiz hesaplara uygulanan faiz oranı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Davacı tarafından, davalının devraldığı … Ümraniye Şubesine 05.11.1999 tarihinde 5.656,79 TL ve 17.12.1999 tarihinde 230-TL para yatırıldığı, vadeli hesapta değerlendirilen paranın off shore hesabına aktarıldığı, paranın davacıya iade edilmediği, …’a TMSF tarafından el konulduğu, el konulan diğer bazı bankalarla birlikte … bünyesinde birleştirilerek 09.08.2001 tarihinde …’a devredildiği, sonrasında ise hisse devir sözleşmesi ile …’ın … tarafından …’a devredildiği anlaşılmaktadır. 6502 sayılı yasanın 3/1-k maddesinde tüketicinin; “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”, 3/1-l maddesinde ise tüketici işleminin; “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ifade edeceği düzenlenmiş, aynı Kanun’un 73/1 maddesinde de; “tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalara bakma görevinin tüketici mahkemelerine ait olduğu” hüküm altına alınmıştır. Bir uyuşmazlığın tüketici uyuşmazlığı niteliğinde olması için taraflardan birinin tüketici, taraflardan birinin profesyonel satıcı (sağlayıcı) ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın da tüketici işleminden kaynaklanması gerekmektedir. Somut olayda davacı gerçek kişinin tüketici, davalı bankanın profesyonel sağlayıcı, yatırılan mevduatın da bir tüketici işlemi olduğu açıktır. İlk derece mahkemesine açılan dava tarihi itibariyle 6502 sayılı yasa yürürlükte olup, Yüksek yargı uygulamasında da bu davalara tüketici mahkemelerince bakılacağı kabul görmüştür. Görev HMK’nın 114. maddesi uyarınca dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden inceleneceğinden, davanın açılma tarihi itibariyle taraflar arasındaki uyuşmazlığı çözmeye görevli Tüketici Mahkemesi olduğundan, ilk derece mahkemesince davanın görevsizlik nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi isabetli değildir. Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesinin eldeki davaya bakmada görevli olmadığı, görev dava şartının gözetilmemiş olduğu anlaşılmakla; taraflarca ileri sürülen diğer istinaf nedenleri incelenmeksizin, taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı, davalı banka ve feri müdahil TMSF vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/357 Esas-2018/651 Karar sayılı ve 19/06/2018 tarihli hükmünün, HMK.’nun 353(1)a-3 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Davanın, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c bendinde düzenlenen mahkemenin görevli olması ile ilgili dava şartı yokluğu nedeniyle aynı yasanın 115/2 fıkrası gereğince USULDEN REDDİNE, 6100 Sayılı H.M.K.’nın 20. maddesi uyarınca gerekçeli iş bu kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içinde ilk derece mahkemesinden, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini taraflardan biri talep etmediği takdirde, DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verileceğinin ihtarına.” İstinaf yoluna başvuran davacı vekili tarafından yatırılan 35,90-TL peşin istinaf karar harcının kendisine iadesine, İstinaf yoluna başvuran davalı … A.Ş. tarafından yatırılan 35,90-TL peşin istinaf karar harcının kendisine iadesine, İstinaf yoluna başvuranlar tarafından yapılan giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda H.M.K.’nın 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.28/01/2021