Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/183 E. 2021/224 K. 18.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/183
KARAR NO: 2021/224
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/02/2018
NUMARASI: 2014/1241Esas – 2018/122 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Taşınmaz Kira Sözleşmesinden )
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/02/2021
Davanın reddine ilişkin hükmün davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA:Davacı vekili; davalının kiracısı bulunduğu Gebze Şekerpınar’da bulunan taşınmazın 14.07.2011 tarihinde davacı şirkete alt kiracı olarak 5 yıl süre ile kiralandığını,işbu sözleşmenin davalı şirket ile dava dışı … Ltd. Şti ile arasında düzenlenen ve Gebze …Noterliğinde tasdik edilen ve davalının alt kira sözleşmesi tesis etmesine ilişkin asıl kira sözleşmesine uygun olarak yapıldığını,işbu sözleşme gereğince davalı şirketin kira sözleşmesinin tapuya şerhini sağlamadığı gibi, bayilik anlaşması kapsamında davacı şirketten ürün tedarik etmediğini , bu konuda davalı şirkete keşide edilen ihtarnameye rağmen yerine getirilmediğini,davalının ihtara noter marifeti ile verdiği cevapta davaya konu sözleşmenin ifa kabiliyetinin olmadığını ileri sürdüğünü ,davalının kira sözleşmesi ve bayilik sözleşmesini ihlal ettiğini belirterek davalı şirketin Bayiilik sözleşmesinin 18. Maddesinde belirlenen cezai şartı ve davacının uğradığı zararı ödemesi gerektiğini belirterek 200.000-usd cezai şart, bayilik anlaşması gereğince sözleşme bitim tarihi 14.07.2016 tarihine kadar kar kaybı olarak şimdilik 10.000-usd kar kaybı alacağının davalıdan temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işletilecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili; taraflar arasında düzenlenen 14.07.2011 tarihli sözleşmenin inkar edilmediği, taşınmazın mülkiyetinin dava dışı firma …’a ait olduğu,sözleşmede kira bedellerinin ödenmemesinden davacının da sorumlu olduğu,sözleşmenin 3.2 maddesin de BP nin akaryakıt ve izinlerin alınması ,satış ve servis faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi” ve 3.5 maddesinde tarafların 5 yıl süre ile mecurda akaryakıt istasyonu faaliyetinin yapılması amacı ile imzalandığı”dava dışı firma ile imza edilen sözleşmeye davacının da taraf olduğu, sözleşmedeki hükümlerden doğrudan etkileneceği,dava dışı firmanın sözleşmenin imzasından sonra taşınmazı sattığını,alıcı tarafından eski malik ve kendilerine bildirimde bulunarak taşınmazı akaryakıt istasyonu olarak kullanacaklarını bildirdiğini,bu hususun davacıya bildirildiğini,bu hususun e-mail yazışmaları ile de belli olduğunu, taraflar arasındaki kira sözleşmesinin geçerli olması için taraflar arasındaki bayiilik sözleşmesinin birincil şartı olduğunu,taşınmazın satışı ile birlikte kira kontratının infisahı ve bayilik sözleşmesinin yürütülmesi imkanını da ortadan kaldırdığını,davacının ihtar tarihinin sözleşmeden 2 yıl sonra, dava tarihinin de bu tarihten 1 yıl sonra olduğunu , ayrıca davacının bayilik sözleşmesi için gerekli olan ruhsat ve EPDK lisansı için gerekli belgeleri de kendilerine vermediğini , davacı tarafından ayni yada nakdi yardım, intifa bedeli ödemediğini, bayilik sözleşmesi ve kira sözleşmesinin münfesih olduğunu,cezai şart ve mahrum kalınan kar bedelini talep edemeyeceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ: Mahkemece,taraflar arasında düzenlenen kira sözleşmesi ve bayilik sözleşmesi var isede , kira sözleşmesi tapuya şerh edilmediği gibi,lisans için müracaat da bulunmadığı, davalıya peşin kira bedeli olarak bir ödeme yapılmadığı, uyuşmazlığın meydana geldiği tarih itibarı ile 818 Sayılı Borçlar kanunu 254.maddesi gereğince satışla , kira sözleşmesinin sona ereceği alt kiracının kira ilişkisinin asıl kiracıya bağlı olarak devam edeceğinden ,dava dışı firma ile davalı arasındaki asıl kira son bulduğundan alt kiracının da sözleşmesinin sona ereceğini, davalının taşınmazın devrinde kusurunun bulunmadığı, taraflar arasındaki kira sözleşmesi ve bayilik sözleşmesinin arasında içsel bağlılık bulunduğu , davacının talepleri konusunda davalının sorumluluğu bulunmayacağından davanın reddine karar verilmişir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Davacı vekili,mahkemenin dayanak yaptığı bilirkişi raporunda ıslak imza bulunmadığını ve yok hükmünde olduğunu, 818 Sayılı BK nun 254 maddesine göre yeni malikin kira döneminin sonuna kadar sözleşmeye katlanması gerektiği yönündeki hükmün mahkemece hatalı yorumlandığını,davacının alt kiracı olduğunu, davalı ile dava dışı malik arasındaki sözleşmenin 05.01.2001 tarihinde, alt kira sözleşmesinin davalı ile 14.07.2011 tarihinde imzalandığını,BK.254 maddesi gereğince kira sözleşmesinin ortadan kalkmadığını,kiraya verilen taşınmaz olduğu durumda üçüncü kişi malikin kira sözleşmesine uymakla yükümlü olduğunu ,davalının bu konudaki beyanının hukuka aykırı olduğunu,ayrıca taşınmazın satılması nedeni ile sözleşmenin sona erdiği kabul edilse bile , eski malik ve davalı şirket arasındaki organik bağın mevcut olması nedeni ile davalının kusurlu olduğunu,kira sözleşmesinin sona ermesinin davalının bayilik sözleşmesindeki yükümlülüklerini ortadan kaldırmadığını,davalının eylemsizliği nedeni ile fiili satışa başlanamadığını,eldeki davanın bayilik sözleşmesinden kaynaklanan cezai şarta ilişkin olduğunu , mahkemece kira ve bayilik sözleşmesinin bileşik sözleşme olduğu ve kira sözleşmesinin sona ermesinde davalının kusursuz olması nedeni ile davanın reddine karar verilmesinin yerinde olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava ;taraflar arasında imzalanan 14.07.2011 tarihli bayiilik sözleşmesine dayalı cezai şart ve kar kaybı istemlerine ilişkindir. Davacı bayilik sözleşmesinin 18. maddesi ile belirlenen 200.000 -USD cezai şart ile anlaşmanın bitim tarihine kadar davacının kar kaybı alacağından 10.000 -USD nin davalıdan tahsili talep edilmiştir.Davanın tarafları arasında 14.07.2011 tarihli kira sözleşmesi imzalanmış ,kira sözleşmesinin asıl kiracı davalı ve malik arasında imzalanan sözleşme dahilinde davacıya “alt kiracı” olarak kiralanmasına ilişkin olduğu ,alt kira sözleşmesinin tapuya şerhinden itibaren 5 yıl süre ile devam edeceği,asıl kira sözleşmesinin herhangibir nedenle sona ermesi halinde alt kira sözleşmesinin devam edeceği kararlaştırılmıştır. Bayilik sözleşmesinin 12,anlaşmanın süresi başlıklı madde de ise , satış yerinin kurulu bulunduğu taşınmazın BP ye kiralanmasına ilişkin olarak asıl kiracı ile BP arasında akdedilen kira sözleşmesinin tapuya şerhinden itibaren 5 yıl olarak belirlenmiştir. Bayilik sözleşmesinin 18.maddesi ; bayiinin bu sözleşme ve eklerini süresinden önce feshetmesi ve fesih sonucunu doğuracak şekilde hareket etmesi halinde bayiinin 200.000-usd cezai şart ödeyeceği ,bayiinin cezai şart tutarını ,BP nin fesih nedeniyle uğradığı zarardan mahsubunu isteyemeyeecği düzenlenmiştir. Taşınmazın davalının mülkiyetinde bulunmadığı ,… firmasından kiralandığı anlaşılmaktadır. Davacı vekili davalı ile … şirketi arasında organik bağ bulunduğunu ileri sürmektedir.Dosyaya getirtilen sicil kayıtlarının incelenmesinde her iki şirketin ortakları arasında önceleri benzerlik mevcut iken , …’un paydaşları 6 şubat 2012 tarihli hisse devir sözleşmeleri ile paylarını şirket dışı kişilere devretmişler ,bu devirler ile birlikte şirket payları tamamen üçüncü şahıslara geçtiği anlaşılmakla, davalı vekilinin organik bağa ilişkin istinaf nedeni yerinde bulunmamaktadır. Her iki sözleşmenin yürürlüğü kira sözleşmesinin tapuya şerhi olgusuna bağlandığından , kira sözleşmesi tapuya şerh edilmediğinden yürürlüğe girmemiş ,bu sebeble davacı dahil taraflar hiç bir edimini yerine getirmemiştir.Taşınmaz malik tarafından sözleşmenin imzasından sonra 16.12.2011 tarihinde 3.şahsa satılmış bu süre içinde davacı edimin ifasını istememiştir. Mahkemece getirtilen tapu kaydından , asıl kiracı davalı ile malik arasındaki kira sözleşmesinin tapuya şerh edilmediği anlaşılmaktadır.Davalı taşınmaz maliki olmadığından kira sözleşmesinin tapuya şerhini sağlaması da mümkün bulunmamaktadır.Zarara istemine dayanak olarak gösterilen ; kira sözleşmesi tapuya şerh edilmediğinden yürürlüğe girmemiş,davacı da davalıya bir yatırım yaptığı ,bedel ödediği yolunda bir iddia ileri sürmemiş, 9.10.2013 tarihli ihtara kadar sessiz kalmış, kira sözleşmesi ve bayilik sözleşmesinin yürürlüğünü davalıdan talep etmemiştir.Davacı 9.10.2013 tarihli ihtar ile ; geçen süreçte muhatabın kira sözleşmesinin tapuya şerhini sağlamadığı ,bayilik sözleşmesi gereği ürün de tedarik etmeyerek kira sözleşmesini ve bayilik anlaşmasını ihlal ettiğini ileri sürerek ihtarın tebliğini izleyen 3 gün içerisinde kira sözleşmesinin tapuya şerhinin sağlanması ve ardından bayilik sözleşmesi kapsamında ürün tedarikine başlanması ,aksi halde sözleşmenin feshi için yasal yollara başvurulacağı ihtar edilmiş ise de ,ihtar tarihi itibariyle de taşınmaz 3.şahsın mülkiyet ve işletmesinde bulunmaktadır.Davalı akaryakıt istasyonunun devredilmesinden davacının haberdar olduğunu ,sözleşmelerin yürürlüğünün sağlanamaması nedeniyle gerekli olan evrakları da göndermediğini,sözleşmenin imzalanarak kendilerine dönülmediğini, bayilik lisans ve ruhsatının alınamadığını savunmuş,davacı sözleşmelerin yürürlüğe girmemesinin davalının kusurundan kaynaklandığını ileri sürmüş ise de bu yolda herhangibir delil göstermemiştir.Bayilik ve kira sözleşmesi yürürlüğe girmediğinden davacı bayilik sözleşmesine dayalı bir talepte bulunamaz.Ancak sözleşmelerin davalının kusuruyla yürürlüğe girmediğini ileri sürerek varsa uğradığı zararının giderilmesini isteyebilir.Yürürlüğe girmeyen sözleşme nedeniyle kar kaybı ve bayilik sözleşmesine aykırılık nedeniyle cezai şart istenemeyeceğinden davanın bu sebeble reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Kira sözleşmesinde bir cezai şart kararlaştırılıp buna dayalı bir istek de bulunulmadığından davanın reddine ilişkin hükme yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiş,davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davacıdan alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcından,peşin yatırılan 35,90-TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40-TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.19/02/2021