Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/1587 E. 2020/254 K. 26.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1587
KARAR NO : 2020/254
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/11/2018
NUMARASI : 2014/902 Esas- 2018/1063 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/02/2020
Davanın reddine ilişkin hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA:Davacı vekili, davalının İstanbul Ticaret Sicilinin … sicilinde kayıtlı ve müvekkili şirketin münfesih acentesi …. Ltd. Şti.’nin yetkili ve hissedarı olduğunu, bahsi geçen şirket aleyhine prim alacakları sebebi ile dava açıldığını ve davanın Beyoğlu 2. ATM’nin 2006/339 esas sayılı dosyası ile lehlerine sonuçlandığını ve kesinleştiğini, ilamın Beyoğlu …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icraya vaz edildiğini ancak şirketin mal varlığı tespit edilemediğinden 326.476,35-TL aciz vesikası alındığını, acente sıfatı ile tahsil edilen primlerin müvekkili şirkete intikal ettirilmediğinden ve bu husus emniyeti suistimal suçunu oluşturduğundan davalı hakkında İstanbul 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2008/398 esas sayılı dosyası ile kamu davası açıldığını ve davalının mahkum olduğunu, davalının şirket yetkilisi ve ortağı olması hasebi ile suç teşkil eden haksız fiil faili olduğundan müvekkili şirketin zararından sorumlu olduğunu belirterek 326.476,35-TL’nin 13/10/2008 tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı asil cevap dilekçesinde; dava dilekçesinde belirtilen borca itiraz ettiğini, … A.Ş. tarafından ipotek olarak gösterilen evinin 500.000-TL değerinde iken 180.000-TL’ye satıldığını, bu durumda söz konusu şirketin değil kendisinin mağdur olduğunu ve alacaklı olduğunu, istendiği takdirde ipotek edilen ve satılan evin tapu fotokopisini mahkemeye ibraz edebileceğini belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, iddianın ileri sürülüş biçimi itibari ile dava konusu edilen zararın davacı yönünden dolaylı zarar niteliğinde olduğu gerekçesiyle TTK’nun 309. maddesi kapsamında davacının hükmolunacak zararın doğrudan kendisine ödenmesi yönünde talepte bulunamayacağı ve davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; davalının haksız fiil teşkil eden eylemleri sebebiyle müvekkili şirketin doğrudan zarara uğradığını ve bu zararın davalı tarafından tazmin edilmesi gerektiğini, davalının yetkilisi olduğu dava dışı ….ltd.şti aleyhine başlatılan Beyoğlu …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinde söz konusu şirket hakkında 13/10/2008 tarihinde borç ödemeden aciz vesikası düzenlendiğini, zararın, münfesih durumda olan dava dışı şirket yerine mezkur şirketin alacaklısı konumunda olan ve söz konusu eylemden doğrudan zarar görmüş olan müvekkili şirkete ödenmesi gerektiğini,kararın eksik inceleme sonucu verildiğini, davaya konu olayda davalı yetkilisi olduğu dava dışı … Limited Şirketi adına yapmış olduğu işlemlerle kendisi lehine haksız bir menfaat sağladığını, kararının kaldırılarak haklı davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava; dava dışı …. Ltd. Şti.’nin yetkilisi olan davalının davacı şirketi zarara uğrattığı iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunu’nun 2. maddesi ile düzenlenen “..a)TTK.nun yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen olayların hukuki sonuçlarına bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişlerse o kanun hükümleri uygulanır.Acentelik sözleşmesinin 05/09/1997 tarihinde imzalandığı ve 07/04/2006 tarihinde feshedildiği 2008 yılında aciz vesikası alındığı anlaşılmakla davaya konu uyuşmazlığa 6762 sayılı TTK hükümlerinin uygulanmasının gerekmektedir.6762 sayılı TTK’un 309. maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 336’ncı maddesi gereğince, şirket alacaklılarının şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açabilir.Söz konusu davanın açılıp görülebilmesi için oluştuğu iddia olunan zararın doğrudan ya da dolaylı zarar niteliğinde olup olmadığının tespiti gerekmektedir.Şirket alacaklısı konumunda olan üçüncü şahısların sorumluluk davası yolu ile kendileri adına istemde bulunabilmelerinin koşulu, oluştuğu ileri sürülen zararın, doğrudan zarar niteliğinde olmasıdır. Şirket yöneticilerinin, şirketin almış olduğu borcu ya da başkaca edim yükümlülüklerini yerine getirmemek amacıyla şirketi atıl kılarak acz içine düşürmeleri hali; üçüncü kişiler yönünden doğrudan zarar niteliğinde olup, bunun dışında kalan ve dolaylı zarar olarak nitelendirilebilecek hususlarda alacaklıların, ancak yöneticilerin ödeyeceği tazminatın şirkete verilmesi yönünde istemde bulunmaları mümkündür.6762 sayılı TTK’nun 556. maddesi göndermesi nedeni ile uygulanması gereken anonim şirket yöneticilerinin sorumluluğuna ilişkin hükümler gereği ; yasa ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen limited şirket müdürleri bu yüzden oluşan zararlar nedeni ile ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklarına karşı sorumludur. Müdür aleyhine açılacak sorumluluk davasında asıl dava hakkı ortaklığa aittir.Ancak zarar gören alacaklıların da müdür aleyhine dava açma hakkı bulunmaktadır. Müdürün ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları alacaklıların dolaylı zarar görmesine yol açar. Ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi alacaklıların dolaylı zararı olarak sonuç doğurur. Alacaklı dolaylı zarar nedeni ile açtığı davada hükmedilecek tazminatı kendisi adına değil ortaklığa verilmesi yönünde talepte bulunabilir. Somut olayda davalı müdürün davacı şirketi tahsil ettiği primleri intikal ettirmeyerek kendisi lehine menfaat sağlayarak zarara uğrattığı ileri sürülmüş olup, iddianın ileri sürülüş biçimi itibari ile dava konusu edilen zararın davacı yönünden dolaylı zarar niteliğinde olduğu anlaşıldığından TTK’nun 309.maddesi kapsamında davacının hükmolunacak zararın doğrudan kendisine ödenmesi yönünde talepte bulunamayacağı gerekçesiyle davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığından davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik olmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 54,40- TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 35,90- TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 26/02/2020