Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/1780 E. 2022/101 K. 25.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1780
KARAR NO: 2022/101
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/05/2019
NUMARASI: 2015/1145 Esas – 2019/418 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satıma Konu Malın İadesi)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/01/2022
Davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın davacı ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; taraflar arasında, akaryakıt istasyonunun işletilmesine ilişkin olarak son olarak 01.09.2014 tarihli bayilik sözleşmesi, 20.09.2011 tarihli ariyet sözleşmesi ve 15.03.2013 tarihli protokol imzalandığını, ariyet sözleşmesi gereğince bir kısım malların davalıya müvekkili tarafından ariyet olarak verildiğini, sözleşmeye konu malların davalıya sağlam ve çalışır vaziyette teslim edildiğini, davalı tarafça bayilik sözleşmesinin 20.07.2015 tarihli ihtarnameyle tek taraflı olarak süresinden önce feshedildiğini, bunun üzerine müvekkili tarafından düzenlenen 29.07.2015 tarihli ihtarname ile ariyet malzemelerinin hasarsız olarak iadesinin talep edildiğini, ancak davalı tarafından malların iade edilmediğini, ariyet sözleşmesinin 3 ve 5. maddeleri ile protokolün 5. maddesi gereğince ariyet malların iadesi ile cezai şart talep haklarının bulunduğunu belirterek, ariyet malların aynen iadesine, bunun mümkün olmaması halinde rayiç bedeli olan 149.808,77-TL’nin fesih tarihi olan 22.07.2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, 50.000-USD cezai şart alacağının ödeme tarihindeki TL karşılığının fesih tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili;müvekkilinin akaryakıt talebinin davacı tarafından yerine getirilmemesi nedeniyle sözleşmenin müvekkili tarafından 20.07.2015 tarihli ihtarname ile haklı olarak feshedildiğini,ariyetlerin aynen teslimi için davacı ile görüşülmesine rağmen sonuç alınamadığını, ariyet sözleşmesinin 4. maddesinin genel işlem koşulu niteliğinde olduğunu ve bu tip sözleşmelerin taraflar arasında ekonomik açıdan güçlü olan tarafça hazırlandığını ve diğer tarafı güç duruma soktuğunu, bu nedenle sözleşme hükmünün geçersiz olduğunu, diğer yandan cezai şart hükmünün müvekkilinin ekonomik özgürlüğünü sınırlandıracak derecede ağır olduğundan ahlaka aykırı olduğunu, ayrıca cezai şart yüksek olduğundan müvekkilinin mahvına sebep olabileceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; taraflar arasında imzalanan bayilik sözleşmesi gereğince 20/09/2011 tarihli ariyet sözleşmesinin imzalandığı, sözleşme ekinde yer alan ariyetlerin davalıya teslim edildiği, sözleşmenin davalı tarafından 20/07/2015 tarihli ihtarname ile akaryakıt talebinin karşılanmadığı gerekçesi ile feshedildiği, davalı tarafından Üsküdar … Noterliğinin 29/07/2015 tarihli ihtarnamesi ile teslim edilen ariyetlerin normal kullanımdan kaynaklanan yıpranmalar hariç olmak üzere hasarsız ve kullanılabilir halde iadesinin talep edildiği, sözleşmenin feshi sonucu davalının ariyet olarak kendisine teslim edilen malzemeleri de iade yükümlülüğü altına girdiği, ariyet sözleşmesinin 3. maddesi gereğince davalı, malzemelerin şirket tarafından yazılı olarak istenilmesi halinde, söküm ve nakliye masrafları ariyet alana ait olmak üzere 15 gün içinde teslim etmeyi, aksi halde sözleşmenin 4. maddesi gereğince geçen her gün için 2.000-usd veya ödeme tarihindeki kur üzerinden TL karşılığını ödemeyi kabul ettiği, ariyetlerin aynen iadesinin mümkün olmaması halinde ise sözleşmenin yapıldığı ve ariyetlerin kullanılma süresi, yıpranma durumu dikkate alındığında, davacının talep ettiği gibi fatura bedelleri üzerinden bedel iadesinin hakkaniyete aykırı olacağı belirlenen rayiç değerlerinin tahsiline karar verilmesi gerektiği, davacı ayrıca teslim edilmeyen ariyetler yönünden ariyet sözleşmesinin 4. maddesinde belirtildiği şekilde cezai şart talep etmiş olup, davalının dosya kapsamında yer alan bilançoları da incelendiğinde talep edilen cezai şart miktarının davalının mahvına sebep olacak düzeyde olmadığı, teslim edilmeyen gün sayısı itibariyle de talep edilen cezai şartın yerinde olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:1-Davacı vekili; mahkemece talimat yoluyla söz konusu istasyonda keşif yapılarak alınan bilirkişi raporunda ariyetlerin maliyet bedellerinin toplam 174.243,29-TL olduğunun belirlendiğini, devamında ariyetlerden mevcut olan ve olmayanların tespit edilerek dava tarihi itibariyle rayiç bedellerinin tespit edilmesi için alınan ek raporda ise ariyetlerin bedelinin 27.800-TL olarak belirlendiğini, ek raporda tespit edilen bedellerin, gerçek değerlerinin oldukça altında olduğunu,rayiç bedel hesaplamasının hangi veriye istinaden yapıldığının anlaşılmadığını, bu nedenle ek rapora itibar edilerek ve raporlar arasında çelişki giderilmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, ariyetlerin fatura bedellerinden, amortisman tutarları mahsup edilerek hesaplama yapılması gerektiğini, ayrıca ariyet bedellerine dair ödeme yükümlülüğünün taraflar arasındaki sözleşmenin feshi anında doğduğunu, bu nedenle söz konusu bedellere 22.07.2015 tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm verilmesinin kabulünün mümkün olmadığını belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 2-Davalı vekili; müvekkili şirketin akaryakıt talebi karşılanmadığından sözleşmenin müvekkilince haklı olarak feshedildiğini, ihtarnamede “ariyet malzemelerine ilişkin olarak tarafınıza bildirilecek tarihte normal kullanımından kaynaklanan yıpranmalar hariç olmak üzere hasarsız ve kullanılabilir halde şirketimize iade etmenizi” diye belirtilmesine rağmen, bugüne kadar malzemelerin nereye teslim edileceğine dair açık ve kesin bir talepte bulunulmadığından, müvekkilinin ihtarname ile temerrüde düşmediğini, sözleşmeyi haklı olarak fesheden müvekkiline, ariyet konusu malların nereye ve hangi tarihe kadar teslim edileceğinin açık ve net bir şekilde belirtilmesinin gerektiğini,tespit edilen ariyet bedelinin çok fahiş olduğunu, ariyet konusu malların kullanılmakla eskiyecek ve ileride bazıları tükenebilecek nitelikte olduğunu, ayrıca belirlenen miktara 02.08.2015 tarihinden itibaren faiz işletilmesinin sözleşmeye aykırı olduğunu, hükmedilen cezai şartın müvekkili şirketin ekonomik özgürlüğünü sınırlandırıp ekonomik varlığının büyük bir tehlike altına sokulmasına neden olacağını, bu nedenle ahlaka aykırı olduğunu, ayrıca hükmedilen cezai şart müvekkilinin ticari olarak mahvına neden olacak miktarda olduğundan indirim yapılmamasının hatalı olduğunu, ayrıca ariyetlerin değerine göre de hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava; taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesinin sona ermesi nedeniyle, davalı bayiye ariyet olarak verilen malların iadesi ile cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir. Somut olayda; taraflar arasında son olarak 01.09.2014 tarihli bayilik sözleşmesi, 20.09.2011 tarihli ariyet sözleşmesi ve 15.03.2013 tarihli protokol imzalandığı, ariyet sözleşmesi gereğince, sözleşme ekinde belirtilen bir kısım malların davacı tarafından davalıya ariyet olarak verildiği, davalı bayi tarafından bayilik sözleşmesinin 20.07.2015 tarihli ihtarnameyle, akaryakıt talebinin karşılanmadığı gerekçesiyle sözleşmenin bitim tarihinden önce feshedildiği, sonrasında davacı tarafından düzenlenen 29.07.2015 tarihli cevabi ihtarname ile bir kısım alacaklarla birlikte dava konusu ariyet malzemelerinin “tarafınıza bildirilecek tarihte” denilerek hasarsız ve kullanılabilir şekilde iadesinin talep edildiği, ancak ihtarnamede “tarafınıza bildirilecek tarihte” denilerek sonradan iade tarihi bildirileceği belirtilmesine rağmen davalıya ariyetleri hangi tarihte veya hangi tarihe kadar iade etmesi gerektiği hususunda başkaca bir bildirim yapılmadığı, davacı tarafından keşide edilen bu ihtarnamenin davalıya 03.08.2015 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Taraflarca imzalanan 20.09.2011 tarihli ariyet sözleşmesinin 3. maddesinde, malzemelerin şirket tarafından yazılı olarak istenilmesi halinde, söküm ve nakliye masrafları ariyet alana ait olmak üzere 15 gün içinde teslim etmeyi ariyet alanın kabul ettiği; 4. maddesinde, malzemelerin taahhüt edilen zamanda şirkete iade edilmediği takdirde, geçen her gün için 2.000-USD veya fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden TL karşılığını ödeneceğinin, kısmen veya tamamen teslim edilmemesi halinde ise benzeri teçhizatın piyasa değerinin 5 katının tazminat olarak şirkete ödeneceğinin kabul ve taahhüt edildiği hususları düzenlenmiştir. Davalı vekili, ariyet sözleşmesinin TBK’nın 20 ve devamı maddeleri gereği genel işlem koşulları kapsamında denetlenmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Dayanak ariyet sözleşmesi ise 6098 sayılı TBK’nın yürürlük tarihinden önce imzalanmıştır. Bu nedenle söz konusu sözleşmenin, 818 sayılı BK’da bulunmayan ve sonradan yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’da düzenlenen genel işlem koşulları denetimine tabi tutulması mümkün değildir. Bu nedenle davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde değildir. Ariyet sözleşmesi ekindeki ariyet malların davalıya teslim edildiği sabittir. Sözleşmenin davalı bayi tarafından süresinden evvel feshi sonucunda sözleşme sona ermiş olmakla, davalı bayi, kendisine teslim edilmiş olan ariyetleri iade yükümlülüğü altındadır. İlk derece mahkemesince talimat yoluyla alınan kök bilirkişi raporunda, ariyet konusu malların defter değeri üzerinden hesaplama yapılmış, ek raporda ise dava tarihi itibariyle rayiç değerleri dikkate alınarak hesaplama yapılmış olmakla, bilirkişi raporları arasında çelişki bulunduğundan söz edilmesi mümkün değildir. İadesi gereken ariyet bedelinin tespitinde, defter değerleri de gözetilerek dava tarihi itibariyle dava tarihindeki rayiç değeri dikkate alınmalıdır. Bu kapsamda somut olayda hükme esas alınan ek bilirkişi raporunda bu husus açıkça belirtilmese de dava tarihi itibariyle rayiç değer hesaplaması yapılmış olmakla, rapor hüküm kurmaya elverişli bulunduğundan, taraf vekillerinin ariyet malların değerine ilişkin istinaf gerekçeleri yerinde görülmemiştir. Kaldı ki ,ariyetlerin iadesi talebine ilişkin ihtarda ,”normal kullanımdan kaynaklanan yıpranmalar hariç olmak üzere hasarsız ve kullanılabilir halde” iadesi talep edilmiş olmakla fatura bedellerinden hesaplama yapılmasına ilişkin istek yerinde görülmemiştir. Sözleşmenin 3.maddesinde ,ariyetlerin yazılı olarak iade isteminin bildirildiği tarihden itibaren 15 gün içinde iade edileceği kararlaştırılmıştır. Ariyetlerin iadesi isteminin davalıya iletildiği ve verilen süre sonu itibaren faize hükmedilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacının cezai şart talebi ise, ariyet sözleşmesinin 4. maddesine dayanmaktadır. Söz konusu sözleşmenin 3. maddesinde, malzemelerin şirket tarafından yazılı olarak istenilmesi halinde bayi tarafından 15 gün içinde teslim edileceği, 4. maddesinde ise malzemelerin taahhüt edilen zamanda şirkete iade edilmediği takdirde geçen her gün için 2.000-USD cezai şart ödeneceği hüküm altına alınmıştır. Ancak davacı tarafından davalıya keşide edilen 29.07.2015 tarihli cevabi ihtarnamede ariyet malzemelerinin “tarafınıza bildirilecek tarihte” denilerek iadesinin talep edildiği, dolayısıyla ariyetlerin iade tarihinin sonradan bildirileceğinin açıkça belirtildiği, sonraki dönemde ise davalıya ariyetleri hangi tarihte veya hangi tarihe kadar iade etmesi gerektiği hususunda başkaca bir bildirim yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda ise davalının ariyetleri iade yükümlülüğü doğmuş olsa da, cezai şart hükmüne dayanak geç teslim olgusundan söz edilmesi mümkün olmadığından, mahkemece cezai şart talebinin kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine; davacının cezai şart isteminin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru değil ise de, yapılan hata/eksiklik yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılarak, “davanın kısmen kabulüne, ariyet bedeli yönünden ilk derece mahkemesi kararının aynen tekrarı ariyet bedelinin davalıdan tahsiline , davacının cezai şart talebinin reddine” karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle:Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine; davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1145 Esas-2019/418 Karar sayılı 07/05/2019 tarihli kararının, HMK.’nun 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA;”Davanın KISMEN KABULÜ ile; taraflar arasında 20/09/2011 tarihinde imzalanan ariyet sözleşmesi ekinde liste halinde yer alan; 3 adet (… seri nolu) pompa, 1 adet otomasyon bilgisayarı, 1 adet market tefrişatı, 1 adet dev totem (high rise 4500×6000 h:12 mt), 1 adet full market tabelası (led aydınlatmalı pano), 1 adet ışıklı ağaç, 1 adet kurumsal kimlik reklam işlerinden ibaret ve davalı tarafından teslim alınan ariyetlerin, davacıya aynen iadesine, ariyetlerin aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde 3 adet (…-…-… seri nolu) pompa değeri 18.000-TL, 1 adet otomasyon bilgisayarı değeri 2.000-TL, 1 adet market tefrişatı değeri 1.100-TL, 1 adet dev totem değeri 5.000-TL, 1 adet full market tabelası (led aydınlatmalı pano) değeri 500-TL, 1 adet ışıklı ağaç değeri 600-TL, 1 adet kurumsal reklam işleri değeri 600-TL olmak üzere toplam 27.800-TL’nin 02/08/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, ariyet bedeli yönünden fazlaya ilişkin istemin reddine, Davacının cezai şart isteminin REDDİNE,” İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak;”Alınması gereken 1.899,01-TL nispi karar ve ilam harcından mahkeme veznesine yatırılan 5.015,37-TL peşin harcın mahsubu ile fazla yatan 3.116,36-TL harcın talep halinde karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE, Davacı tarafından yatırılan 1.903,11-TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Davacı tarafından yapılan 1.300-TL bilirkişi ücreti ve 293-TL posta masrafı olmak üzere toplam 1.593-TL yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 151-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Davacı lehine taktir olunan 5.100-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davanın reddolunan kısmı üzerinden davalı lehine taktir olunan 27.061,79-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Davacıdan alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 44,40-TLnin mahsubu ile bakiye 36,30-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, Davalı tarafından yatırılan 5.741,28-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Hükümden sonra davacı gider avansından karşılanan 22,50-TL posta masrafının davanın kabulü oranında hesaplanan 3–TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Hükümden sonra davalı yan gider avansından karşılanan 35-TL posta masrafının davanın reddi oranında hesaplanan 32-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 25/01/2022