Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/1771 E. 2022/243 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1771
KARAR NO: 2022/243
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/02/2019
NUMARASI: 2016/306 Esas 2019/141 Karar
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/02/2022
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili;taraflar arasında 30/12/2005 tarihinden başlayarak davalı tarafından feshedildiği 30/12/2015 tarihine kadar süren tek satıcılık ilişkisi bulunduğunu, taraflar arasında 30/12/2005, 01/01/2011 ve 01/01/2012 tarihli 3 ayrı Distribütörlük sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmenin 13. maddesinde iki ay olarak belirtilen ihbar süresine göre bildirimde bulunmak sureti ile feshedilmiş ise de yapılan fesih işleminin TTK nın 121/4 maddesinde belirtilen asgari üç aylık süre içinde yapılmadığından sözleşmenin usulsüz feshedildiğini, 1 yıl süre ile uzadığını, davalı şirketin 2015 yılının haziran ayında 900.000-TL tutarında teminat mektubu talep ettiğini ve müvekkili şirketin 30/07/2015 tarihli teminat mektubunu davalıya verdiğini,bu davranışıyla sözleşmenin 2016 yılında da devam edeceği yönünde haklı bir güven oluşturan davalınınn kısa süre sonra fesih bildiri yapmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu,son 5 yıllık dönemde sadece davalı ürünlerinin satışından el de ettiği karın ortalaması 1.154.195-TL denkleştirme tazminatı ve sözleşmenin haksız feshi nedeniyle ayrıca fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak şimdilik 10.000-TL kazanç kaybı, 10.000-TL banka kredilerinden dolayı masraf ve komisyonlardan doğan maddi zarar ve 10.000-TL iş sözleşmeleri feshedilen işçilere ödediği tazminat nedeniyle uğradığı maddi zarar olmak üzere şimdilik 30.000-TL maddi tazminat olmak üzere toplam 1.184.195-TL tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı şirketten tahsilini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili;taraflar arasındaki sözleşmenin 3. maddesinde yer alan; “Müvekkil şirket distribütörün faaliyet bölgesinde bulunan zincir marketler, Hotel, Restoran ve Kafeterya’ gibi distribütöre nazaran farklı düzeyde şirket ürünlerine odaklanmış nihai satış noktaları da dahil olmak üzere doğrudan dağıtım ve satış yapılabilir ve/veya yaptırabilir.” ibaresiyle, davacıya … hakkı vermediğini,zaten tanınmaya ihtiyacı olmayan ürünler için yapılan Distribütörlük anlaşmalarının, tek satıcılık sözleşmesinin bütün şartlarını taşımadığı, sözleşmenin 13. maddesinde yer alan fesih bildiriminin en az 60 gün kala yapılması kuralına uyarak, fesih bildirimini 19.10.2015 tarihinde,Noter kanalıyla gerçekleştirdiğini,71 gün kala fesih bildirimi yapıldığını,TTK 122/5. maddesinde, tek satıcılık sözleşmesini ayrıca kaleme alarak,farklı değerlendirdiğini ,haziran 2015 tarihinde davacıdan teminat istendiğini,teminat istenmesinin ticari faaliyetlerin gereği olduğunu, Haziran 2015 de istenen teminat mektubu ile sözleşmenin sona erdiği 31.12.2015 tarihleri arasında 6 aydan fazla bir süre bulunduğu ve bunun, ticaret hayatı için sözleşmenin uzayacağı güveni doğuramayacak kadar uzun bir süre olduğunu, oluşturduğu varsayılsa bile, Distribütörlük sözleşmesinin 13. Maddesinin, belirsiz süreliye dönen sözleşmenin 5 yıldan daha fazla uzayamayacağını açık bir şekilde ortaya koyduğunu, 01.01.2011 tarihinde 1 er yıl uzatılarak sürdürülen sözleşmenin 30.12.2015 tarihinde sona ereceğini, müvekkilinin üretim ve satış bandında yer alan ürünlerin gerek ülke gerekse dünya çapında tanınmış, Türkiye pazarında yıllarca … tarafından üretimi ve satışı yapılan ürünler olduğunu, İzmir ilinin Çiğli, Bayraklı, Bornova, Karşıyaka ilçelerinde tanıtılmasına gerek bulunmadığını, halk arasında “rakı” denildiğinde müvekkili şirketin tescilli markası olan “…” geldiğini, davacıya portföy tazminatı ödemenin hakkaniyete uygun olmadığını, denkleştirme tazminatının son 5 yıl verilerine göre fahiş olduğunu, davacının bu verileri tek başına elde etmeyip aynı Pazar alanında … içkiyle birlikte çalıştığını,sözleşmenin, satım ve malın sürümünün artımına yönelik olması nedeniyle, işçilerle ilgili herhangi bir konunun üreticiye yükletilemeyeceğini, davacının halen daha pazarlama sektöründe faaliyetlerine devam ettiğini, söz konusu işçilerin iş akitlerini sonlandırmak yerine çalıştırmaya devam edebileceğini, davacının, 2015 Aralık ayında gerekli dağıtımı yapmayarak üretici firmanın zararına hareket ettiğini, davacıdan mal alımı yapan pek çok firmanın, alkol tüketiminin üst düzeyde olduğu yılbaşı gecesi öncesinde mal alımı yapamadığı ve bu konuda müvekkili şirkete başvuruda bulunduğunu, tüketici dilekçelerinden de anlaşılacağı üzere, davacının müvekkili firma zararına hareket ederek, ürün talep eden noktalara ürün göndermeyerek, müvekkili şirketin sözleşmeyi feshetmesinin haklılığını ortaya koyduğu belirtilerek davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; taraflar arasındaki sözleşmenin 13. maddesi uyarınca feshin sözleşmeye uygun olduğu, somut olayda davacı ile davalı arasında TTK’da ifade bulduğu anlamda bir acentalık ilişkisi bulunmadığı, sözleşmenin 3.3 maddesi uyarınca davacıya satış hakkı tanınan 4 ilçede sözleşme süresince davalı üretici firma tarafından da satışlar yapıldığı, bu nedenle davacının tek satıcı olmadığı, taraflar arasındaki ilişkinin distribütörlük- bayilik ilişkisi olduğu, denkleştirme tazminatının bayilik sözleşmelerinde uygulanma imkanı bulunmadığı, davalı tarafça anılan sözleşmenin yenileneceği izlenimi uyandırıldığına ve buna güvenerek bir takım maddi yükümlülükler altına girdiğine dair davacı tarafından delil olarak gösterilen davalının teminat mektubu tlebi, olayların akışına göre ve somut olayın özelliklerine göre iddianın ispatı yönünde yeterli olmadığı gerekçesiyle subut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasındaki sözleşmenin tek satıcılık sözleşmesi olmadığı kabul edilmişse de; davalının sözleşme süresi boyunca müvekkiline ait … bölgelerinde sözleşmede istisna tutulan zincir marketler haricinde herhangi bir satışı olmadığını,sözleşmelerin tek satıcılık sözleşmesi niteliğinde olduğunu, Distribütörlük Sözleşmesinin 3.maddesindeki ibaresinin sadece belirli türden müşteriler için müvekkilinin tek satıcılık hakkına getirilmiş bir istisna hükmü niteliğinde olduğunu, 2015 haziran ve temmuz aylarında davacı müvekkili şirketten sözleşmenin ifasına yönelik olarak 900.000-TL tutarında teminat talep eden ve böylelikle müvekkil şirketin bu konuda önemli finansal riskler altına girmesine neden olarak sözleşmenin 2016 yılında devam edeceği yönünde haklı bir güven ve inanç yaratan davalının çok kısa bir zaman sonra sözleşmeyi feshettiğini bildirmesinin güven ilkesi ve onun alt ilkelerinden olan hukuki görünüşe güven ilkesine aykırı olduğunu, davalı sözleşmeyi 13.maddede 2 ay olarak belirtilen ihbar süresine göre bildirimde bulunmak suretiyle feshetmişse de, yapılan fesih işleminin 6102 sayılı TTK 121/4 hükmünde belirtilen asgari 3 aylık yasal ihbar süresi içinde yapılmış olmadığından, davalı tarafından sözleşmenin usulsüz olarak feshedildiğini ve dolayısıyla aynı sözleşme maddesine göre 31/12/2016 tarihine kadar uzamış sayıldığının kabulü gerektiğini, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava; distribütörlük sözleşmesinin haklı sebeb olmadan feshi sebebiyle portföy tazminatı,kazanç kaybı ,işçilere ödenen tazminat,sözleşmenin devam edeceğine verilen güven nedeniyle alınan banka kredileri nedeniyle ödenen faiz ve komisyon giderlerine ilişkindir.1.1.2011 ve 1.1.2012 tarihli sözleşmenin “Sona Ermesi” başlıklı 13. maddesinde “…İş bu sözleşme, 21/c. Maddesinde belirtilen şartın gerçekleştiği tarihten itibaren hüküm ifade eder ve 31/12/2011(31.12.2012 )tarihi gecesi saat 24:00’e kadar yürürlükte kalır. Kararlaştırılan bu sürenin sona ereceği tarihten 60 takvim günü evvel taraflardan herhangi biri karşı tarafa noter vasıtası ile yazılı olarak bildirimde bulunmak kaydı ile bu sözleşmeyi tek yanlı olarak fesih hakkına sahiptir. Taraflardan herhangi birisince bir bildirim yapılmadığı takdirde sözleşme aynı şartlar ile 1 yıllık süre için uzayacaktır. Ancak sözleşmenin bu şekilde uzaması yürürlüğe giriş tarihinden itibaren 5 yıldan fazla olamaz. Sözleşmenin bu şekilde sona ermesinde taraflardan herhangi bir cezai şart veya her ne adı altında olursa olsun tazminat veya kar kaybı talep ve ödeme yükümlülüğü yoktur…” şeklinde düzenlenmiştir. Eldeki davada, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 13. maddesi ile sözleşmenin kararlaştırılan süreden önce taraflardan herhangi biri tarafından sona erdirilmek istenildiği taktirde 60 takvim günü evvelinden noter vasıtası ile yazılı bildirimde bulunularak tek taraflı olarak feshedebileceği, aksi taktirde sözleşmenin aynı şartlarla bir yıl için uzayacağı, bu şekilde uzamanın en fazla 5 yıl kadar olabileceği kararlaştırılmıştır. Davalı tarafından Beşiktaş … Noterliği’nin 19.10.2015 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile bu madde hükmüne uygun olarak sözleşmenin 31.12.2015 tarihi gece yarısı itibarı ile sona ereceği davalı tarafından davacıya ihtar edilmiştir. Sözleşme bu şartlarla sona ermiştir.Sözleşmenin 31.12.2015 tarihinden sonra uzatılmayacağına dair bildirim ile sözleşme süre sonunda sona erdiğinden davacı vekilinin davalı tarafından fesih süresine uyulmadığı bu nedenle sözleşmenin süresinin 31.12.2016 tarihine kadar uzadığına dair istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. 1.1.2011 ve 1.1.2012 tarihli sözleşme metninde; bayiilik, acentelik vb. başka ibarelere yer verilmemiştir.Davacı şirket “Distribütör”, davalı şirket “şirket” olarak adlandırılmış, davalının davacıyı ürünlerinin satışını gerçekleştirmek üzere distribütörü olarak görevlendirdiği, hususi bir atama olmadığının belirtildiği, münhasır distribütörlüğe (tek satıcılığa) yönelik bir ifade kullanılmadığı belirlenmektedir.”Konu” başlıklı 4. maddede “Distribütör bu sözleşme yürürlükte kaldığı müddetçe kendine tahsis edilen faaliyet bölgesinde aktif satış ve dağıtım yapmak üzere, sözleşme konusu ürünlerin alkollü içecek satış belgesi olan şirketin göstereceği veya kendi bulduğu her yerde iş bu sözleşmede yer alan koşullar dahilinde satış ve dağıtımını yapma hak ve yükümlülüğüne sahiptir.” düzenlemesi mevcuttur. Çiğli, Bayraklı, Bornova, Karşıyaka ilçelerinde davacıya satış hakkı tanınmıştır. Sözleşmenin “Münhasırlık” başlıklı 3. maddesinin 3/3 maddesinde “Ayrıca şirket distribütörün faaliyet bölgesinde bulunan zincir marketler (…, …, … vb.) ve hotel, restaurant ve kafeterya gibi distribütöre nazaran farklı düzeyde şirket ürünlerine odaklanmış, nihai satış noktaları da dahil olmak üzere doğrudan dağıtım ve satış yapabilir ve/veya yaptırabilir. Şirketin bu tür uygulamaları sözleşmeye aykırılık olarak nitelendirilemez.” düzenlemesi yer almaktadır. Bu düzenleme ile davacıya tahsis edilen bölgede davalı şirketin de mal satımı yapabileceğinin açıkça belirtildiği ve fiilen de bu bölgelere davalı şirket tarafından da sözleşme süresince satışların yapıldığı ve bu hususun davacının da kabulünde olduğu, bu durumda davacı tarafa … hakkını haiz bir aracılık işi verilmediği sonucuna varılmaktadır. TTK’nın 122/5 madde uyarınca, TTK 122.madde hükmü, hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer … hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de uygulanacaktır. Portföy tazminatı talep edebilmek için, öncelikle karşı tarafla … hakkı tanınan tek satıcılık vb. bir ilişki içinde olunduğunun ispatı gerekir. Tek satıcılık sözleşmesi; üretici ile tek satıcı arasındaki ilişkileri düzenleyen, üreticinin mallarını belirli bir bölgede … şeklinde satmak üzere tek satıcıya göndermeyi üstlendiği, tek satıcının da kendisine gönderilen malların sürümünü artırmak için kendi adına ve hesabına faaliyette bulunduğu, taraflar arasında sürekli borç ilişkisi doğuran isimsiz bir sözleşmedir. (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 28.09.2016 tarihli 2016/5707 E., 2016/12723 K. sayılı emsal kararı). Davacı, davalının münhasır distribütörü(tek satıcısı) olduğu yönündeki iddiasını ispat edemediğinden portföy tazminatı talep hakkı bulunmadığına ilişkin hükümde isabetsizlik bulunmamaktadır. TTK nun 121-(1)maddesinde “belirsiz bir süre için yapılmış olan acentelik sözleşmesini taraflardan biri üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshedebilir .Sözleşme belirli bir süre için yapılmış olsa bile haklı sebeblerin varlığında her zaman fesih olunabilir.”denilmektedir. Davacı vekili sözleşmenin TTK 121.maddesine uygun şekilde üç ay süre tanımadığından feshin haksız olduğunu ileri sürerek portföy tazminatı dışındaki diğer taleplerini haksız fesih ve sözleşmenin 1 yıl daha devam edeceğine dair yaratılan haklı güven olgusuna dayandırmıştır.Feshin kanuni süre verilmediğinden geçersizliğini ve sözleşmenin devam etmesi gerektiğini ileri sürmektedir.TTK nun 121.maddesinin yukarıda yazılı metninde “belirsiz süre “için yapılan acentelik sözleşmesinde ihbar önelinin 3 aydan aşağı olamayacağı düzenlenmiştir.Maddenin ikinci bendinde de ; belirli süreli bir sözleşme olması halinde de haklı sebebler bulunması halinde her zaman fesih edilebileceği düzenlenmiştir. Maddenin her iki bendinin birlikte yorumundan acentelik sözleşmesinin belirli süre için yapılmışsa süre sonunda ,belirsiz süreli ise üç aylık ihbar süresi tanınarak ,haklı fesih halinde de her zaman sona erdirilebileceğini düzenlemektedir.Somut olayda ise-belirli süreli -bir sözleşme sözkonusudur.Belirli süreli bir sözleşmede ,belirsiz süreli sözleşmelerde öngörülen 3 aylık süre verilmesi gerektiği kabul edilemez.Davalı taraf ;sözleşmede öngörülen süreye uyarak sözleşmeyi yenilemeyeceğini davacıya bildirmiş olup ;belirli süreli sözleşmeye,belirsiz süreli sözleşmeler için öngörülen ihbar süresi tanınması,sözleşmenin feshinin usule uygun yapılmadığı iddiaları dinlenebilir görülmemiştir.Fesih bildiriminden 6 ay evvel talep olunan teminat mektubu ise taraflar arasındaki ticaret hacmi dikkate alındığında sözleşmenin devam edeceğine yönelik haklı güven verdiğinin kabulüne de imkan vermemektedir. Davacının portföy tazminatı dışında ki kar kaybı ,iş akdine son verilen işçilere ödenen tazminatlar ,bankaya ödenen faiz ve komisyon zararları sözleşmenin davalı tarafından haksız fesih edildiği temeline dayalı talepler olup yukarıda yazıldığı üzere haksız fesih değil,süreli sözleşmenin yenilenmeyeceğine yönelik fesih bildirimi yapıldığı sabit olmakla bu taleplerin reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle istinaf nedenleri yerinde görülmeyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından sarf edilen giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 17/02/2022