Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/1633 E. 2021/229 K. 18.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1633
KARAR NO : 2021/229
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/05/2019
NUMARASI: 2011/217 Esas-2019/477 Karar
DAVA: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/02/2021
İlk derece mahkemesince verilen davanın reddine yönelik hükmün taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacılar vekili; davalılardan …’ın müvekkillerine keşide ettiği 02.07.2010 tarihli ihtarname ile 900.000-USD tutarlı senedin ödenmesinin istenildiğini, ancak müvekkillerinin söz konusu senetle alakalı olarak davalılara borcunun bulunmadığını, müvekkili … … Bankası’ndan alacağı kredinin teminatı olarak ilgili bankaca talep edilmesi üzerine müvekkilleri tarafından bono tanzim edildiğini, ancak bonoda imza eksikliği bulunduğunu, daha sonra iş hayatının yoğunluğu, müvekkili şirketin içinde bulunduğu koşullar nedeniyle hazırlanan senedin varlığının unutulduğunu, bu nedenle bankaya yeniden düzenlenen senedin verildiğini, söz konusu senedin muhtemelen çalınmış olduğunu, bu nedenle ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, müvekkillerinin davalılarla hiçbir ticari ilişkisinin bulunmadığını belirterek, 29/06/2009 keşide, 29/06/2010 vade tarihli, 900.000-USD bedelli senetten ötürü müvekkillerinin davalılara borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili; bononun davalılar … ile … tarafından keşide edildiğini, bu davacıların elinden rızaları dışında çıkmadığını, bu nedenle bu iki davacının husumet ehliyetinin bulunmadığını, davacıların iddialarının gerçekliğinin bulunmadığını, senedin teminat senedi olduğuna ilişkin iddianın da gerçek dışı olduğunu, dava konusu senet incelendiğinde de açıkça görüleceği üzere tanzim tarihinin 29/06/2019 tarihi olduğunu, yani aradan bir yıldan uzun bir zaman geçtiğini ve bu sürede davacılar tarafından hiçbir girişimde bulunulmadığını, usul hukukunda yazılı delile karşı yazılı delilin esas olduğunu, davacıların bunun aksini ispat edecekleri bir durum olmadığını, müvekkilinin iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu, ispat külfetinin davacılara ait olduğunu belirterek, davanın reddine, davacıların %40’dan aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; bononun bağımsız borç ikrarı içeren bir senet olup, senette bedel kaydının mevcut olması hâlinde ispat yükü kaydın aksini savunan tarafa ait olduğu, somut olayda senedin nakden düzenlenmiş olması ve düzenlenme sebebinin talil edilmemiş olması nedeniyle ispat yükünün senet borçlusu davacılarda olduğu, davacıların senedin bedelsiz olduğunu ispatlaması gerektiği, davalı hamil … yönünden ayrıca davacı taraf ve lehtar ile doğrudan temel ilişki bulunmadığından ağır kusur ve kötüniyetinin kanıtlamasının gerektiği, ceza dosyası kapsamı da nazara alındığında ağır kusur ve kötü niyetinin kanıtlanamadığı, davacının teklif ettiği yeminin de eda edildiği gerekçesiyle, davanın reddi ile davalılar lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:1)İstinaf yoluna başvuran davacılar vekili; taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığını, davalının, senedin borç para karşılığında verildiğini iddia ettiğini, dava dilekçesinde bilirkişi deliline dayandıklarını, zira ticari ilişki bulunmadığının ticari defterler ile ispatlanabileceğini, ancak mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmadığını, bu nedenle kararın eksik incelemeye dayandığını belirterek, kararın kaldırılarak talepleri gibi karar verilmesini istemiştir. 2)Katılma yoluyla istinaf yoluna başvuran davalılar vekili; mahkemece kanuna aykırı olarak ihtiyati tedbir kararı verildiğini, ayrıca kararda ihtiyati tedbirin karar kesinleşinceye kadar devamına karar verildiğini, ancak menfi tespit davasının reddi halinde ihtiyati tedbirin kendiliğinden kalkacağını, ayrıca kötü niyet tazminatının USD üzerinden verilmesi gerekirken TL üzerinden verilmesinin de doğru olmadığını belirterek, ihtiyati tedbirin kaldırılmasına ve kötü niyet tazminatının 900.000-USD’nin %40’ı olan 360.000-USD üzerinden ve en yüksek avans faiziyle birlikte hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, kambiyo senedi niteliğinde bulunan bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.Kambiyo senedi niteliğinde olan bono, düzenlenmesine esas teşkil eden temel ilişkiden bağımsız, karşı edimin ödenmesi şartına bağlanamayan, kayıtsız şartsız bir bedelin ödenmesi taahüdünü içeren mücerret (soyut) bir borç ilişkisini ifade etmektedir. Kambiyo senetlerinde soyutluk prensibinin en önemli işlevi ispat açısından kendisini gösterir. Buna göre, bir kambiyo senediyle borç altına giren kimse, borçlu olmadığını iddia ediyor ise bu hususu ispat etmekle yükümlüdür. Bu bakımdan kambiyo senedinin bedelsizlik veya teminat senedi olduğu iddiasıyla açılan menfi tespit davasında, ispat külfeti davacı borçluya düşer. Bu kapsamda bononun teminat senedi olduğunu veya bedelsiz kaldığını iddia eden davacının, öncelikle bu iddiasını yazılı delille ispatlaması ve bundan sonra da senedi elinde bulunduran hamilin iyiniyetli hamil olmayıp, bonoyu iktisabında bile bile borçlunun zararına hareket ettiğini kanıtlaması gerekmektedir. Somut olayda; davacı tarafça dava ve takip konusu bononun rızaları dışında ellerinden çıktığı, ayrıca bononun çekilecek kredinin teminatı olmak üzere düzenlendiği ileri sürülmüştür. Ancak teminat iddiasına ilişkin olarak bono üzerinde herhangi bir kayıt bulunmadığı gibi, bu hususta yazılı delil de ileri sürülmemiştir. Yine bononun davacıların elinden rıza dışında çıktığına dair de bir delil bulunmamaktadır. Ayrıca davalılar hakkında açılan kamu davasında verilip kesinleşen beraat kararı ve başkaca herhangi bir delil bulunmaması karşısında, davalıların bonoyu iktisapta kötü niyetli veya ağır kusurlu olduğunu kabule de olanak yoktur. Davacılar tarafından teklif edilen yemin de davalılarca usulüne uygun olarak eda edilmiştir. Bu nedenle davanın reddine yönelik ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmadığından, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.Ayrıca İİK’nın 72/4. maddesine dayalı olarak hükmedilen tazminat bakımından, yabancı para üzerinden karar verilmesi mümkün olmayıp, ilk derece mahkemesince takip konusu yabancı para alacağının takip tarihindeki kur karşılığı TL üzerinden karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.Öte yandan HMK’nın 397/2. maddesine göre; “İhtiyati tedbir kararının etkisi, aksi belirtilmediği takdirde, nihai kararın kesinleşmesine kadar devam eder.” İİK’nın 72/4. maddesinde ise “Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kalkar….” hükmüne yer verilmiştir. Bu nedenle menfi tespit davasının reddi kararı ile ihtiyati tedbir kararı kendiliğinden kalkar. Bunun için davanın reddi kararında ihtiyati tedbirin kalkmış olduğunun açıkça belirtilmiş olması gerekli olmadığı gibi, davanın reddi kararının kesinleşmesi de şart değildir. Mahkemece, menfi tespit davasının reddi kararında kararın kesinleşmesine kadar ihtiyati tedbirin devamına karar verilemez. İİK’nın 72/4. maddesisinin açık hükmü karşısında, HMK 397/2. maddesi hükmünün uygulanması mümkün değildir.Bu kapsamda somut olayda, mahkemece menfi tespit davasının reddine karar verildiğine göre, İİK’nın 72/4. maddesi gereğince verilmiş olan ihtiyati tedbirin karar kesinleşinceye kadar devamına karar verilmesi doğru değildir. Açıklanan nedenlerle; davacılar vekili ile davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine; davalılar vekilinin ihtiyati tedbirin kaldırılması isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen 16.08.2010 tarihli ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacılar ve davalılar vekillerinin istinaf başvurularının H.M.K.’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Davalılar vekilinin ihtiyati tedbirin kaldırılması isteminin KABULÜNE, İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/464 Esas sayılı ve 16/08/2010 tarihli, İİK.’nın 72/3 maddesi gereğince verilen ihtiyati tedbir kararının KALDIRILMASINA, 690 sayılı KHK’nın 73/6. maddesi uyarınca kayyımlık görevi TMSF tarafından yürütülen şirketler harçtan muaf olduğundan, davacılardan harç alınmasına yer olmadığına,Davalılardan alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcının davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,Davacılar ve davalılar tarafından yapılan istinaf yargı giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 18/02/2021