Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/1819 E. 2022/323 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1819
KARAR NO: 2022/323
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/03/2019
NUMARASI: 2011/524 Esas 2019/353 Karar
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/03/2022
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 22/02/2010 tarihinde imzalanarak 22/01/2010 tarihinde yürürlük kazanan lojistik hizmet sözleşmesi uyarınca davalı şirketin müşterilerine yönelik taahhüdünün yerine getirilmesi için müvekkili şirketin taşıma ve lojistik hizmetleri konusunda taşeronluk görevini üstlendiğini, sözleşmenin 31/08/2010 tarihinde sona ermesi kararlaştırılmasına rağmen 10.maddesi uyarınca 1 yıl süre ile uzatıldığını, sözleşmenin başından beri araçların kilometre hesabı üzerinden ücret ödenmesi yöntemiyle çalışırken kriz döneminde kilometrelerin düşük olmasına rağmen müvekkili şirketin aynı şekilde hizmet vermeye devam ettiğini, üstelik davalının çok sayıdaki araç talebini dahi karşıladığını, bu durum üzerine karşılıklı mutabakat üzerine 2011 yılı itibariyle kilometre yönteminden vazgeçilip sabit araç kirası ve yakıt gideri uygulamasına geçildiğini, ancak davalı şirketin bu durumu kötüye kullanarak önceden ortalama 90.000 kilometre için 20 ve iş durumuna göre 22 araç talep ederken, aynı kilometre için ocak ve şubat aylarında 14 araç talep ettiğini, bu durumda sözleşmeden beklenen faydanın elde edilememesi nedeniyle davalı taraftan kira bedellerinde artış talep edilmesine rağmen davalının cevap vermediğini, 14 araca 22 araçlık kilometre yaptırmaya devam ettiğini, davalı tarafça 15/05/2011 tarihine kadar olan kiralama bedellerinin ödendiğini, müvekkili şirket tarafından gönderilen 26/05/2011 tarihli fatura bedelini ödemeyerek iade ettiğini, davalının haziran, temmuz ve ağustos aylarına ait kira borçlarını da bu kapsamda ödemediğini, müvekkili şirketin davalıdan 359.000-TL araç kira bedeli alacağının bulunduğunu, davalının sözleşmeyi feshettiğini bildirdiğini, feshin haksız ve kötü niyetli yapıldığını, davalının taahhütleri doğrultusunda inanca dayalı olarak 17 adet aracın gerçek değerinin üzerinde müvekkili şirket tarafından satın alındığını, bu durumun müvekkilinin yaklaşık 350.000-TL zarara uğramasına yol açtığını bildirmiş, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 359.000-TL araç kiralama bedelinin faizi ile birlikte ve satın aldığı 17 araç sebebiyle uğramış olduğu zararla ilgili olarak şimdilik 1.000-TL zararın tazminine karar verilmesini Talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; davacı tarafın sözleşmeye aykırı davranması nedeniyle sözleşmenin feshine neden olduğunu, sözleşmenin yerine getirilmesi konusunda davacı tarafın meydana getireceği bir aksaklığın davalının büyük oranda zararına yol açacağı bilincinde olan davacının elde ettiği kazancın kendisini tatmin etmediği anda pervasızca ardı arkası kesilmeyen yeni taleplerde bulunduğunu, işine gelmeyen durumlarda kural tanımaz tutumlar sergilemekten çekinmediğini, davacının işi bırakmış olduğunun Mahkeme tarafından yapılan keşif ile tespit edildiğini, davalının davaya konu sözleşmeyi davacının işi bırakması nedeniyle feshettiğini, davacı ile davalı arasında sabit araç kirası ve yakıt gideri uygulamasının koşullarını belirleyen ve bu uygulamanın karayolu taşıma sözleşmesinin süresinin sonuna kadar sürmesini düzenleyen hiçbir anlaşma bulunmadığını, müvekkili şirket ile … şirketi arasındaki taşıma sözleşmelerinin 03.03.2010 tarihli fesih protokolü ile sona erdirildiğini, … şirketinin fesih protokolü ile davalı şirketi gayrikabıli rücu olarak ibra ettiğini, sözleşmenin feshi tarihinden geriye doğru üç aylık dönem içinde davacının davalı şirkete kesmiş olduğu faturaların toplam tutarının 467.527,94-TL olduğunu, bu tutarın sadece Lojistik Hizmet Sözleşmesinin XVI. maddesine göre davacının, davalı şirkete ödemek zorunda olduğu ceza tutarı olduğunu, davacının bu cezanın yanında sözleşmenin feshine neden olması sebebiyle müvekkili şirketin uğradığı ve uğrayacağı her türlü zarar ve ziyanın tazmininden de sorumlu olacağını bildirerek davanın reddine, karşı dava yönünden fazlaya ilişkin haklarının saklı tutularak 22.04.2010 tarihli Lojistik Hizmet Sözleşmesi’nin XVI. maddesi gereği işi 3. kişilere yaptırmak zorunda kaldığı işler nedeniyle sözleşme süresi sonuna kadar 3. kişilere ödenecek ücret ile sözleşmede belirlenen fiyat farkı tutarının davacı-karşı davalıdan tahsiline, sözleşmede belirtilmiş olan sair zarar ve ziyanların müvekkili şirkete ödenmesine, davacı-karşı davalının sözleşmenin fesih tarihinden geriye doğru en son kesmiş olduğu toplam üç aylık fatura bedellerinin toplam tutarı kadar cezanın tahsili ile ilgili şimdilik 1.000-TL zararın tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, tüm dosya kapsamı toplanan tüm deliller, dinlenen tanıklar ile tüm bilirkişi kurulu ve ek raporları birlikte dikkate alınarak her ne kadar 3. bilirkişi kurulu rapor ve ek raporunda davacı tarafın 20.11.2013 tarihli dilekçesinde belirttiği araçların hizmetin verilmesi amacıyla davalıya tahsis edildiğinin ispatlanması halinde davalı tarafından sözleşmenin feshedilmesinin haklı bir fesih olarak kabul edilemeyeceği önceki iki bilirkişi raporuna aykırı olarak bildirilmiş ise de, feshin haklılığı dışında her üç bilirkişi raporunun da birbiriyle çelişkili olmayan tespit ve sonuçları içerdiği, taraflar arasında varlığı ve içeriği tartışma konusu olmayan 22/02/2010 tarihli sözleşme ve bu sözleşmenin eki niteliğindeki karayolu taşıma sözleşmesi kapsamında davacı şirketin davalı şirket için taşıma hizmeti vermeyi taşeron sıfatıyla üstlendiği, her iki sözleşmenin 22.04.2010 tarihli protokol ile 31.08.2010 tarihinden itibaren üç yıl süreli olarak uzatıldığı, sözleşmenin 7. maddesinde ödenecek iş bedelinin hangi yöntem üzerinden hesaplanıp ödeneceğinin kararlaştırıldığı, sözleşmede sözleşme hükümlerinin davalı şirketin yetkilisinin imzasını içeren bir anlaşma ile değiştirilebileceği kararlaştırılmasına rağmen davacı tarafça bu nitelikte bir belge sunulmadığı gibi, incelenen taraf defterlerinde de davacının kira bedelini talep edebileceği konusunda haklı ve geçerli kayıtların bulunmadığı, sözleşmenin feshine kadar olan ve sözleşmedeki hesaplama yöntemine göre ödenmesi gereken kira bedellerinin davalı tarafça davacı tarafa tamamen ödendiği, dolayısıyla davacı tarafın dava konusu yaptığı araç kiralama bedelini davalı taraftan talep edemeyeceği, ayrıca her üç bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere davacı tarafın iddiasının aksine 17 adet aracın davacı tarafça piyasa rayiç fiyatlarının altında satın alındığı gibi davacının basiretli bir tacir olarak ve söz konusu araçların yüksek fiyattan satın alınmasını gerektirir davalı taahhüt ve istemlerine bağlı olarak zorunlu koşulların oluştuğuna ilişkin iddiasını kanıtlayamadığı, ayrıca her iki istemin niteliği dikkate alınarak sözleşmenin haksız ya da haklı feshedilmesinin bir öneminin bulunmadığı göz önünde tutularak davanın her iki istem yönünden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; taraflar arasında ifa süresinin bitim anı taraflarca belirlenmiş olan belirli süreli sürekli borç ilişkisi bulunduğu ve hukuki ilişkinin davalı tarafın haklı fesih iddiası ile süresinden önce sona erdiğini, taraflar arasında yürürlükte olan sözleşmeler ve bilirkişinin sürekli borç ilişkilerine yönelik verdiği bilgiler çerçevesinde taraflar arasında ifa süresinin bitme anı taraflarca belirlenmiş olan belirli süreli sürekli sözleşme ilişkisi kurulduğunun açık olduğunu, bu durumda, sözleşmeyi fesheden tarafın haklı sebebe dayanması gerektiğini, davalı tarafın feshinin Lojistik Hizmet Sözleşmesi’nin fesih koşulları başlıklı 15. Maddesinde dayandırılmış olup, “Taşeron’un yasal ve akdi yükümlülüklerinden herhangi birisine aykırı davranması durumunda, sözleşme … tarafından tek taraflı olarak feshedilecektir.” hükmü içeriğinde “haklı sebeple fesih” halinin düzenlendiğini, bu itibarla davalı tarafın sözleşmenin feshinde gerekçe gösterdiği sebebin “haklı sebep” olmadığının açıkça ortada olduğunu, Köseköy Tren İstasyonu tren yoluyla dorse taşımacılığına yönelik yükleme boşaltma sahası olup, davaya konu sözleşme ilişkisinin devam ettiği dönemde/fesih tarihinde bu istasyonun yalnızca davalı … Anonim Şirketi’ne tahsis edilmiş durumda olduğunu, o dönemde tren yoluyla dorse taşımacılığı yapanın yalnızca davalı … Şirketi olduğunu, bu nedenle istasyon sahasında bulunan tüm araçların yalnızca … için çalışmakta olduğunu, yalnızca …’a tahsil edilmiş durumda olduğunu, bu bakımdan sahada bulunan müvekkili şirket araçlarının başka bir taşıma işi için sahada bulunmalarının imkansız olduğunu, fesih sebebi haklı ve gerçek bir nedene dayanmadığından hem sözleşme süresince doğmuş hizmet bedellerinin hem de sözleşme davalı şirketçe haksız şekilde feshedilmeseydi sözleşmenin sona ereceği tarihe kadar doğacak hizmet bedellerinin müvekkili şirkete ödenmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava; taraflar arasında düzenlenen 22/01/2010 tarihli taşıma/ lojistik/ araç temini sözleşmesinin davalı tarafça süresinden önce haksız olarak feshedildiği iddiası ile ödenmeyen araç kiralama bedellerinin tahsili ile davalı tarafın taahhütlerine güvenilerek satın alınan araçlar nedeniyle davacının uğradığını iddia ettiği zararın tazmini istemine ilişkindir. Davacı; sözleşmenin belirli süreli sözleşme olduğunu, sürekli borç ilişkisinin bulunduğunu, davalı tarafından sözleşme feshi öncesi süreç içerisinde kendi yükümlülüklerini sözleşmeye uygun yerine getirmelerine rağmen davalının haksız ve kötü niyetli davranarak sabit araç kirası ve yakıt gideri sistemine geçilmesinden sonra az sayıda kiraladığı araca aynı miktarda kilometre yaptırdığını, davalının iade ettiği fatura bedeli olan 359.000-TL kiralama bedelinden sorumlu olduğunu, ayrıca davalı şirketin taahhütlerine güvenilerek 17 adet aracın yüksek bedelden satın alınarak zarar edildiği ve bu zararın davacı tarafından karşılanması gerektiği, davalının sözleşmeyi haksız olarak feshetmesi nedeniyle kira bedeli ve tazminattan sorumlu olduğunu ileri sürmektedir. Davalı ise; davacının sözleşmedeki yükümlülüklerini 01.04.2011 tarihinden itibaren gereği gibi yerine getirmediğini, davacının faaliyetlerini Kocaeli Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/18 D. İş dosyasında da belirlendiği üzere 12.04.2011 tarihindeki tespite göre bıraktığını, bu nedenlerle sözleşmenin haklı olarak Kartal … Noterliğinin 20.04.2011 tarihli … Yevmiye numaralı ihtarname ile 15 gün verilerek feshedildiğini, davacının talep ettiği kira bedeli ve tazminata hak kazanmadığı savunmasında bulunmuştur. Uyuşmazlık; davacının alacağa veya zarar tazminine hak kazanıp kazanmadığı noktasındadır. Eldeki davada; davacı şirketin defterlerine göre davalıdan 176.464,16-TL alacaklı görülmesine rağmen davalı defterlerine göre davacıya yalnız 461,12-TL borçlu göründüğü, bu farkın 118.000-TL ve 59.000-TL bedelli iki faturanın davalı şirketin kayıtlarında bulunmamasından kaynaklandığı, sözleşmenin feshedildiği tarih itibariyle davacının davalıdan alacaklı olmadığı, tek tarafın kayıtları ile tam bir kanaate varılmasının mümkün bulunmadığı, anlaşılmakla yine satın alınan 17 aracın 2.el rayiç fiyatlar toplamının 376.500- euro olduğu davacının bu araçlar için piyasa değerinin altında 238.006,80-euro ödediği tespit edilmiştir. Davalı şirketin Köseköy Tren İstasyonu işletmecisi olduğu ,istasyona gelen ihracat yüklerinin yük alıcılarına teslimi işinin davalı tarafından davacıya taşere edildiği anlaşılmaktadır.Lojistik işi, mahiyeti itibariyle azami dikkat ve zamana bağlılık gerektirmektedir.Aksi halde taşıyıcının da meydana gelen zarardan ,gecikmeden sorumluluğu bulunmaktadır.Taraflar arasında ilk önce gerçek kilometre üzerinden hesaplama yöntemi ile işin yapılmasının kararlaştırıldığı ,daha sonra karşılıklı mutabakat ile araç başına maktu ücret ödenme yöntemine geçildiği anlaşılmaktadır.Ödeme yönteminin sonradan değiştirildiği davacının kabulündedir.Dava dilekçesindeki açıklamalara göre davacının bu yöntemden de memnun olmadığı anlaşılmaktadır.Zira bu kez davalının mevcut iş yüküne göre 22 araç istemesi gerekirken 22 aracın yapacağı işi 14 araca gördürdüğünü ,dolayısıyla araç başına tahsilat yapıldığından zararda olduğunu ifade etmektedir.Davalı da ; yapılan işin hassasiyeti nedeniyle en ufak bir aksamada ne denli zora düşeceğini bilen davacının gerektiğinde pervasızca davrandığını ileri sürmektedir.Davalının mahkeme aracılığıyla yaptırdığı tesbit anında davacının işi bıraktığı belirlenmiş olup ,davacı davalının kayıtlarına göre davacıya ait araçların istasyon sahasında bulunduğunun tesbit edildiğini ileri sürmekte ise de ;davacı tarafından davalıya iletilen e-postalarda sözleşmeden memnuniyetsizliğini ifade ettiği ,ödeme yönteminin sonradan değiştirilmiş olması ,dava dilekçesi içeriği hep bir arada değerlendirildiğinde mahkemece yapılan tesbit raporuna itibar edilmesi gerektiği ,zira lojistik işinde zincirin kırılmaması gerektiği düşünüldüğünde ,-işin aksaması- tehlikesinin davalı bakımından ciddi şekilde mevcut olduğu sonucuna varılmaktadır. Sözleşme süresi bitmeden ödeme farkı talep eden davacının isteği sözleşmeye bağlılık ilkesine aykırıdır.Davacıya ait araçlarının istasyona girmiş olması davacının yükümlülüğünü yerine getirdiği anlamına gelmediği,davacının üstlendiği işi ifaya hazır olmadığı sonucuna varılmaktadır. Dosya kapsamından taraflar arasındaki akdi ilişkinin 12/04/2011 tarihi itibariyle fiilen sonlandığı, fesih ihtarının tebliğinden itibaren de 15 günün sonrasında davalı tarafından feshedildiği, bu feshin davalı bakımından haklı olduğu anlaşılmakla çalışılmayan döneme ait faturaların davalı tarafça kabul edilmediği ve davacının bu faturalara dayalı olarak hizmet verdiği iddiasının kanıtlanamaması nedeniyle davacının araç kira bedelini talep edemeyeceği açıktır. Davacının aldığı bu işin devam edeceğine inanarak rayiç değerinin çok üzerinde davalıdan araç satın aldığı bu sebeble zarara uğradığı iddiası da yapılan bilirkişi incelemeleri neticesinde alınan bilirkişi raporları içeriğine göre kanıtlanamamıştır. Açıklanan nedenlerle ;davacı vekilinin davanın reddine yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından sarf edilen giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.03/03/2022