Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/1665 E. 2022/99 K. 25.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1665
KARAR NO: 2022/99
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/04/2019
NUMARASI: 2015/838 Esas – 2019/512 Karar
DAVA: Tazminat
BİRLEŞEN İSTANBUL 11.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2015/894 E. 2016/650 K. SAYILI DOSYASINDA
DAVA: İstirdat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/01/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen kararın asıl davada davacı birleşen davada davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı-birleşen dosya davalısi … vekili; müvekkilinin davalı bankanın Aspendos Bulvarı Şubesinde bulunan hesabına giren yüklü miktarda paranın usulsüz EFT talimatları ile 3. kişilere aktarıldığını, faks çıktısı niteliğindeki talimatların incelenmesinde, bu faks talimatılarındaki imzaların bazılarının kime ait olduğunun dahi belli olmadığını, bazılarının ise firmanın o tarihteki yetkililerinin imzalarının taklit edilmek suretiyle atıldığının anlaşıldığını, davalı bankanın usulsüz işlemleri nedeniyle müvekkili firmanın hesabından toplam 1.388.000-TL çıktığını, bu paranın iadesi için İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalının ödeme emrine itiraz etmeden 13.08.2015 tarihinde ödeme yaptığını, davalı bankanın gerek kendisinin ve gerekse çalışanlarının ilgili kanun ve mevzuat hükümlerine uygun davranmadığını, TBK’nın 122. maddesi gereğince davalının müvekkilinin temerrüt faizini aşan zararını ödemek zorunda olduğunu, müvekkilinin belirtilen tutarların kendisine ödenmemesi nedeniyle parayı işletemediği gibi kredi borcunu da ödeyemeyerek zarara uğradığını belirterek, şimdilik 10.000-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı-birleşen davada davacı … Bankası vekili; İstanbul 11. ATM nde 2015/894 esas sayılı dosyası ile açılan istirdat davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacı tarafından ihtirazı kayıt koyulmadan ödeme yapıldığı iddiasının yerinde olmadığını, zira dekontta bu yönde ihtirazi kayıt bulunduğunu, davacı şirket hesabından yapılan para transferlerinin taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümlerine uygun olarak yapıldığını, teyit alınmadan işlem yapılmadığını, takibe konu para transferlerinin davacı şirketin talimatı ve bilgisi dahilinde yapıldığını, davacının söz konusu transferlerden haberdar olmamasının ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davanın yapılan para transferlerinden bir yıl sonra açıldığını,söz konusu dönemlere ilişkin işlemlerin davacı şirketin genel kurullarında müzakere edilen finansal tablolar kapsamında bulunduğunu, takibe konu para transfer talimatlarının gönderildiği şirketler ile davacı şirket arasında organik bağ olduğunu, bir kısım transferin yapıldığı … firmasının davacı şirketin ve … firmasının da ortağı olduğunu, davacının basiretli bir tacir gibi davranma yükümlüğüne aykırı davrandığını, ayrıca davacının işbu dava ile talep ettiği ve uğradığını iddia ettiği zararı ispatlamakla yükümlü olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA: Davalı-birleşen davacı banka vekili; davalı … tarafından müvekkili aleyhine girişilen takip üzerine 11.08.2015 tarihinde dosya borcunun tamamının ödenmek zorunda kalındığını, takibin haksız olduğunu, davalı şirket hesabından yapılan para transferlerinin taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümlerine uygun olarak yapıldığını, sözleşme gereğince müvekkilinin faks talimatındaki imzayı karşılaştırırken makul dikkati göstermekle yükümlü olduğunu, imzaların benzer olması durumunda müvekkilinin sorumluluğunun doğmayacağını, faks talimatları sonrasında telefonla teyit alındığını, takibe konu para transferlerinin davalı şirketin talimatı ve bilgisi dahilinde yapıldığını, takibe konu para transfer talimatlarının gönderildiği şirketler ile davalı şirket arasında organik bağ olduğunu, faks talimatlarının usulsüz olduğu iddiasının kötü niyetli olduğunu, davalı şirketin basiretli bir tacir gibi davranma yükümlüğüne aykırı davrandığını belirterek, İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasına haciz tehdidi altında “istirdat ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla” yapılan toplam 1.525.687,59-TL ödemenin ödeme tarihi olan 11.08.2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVAYA CEVAP: Davacı-birleşen davalı … vekili; haklı olduğuna inanan bankanın itiraz ederek takibi durdurmak yerine haciz baskısı altında ödeme yaptığını iddia etmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, usulsüz işlemlerin yapıldığı dönemde taraflar arasında faks talimatına ilişkin bir sözleşme bulunmadığını, hesaplar üzerinden yapılan işlem hareketlerinin incelenmesinde yüklü miktarda paraların hesaba girdiğinin ve akabinde usulsüz EFT talimatları ile 3. kişilere aktarıldığının tespit edildiğini, faks talimatlarının bazılarındaki imzanın kime alt olduğu belli olmadığı gibi bazılarında da firma yetkililerinin imzalarının taklit edildiğini, bankanın basiretli bir tacir gibi davranmayarak usulsüz işlemler yaptığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacı şirketin … Bankası Aspendos Bulvarı Şubesindeki hesabından banka şubesine faks ile gönderilen talimat belgeleriyle toplam 1.388.500-TL ödeme yapıldığının tespit edildiği, davalı şirketçe ibraz edilen 2014 yılı ticari defterlerinde bilirkişi tarafından yapılan incelemede, 2014 yılında yapılan ödemelerin 938.500-TL’sinin davalı şirketin ticari defterlerinde davacı şirketin ilişkili olduğu kurumlara ödendiğinin kayıtlı olduğunun görüldüğü, buna göre dava konusu edilen 938.500-TL tutarındaki 2014 yılı ödemelerinin davacı şirketin ticari defterlerine kayıt edildiği ve bu ödemelerin davacı şirketin ilişkili olduğu ve borcu olduğu kurumlara yapıldığının tespit edildiği, buna göre dava konusu 2014 yılı banka tarafından talimat ile yapılan 938.500-TL tutarındaki ödemeler nedeniyle davacı şirketin bir zararının bulunmadığı, 2013 yılı ticari defterlerinin davacı tarafından incelemeye sunulmadığı, davacı şirket tarafından sunulan 01/06/2008 tarihli ticari müşteri sözleşmesinin 76. maddesinde faks talimatı ile işlem yapılmasının düzenlendiği, 2014 yılında yapılan ödemelerin davacı şirketin ticari defter ve belgelerinde kayıtlı olduğu ve bu şirketin borçlu olduğu kurumlara ödeme yapıldığı, 2013 yılına ait ticari defterlerinin de sunulmaması nedeniyle bunlara ilişkin yapılan ödemelerin nerelere yapıldığına ilişkin tespit yapılamadığı, buna göre davalı bankanın yaptığı ödemelerden dolayı davacı şirketin herhangi bir zararının bulunmadığı, birleşen davada davacı banka tarafından davalı şirketin talimatları nedeniyle ödeme yapılmasından dolayı sorumlu olmadığı, bu nedenle icra dosyasına yapılan ödemenin davacı banka tarafından geri istenebileceği gerekçesiyle, asıl davanın reddi ile birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:1-Davacı-birleşen davada davalı … vekili; usulsüz işlemlerin yapıldığı dönemde taraflar arasında herhangi bir faks talimatı sözleşmesi bulunmadığını, EFT talimatlarının teyit edildiğine dair de delil bulunmadığını, faks talimatlarının bazılarındaki imzanın kime alt olduğu belli olmadığı gibi bazılarında da firma yetkililerinin imzalarının taklit edildiğini, imzaların, şirket imza sirkülerindeki imzalar ile örtüşüp örtüşmediğine dair bir inceleme dahi yapılmadan temin edilen bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, davacı her ne kadar istirdat istemiyle dava açmış ise de ödeme emrine itiraz hakkı varken bu hakkını kullanmayarak itiraz süresi içerisinde ödeme gerçekleştirdiğini, bu durumda davacı bankanın bir icra tehdidi altında olmadığını, buna bağlı olarak dava sebepsiz zenginleşmeye dayalı olup ispat yükünün davacı banka üzerinde olduğunu, buna rağmen incelenemeyen defterlerin de banka lehine delil oluşturduğu gerekçesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. 2-Davalı-birleşen davacı banka vekili; mahkemece birleşen davada 4.049,79-TL’lik kısmın neye istinaden reddedildiğinin belirtilmediğini, mahkemece müvekkili bankanın karşı tarafın talimatlarına uygun olarak havale işlemlerini gerçekleştirdiği ve bu nedenle havale tutarlarından müvekkilinin sorumlu olmadığının tespit edildiğini, müvekkilinin 1.525.687,59-TL’lik tutarı icra dosyasına ödemek durumunda kaldığını, ancak mahkemece 1.521.637,80-TL’lik tutar yönünden karar verildiğini belirterek, birleşen davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Asıl dava, TBK’nın 122. maddesine dayalı olarak aşkın (munzam) zararın tazmini; birleşen dava ise icra takibinde ödenen tutarın İİK nun 72/7.maddesi uyarınca açılmış istirdadı istemine ilişkindir. Somut olayda; davacı-birleşen davalı … ile davalı-birleşen davalı arasında düzenlenmiş olan 01.06.2008 tarihli ticari müşteri sözleşmesinin faks talimatına ilişkin 77 ve 78. maddelerinde, bankanın faks talimatını aldığında yazılı teyit beklemeksizin talimat gereğini yerine getireceği, bankanın faks talimatındaki imzayı imza sirküleriyle karşılaştırırken makul dikkati göstereceğinin hüküm altına alındığı, bu kapsamda davacı şirketin banka nezdindeki hesabından 03.12.2013-25.03.2014 tarihleri arasında faks talimatı yoluyla 11 işlemle toplam 1.388.500-TL para transferi gerçekleştirildiği, mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinde 2014 yılına ait toplam 938.500-TL para transferinin davacı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olduğunun tespit edildiği, 2013 yılına ait ticari defterlerin sunulmaması nedeniyle 2013 yılı içinde gerçekleştirilen 450.000-TL para transferinin kayıtlı olup olmadığı tespit edilememiştir. Bankalar, özel yasa ile kurulan ve kendilerine alanlarında çeşitli imtiyazlar tanınan, topladıkları mevduatı ve katılım fonlarını sahteciliklere karşı özenle korumak zorunda olan kuruluşlardır. Bankalar sahip oldukları bu vasıfları sebebiyle bankacılık işlemlerinin güvenilen tarafı konumundadırlar. Bu durum, bankaların bir güven kurumu olarak kabul edilmesini ve bankanın sorumluluğunun özel güven sebebiyle ağırlaştırılmasını gerektirir. Bu nedenle bankalar, ağırlaştırılmış sorumluluğun bir gereği olarak objektif özen yükümlülüğü altında bulunmakta olup, buna karşılık hafif kusurlarından dahi sorumludurlar. Ayrıca bu sorumluluğu kaldırmaya yönelik sözleşmeler de geçerli değildir. Özellikle birer güven kurumu olan bankalar, kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür. Bu tanımlamaya göre mevduat, ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. TBK’nın 386. (818 sayılı BK 306) maddesi uyarınca, ödünç alan akdin sonunda ödünç verilen parayı eğer kararlaştırılmışsa faizi ile iadeye mecburdur. TBK’nın 570. maddesi uyarınca da usulsuz tevdide paranın yarar ve hasarı mutlak şekilde saklayana geçtiği için, saklayan bu parayı kendi yararına kullanabilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, usulsüz işlemle çekilen veya transfer edilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam etmektedir. 2014 yılına ait toplam 938.500-TL para transferi, davacı şirketin ticari defterlerinde ilgililere yapılan borç ödemesi olarak kayıtlıdır. Dolayısıyla bu tutarın davacı-birleşen davalı şirket tarafından kendi defterlerine kaydedilmek suretiyle benimsenmiş olmakla, usülsüz yapıldığı iddia olunan transferlerin davacının bilgi ve onayında bulunduğunun kabulü gerekmektedir. 2013 yılına ait para transferi ise 3 işlem ile yapılmış olup 450.000-TL’den ibarettir. Bu işlemlerin davacı-birleşen davalı şirket kayıtlarında mevcut olup olmadığı tespit edilememiştir. Ancak para transferlerinin taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine uygun olarak gerçekleştirilmiş olması, 03.12.2013 tarihli para transferlerinden birisinin yapıldığı …’nın o tarih itibariyle davacı-birleşen davalı şirketin yönetim kurulu üyesi olması bir arada değerlendirildiğinde davalı bankanın kusurlu bulunduğunun kabulü mümkün bulunmamaktadır.Özellikle 2014 yılında aynı nitelikli para transferlerinin şirketçe benimsenerek ticari defterlerine kaydedilmiş olması gözetildiğinde sözkonusu para transferlerinin de davacı-birleşen davalı şirketin bilgisi ve onayı ile yapıldığının kabulü gerekmektedir. Bu nedenle mahkemece asıl davanın reddi ile birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Davalı-birleşen davacı banka vekili, icra dosyasına yapılan ödeme tutarı 1.525.687,59-TL olmasına rağmen mahkemece 1.521.637,80-TL tutar yönünden karar verildiğini ileri sürmüş ise de,icra dosyasında mevcut banka dekontu ve tahsilat makbuzundan anlaşılacağı üzere bankaca yapılan ödeme tutarı 1.521.637,80-TL olup, birleşen davanın bu tutar üzerinden kısmen kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik yoktur. Açıklanan nedenlerle,istinaf nedenleri yerinde olmayan her iki yan vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı-birleşen davalı vekili ile davalı-birleşen davacı vekilinin asıl ve birleşen davaya yönelik istinaf başvurularının HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Asıl dava yönünden alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30-TL daha davacı/birleşen davalı …’dan alınarak Hazine’ye ödenmesine, Birleşen dava yönünden davalıdan alınması gereken 103.943,08-TL istinaf karar harcından birleşen dava davalısı … tarafından peşin yatırılan 26.030,17-TL harcın mahsubu ile bakiye 77.912,‬91-TL harcın birleşen davada davalı …’dan alınarak hazineye gelir kaydına, Birleşen davada davacıdan alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30-TL nin davacı … Bankası AŞ den alınarak Hazine’ye ödenmesine, Asıl ve birleşen davada taraflarca yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 25/01/2022