Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/1790 E. 2022/689 K. 12.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1790
KARAR NO : 2022/689
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/04/2019
NUMARASI: 2013/13 Esas 2019/274 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/05/2022
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin davalı bankada mevduat hesapları bulunduğunu, 1995 yılında Rahmanlar Şubesi çalışanı olan …’in müvekkilinin hesaplarını takip etmeye başladığını, 1999 yılından 2003 yılı ortalarına kadar müvekkilinin ve aile fertlerinin paralarını davalı bankaya aktarmaya başladığını, yaklaşık 750.000-USD parası olduğunu, Rahmanlar Şubesinden Gebze Şubesine tayin olan …’in hesaplarını Gebze Şubesine aktarmasını istemesi nedeniyle müvekkilinin döviz hesaplarının Gebze Şubesine aktarılması talimatını verdiğini, banka çalışanı tarafından düzenli olarak vadeli döviz hesapları ile Bahreyn hesaplarına yatırım yapıldığı bilgisinin verildiğini, müvekkilinin bu verileri esas alarak sonraki talimatlarını verdiğini,banka tarafından müvekkilinin talimatlarının işleme alınmadığını,üzerinin çizilerek eklemeler yapıldığını ve bütün bunların müvekkilinden saklandığını, müvekkilinin 2003 yılına kadar hesaplarına para yatırarak USD ve vadeli hesapta tutmaya devam ettiğini, müvekkilinin 23.01.2003 tarihinde Gebze Şubesine gittiğini ve şubeden hesap dökümü istediğini, çalışan …’ın paranın … vadeli hesapta olduğunu söylediğini ve vade başı 17.01.2003, vade sonu 17.02.2003 olan 28 gün vadeli 550.371-USD tutarlı 23.01.2003 çıktı tarihli “Vadeli Ana Hesap Durumu” belgesini yazıcıdan yazdırarak müvekkiline verdiğini,belgenin, vekil edeninin davalı bankadaki parasının varlığını çok net olarak gösterdiğini, yine şube tarafından 17.01.2003 tarihinde müvekkili adına … nolu hesabına ait 550.371-USD tutarlı dekontta müvekkilinin parasının varlığını açık olarak ispat ettiğini, hesabı açan ve onaylayan görevlinin imzasının dekontta görüldüğünü, davalı bankanın, bu hesabı yanlışlıkla açıldığından dolayı aynı gün 555 sayılı dekont ile kapanışın yapıldığını iddia etse de kabulünün mümkün olmadığını, para olmadan hesap açılamayacağını, yine müvekkilinin onayı olmadan hesabın kapatılamayacağını, müvekkilinin, hesabını tekrar Rahmanlar Şubesine taşımaya karar verdiğini, 17.03.2003 tarihinde … nolu 185.384 USD + faiz hesabının hemen … nolu 551.763 + faiz hesabının ertesi sabah Rahmanlar şubesine virman yapılması ve hesabının kapatılması için talimat faksladığını, Gebze şubesinin aynı gün 185.384-USD tutarı virman yaptığını, ertesi gün 551.763-USD tutarın virman edilememsi üzerine vekil edenin şubeyi arayıp paranın neden virman yapılmadığını sorunca hiç para olmadığının söylendiğini, davalı banka elemanının 17.03.2003 tarihli talimatı açıkça tahrif ettiğini, sonradan edinilen bilgilere göre görevli … tarafından 17.03.2003 tarihli talimatın 551.763-USD olan kısmının gelişigüzel çizerek işleme almadığını, verilen talimatta tahrifat yapılması, bilgi verilmemesi suretiyle gerçeklerin gizlenmeye çalışıldığını, aynı olayla ilgili olarak … için hizmet nedeni ile emniyeti suistimal suçlaması ile iddianame düzenlendiğini, İstanbul 8. ACM’nin 2004/218 E. 2009/9 K. Sayılı dosyasında …’in zimmet suçundan beraatine kararı verildiğini, Yargıtay 7. Ceza Dairesi’nin 01.12.2010 tarihli kararı ile kamu davasının zamanaşımı nedeni ile ortadan kaldırılmasına karar verildiğini, davalı banka müfettişleri tarafından … sayılı idari soruşturma raporu ve 08.12.2003-12 inceleme raporu ile BDDK tarafından 29.01.2004 tarihli R-2,1,1, rapor düzenlendiğini, ceza yargılamasında bilirkişilerin bu raporları esas alarak rapor düzenlediklerini, birbirinin aynı olan bu raporların ciddiye alınmasının olanaksız olduğunu belirterek, 978.559-TL alacağın 17.01.2003 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek ticari faizi ile davalıdan tahsili ile davacı müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacı taleplerinin haksız fiil hükümleri uyarınca zamanaşımına uğradığını, davacının hiçbir zaman talep ettiği miktarda mevduatı bulunmadığını, sehven yapılan bir işlem dolayısıyla davacının kötü niyetinin aşikar olduğunu, hazırlanan raporlarda müvekkili banka çalışanı … ve diğer ilgili çalışanların beyanlarının alındığını, hesapların tümünün incelendiğini, davacının, hesaplarından aksini iddia etmekle birlikte pek çok kez nakit çekimi gerçekleştirdiğini, hiç para çekmediği kabul edilse dahi Bahreyn şubesi nezdinde hesap açılması amacı ile yatırılan tutarların toplamının 306.093-USD olabileceğini, 17.01.2003 tarihine kadar iddia edildiği gibi 550.371-USD tutarına ulaşmanın faiz oranları dikkate alındığında mümkün olmadığını, verilen 23.01.2003 tarihli sistem görüntüsünde hesabın kapalı olarak belirtildiğini, davacının bu durumun farkına varmayarak 2 ay sonra talepte bulunmasının şüphe uyandırdığını, sehven açılan hesap dökümünün, davalı banka çalışanı ile aralarında özel güven ilişkisi doğrultusunda elde eden davacının yalnızca bu belgeye dayanarak dolandırıldığı iddiasında bulunmasının gerçeği yansıtmadığını,davacının tek dayanağının, sehven açılıp 5 dakika sonra kapatılan bir hesaba ilişkin döküm üzerinden kurguladığı ve delil gösterdiği varsayımlardan ibaret olduğunu, sehven açılan hesabın kapalı olduğunu bildirir belgenin bankaya gelen davacının talebi üzerine verildiğini, dava dışı …’ın yakınlarının hesaplarının incelenmesinden müvekkili banka aleyhine bir sonuç doğması iddiasının aksine, … ile iş ilişkisinin ötesinde bir ilişki içinde bulunan, annesini doktora bizzat götürecek kadar …’ın çevresine yakın davacının, … ile birlikte müvekkili bankayı zarara uğratma kasıtlı kötü niyetli planlar kurguladığı izleniminin dahi doğabileceğini,hesabın açılmasından yalnızca 5 dakika sonra yapılan kapama işlemi ve dekont üzerine yazılan sehven şerhi işlemin niteliğini açıkça ortaya koyduğunu, işleme alınmayan ve … tarafından üzerinin çizildiği ileri sürülen talimatların hiç var olmayan bir meblağa ilişkin verildiğini, dava dışı …’ın bankacılık uygulamalarına uymayan ihmalkar davranışlarının ise soruşturma konusu olduğunu ve kendisine disiplin cezası verildiğini, olayda hesabın sehven açılmasının olanaklı olduğunu,gerek dekont asıllarının bulunmaması, gerekse izah edilemeyen hesap hareketleri gibi tespitlerin davacı ve dava dışı …’ın aralarındaki ilişki nedeniyle müvekkili banka yönetiminin ve denetim mekanizmalarının adeta kasıtlı olarak işlevsiz bırakılmasının bir sonucu olduğunu, davacı ve … arasındaki ilişkinin şüphe uyandıran yönlerine işaret eden hususlar olarak kaldığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacı tarafın, davalı bankanın Rahmanlar şubesiyle çalıştığı, şubede parasının olduğu, bilahare Gebze şubesinde hesap açtığı ve Rahmanlar şubesindeki hesaplarındaki parayı Gebze şubesindeki hesaplarına havale ettiği, davacı tarafın havalesini talep ettiği 551.763-USD’nin davalı bankanın Rahmanlar şubesinde mevcut olduğunu kanıtlayamadığı gibi bu paranın Rahmanlar şubesinden Gebze şubesine havale edildiğini veya Gebze şubesine bu miktarda parayı nakit olarak yatırdığını da kanıtlayamadığı, mübrez raporlarda Bahreyn hesap dökümlerinin incelenmesinde; vadeli hesapların temditler sonucunda kalan mevduat tutarının davacının Gebze Şubesine aktarıldığı ve bunun neticesinde de davacı talimatı ile Rahmanlar Şubesindeki hesabına 17.03.2003 tarihinde 187.727,02-USD virman yapıldığının belirlendiği, dolayısıyla davacının dayandığı dekonttaki 550.371-USD’nin kaynağını ve paranın fiilen bankaya girdiğini kanıtlayamadığı, işlemin hataya dayalı kaydi nitelikte olduğu, salt dekontun davacının alacaklı olduğunu ortaya koyamayacağı, ayrıca davacının yüksek bir meblağ paranın hesabına yatırılıp yatılmadığını teyit etmemesinin, iddia edilen paranın vade sonunun iddia edildiği şekilde 17.02.2003 tarihi olmasına rağmen 17.03.2003 talimat tarihine kadar sessiz kalmasının, hesaplarını kontrol etmemesinin, bu dönem içinde hesabında başka hareketin olmamasının ve yatırdığını iddia ettiği bu derece yüksek bir miktarın hesabında olmadığını fark etmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; Müvekkilinin,hesabın Gebze Şubesine naklinden sonra da müvekkilinin hesabına para yatırmaya devam ettiğini, mahkemece davalı bankanın ve çalışanının hukuka aykırı işlemlerinin dikkate alınmadığını, davalı banka çalışanı tarafından vadeli döviz hesapları ile Bahreyn hesaplarına yatırım yapıldığı bilgisi verilmesi nedeniyle müvekkilinin bu veri dikkate alarak sonraki talimatlarını verdiğini, davalı banka ve çalışanı tarafından talimatların düzeltilmesine ilişkin hiç bir bilgi verilmediğini, aksine talimatların yerine getirildiğini bildirdiğini, ayrıca bazı talimatların işleme alınmadığını, üzerinin çizildiğini, eklemeler yapıldığını ve bunların müvekkilinden gizlendiğini, mahkemece davalı bankanın savunmalarındaki ikrarın ve çelişkilerin görmezden gelindiğini, davalı bankanın ilk savunmalarında çalışanı …’ı banka sistemini alt üst etmekle suçladığını, mahkemenin ise kararın gerekçesini davalı çalışanının usulsüzlükleri üzerine oturttuğunu, itirazlara rağmen davalı banka tarafından Gebze Şubesi kayıtlarını inceletmediğini,davalı bankanın talep edilen bilgileri vermediğini, ceza mahkemesinde hatalı olarak beraat kararı verilmesine neden olan raporların mahkemece bilirkişi incelemesinde kullanılmasının ve kararda dikkate alınmasının hukuka aykırı olduğunu, banka ve BDDK müfettişleri tarafından düzenlenen raporların birbirinin aynı olduğunu, Yargıtay tebliğnamesinde beraat kararının kaldırılmasının talep edildiğini, tebliğnamede müvekkilinden elden alınan paraların bankaya yatırılmamasının ve müvekkilinin kaybolan paraları ile aynı tarihlerde ve büyük miktarlarda paraların banka çalışanı …’ın akrabalarının hesabında çıkmasının ve akrabalarının bu paralardan haberdar olmamasının gösterildiğini, bu tespitlerin bilirkişiler tarafından da yapılmasına rağmen mahkemece bu hususların dikkate alınmadığını, mahkemece bilirkişi incelemesinin davalı bankanın bilişim sistemi üzerinden yaptırıldığını, verilerin doğruluğunun 14/04/2014 tarihli dilekçeleri doğrultusunda yapılacak inceleme ile ortaya çıkabileceğini,7/01/2003 tarihinde 550.371-USD tutarında hesabın açıldığı ve aynı gün hesabın kapandığı, hesap açma ve kapama işlemlerinin bankanın yetkili çalışanları tarafından yapıldığını, ayrıca müvekkiline 23/01/2003 tarihinde 550.371-USD ile ilgili hesap durum raporu verildiğini, bu hususun davalı banka ve çalışanının da kabulünde olduğunu, 26/02/2019 tarihli ek raporda da bu bedelin TL karşılığının avans faizi ile birlikte ödenmesi gerektiği yönünde görüş bildirildiğini, buna rağmen mahkemece davalı tarafın usulsüz işlemleri dikkate alınarak karar verildiğini belirterek kararın kaldırılmasını davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Davacı vekili; müvekkilinin davalı bankada 1999 yılından 2003 yılı ortalarına kadar hesabının bulunduğunu, 2002 yılında davalı banka çalışanı …’ün Rahmanlar Şubesinden Gebze Şubesine tayini çıkması ile birlikte müvekkilinin hesaplarını Gebze Şubesine aktardığını, bu süreç içerisinde de döviz birikimlerini davalı bankadaki hesaplarına aktarmaya devam ettiğini, ancak davalı banka tarafından talimatlara aykırı işlem yapıldığı gibi bir kısım talimatların değiştirildiği, usulsüz para çekimleri ve işlemler nedeniyle bankada bulunan 550.371-USD’nin kendisine ödenmediğini belirterek bu miktarın Türk Lirası karşılığının tahsilini talep etmekte olup, iddiasına dayanak olarak ise 550.371-USD bedelli vadeli döviz hesabını, bu hesabın açılmasına ve kapanmasına dair dekontlarla 23/01/2003 tarihli hesap durum raporunu göstermektedir. Davalı banka ise dava konusu edilen paranın gerçekte bankaya yatırılmadığını, hesabın hatalı olarak açıldığını, fark edilir edilmez hemen kapatıldığını belirterek davanın reddini savunmaktadır. Davacının, davalı bankanın Rahmanlar Şubesinde bulunan hesaplarına ait işlemlerini yapan banka çalışanı …’in Gebze Şubesine atanmasının ardından, davacının Rahmanlar Şubesi nezdindeki hesaplarının Gebze Şubesine devredildiği anlaşılmaktadır. Davacının 550.371-USD bedelli hesabı 17/01/2003 tarihinde açtırdığına, bahse konu hesap açılma işleminin davacının 550.371-USD yatırılması akabinde gerçekleştiğine dair bir iddia bulunmadığı gibi bu yönde bir delil de bulunmaktadır. Aksine davacı, bahse konu bedelin zaman içerisinde bankaya yatırılan mevduattan oluştuğunu iddia etmektedir. Bu nedenle davalı banka çalışanı tarafından böyle bir hesap açılmış olması ve kapanışına ilişkin davacının imzasının bulunmaması, davacının davalı bankaya 550.371-USD yatırdığına karine teşkil etmemektedir. Ayrıca 23/01/2003 tarihli hesap durum raporunun sistemden banka çalışanı tarafından alınarak davacıya verildiği anlaşılmakta ise de bahse konu raporda hesabın kapalı olduğu yazılıdır. Davalı banka çalışanı … hakkında İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2004/218 Esas 2009/9 Karar sayılı dosyasında isnat edilen güveni kötüye kullanma suçu nedeniyle yapılan yargılamada davacı tarafından bahse konu meblağın yatırıldığının veya davalı banka çalışanına teslim edildiğinin sabit olmaması nedeniyle beraatine karar verildiği, kararın temyizi üzerinde ise zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle Yargıtay tarafından bozulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Yine davacının, banka işlemlerini yapması nedeniyle davalı banka çalışanı … ile aralarında oluşan güven duygusu nedeniyle elden para verdiğini ileri sürmüş; ceza dava dosyasında dinlenen tanık … da davalı banka çalışanının davacının iş yerine sıklıkla geldiği, mesai saatleri dışında da birlikte görüştükleri yönünde beyanda bulunmuştur. Dosyadaki beyanlara göre davacı ile davalı banka çalışanı arasındaki yakınlığın, banka – müşteri ilişkisinden ziyade kişisel güvene dayandığı anlaşılmaktadır. Somut olayda bankaların müşterileri ile arasında bulunması gereken güven ilişkisinden ziyade davacı tarafından davalı banka çalışanına duyulan kişisel güvene aykırılık söz konusudur. Banka çalışanının kendisine duyulan kişisel güvene aykırı hareket etmesi halinde banka çalışanının eylemi ile banka arasındaki illiyet sona ereceğinden davalı bankanın, çalışanının eyleminden meydana gelecek zarardan sorumlu tutulması mümkün değildir. Diğer taraftan, dosyada davacı tarafından davalı banka çalışanına elden ödeme yapıldığını gösteren herhangi bir yazılı veya yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir delil bulunmamaktadır. Davacı tarafça 550.371-USD fiilen bankaya girdiği kanıtlanamamıştır. Kaldı ki banka çalışanı ile davacı ile çalışan ve yakınlarının müşteri ilişkisi dışında da görüşmeler bulunduğu anlaşılmakla ceza dosyasında tesbit edilen olgular karşısında dayanak belgelerin bankayı bağlayıcı nitelikte bulunmadığı sonucuna varılmakla mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle,istinaf nedenleri yerinde olmayan davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine,HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 12/05/2022