Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/1687 E. 2020/252 K. 26.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1687
KARAR NO: 2020/252
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/04/2019
NUMARASI: 2017/1100 Esas- 2019/463 Karar
DAVA: Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/02/2020
İlk derece mahkemesince verilen davanın usulden reddine ilişkin hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA:Davacı vekili, davalı ile müvekkili arasında olan ticari ilişki kapsamında alacak borç durumu oluştuğunu,bu borcun tespiti ile ilgili bir protokol yapıldığını, protokolde aralarındaki alacak borç nedeniyle kalan bakiye borç belirlendiğini, bundan sonrada bir süre ticari ilişkinin devam ettiği, protokolde belirlenen miktar ve sonrasında belirlenen alım satım dikkate alındığında müvekkili tarafından fazla ödeme söz konusu olduğunu, fazla ödenen miktar olan şimdilik 50.000-TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, davacının dava konusu ettiği alacak ile ilgili daha önce açmış olduğu davanın dava şartı yokluğundan reddedildiğini, yerleşik yargıtay içtihat kararlarına göre bu davanın kesin hüküm oluşturğunu, taraflar arasında yapıldığı iddia edilen sözleşmenin sulh sözleşmesi olmadığını, o tarihte davacı adına sözleşme yaptığı belirtilen …’ın bu şekilde sözleşme yapma yetkisi de bulunmadığını, ayrıca mahkemece protokolün geçerli olduğu kabul edilse dahi davacı protokol gereğince edimlerini ifa etmediğinden müvekkilinin de protokolle bağlı kalması mümkün olmadığını beyanla açılan davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece, davacı vekilinin fazla ödeme yaptıkları iddiasında bulunmasına rağmen fazla ödemenin hangi senet ya da borca ilişkin olarak, hangi tarihte yapıldığının ve miktarının yine açıklığa kavuşturulmadığı, yargılama faaliyetinin taraflar arasındaki tüm ticari ilişki geçmişi incelenerek yapılan fazla ödeme olup olmadığının tespiti noktasında ilerlemesinin mümkün olmadığı, davacı tarafın dava dilekçesini ara kararda belirtildiği şekilde açıklamadığı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili; alacak taleplerini somut ve gerekçeli olarak delillerle birlikte izah ettiğini, bu kapsamda yapılan fazla ödemelerin taraflar arasındaki cari hesap sözleşmesi kapsamında yapıldığının açık olmasına rağmen mahkemenin hangi borç için ödendiğinin belli olmadığını ifade etmesinin düşündürücü olduğunu, yapılan ödemelerin senet ve çek ödemesi olduğunun açıkça belirtildiğini ve bu senet ve çeklerin dökümünü liste halinde mahkemeye sunmalarına rağmen mahkemece bunun da yeterli görmediğini, listede senet ve çeklerin düzenleme tarihleri, adetleri ve bedellerinin açıkça belirtildiğini, yapılan bu ödemeler ile müvekkilinin davalıya olan borcu arasındaki farkın 179.487,34- TL olduğunun da açıkça belirtildiğini, bu kadar açık ve somut bir şekilde yapılan izahata rağmen mahkemenin halen yeterli görmemesinin kabul edilemez olduğunu,tarafların tacir olarak bütün alacak ve borçlarının dayanakları ile birlikte ticari defterlerine kaydetmek zorunda olduğunu, ticari defterlerin ticari davalarda taraflarca delil olarak sunulabileceği gibi mahkemece de defterlerin incelenmesine karar verilebileceğini, ticari defterlerin ispat kuvvetini düzenleyen TTK’nın 82. maddesindeki “kati delil” şeklindeki kenar başlığı ile aynı kanunun 1474 maddesi uyarınca kenar başlıklarının metne dahil bulunduğunun da gözetildiğinde ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterlerin kesin delil niteliğinde olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, mahkemenin değerlendirilmesini doğru kabul etseler dahi verilecek kararın usulden red değil davanın açılmamış sayılması olması gerektiğini, kaldı ki davanın açılmamış sayılması için de verilen dava dilekçesinin herhangi bir eksiklik olmadığını, somut olaydaki alacak talebinin bir cari hesap sözleşmesinden kaynaklandığı gibi delil olarak birçok senet ve çek ödemesi gösterildiğini, mahkemenin bu konuda bilirkişi görevlendirerek sunulan deliller ve tarafların ticari defterleri incelettirilerek karar vermesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılarak müvekkilinin davalıya ödediği fazla miktarın tespit edilerek işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Davacı dilekçesi ile ; taraflar arasında bulunan ticari ilişki nedeniyle alacak borç durumunu belirtir protokol isimli 01/06/2009 tarihli protokol düzenlendiği ,protokoldan sonra da ticari ilişkinin sürdüğü ve bu süreçte yapılan ödemeleri listeleyerek oluşan borçtan fazla ödeme yaptığı iddia olunarak fazla ödemenin istirdadı talep edilmiştir. İlk Derece Mahkemesince 30/11/2018 tarihli oturumda; “6100 sayılı Kanun’un 119/1-e. maddesi uyarınca, davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerinin dava dilekçesinde yer almasının zorunlu olduğu, HMK’nun 25. maddesi gereğince hâkimin, tarafların ileri sürmediği vakıaları ve söylemediği bir şeyi dikkate alamayacağı, hatırlatmada bulunamayacağı, kendiliğinden delil toplayamayacağının düzenlendiği, bununla birlikte dava dilekçesinin tetkikinde davacı vekilinin toplam borç miktarını ve 2009 yılından sonra yapılan toplam ödemeleri belirtmek suretiyle fazla ödeme yaptıkları iddiasında bulunmakla birlikte fazla ödemenin hangi senet ya da borca ilişkin olarak, hangi tarihte yapıldığının belirtilmediği, yargılama faaliyetinin taraflar arasındaki tüm ticari ilişki geçmişi incelenerek yapılan fazla ödeme olup olmadığının tespiti noktasında ilerlemesinin düşünülemeyeceği bu haliyle dava dilekçesinin açıklatılmasının zorunlu olduğu gerekçesiyle davacı tarafa fazla yapıldığı iddia edilen ödeme ya da ödemelerin tarih ve miktarlarıyla açıkça tespit edilerek dava dilekçesinin açıklanması hususunda 2 haftalık kesin süre verilmesine, verilen kesin süre içerisinde dava dilekçesi belirtilen şekilde açıklanmadığı taktirde davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verileceğinin ihtarına” karar verilmiştir. Mahkeme ara kararında HMK 31 maddesindeki davayı aydınlatma ödevi kapsamında, dava dilekçesinin içeriği başlıklı HMK 119 e,f maddelerinde belirtilen, davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri ve iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği hususlarındaki eksiklikleri gidermek amacıyla davacı tarafa somutlaştırma yükü kapsamında kesin süre vermiştir. Kesin süreye riayetsizlik halinde de dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verileceği ihtaratında bulunulmuştur. HMK 119/2 maddesinde; Birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik olması hâlinde, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde dava açılmamış sayılır” düzenlemesine yer verilmiştir. Madde metninde de görüldüğü gibi davacı ve davalının ad, soyad veya unvanları, davacının T.C. kimlik numarası, varsa yasal temsilcinin veya vekilin adı, talep sonucu ve davacı veya vekilinin imzası dava dilekçesinde bulunmuyorsa hâkimin davacıya vereceği kesin süre içinde tamamlamasının isteneceği, tamamlanmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar vereceği düzenlenmiştir. Ancak mahkemenin adı, davanın konusu veya değeri, vakıaların özetleri ve bunların ne şekilde ispatlanacağı hususları ile dayanılan hukuki sebepler dava dilekçesinde belirtilmemiş ise davacıya kesin süre verileceğine ve bunların tamamlanmaması halinde davanın açılmamış sayılacağına dair bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Böyle bir durumda hâkim yargılamaya başlar ve eksik unsurun niteliğine göre farklı çözüm yolları ya da sonuçlar doğar. Mesela vakıalara ilişkin eksiklikler tamamlanamazken, hukuki sebeplerin yazılmamış olması (hâkimin hukuku kendiliğinden uygulaması ilkesi gereği) sonuca etki etmez. Dava değeri yazılmamış bile olsa hâkimin bunu re’sen saptaması, alınacak harç miktarının tesbiti bakımından şarttır. Vurgulamak gerekir ki yasadaki düzenleme, bu unsurlarda eksiklik halinde davacıya süre vermeksizin açılmamış sayılma yönünde karar oluşturulmasını değil, süre verilmeksizin (olağan süreci içinde) esasa girilmesini hedeflemektedir. Somut olayda mahkemece dava dilekçesinde iddianın dayanağı olan bütün vakaların sıra numarası adı altında açık özetleri bulunmadığı, iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin gösterilmediği ve bu haliyle dava dilekçesinin yasada sayılan zorunlu unsurları taşımadığı gerekçe gösterilmiştir. Yukarıda da açıklandığı üzere bu iki unsur dava dilekçesinde bulunması gereken “zorunlu” unsurlardan olmayıp, “gerekli” unsurlardandır. Bir diğer deyişle bu unsurların bulunmaması ya da tamamlanmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilemez. Hâkim yargılamayı yapmak ve eğer tamamlanmamışsa dilekçe kapsamı ve yargılamada varacağı sonuca göre bir karar vermekle yükümlüdür (Pekcanıtez/Atalay/Özekes: Medenî Usûl Hukuku, 14. b., Ankara 2013, s.511-512). Vakıaları ve delilleri göstermeyen bir dava dilekçesi ile ispat yükü gereğinin yerine getirilmesi güçleşecek ya da mümkün olmayacaktır.Dava dilekçesinde bulunmadığı mahkemece kabul edilen unsurların, yani vakıaların ve delillerin eksikliği süre dahi verilmeksizin açılmamış sayılma sebepleri olmayıp; yargılamanın uygun aşamalarında tamamlanmamaları halinde talebe ve ispata yönelik sonuçlar doğuracak maddi hukuk kapsamındaki hususlardır. (Yargıtay HGK’nun 20/01/2016 Tarih 2014/23-350 Esas 2016/24 Karar sayılı ilamı) HMK 119/2 maddesinde, 119/1 maddesinin e ve f bentleri ayrık tutulduğundan bu bentlere dayanarak davanın açılmamış sayılmasına veya dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilemeyeceği gibi,verilen süre içinde davacı vekilince gerekli açıklamanın yapıldığı anlaşılmaktadır.Kesin süreye ilişkin ara kararında HMK 119.maddesindeki eksikliklerde, kesin süreye riayetsizlik halinde 119/2 hükmü uygulanması gerektiği halde açıklanan maddeyle ilişkili olmayan dava şartlarıyla ilgili ihtarat yapılmasının da doğru olmadığı, bu yönüyle mahkemenin kararı usul ve hukuka aykırı olup, istinaf sebeplerinin yerinde olduğundan ,davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne hükmün, HMK.’nun 353(1)a-4-6 gereği kaldırılmasına,davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 26/04/2019 Tarih 2017/1100 Esas 2019/463 Karar sayılı hükmün HMK 353(1)a-4-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,” Davacı tarafından yatırılan 44,40- TL peşin istinaf karar harcının kendisine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK.’nın 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 26/02/2020