Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/1593 E. 2019/1485 K. 27.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1593
KARAR NO : 2019/1485
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/04/2017
NUMARASI : 2015/1171 Esas 2017/424 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/11/2019
DAVA:Davacı vekili, davalının 21.04.2003-30.04.2005 ve 09.02.2007-12.02.2014 tarihleri arasında davacı şirkette hat sorumlusu olarak çalıştığını, davalının iş akdini tek taraflı ve haklı nedene dayanmaksızın feshettiğini, hat sorumlusunun; hammadde üretiminde kullanılan malzemenin içeriği, miktarı, esas formülleri hammadde reçetelerini, hangi müşterinin hangi hammaddeyi satın aldığına ilişkin bilgileri haiz olduğunu, bu hususların görev tanımında belirtildiğini, bilgilerin rakip firmada kullanılmasından davacının zarar göreceğini, davalının iş akdini haklı bir neden olmaksızın sona erdirdiğini ve rakip bir firmada çalışmaya başladığını, yasağın coğrafi sınırının Marmara ve Ege bölgeleri; süresinin 2 yıl; cezai şartın ise 30.000-euro olarak kararlaştırıldığını, öne sürerek 10.000-euro cezai şartın dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, rekabet yasağı sözleşmesi’nde belirlenen 30.000-euro cezai şartın kişilik haklarına ihlal edecek derecede ağır olduğunu, bu şartın tenkise dahi söz konusu edilmeyerek mutlak olarak batıl addedilmesi gerektiğini,davalının geçim derdinden istifade edilerek imzalatıldığı,davalının ustabaşı olduğu vasıfsız eleman olması hasebiyle davacı şirketi zarara uğratabilecek bilgileri haiz olmadığını,davalının iki yıl çalışamaması veya vasıfsız işçi olarak herhangi başka bir alanda çalışmasının daha ağır şartlarda çalışarak daha düşük gelir etmesi sonucunu doğuracağını, asgari ücretle çalışan bir işçinin iki yıl boyunca hiçbir iş yapmadan hayatını idame ettiremeyeceğini, davalının vasıfları itibariyle Marmara ve Ege bölgeleri dışında çalışabileceği kayda değer bir işyeri bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ ve İSTİNAF KARARI: Mahkemece, yasağın yer bakımından Marmara ve Ege Bölgeleri ile iki yıllık bir süre ile sınırlandırıldığı, rekabet sözleşmesinin davalı işçinin ekonomik geleceğini ortadan kaldıracağı, anayasal çalışma hürriyetine aykırılık teşkil edeceği, bu nedenle taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ,davalı vekilinin vekalet ücreti ne ilişkin istinaf başvurusunun kabulune davalı yararına nispi vekalet ücreti takdir edilmesine temyizi kabil olmak üzere karar verilmiş,hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
GEREKÇE: Davacı vekili tarafından hükmün temyizi neticesinde Yargıtay 11.HD.nin 2018/2306 esas ,2019/3876 karar sayılı ve 20/05/2019 tarihli ilamı ile “…6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesiyle, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise, bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını düzelterek yeniden esas hakkında karar vereceği düzenleme altına alınmıştır. Zikredilen Yasa hükmüne göre, bölge adliye mahkemesince, istinaf istemi gereği incelenen kararların bir bütün olarak değerlendirilmesi ve kararın herhangi bir sebeple düzeltilmesi gerektiğine hükmedildiğinde ise ilk derece mahkemesi kararı tamamen kaldırılarak esas hakkındaki tüm hükmün yeniden kurulması gerekmektedir. Aksi hal, aynı dosyada infazı kabil birden fazla kararın ortaya çıkması tehlikesine ve HMK 297.maddesin aykırı olarak infazda tereddüte sebebiyet verilebilecektir. Belirtilen sebeplerle, bölge adliye mahkemesince, davalı vekilinin vekalet ücretine ilişkin istinaf itirazının kabulü neticesinde ilk derece mahkemesi kararı tamamen kaldırılıp, esas hakkında yeniden hüküm kurulması gerekirken, ilk derece mahkemesi kararının sadece vekalet ücretine ilişkin kısmının kaldırılarak yeniden hüküm tesisi doğru görülmemiş, bölge adliye mahkemesi kararının re’sen bozularak kaldırılmasını gerektirmiştir.2-) Kabule göre de, dava, davalı işçinin, rekabet etmeme sözleşmesine aykırı davrandığı iddiasına dayalı cezai şart istemine ilişkin olup, bölge adliye mahkemesince davalının, iş yerindeki pozisyonu ve eğitimi itibariyle davacının üretim sırlarına nüfuz etmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin bu yönü hedefleyen istinaf itirazlarının reddine karar verilmiştir. Ancak, 6101 sayılı TBK.nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 4. maddesine göre somut olaya uygulanması gereken TBK’nın 444/2 maddesi, “Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.” hükmünü haizdir. Anılan Yasa hükmüne göre, rekabet yasağı kaydının geçerli olabilmesi için aranan tek şart hizmet ilişkisinin işçiye işverenin üretim sırlarına nüfuz etme imkanı sağlaması olmayıp, yapılan işin işçiye işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkanı sağlaması halinde dahi rekabet yasağı kaydının geçerli olacağı kabul edilmektedir. Yapılan açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, davalının davacıya ait iş yerinde hat sorumlusu olarak çalışmış olduğu, iş tanımına göre, işverence üretilen formüllerin doğru olarak uygulanıp uygulanmadığını kontrol etmek gibi görevlerinin bulunduğu, davalı işçi tarafından yapılan işin işverenin üretim sırlarına nüfuz etme imkanı sağlamaya elverişli olduğu gibi, yapılan işin niteliği hakkında da bilgi edinmeye imkan sağladığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla, aksi yöndeki kabul doğru görülmemiş, hükmün anılan sebeple de davacı yararına bozulması gerekmiştir. Bu itibarla, aksi yöndeki kabul doğru görülmemiş, hükmün anılan sebeple de davacı yararına bozulması”na karar verilmiş,usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmuştur.TBK 182/3 maddesinde hakimin aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indireceği düzenlenmiştir. Hükmüne uyulan yargıtay bozma ilamı gereği davalı aleyhine TBK 444 maddesi koşullarının gerçekleştiğini kabul ile rekabet yasağının ihlali nedeniyle cezai şarta hükmedilmek gerekmektedir.Ancak davalıdan talep olunan cezai şart miktarı 10.000 -euronun davalı işçinin ekonomik durumuna kıyasla aşırı olduğu kabul edilmiştir. Davalı işçinin 2014 yılı ocak ayında net 1.500-TL ücret aldığı belirlenmiştir. O tarihte asgari ücretin (brüt-1071 -TL) olduğu gözetildiğinde talep olunan 10.000-euro dava tarihindeki kurdan 30.890-TL ye tekabül etmektedir.Talebin tümüyle kabulü işçinin 20 aylık net maaşının işverene ödenmesi anlamına gelmektedir. Karar tarihi itibariyle bu oran 2 katını geçmiştir.Anlatılan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün HMK 353-b-2 gereği kaldırılmasına ,davanın kısmen kabulune ,hakkaniyet gereği, cezai şart takdiren 2.000-euroya kadar tenkis edilerek bu miktarın davalıdan tahsiline ,fazla istemin tenkis nedeniyle reddine ,fazla istem tenkis nedeniyle reddolunduğundan davalı yararına vekalet ücreti ve yargı giderine hükmolunmamasına karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE; İstanbul Anadolu 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/04/2017 Tarih 2015/1171 Esas- 2017/424 Karar sayılı hükmün HMK’nun 356, 353(1)b-2-3 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, “Davanın KISMEN KABULÜNE; 2.000-euro cezai şartın 3095 sayılı Kanunun 4.a maddesi uyarınca devlet bankalarınca 1 yıllık vadeli euro mevduatına uygulanan en yüksek oranda temerrüt faizi işletilerek davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazla istemin tenkis nedeniyle REDDİNE”Verilen hükme göre davalı vekilinin istinaf başvurusu konusu kalmadığından bir karar verilmesine yer olmadığına, İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak ; “Alınması gereken 422,10-TL harcın; davacı tarafından peşin yatırılan 529,31- TL peşin harçtan mahsubu ile fazla olan 107,21- TL’nin karar kesinleştiğinde ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, Davacı tarafından ödenen 449,80-TL peşin harçların davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,Davacı tarafından ödenen 750-TL bilirkişi ücreti ile 130-TL teb. müz. gidernden ibaret 880-TL yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Davacı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 2.725- TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,Davanın kısmen reddi tenkis nedeniyle olduğundan bu kısım nedeniyle davalı yararına yargı gideri ve vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine”İstinaf yoluna başvuran taraflarca yatırılan (Davacı 677,29-TL, Davalı 31,40-TL) peşin istinaf karar harçlarının istek halinde kendilerine iadesine, Hükümden sonra davacı gider avansından karşılanan 118,50-TL posta masrafının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davalı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine,duruşmalı yapılan inceleme neticesinde taraf vekillerinin yüzüne karşı oy birliğiyle karar verildi. 27/11/2019