Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/143 E. 2021/170 K. 11.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/143
KARAR NO : 2021/170
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/09/2017
NUMARASI: 2014/914 Esas 2017/766 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/02/2021
Davanın reddine ilişkin hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin … ticari plakalı taksinin sahibi olup, taksi plakasının, daha önce aracılık hizmetleri ile uğraşan dava dışı … tarafından kiralandığını, daha sonra 2013 yılı Ocak ayında … aracın eski olup değişmesi gerektiği, yeni alınacak aracın ticari plakaya tescili için vekaletname verilmesi gerektiğini söylediğini, müvekkilinin bunun üzerine …, ortaklarına ve çalışanlarına trafik tescil işlemleri için Eyüp …. Noterliği’nin 04.01.2013 tarihli vekaletnamesini verdiğini, noterde müvekkilinin noter çalışanı ve … tarafından bir tip vekaletname örneği gösterildiğini, müvekkilinin tip vekaletnameyi okudğunu ve yapılacak işlemlere ilişkin olduğunu gördüğünü, ancak daha sonra tip vekaletnamede yer almayan bir hüküm içeren başka bir vekaletname düzenlediğini ve müvekkiline içinde “TC bankalarından kullanacağım her türlü kredi nedeniyle adıma dilediği bedel ve şartlarla kredi kullanmaya, beni borçlandırmaya, kredi sözleşmelerini tanzim ve imza etmeye, kredi bedellerini tahsil etmeye, kullanılacak kredi nedeniyle adıma kayıtlı araçları, ticari plaka hattımı banka lehine rehnetmeye, rehin sözleşmelerini ve yediemin senedini imzalamaya… ” şeklinde hüküm bulunan başka bir vekaletname getirildiğini, aynı başlığın yer aldığı vekaletnamenin kendisine gösterilen tip vekaletname olduğunu düşünen müvekkilinin vekaletnameyi imzaladığını, sonrasında müvekkilinin, bu kişilerin bahsedilen vekaletname ile … Sultangazi Şubesinden kendi adına çeşitli tarihlerde dört ayrı kredi çektiklerini öğrendiğini, bu kişi tarafından 09/01/2013 tarihinde 45.000-TL, 09/01/2013 tarihinde 305.000-TL, 18/03/2013 tarihinde 50.000-TL ve 23/05/2013 tarihinde 50.000-TL olmak üzere müvekilli adına toplam 450.000-TL kredi çekildiğini, krediler nedeniyle bakiye 241.261,95TL borcunun bulunduğunu, …, ilgili noter ve banka çalışanları hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına 2013/128310 soruşturma no.lu dosyası ile suç duyurusunda bulunulduğunu, … her ne kadar müvekkili adına vekaletname ile işlem yapmış olsa da, kredilerin çekilmesinde ve bu sebeple ve müvekkilinin haksız ve yasaya aykırı olarak borçlanmasında davalı bankanın ağır kusuru ve sorumluluğunun bulunduğunu, … adlı şahsın ortadan kaybolmasından sonra edilen bilgilere göre … ve yönlendirdiği çalışnları tarafından davalı bankanın dönemi itibarı olan kişiler olması sebebiyle bahsedilen vekaletname yöntemiyle 70-75 milyon TL tutarında kredi kullanıldığını, müvekkilinin aslında davalı banka ile bir kredi ilişkisine girme iradesinin bulunmadığını, davalı bankanın özen yükümlülüğü gereğince ve şube çalışanlarının her türlü ihmal kusurundan dolayı sorumlu olduğunu belirterek, müvekkilinin davalı bankaya borçlandıran kredilerden dolayı fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalı bankaya 241.261,65 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
ISLAH: Davacı vekili; kredi borçlarının müvekkili tarafından toplam 266.509-TL ödeme yapılmak suretiyle kapatıldığını belirterek, yapılan ödeme gereğince davaya istirdat davası olarak devam edilerek ödemenin davalıdan istirdatına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacı adına kredi sözleşmelerinin Eyüp …. Noterliğinin 05/01/2013 tarih ve … yevmiye no.lu vekaletnamesi ile vekil edilen … imzaladığını, davacının bu kişiye geniş yetkiler içeren genel vekaletname verdiğini, kredi başvurusunun bu vekaletname ile yapıldığını, müvekkili tarafından davacı tarafa tahsis edilen her bir kredi öncesinde Eyüp …. Noterliği aranarak vekaletnamede azil olup olmadığnın teyit edildiğini, iş bu vekaletnamede azil olmadığı için kredilerin kullandırıldığını, tacir olan davacının basiretli davranma yükümlülüğünün bulunduğunu, okuduğu ve imzaladığı vekaletnamelerin farklı olduğu iddiası soyut olup, müvekkili bankanın kendisine ibraz edilenden başka vekalatnameler varsa bunları bilmesinin mümkün olmadığını, davacı tarafın kullanmış olduğu kredi taksitlerinin bir kısmının ödendiğini, davacı tarafa kullandırılan kredilerde herhangi bir usulsüzlük olmadığını, kredi kullandırılırken davacı nüfüs cüzdan sureti, aracın ruhsat sureti, vergi levhası, imza beyannamesi, taksi çalıştırma ruhsat sureti ve vekaletname aslının ibraz edildiğini, tespit edilen limitin müvekkili bankanın mevzuatı dahilinde bir defada kullandırılabileceği gibi talep halinde 60 aya kadar peyderpey kullandırılabileceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; somut olayda davacının vermiş olduğu vekaletname ile tayin edilen vekil aracılığı ile davacı adına kredi kullandırıldığı, kredi kullanımının vekaletname ile verilen yetki çerçevesinde gerçekleştiği, davalı bankanın vekaletnameyi ilgili notere teyit ettirmek suretiyle kredi kullandırdığı, davalı bankaya atfedilecek bir mütefarik kusurun bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili; müvekkilinin sahibi olduğu ticari taksinin yenilenmesi işlemleri için …, ortaklarına ve çalışanlarına trafik tescil işlemleri için Eyüp …. Noterliği’nden 04.01.2013 tarihli ve … yevmiye no.lu vekaletnameyi verdiğini, … esnafı dolandırdığı haberleri üzerine bu kişilerin bahsedilen vekaletname ile … Sultangazi Şubesinden kendi adına yaklaşık beş ayı kapsayan çeşitli tarihlerde dört ayrı kredi çektiklerini öğrendiğini, vekil olarak işlem yapan bir kişinin kısa aralıklarla aynı şubeden kredi çekmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığını, banka tarafından müvekkiline bilgilendirme yapılmadığını, olayda bankanın ağır kusurlu olduğunu, 263 müşteki tarafından yapılan şikayet üzerine … hakkında İstanbul 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/51 esas sayılı dosyasında açılan davanın gerekçeli kararında sanıkların kastının dolandırıcılık olduğunun belirtildiğini, bilirkişi raporunda da davalı bankanın kusurlu olduğunun tespit edildiğini, ancak mahkemece davanın reddine karar verildiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, vekalet görevi kötüye kullanılarak dava dışı kişiye davalı bankaca tahsis edilen kredilerden dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Bankalar, özel yasa ile kurulan ve kendilerine alanlarında çeşitli imtiyazlar tanınan, topladıkları mevduatı ve katılım fonlarını sahteciliklere karşı özenle korumak zorunda olan kuruluşlardır. Bankalar sahip oldukları bu vasıfları sebebiyle bankacılık işlemlerinin güvenilen tarafı konumundadırlar. Bu durum, bankaların bir güven kurumu olarak kabul edilmesini ve bankanın sorumluluğunun özel güven sebebiyle ağırlaştırılmasını gerektirir. Bu nedenle bankalar, ağırlaştırılmış sorumluluğun bir gereği olarak objektif özen yükümlülüğü altında bulunmakta olup, buna karşılık hafif kusurlarından dahi sorumludurlar. Ayrıca, bu sorumluluğu kaldırmaya yönelik sözleşmeler de geçerli değildir. Aynı zamanda tacir olan bankaların, 6102 sayılı TTK’nın 18/2. maddesi gereğince bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmesi zorunludur. Nitekim bankaların, tacir olarak bütün işlemlerinde basiretli davranma yükümlülüğü herhangi bir tacirden farklıdır. Bu sebeple bankalardan beklenen basiret ölçüsü ve özen yükümlüğü şüphesiz daha ağırdır. Özellikle birer güven kurumu olan bankaların, aldıkları mevduatları sahtecilere karşı özenle koruma yükümlülüğünün daha ağır olduğunun kabulü gerekmektedir. Ayrıca bankalar, adam çalıştıran sıfatı ile de sorumludur. Adam çalıştıranın sorumluluğu 6098 sayılı TBK’nın 66. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddede; “Adam çalıştıran, çalışanın kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür. Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz.” hükmü öngörülmüştür. Bu madde gereğince adam çalıştıranlara genel nitelikte objektif bir özen yükümlülüğü yüklenmiş ve adam çalıştıranın bir özel hukuk ve bağımlılık ilişkisi içerisinde çalışanlarının kendilerine bırakılan işleri gördükleri sırada hukuka aykırı bir fiille üçüncü kişilere vermiş oldukları zarardan sorumluluğu düzenlenmiştir. Buna göre adam çalıştıranın sorumluluğu, kusursuz sorumluluk türlerinden özen sorumluluğudur. Başka bir deyişle adam çalıştıranın sorumluluğunun kaynağı, adam çalıştıranın çalışanlarını seçerken ve onları çalıştırırken çalışanlar üzerindeki denetim ve gözetim ödevini yerine getirmemesine, kanun tarafından kendisine yükletilen bu tür objektif bir ödevi ihlal etmesine dayanmaktadır. Adam çalıştıranın sorumluluğu bir kusur sorumluluğu olmadığı için sorumluluk, kendisinin veya emrinde çalışan yardımcı kişinin kusurlu olup olmamasına bakılmaksızın, kusurdan bağımsız olarak doğmaktadır. Sorumluluğun doğması için objektif özen yükümlülüğünün ihlaliyle meydana gelen zarar arasında, uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir. Adam çalıştıran, ancak zararın meydana gelmemesi için somut durumun gerektirdiği her türlü objektif dikkat ve özeni göstermiş olduğunu ispat ederse sorumluluktan kurtulacaktır. Sorumluluk şartları gerçekleştiği takdirde, zarar veren, zarar görenin malvarlığında meydana gelen eksilmeyi gidermek zorundadır. Ancak zararlı sonucun doğmasına zarar veren yanında zarar görenin kusuru veya bazı durum ve davranışları ya da umulmayan olaylarda katkıda bulunmuşsa tazminattan belirli bir indirim yapılması hakkaniyete daha uygun düşmektedir. Zarar görenin müterafik (ortak) kusuru tespit edilirken, aynen zarar verenin kusurunda olduğu gibi objektif kusur kriterlerine başvurulmalı, yani objektifleştirilmiş kusur kavramı esas alınmalıdır. Zarar görenin müterafik (ortak) kusuru illiyet bağını kesecek yoğunlukta ise zarar veren sorumluluktan kurtulacak ve tazminat ödemeyecektir. Buna karşılık zarar görenin müterafik (ortak) kusuru bu yoğunlukta değilse ortak sebep olarak tazminattan indirim sebebi teşkil edecektir. Başka bir deyişle zarar görenin davranışının illiyet bağını kesecek yoğunlukta olup olmadığı tespit edildikten sonra zarar görenin müterafik (ortak) kusuru belirlenerek sorumluluk paylaştırılıp tazminattan indirim yapılacaktır. Somut olayda, davacı tarafından taksi plakasının tescili amacıyla dava dışı … verilen vekaletnamede tescil işlemleri yanında açıkça vekile “TC bankalarından kullanacağım her türlü kredi nedeniyle adıma dilediği bedel ve şartlarla kredi kullanmaya, beni borçlandırmaya, kredi sözleşmelerini tanzim ve imza etmeye, kredi bedellerini tahsil etmeye, kullanılacak kredi nedeniyle adıma kayıtlı araçları, ticari plaka hattımı banka lehine rehnetmeye, rehin sözleşmelerini ve yediemin senedini imzalamaya… haciz ve rehin koymaya, kaldırmaya ve bu konuda gerekli bütün işlemleri yapmaya, bankaya adıma hesap açmaya…” şeklinde, adına kredi kullanma ve ilgili tüm işlemleri yapma yetkisini de içeren bir vekaletname verildiği, vekil tarafından vekil eden davacının bilgisi dışında davalı banka şubesinden 09.01.2013 tarihinde 45.000-TL ve 305.000-TL, 18.03.2013 tarihinde 50.000-TL ve 23.05.2013 tarihinde 50.000-TL olmak üzere toplam 450.000-TL tutarında kredi kullanıldığı, yargılama sırasında davacı tarafından bakiye kredi borçlarına mahsuben 24.01.2014 tarihinde 245.000-TL, 03.02.2014 tarihinde ise 21.509-TL olmak üzere toplam 266.509-TL ödeme yapılmak suretiyle kredi borçlarının kapatıldığı, harç ikmali de yapılmak suretiyle davacı vekilince ödenen bu tutarın istirdatının talep edildiği anlaşılmaktadır. Dosyaya yansıyan bilgiler ve Dairemizce Uyap sisteminden yapılan sorgulamada, dava dışı … ve yanında çalışanların aynı dönemlerde davacı gibi ticari taksi plakası sahiplerinden aynı noterlikten benzer nitelikte vekaletnameler aldıkları ve aynı banka şubesinden vekalet verenler adına krediler kullandırıldığı, olayın basına da yansıdığı anlaşılmaktadır. Bu kapsamda; herhangi bir banka adı, kullanılacak kredi türü ve sayısı belirsiz olarak, farklı bir amaçla düzenlenmiş vekaletname içinde yer alan, bankalardan vekalet veren adına kredi kullanmaya ve kredi bedellerini tahsile dair verilen yetki kapsamında davacı adına müteaddit defalar aynı şekilde plaka işletme kredisi kullanılmış olmasına rağmen, basiretli bir tacir olarak hareket etmesi gereken ve bir güven kurumu olan davalı bankanın söz konusu işlemler şüpheli olmasına ve aynı tür kredi aynı şahıslar tarafından ve önceki kredi borcu ödenip bitirilmeden bir kaç ay ara ile tekrar kullandırılması, bu kredi kullandırımları sırasında vekalet veren davacının hiç bir şekilde bilgilendirilmemesi, davacı adına açılan kredili mevduat hesabında sadece vekaletnamede bulunan adres ile yetinilerek telefon gibi hızlı iletişim araçlarıyla ilgili bilgi istenilmemesi, yine farklı şahıslar adına aynı şekilde davalı banka şubesinden benzer vekaletnameler ile aynı kişilere benzer nitelikte pek çok kredi kullandırılmasına rağmen banka personeli tarafından bu işlemlerin şüpheli olduğu kabul edilerek, bankanın her türlü araştırma yapma yetkisi ve vekaleten kredi kullandırımlarında vekalet verenleri bu konuda bilgilendirme ve vekaleten birden fazla kredi kullanımında bu kimseleri arayarak kredi kullanımının bilgileri dahilinde olup olmadığını araştırma yükümlülüğü bulunmasına rağmen, banka personelince sadece ilgili noterlik aranarak vekaletname yönünden azil olup olmadığı sorularak, iptal edilmediklerine ilişkin yanıt üzerine başka her hangi araştırma yapılmaksızın kredi kullandırılması karşısında, davalı bankanın özen yükümlülüğüne uygun davrandığının kabul edilemeyeceği, bu nedenle davalı bankanın kusurunun bulunduğu açıktır.Davacı ise vermiş olduğu vekaletname içeriğini okumadan ve vekile verdiği yetkiler yönünden denetlemeden vekaletnameyi imzalamış olmakla, zararın meydana gelmesinde müterafık kusurlu kabul edilmelidir.Yargılama sırasında alınan 17.11.2016 tarihli bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere, olayın yukarıda açıklanan oluş biçimi itibariyle somut olayda davacının %40, davalının ise %60 oranında kusurlu olduklarının kabulü, dosya kapsamına ve toplanan delillere uygun düşmektedir. Bu kabul doğrultusunda davacı tarafından kredi borcuna mahsuben ödenen 266.509-TL tutarın %60’ı oranında 159.905,40 TL üzerinden davanın kısmen kabulü gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi hatalıdır. Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, belirtilen hususlar yeniden yargılama gerektirmediğinden, hükmün kaldırılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunn KABULÜNE, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/914 Esas-2017/766 Karar sayılı ve 26/09/2017 tarihli hükmünün, HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Davanın KISMEN KABULÜ ile, 159.905,40 TL tazminatın, ödeme tarihi olan 24.01.2014 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine”İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 10.923,14-TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin yatırılan toplam 4.551,35-TL harcın mahsubu ile bakiye 6.371,79-TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,Davacı tarafından peşin yatırılan 4.579,40-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Davacı tarafından yapılan 1.800-TL bilirkişi ücreti, 92,70-TL posta masrafı olmak üzere toplam 1.892,70-TL yargı giderinin, davanın kabulü oranında hesaplanan 1.135,62-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, Davalı tarafından yapılan 24-TL posta masrafının davanın reddi oranında hesaplanan 9,60-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına, Davacı vekili için takdir olunan 19.141,01-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Davalı vekili için takdir olunan 14.077,34-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 31,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,Davacı tarafından yapılan 101-TL istinaf yargı giderinden davanın kabulü oranında hesaplanan 60,60-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 11/02/2021