Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/1816 E. 2022/52 K. 25.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1816
KARAR NO: 2022/52
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/06/2019
NUMARASI: 2017/165 Esas – 2019/494 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/01/2022
Davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili şirketin alacağının tahsili amacıyla İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile davalı borçlu hakkında ilamsız icra yoluyla takip başlatıldığını, davalının süresi içinde borçlu olmadığını iddia ederek takibe itiraz ettiğini, müvekkili şirket ile davalı arasında mal alım satımı yapıldığını, cari hesapta kalan bakiye bedel olan ve işlemiş faiz 20.039,18-TL üzerinden takibe geçildiğini, davalı itiraz dilekçesinde borçlu olmadığını ifade etse de bu iddiaların tamamen farazi olduğunu, takip konusu borç ilişkisi ile ilgili muavin defter kayıtları olmakla birlikte bu hususta düzenlenen faturaların da mevcut olduğunu beyanla icra dosyasına konu 18.100-TL asıl alacak üzerinden takibin devamına, davalının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; taraflar arasında cari hesap sözleşmesi bulunmadığını, davacının takip talebinde alacağın kaynağı olarak cari hesap alacağını göstermesine rağmen dava dilekçesinde sonradan fatura ve ticari defter ve kayıtlara dayanmasına muvafakatlerinin bulunmadığını, davacının takip talebi ekinde yer verdiği 09/09/2015 tarihli ve 5.799,56-TL bedelli ve 20/07/2016 tarihli ve 9.336,41-TL bedelli faturalar ile 22/07/2013 tarihli çıkış başlıklı belge ile 22/07/2013 tarihli çıkış belgesi tutarlı olmamakla birlikte söz konusu ürünlerin müvekkiline tesliminin yapılmadığını, davacının teslim olgusunu ispata yarar herhangi bir delil ileri sürmemiş olmasının davanın haksızlığının ispatı için yeterli olduğunu, öte yandan davalı müvekkilinin davacıdan alacaklı olduğunu, taraflar arasında cari hesap mutabakatı bulunmamasına rağmen cari hesap alacağı iddiası ile takip başlatıldığını, 20/07/2016 tarihli ve 9.336,41-TL bedelli faturanın keşidecisinin davacı olmadığını, takibe dayanak faturalara konu malların müvekkiline teslim edilmediğini belirterek davanın reddine, müvekkili aleyhine haksız ve kötü niyetli olarak takip başlatıldığından, takip tutarının yüzde yirmisinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi neticesinde; davacı tarafından davalı aleyhine cari hesap açıklaması ile icra takibi başlatıldığı, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi olmadığı,talebin açık hesaba ilişkin olduğu, incelenen davacı ticari defterlerine göre takip tarihi itibariyle davacının, talep edilen miktardan fazla alacaklı göründüğü, davalı tarafından davacının düzenlemiş olduğu 2015 yılı faturalarının ilgili olduğu vergi dairesine bildirildiği, 2016 yılında bildirilmiş bir fatura olmadığı, tarafların kayıtlarının karşılıklı olarak incelenememesi sebebiyle davacının ticari defterlerinin alacağın varlığı hususunda HMK’nın 222. maddesi uyarınca kesin delil teşkil etmediği, faturaların tek başına alacağın varlığını ispat edemeyeceği, bilirkişi tarafından sunulan belgelere göre alacağın kaynaklanmış olabileceğini tespit ettiği faturanın bağlı olduğu sevk irsaliyesinin teslim alan kısmının boş olduğu, davacının alacağının hangi faturadan kaynaklandığı ve bu fatura konusu malların teslim edildiği ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine, davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; mahkeme kararının gerekçesiz olduğunu, BA – BS formlarının celp edilmediğini, yeni bir bilirkişi raporu alınmadığını, bu yöndeki taleplerinin gerekçe gösterilmeden reddedildiğini, müvekkili şirket tarafından defter ve kayıtların ibraz edilmesine rağmen davalının defterlerini ibrazdan kaçındığını, buna rağmen mahkemece müvekkili şirketin defterlerinin tek başına delil teşkil etmeyeceğini gerekçe göstererek davanın reddine karar verilmesini hatalı olduğunu, müvekkili tarafından düzenlenip de davalı tarafça itiraz edilmeyen faturaların muhteviyatının kesinleştiğini, dolayısıyla ibraz edilen faturaların delil niteliğinin bulunduğunu,davalının müvekkili ile olan ticari ilişkiyi inkar etmediğini belirterek kararın kaldırılmasına ,davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Davacı davalıdan olan açık hesap ilişkisinden kaynaklanan 18.100-TL alacağın tahsili için icra takibi başlatmış olup, davalı tarafından mal teslim olgusunun gerçekleşmediği, davacıya yapılan ödemelerle davacıdan alacaklı olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur. Kural olarak; fatura konusu mal veya hizmetin teslimini ispat külfeti davacı satıcıya ait olup, yasal delillerle desteklenmediği sürece fatura ve davacı defter kayıtları tek başına alacağın varlığını kanıtlamaz. Dolayısıyla davacı, fatura konusu mal veya hizmetin davalıya teslim edildiğini kanıtlamak zorundadır. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi ispat etmesi gerekir.Fatura sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Eldeki davada davalı sözleşmesel ilişkiyi, hizmetin verildiğini ve borcu inkâr etmektedir. Bu durumda sözleşmesel ilişkiyi; faturalarda yazılı hizmetin davalıya verildiğini ve faturanın da bu akdi ilişki nedeni ile düzenlendiğini ispat yükü davacıya aittir. Mahkemece tarafların ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş olup, davacının ticari defterlerine göre davacı davalıdan 85.801,02-TL alacaklı görünmektedir. Davalı tarafça ticari defterler ibraz edilmemiş olup davalının defterlerinde davacının alacağı teyit edilmemiştir. Buna karşılık dosyaya celbedilen davalıya ait 2015 yılı BA formlarında davacıya ait 19/08/2015 tarihli 7.918,74-TL bedelli, 20/08/2015 tarihli 275,62-TL bedelli, 31/08/2015 tarihli 2.300,70-TL bedelli, 10/09/2015 tarihli 5.799,56-TL bedelli olmak üzere toplam 16.293,18-TL bedelli 4 adet faturanın davalı tarafından gelir idaresi başkanlığına bildirildiği ve bu faturaların davalının kabulünde olduğu, akdi ilişki ve mal teslim olgusunun gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Diğer taraftan davacı tarafça alacağa dayanak olan 17/12/2014 tarihli 26.091,78-TL bedelli fatura ibraz edilmiştir. Her ne kadar bahse konu faturanın süresinden sonra ibraz edildiği ileri sürülmüş ise de, davacının tarafların ticari defter ve kayıtları delil olarak gösterdiği, bahse konu faturanın ait olduğu yılı da kapsar şekilde muavin kaydı ibraz ettiği, mahkemece ticari defterlerin incelemesinde dair ara kararında incelenmesine karar verilen defterlerin hangi yıla ait olduğunu açıklamadığı, davacının tarafların ticari kayıtlarına delil olarak dayanılmasına rağmen BA kayıtların tamamının getirtilmediği dikkate alındığında 17/12/2014 tarihli faturanın iddianın genişletilmesi mahiyetinde olmadığının kabulü gerekmektedir. 17/12/2014 tarihli 26.091,78-TL bedelli faturaya ilişkin irsaliyenin incelenmesinde fatura konusu malın teslimi … isimli kişinin imzasına yapılmıştır. Davalı tarafından BA bildirimine konu edilen ve bu nedenle davalının kabulünde olan faturalardan 19/08/2015 tarihli faturaya ilişkin irsaliyede de mal tesliminin aynı kişiye yapıldığının anlaşılmasına göre davalının BA bildirimine konu ettiği toplam 16.293,18-TL bedelli 4 adet faturanın yanında 17/12/2014 tarihli 26.091,78-TL bedelli fatura yönünden de akdi ilişkiyi ve mal teslim olgusunu ispat etmiştir. Buna karşılık davalı tarafça ilki 06/02/2015, sonuncusu ise 07/10/2014 tarihli olan toplam 26 adet 500-TL bedelli ödeme makbuzu ibraz etmiş olup davacı tarafından bu ödeme makbuzlarına itiraz ileri sürülmemiştir. Bu durumda davacı tarafından ispat edilen toplam fatura bedellerinden 13.000-TL ödemenin düşülmesi ile davacının davalıdan takiple talep edilen miktar kadar alacaklı olduğunu ispat ettiği halde mahkemece davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu itibarla davacı vekilinin istinaf başvurusu haklı olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün kaldırılmasına, yapılan hata/eksiklik nedeniyle yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden,kararın kaldırılarak yeniden hüküm verilmesine davanın kabulüne, davalının itirazının asıl alacak yönünden iptaline, davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/06/2019 Tarih 2017/165 Esas 2019/494 Karar sayılı kararının HMK.’nın 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davalının İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasındaki itirazının asıl alacak yönünden iptaline, asıl alacak 18.100-TL’ye takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, %20 oranında hesaplanan 3.620-TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,” İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 1.236,41-TL karar harcından, peşin yatırılan 309,11-TL harcın mahsubu ile bakiye 917,30-TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yatırılan 313,71-TL peşin harçların davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından yapılan 750-TL bilirkişi ücreti, 136,65-TL posta ücreti olmak üzere toplam 886,65-TL yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı vekili için takdir olunan 5.100-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” Davacı tarafından yatırılan 44,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davacı tarafından yapılan 47-TL posta masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 25/01/2022