Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/1482 E. 2020/256 K. 26.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1482
KARAR NO : 2020/256
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/02/2017
NUMARASI : 2015/745 Esas- 2017/160 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/02/2020
Taraflar arasında görülen dava neticesinde; Dairemizce verilen hükmün Yargıtay 11. HD tarafından bozularak iadesi üzerine yapılan duruşma sonunda dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; dava dışı … Ltd’nin şirket ortağı olan müdürü konumundaki davalı …’ın ve şirket ortağı olmayan, dışarıdan atanan müdürü ,davalı …’ın kocası …’ın dava dışı şirketin yönetimi sırasında TTK ve ilgili mevzuat hükümlerine aykırı şekilde yaptıkları iş ve işlemlerin, keyfi tutum ve davranışlar nedeniyle şirket hak ve menfaatlerinin haleldar edildiğini, bu bağlamda davalıların yöneticisi ve müdürü olduğu şirketi kötü idare ettiklerini, şirket kasasında 2014 yılı itibariyle 569.557-TL kasa açığı bulunduğunu bu açığın belgesiz yapılan harcamalar gayri resmi çekilen paralardan kaynaklandığını, şirket nezdinde 2.690.350,80-TL dağıtılabilir kar olduğu halde dağıtılmadığını, davalıların eylemlerinin TTK nın 613,614,624,626,627,630,636. maddeleri gereğince müdürlükten azli gerektirdiğini, bu hususların haklı sebep teşkil ettiğini ve davalıların müdürlük görevlerinin sona erdirilmesinin dava dışı şirket yararına olacağı belirtilerek ,davalıların müdürlük, idare ve temsil yetkilerinin kaldırılmasına, davalıların şirket müdürlüğünden azline öncelikle ihtiyati tedbir yoluyla yönetim kayyımı atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde; dava dışı şirketin faaliyet konusu olan “Gemi Acenteliği” işinin kişisel ilişkiler, güvenilirlik ve kişisel itibar ile yürütülen bir iş olduğunu,somut olayda TTK 630 vd hükümleri gereğince şirket müdürlerinin azlini gerektirecek hiçbir haklı nedenin olmadığını, şirketin kurulduğu günden bu güne büyüyerek her zaman karlılığını devam ettirdiğini, davalıların şirketin finansmanı için şahsi evlerini dahi ipotek edecek kadar şirkete bağlı oldukları nazara alınarak işbu haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI VE SÜREÇ:Mahkemece, … Ltd Şti ile … AŞ adına aynı tarihlerde aynı şahıslarca işlem yapılması, söz konusu davaya konu şirket adına olan teknenin bu şirkete aktarıldığı, yeni şirket kurucusunun davalı …’ın akrabası olduğu, davaya konu şirket adına yaptırılmakta iken henüz şirket kurulmadan ismi … olarak değiştirilen teknenin sonradan kurulan aynı isimli şirkete devredilmiş olduğu, muhtemelen bu şirketin ismi … davalılar … ve … baş harflerinden oluştuğu, mahkemece yaptırılan bilirkişi raporuna göre davaya konu şirketin 30/11/2015 tarihi itibariyle 553.556,98- TL tutarında kasa açığının bulunduğu, davalıların yöneticisi oldukları dava dışı bu şirketin kasa açığını açıklamak üzere dava dışı şirket personeline açıktan ödeme yaptıkları şeklindeki savunmaları, şirket müdürleri tarafından 2014 yılında yapılması gereken 2013 yılına ait genel kurul toplantılarının, yine 2015 yılında yapılması gereken 2014 yılı genel kurul toplantılarının yapılmamış oluşu, 2013 ve 2014 yıllarına ait yıl sonu finansal tabloları görüşülerek onaylanmaması, şirket varlıklarının yeni kurulan şirkete aktarılması ve şirket imkanlarının yeni kurulan şirkete kullandırılması gibi nedenlerle, şirket menfaatlerini haleldar ettikleri, bu nedenle şirketteki müdürlük, idare ve temsil yetkilerini kötüye kullandıkları gerekçesiyle davanın kabulüne davalıların şirket müdürlüğünden azline ve davadışı şirkete yönetim kayyımı atanmasına karar vermiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde; şirkete kayyım atanması için TMK 627/4 maddesine göre şirketin organsız kalması halinde kayyım tayin edilebileceğini, şirketin iyi yönetilmemesi, kar dağıtmaması, beklenen karlılığa ulaşmamasının kayyım tayini için sebep olmadığını, kayyım atandıktan sonra şirketin küçülme sürecine girdiğini ve zarar ettiğini, şirkete kayyım atandıktan sonra müşterilerin ilişkilerini sonlandırmaya başladığını, bilirkişi raporunun gerçeği yansıtmadığını, … şirketi ile … şirketinin ve müvekkillerinin idari, mali ,teknik ve hukuki konularda bir irtibatı olmadığını, gözcü 4 motoru ile ilgili … şirketine yapılan siparişin iptal edildiğini paranın hesaba iade edildiğini, … gemisinin isminin değiştirilerek bu motorun … şirketine aktarıldığı iddiasının yerinde olmadığını bu nedenle şirketin bir zararından söz etme imkanı olmadığını, bu iki şirketin farklı olarak faaliyet gösteren iki ayrı şirket olduğunu, genel kurul toplantısının 2014-2015 yıllarında yapılmamasının nedeninin kurucu ortağın vefat etmesinden kaynaklandığını, şirkette kasa açığı bulunmadığını, 1.336.000-TL’lik kasa açığı nedeninin dosyadaki deliller, banka dekontları, resmi evraklar, bilirkişi raporu, bağımsız denetçi raporu ile sabit olduğu üzere personele açıktan makbuzla yapılan ödemelerden kaynaklandığını, özen ve bağlılık yükümünün ihlalinin söz konusu olmadığını ağır kusurları bulunmadığını, davacı hakkında İstanbul 2. ATM de 2016/757 E dosyası ile açılan ortaklıktan çıkarılma davasının bu dava yönünden bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek davanın kabulüne ilişkin kararın kaldırılarak davanın reddini talep etmiştir.Dairemizce yapılan istinaf incelemesi neticesinde; Dairemizin 2017/518 Esas-2017/658 Karar sayılı ve 29/12/2017 tarihli kararıyla; “şirketin 24 mayıs 2004 tarihli ana sözleşme ile … ile .. tarafından %50 şer pay ile kurulduğu,%50 hissedar … 4.2.2015 tarihinde hissesini davacı …’e devri nedeniyle 5.2.2015 tarihli ve 1 sayılı ortaklar kurulu kararıyla bu devir kabul edilerek davacı şirkete ortak olarak kabul edilmiş, 20.5.2014 tarihli 9 sayılı ortaklar kurulu kararıyla 5 yıllık süre ile davalılar … ve …’ın şirketi münferit yetkili müdür olarak atanmış,Davacının ortak olarak kabulünden sonra 19.3.2015 tarihli şirket hesabında ki nakitten acil olarak 100.000-TL gönderilmesi ,”tasfiye sürecine girildiğinden artık bu miktarda nakit tutmanın gereği olmadığı “,Davacı 24.3.2015 tarihli ihtar ile ;şirketin banka hesap numaraları ile hesap bakiyelerini de yazarak hesaplarda bulunan paralarda hissesi oranında hak sahibi olduğunu bildirerek ihtarın tebliğinden itibaren 7 içerisinde hesabına 666.683-TL yatırılmasını davalılara ihtar etmiştir.Davacı ortak …’in ortak olarak katıldığı 2013 ve 2014 yılı genel kurul toplantısı 15.5.2015 tarihinde gerçekleştirilmiş olup, bu toplantıda davacı …’in red oyuyla bilançonun onaylanması hususunun oyda eşitlik bulunduğundan onaylanmadığı ,ancak şirketin bilançosunda yer alan geçmiş yıllar karlarının ilerleyen dönemlerde dağıtılmasına oybirliğiyle karar verildiği ,elde ki azil davasının da 8.7.2015 tarihinde davacının şirkete ortaklığının kabul edildiği tarihten 5 ay sonra açıldığı anlaşılmaktadır.Elde ki dava, davadışı şirketin davalılar tarafından kötü yönetildiği, şirket kasasında bulunan paraların belgesiz ve usulsüz harcamalarla tüketildiği ve davacı ortağın zararına sebebiyet verdiği iddiasıyla açılmıştır. 26.1.2017 tarihli 6.kayyım raporunda ; nisan 2015 itibariyle kasa açığı bulunmadığı, nakit giriş ve çıkışlarının onayı dahilinde yapıldığı,ocak 2014-mart 2015 tarihleri arasında elden ödenen maaşlar vs.nedenlerle oluşan kasa açığının şirket yetkilisi tarafından 6736 sayılı kanun 6/3.maddesi uyarınca 546.000-TL kasa açığı için vergi dairesine başvuru talebine onay verildiği aftan faydalanıldığı, 16.380-TL vergi dairesine ödeme yapılarak kasa bakiyesinin reel duruma getirildiği bildirilmiştir.Konuyla ilgili bulunan TTK 630. maddesinde; her ortağın yöneticinin özen ve bağlılık yükümlülüğü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinin ağır şekilde ihlal edilmesi yada şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi halinde yönetici ve müdürlerin azlinin mahkemeden isteyebileceği düzenlenmiştir.Somut olayda, dosya içerisinde yer alan 6.kayyım raporuna göre kasa açığı aftan yararlanılmak suretiyle kapatılmış bulunmaktadır.Kasa açığının sebebinin şirket çalışanlarına 2014 Ocak ayından 2015 Nisan ayına kadar 15 aylık süre içerisinde bordroda gösterilen maaşlardan ayrı olarak açıktan kasa makbuzları ile elden nakit olarak ücret ödenmesi olduğu bilirkişi incelemeleri ve kayyım raporlarıyla anlaşılmış bulunmaktadır. Davada dayanılabilecek,mahkemenin inceleyebileceği vakıalar dava tarihinden önceki vakıalardır.Davacı vekili dava tarihinden sonra kurulan bir şirketin yararına ,davacının ortak bulunduğu şirketin zararına işlemler yapıldığını ileri sürmüş ,mahkeme de bu gerekçeye dayanarak azil kararı verilmiş ise de … sipariş verilen … gemisinin açılan bu dava ve yaşanan anlaşmazlık ile birlikte dosyaya yansıyan belgelere göre davacının şirketin tasfiyeye girmesi arzusunda olduğu anlaşılmakla ,alınan yatırım kararının iptali doğal bir davranış olup ,133.000-TL si ödenmiş bulunan siparişin iptal edilmesi de azle gerekçe olamayacaktır.Yine aynı sektörde bulunan kişilerin birbirleriyle iş yapmaları olağan görülmüştür.Davacı vekili her ne kadar davalıların yöneticisi olduğu şirketin ortaklara kar payı dağıtmamasının müdürlükten azil sebebi olarak ileri sürmüş ise de kar payı dağıtılmaması tek başına şirketten azil için bir neden olarak görülmeyeceği gibi davadan hemen evvel alınan ortaklar kurulu kararı ile kar dağıtımı hususunun ileride görüşülmesine davacının oyu ile karar verilmiştir.Davadan evvel oluşan kasa açığının davalıların şirket personeline açıktan ödenen maaşlar olduğu tesbit edilmiş,muhasebenin düzgün tutulmadığının anlaşılması şirket müdürü bakımından elbette bir kusur ise de kanunda tarif edilen özen ve bağlılık yükümlülüğü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinin ağır bir şekilde ihlali olarak kabul edilemeyeceği ,davalıların şirketin kurucu ortakları olduğu ,davacının şirkete ortak olduktan kısa bir süre sonra açtığı dava da şirket müdürünün azlini talep etmesi ve ortak olur olmaz tasfiyeden sözetmesi ,davadan sonraki vakıaların hükme esas alınamayacağı, davalıların kendi menfaatlerine şirketi zararlandırıcı işlemlerde bulunduğu sonucuna varılamayacağı ,kayıt dışı işlemlerin arzu edilmese de sıklıkla yaşanan bir gerçek olduğunun gözönünde bulundurulması gerektiği ,davanın kabulune karar verilmesi yerinde görülmediğinden; ilk derece mahkemesinin kabul kararının kaldırılarak davanın reddine;azil kararıyla birlikte hükmün kesinleşmesi halinde müdürlük görevi sona erse dahi ,şirketin müdürünü seçecek olan TTK 616-b maddesi gereğince ortaklar genel kurulu olduğu ,mahkemenin ortaklar kurulu yerine geçerek şirkete müdür (yönetim kayyımı) atanması doğru görülmediğinden, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/745 Esas 2017/160 Karar sayılı ve 08/02/2017 tarihli hükmün HMK’nun 353-b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına;”Yerinde görülmeyen davanın reddine”, organ boşluğu olmadığından kayyımın görevine son verilmesine, karar verilmiştir. Bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 06/05/2019 tarihli 2018/1522 Esas-2019/3375 Karar sayılı bozma ilamında; vergi affından yararlanılmak suretiyle kasa açığının kapatılmasının mevcut şirket zararını ortadan kaldırmadığı gibi, müdürlerin bu husustaki sorumluluğunu da bertaraf etmeyeceği, şirketin, muhasebenin düzgün tutulmaması sebebiyle vergi dairesine ödemek zorunda kaldığı 16.380- TL para cezasının da davalı müdürlerin kusuru sebebiyle oluşmuş bir şirket zararı olarak kabulünün zorunlu olduğu, davalıların kasa açığını izah etmek için geliştirdikleri, sektörel zorunluluk sebebiyle bir takım formalite ödemeleri yapıldığı şeklinde ki savunmaya da demokratik bir hukuk devletinde itibar edilmesi mümkün olmayıp, söz konusu ödemeler rüşvet olarak dahi kabul edilebilecek ve tespit edilmesi halinde davalıların cezai sorumluluğunu gerektirebilecek nitelikte olduğu, bölge adliye mahkemesinin kayıt dışı ödemelerin arzu edilmese de sıklıkla yaşanan bir gerçek olduğu şeklindeki gerekçesinin isabetli görülmediğinden bölge adliye mahkemesi kararının bozularak kaldırılmasının gerektiği belirtilerek, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile, kararın bozulmasına karar verilmiştir. Dairemizce usul ve yasaya uygun görülen bozma ilamına uyulmuş, hükmüne uyulan Yargıtay bozma ilamı gereği davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerekmekte ise de ,20.5.2014 tarihli 9 sayılı ortaklar kurulu kararıyla 5 yıllık süre ile davalılar … ve …’ın müdürlük görev sürelerinin 20.5.2019 tarihinde dolduğu karar tarihi itibariyle halen şirket müdürü olmadıklarından konusu kalmayan dava nedeniyle bir karar verilmesine yer olmadığına ,ancak davacı dava tarihi itibariyle haklı görüldüklerinden davalıların yargı gideriyle sorumlu tutulmalarına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK.’nın 353(1)b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/745 Esas-2017/160 Karar sayılı ve 08/02/2017 tarihli kararının HMK.’nın 356. maddesi gereği KALDIRILMASINA,”Konusu kalmayan dava nedeniyle BİR KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA”İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak;”Alınması gereken 54,40- TL harçtan, peşin yatırılan 27,70- TL’nin mahsubu ile bakiye 26,70- TL harcın davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına,Davacı tarafça ödenen 55,40- TL harcın, 1.900,- TL bilirkişi ücreti ve 203,- TL tebligat ve müzekkere giderleri olmak üzere toplam 2.103,- TL gider avansının davalılardan alınarak davacıya verilmesine, Davalı tarafça yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,Davacı vekili için hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca takdir olunan 3.400- TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, “Alınması gereken 54,40- TL istinaf karar harcından davalılar tarafından peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23- TL harcın davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına,Davacı tarafça yapılan toplam 200-TL istinaf yargı giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, Davacı vekili için takdir olunan 3.400-TL istinaf duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine.Gerekçeli kararın birer örneğinin taraflara tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, duruşmalı yapılan inceleme neticesinde taraf vekillerinin yüzüne karşı oy birliğiyle karar verildi. 26/02/2020