Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/1706 E. 2022/231 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1706
KARAR NO: 2022/231
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/06/2019
NUMARASI: 2018/1004 Esas – 2019/754 Karar
DAVA: Tenfiz
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/02/2022
Yabancı mahkeme kararının tenfizine ilişkin verilen kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili ; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında Danimarka ülkesinde görülen dava sonucunda Danimarka Yüksek Mahkemesi Batı 9. Dairesi’nin 21/02/2017 tarihli … sayılı kararı ile müvekkili lehine hüküm tesis edildiğini, verilen karar kesinleşmiş olduğundan kararın tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacı tarafın tenfizini talep etmiş olduğu yabancı mahkeme kararının kesinleşmediğini, ayrıca Türkiye ile Danimarka arasında mütekabiliyet koşulu da bulunmadığını, bu nedenlerle tenfiz koşulu gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: Mahkemece, Ülkemiz açısından da yabancı mahkeme kararının tenfizinin istenmesi halinde kararın açıkça kamu düzenine aykırı olup olmadığı, ilgilinin savunma hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığı hususunda inceleme yapıldığı, bu bağlamda Dışişleri Bakanlığının cevabi yazısının da bu minvalde değerlendirilmesi gerektiği ve Türkiye ile Danimarka arasında ikili anlaşma olmamakla birlikte fiili mütekabiliyetin bulunduğu ve bu hususun da dava konusu kararın tenfizi için yeterli olduğu değerlendirilerek, davacı tarafından davalı aleyhine açılan davada, tenfize konu edilen Danimarka Yüksek Mahkemesi Batı Dairesi 9. Dairesi’nin 21/02/2017 tarihli … sayılı ilamının 24/08/2017 tarihinde kesinleştiği, 5718 Sayılı MÖHUK un 54.maddesinde ön görülen koşulların mevcut olduğu gerekçesi ile kararın tenfizine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili; davacı tarafından teminat gösterme zorunluluğunun sağlanmadığını, mütekabiliyet şartının bulunmadığının dosyaya intikal eden resmi yazı kapsamında sabit iken, Mahkemece inanılması güç bir biçimde resmi yazının aksine karar tesis edildiğini, Türk hukukunda yabancı mahkeme kararının esasına yönelik incelemenin, kamu düzeni ile sınırlı olduğunu, Türk tenfiz hakiminin hak ve yetkisinde bulunmayan bir konuda Danimarka hakiminin hak ve yetkisi olduğunu kabulden sonra arada mütekabiliyet bulunduğu sonucuna varmanın en temelinde Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik hakkını kısıtlayıcı bir yorum ve sonuç olacağını, müvekkili şirketin söz konusu tutarın fahiş olup olmadığı neye göre hesaplanıp hükmedildiği gibi hususlarda hiçbir üst merci denetimine açık olmayan bir kararın icrası ile karşı karşıya bırakıldığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava; taraflar arasındaki ticari satım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için davalı tarafından davacı aleyhine açılan dava neticesinde Danimarka Yüksek Mahkemesi’nin Batı 9. Dairesi’nin … numaralı 21.02.2017 tarihli kararının 5718 sayılı MÖHUK 50 vd. maddeleri gereğince, tenfizine karar verilmesi istemine ilişkindir. Tenfiz kararı verilebilmesi için; Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması, ilamın Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilâmın dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı hâlde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması, hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması, o yer kanunları uyarınca kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması şarttır. Tenfiz şartlarından karşılıklılık ilkesi MÖHUK m. 54/1-a gereğince ” … Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması. …” hükmünü haizdir.Adalet Bakanlığı cevabi yazısından ülkeler arasında ikili anlaşmanın bulunmadığı, fiili uygulama kaydının tutulmadığı ancak taraf devletlerin Lahey Sözleşmesine akit devletler olduğu, Danimarka Adalet Uygulaması Kanununun 223 ve 479.mddelerinde yabancı mahkemeler tarafından verilen ve açıkça Danimarka kamu düzenine aykırı olmayan kararların tenfizi için gereken şartların Danimarka Adalet Bakanı tarafından sağlanacağına ilişkin hüküm bulunduğu bildirilmiştir.Dış İşleri Bakanlığının cevabi yazısı ile de; Danimarkada boşanma veya velayete ilişkin hüküm içeren ilamların doğrudan tenfiz edilebildiği, diğer hukuk davalarında ise Danimarka mevzuatına göre davanın esasının incelendiği belirtilmiştir. Türk yargı uygulaması araştırılmış uyap kayıtlarında Danimarka ülkesi ile karşılıklılık esası mevcut olmadığından tenfiz isteminin reddine ilişkin bir yargı kararına rastlanmamıştır. Adalet bakanlığı tarafından bildirilen yabancı mahkeme hükümlerinin tenfizini mümkün kılan yasal düzenleme ve bir kısım ilamların doğrudan tenfiz edildiğinin belirlenmesi nedeniyle karşılıklılık şartının mevcut olduğu sonucuna varılmaktadır. İlk derece mahkemesinin karşı ülkede bir kısım kararların içeriği incelenmeden tenfize hükmedildiği ,davanın türüne göre bir ayrım yapılmasının karşılıklılık ilkesini zedeler nitelikte görülmediği ,aslolanın mahkeme kararlarının tenfizi olduğu gerekçesinde isabetsizlik görülmemiştir. Davalı vekilinin karşılıklılık şartının gerçekleşmediğine yönelik istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin diğer istinaf nedenleri hükmün esasına yönelik olup, kararın içeriğinin maddi ve hukuki olgular yönünden yeniden gözden geçirilmesinin mümkün olmadığı gözetildiğinde,koşulları mevcut olmakla kararın tenfizine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle hükümde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığından istinaf nedenleri yerinde olmayan davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 29.750,64-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 7.438-TL harcın mahsubu ile bakiye 22.312,64-TL daha harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davalı tarafından yapılan istinaf yargı giderinin üzerinde bırakılmasına, davacı tarafından yapılan 18-TL istinaf yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine,HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.17/02/2022