Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/1362 E. 2021/1581 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1362
KARAR NO: 2021/1581
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/03/2019
NUMARASI: 2015/823 Esas – 2019/184 Karar
DAVA: Alacak (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/11/2021
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili ile davalı … arasında imzalanan 09.02.2007 tarihli bayilik sözleşmesine göre, davalının bir kısım sabit yatırımlar (akaryakıt techizatı 5 adet 20m3 tank, akaryakıt elektrik tesisatı, 3 adet 4×8 dispenser, 5 adet dalgıç, hava-su saati, kompresör, tank pompa otomasyonu, kurumsal kimlik, soğuk-sıcak basınçlı yıkama makinesi) yapması, 838.000-TL nakit bayilik hizmet bedeli ve 420.000 litreden az olmamak üzere hibe akaryakıt vermeyi taahhüt ettiğini, ancak hibe bedelinin ödenmediğini, davacı şirket sahibinin babası …’a ait Ankara ile Keçiören İlçesinde bulunan … ada … parsel sayılı taşınmaz üzerine davalı lehine 20.02.2007 tarihinde 75.000-TL bedelle 15 yıl süreli intifa hakkı tesis edildiğini, ancak intifa bedelinin de ödenmediğini, ayrıca verilecek akaryakıt teminatı olmak üzere taşınmaz üzerine 1.500.000-TL bedelli ipotek tesis edildiğini, davalı şirket tarafından müvekkilince teminat olarak verilmiş boş çeklerin Bakırköy … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile takibe konulduğunu, müvekkili tarafından keşide edilen 30.07.2009 tarihli ihtarnamesine cevaben davalı tarafından keşide edilen 10.08.2009 tarihli ihtarname ile icra konusu borcun ödenmesi, aksi takdirde sözleşmenin feshi ile cezai şartın tahsilinin talep edileceğinin ihtar edildiğini, bunun üzerine müvekkilinin zor durumda kalmamak için 13.08.2009 tarihli sözleşmeyi imzaladığını, bu sözleşmede davalı tarafından 1.455.000-TL hizmet bedeli ödendiği, müvekkilinin 230.500-TL akaryakıt bedeli ile birlikte 1.685.500-TL kesin borç ikrarı olduğunun yazıldığını, ancak belirtilen yatırım bedelinin gerçek olmadığını, ayrıca müvekkilinin akaryakıt borcunun da 230.500-TL olduğunun ikrar edildiğini, ayrıca daha önce ipotek ve intifa tesis edilen taşınmazın davalı şirket yetkilisi … adına tescil edilerek 1 yıl sonra 2.500.000-TL ödendiği takdirde geri alım hakkı tanındığını, ayrıca taşınmaz için kira bedeli tayin edildiğini, sözleşmenin 4. maddesi ile de davalının cezai şart ve kar mahrumiyeti talep etmemeyi kabul ettiğini, müvekkilinin gerçekte bu miktarda borcunun bulunmadığını, 29.10.2010 tarihinde kurumsal kimlik ve totemin davalının anlaşmalı firması tarafından sökülerek teslim alındığını, ilk sözleşme uyarınca ruhsat alımının imar değişikliği nedeniyle bir yıl sonra alındığını, müvekkili tarafından ödenen 2.500.000-TL’den davalının verdiği mal ve akaryakıt bedeli olan 1.439.874,57-TL’nin düşülmesi ile müvekkilinden 1.060.126-TL olmayan borcun tahsil edilmiş olduğunu, müvekkilinden haksız olarak alınıp iade edilmesi gereken kira bedelinin 33.410-TL olduğunu, icra dairesine tahsil harcı olarak müvekkilince 18.621-TL ödendiğini, ayrıca tapu devri için de 2009 yılında 86.300-TL ve 2010 yılında 71.000-TL olmak üzere toplam 157.300-TL ödendiğini belirterek, 1.112.157-TL alacağın ticari faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili; davacı ile 09.02.2007 tarihli protokolün imzalandığını, sözleşme gereği müvekkilinin 838.800-TL nakit hibeyi 1.243.400-TL olarak ödeyerek 838.800-TL akaryakıt hibesinin de 243.880,14-TL’lik kısmını ürün olarak davacıya verdiğini, davacının istasyonu taahhüt ettiği tarihten ancak 8 ay sonra hazır hale getirerek 05.02.2008 tarihinde bayilkik sözleşmesini imzaladığını, lisansın da davacıdan kaynaklanan nedenlerle 04.06.2008 tarihinde alındığını, dolayısıyla istasyonun taahhüt edilen tarihten 13 ay sonra açıldığını, davacının satış taahhüdünü gerçekleştirmemesinden kaynaklanan cezai şart ile cari hesap borcu nedeniyle 16.07.2009 tarihli ve 591.148-TL bedelli çekin müvekkili tarafından takibe konulduğunu, sonrasında tarafların kesin borç ikrarı mahiyetindeki 13.08.2009 tarihli sözleşmeyi imzaladıklarını bu sözleşmede davacının borcu 1.685.500-TL olarak kabul edilip 1 yıl sonra ödenecek bedelin 2.500.000-TL olduğu konusunda uzlaşıldığını, davacı tarafından bu borç için teminat verilememesi nedeniyle taşınmazın vefa hakkı ile yükümlü olarak müvekkilinin YK başkanına devrinin kararlaştırıldığını, tüm işlemlerin tarafların serbest iradeleriyle imzaladıkları sözleşmeye uygun olarak yapıldığını, davacının talep ettiği alacak miktarının belirsiz olduğunu, süresinde olmayan istirdat davasının hak düşürücü süre nedeniyle reddinin gerektiğini, davacının, hibe bedellerini almadığı yönündeki beyanlarının gerçeğe aykırı olduğunu, ayrıca müvekkili … sözleşmenin tarafı olayıp taşınmazı da devrederek yükümlülüğünü yerine getirdiğini, bu nedenle kendisine husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: Mahkemece; taraflar arasındaki bayilik ilişkisi ve diğer protokoller yönünden zamanaşımı süresi, sözleşmenin yapıldığı tarih ile geçerli olan eBK 125.maddesi (TBK 146) maddesi uyarınca 10 yıllık zaman aşımı süresine tabi olduğu ,davalı tarafın zamanaşımı def’i yerinde görülmediği, davacı tarafın 2009 tarihli protokolün aşırı yararlanma (gabin) niteliğinde olmadığı, edimler arasında açık oransızlık bulunmadığı, ayrıca gabin iddiasının 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde ileri sürülmediği, davacının davalılardan talep etmiş olduğu ana para olan 1.060.126-TL’nin fazladan bir tahsilat olmadığı, bu paranın davacı tarafça vekili huzurunda açıkça kabul edilen borcun bir nevi yapılandırılması, vadelendirilip ötelenmesi neticesinde aradaki süre için kararlaştırılan ticari faiz üzerinde oluşan bir rakam olduğu, buna istinaden davacının davalıdan herhangi bir talepte bulunamayacağına, davalı şirketin aynı zamanda bayilik ilişkisinden beklenen faydanın sağlanmamış olması nedeniyle davalının kar mahrumiyeti ve cezai şart taleplerinden vazgeçmek suretiyle bu protokolü yapmış olduğu ve aradaki vade de dikkate alındığında davacı tarafın vekili aracılığı ile hür iradesiyle kati olarak bir borç belirlemesi olduğu ve fazladan, aşırı yararlanmadan kaynaklanan bir alacak bulunmadığı, icra takibine davacının sebebiyet vermiş olması, bu protokolde bu masrafların hür iradesi ile üstlenilmiş olması nedeniyle icra takibinden kaynaklanan giderlerin istenemeyeceği, davacının kira bedeli ve diğer alacak kalemleri yönünden de davalı taraftan herhangi bir talep hakkının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; mahkemece öncelikle sözleşmenin fesih anı ve davalı tarafından haklı olarak feshedilip feshedilmediği incelendikten sonra karar verilmesi gerekir iken bu hususlar incelenmeden hüküm tesis edildiğini, davalının taahhüt ettiği hibe ödemesinin tamamını yapmadığını kabul ettiğini, ancak hibenin satış yapılmış gibi hesaba katılmaya çalışıldığını, hibeyi tamamen vermeyen davalının borcun ifasını isteyemeyeceğini, eksik ürün nedeniyle cezai şart istenebilmesi için sonraki dönem mal teslimi sırasında bu hakkın saklı tutulması gerektiğini, davalı şirketin öncesinde yazılı bildirim ya da talebi yok iken boş çeki doldurarak davacı müvekkil şirketin davalı tarafça icraya verildiğini, davalı tarafın icrada çek kadar alacaklı olmadığını ikrar ettiğini, cezai şart olarak çeki doldurduğunu kabul ettiğini, cezai şart istenebilmesi için yazılı bildirim şart olmasına rağmen boş çek doldurularak takibe konulduğunu, cezai şarta ve borç olmayan hibeye faiz işleten ve bunu hangi hesaplama yöntemi ile yaptığı belli olmayan bilirkişi raporu esas alınarak davalıyı haklı çıkarmak için haksız bir gerekçe oluşturulmaya çalışıldığını, taşınmazın …’e satışından sonra satış bedelinin 400.509,88-TL kısmının aktarılmasına rağmen kalan tutar yönünden bir inceleme yapılmadığını, bilirkişi raporları arasında açık çelişki bulunmasına rağmen giderilmeden hüküm tesis edildiğini, akaryakıt bayilik sözleşmesinin davalı tarafından taşınmazın el değiştirmesi gerekçe gösterilerek feshedildiğini, kurumsal kimlik ekipmanları sökülüp alınmasına rağmen müvekkili hesabından haksız olarak kesinti yapıldığını, tapu ve icra harçlarının haksız olarak müvekkiline ödettirildiğini, ayrıca gerçekte müvekkiline ait olan taşınmazdan kira bedeli alındığını belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava; taraflar arasında imzalanan 09.02.2007 tarihli protokol, 05.02.2008 tarihli akaryakıt bayilik anlaşması ve 13.08.2009 tarihli sözleşme gereğince davacıdan fazladan tahsil edildiği iddia edilen mal ve akaryakıt bedeli, kira bedeli ile davacı tarafından ödenmiş olan tapu ve icra harçlarının davalılardan tahsili istemine ilişkindir. Somut olayda, taraflar arasında düzenlenen 09.02.2007 tarihli protokol ile; davacı bayi tarafından taşınmaz üzerine davalı lehine 15 yıl süreli intifa hakkı ve 750.000-TL bedelli ipotek tesis edileceğinin, davacı tarafından yıllık 3000 metreküp satış yapılacağının, davalı tarafından demirbaş ve teknik yatırım yapılacağının, davalı tarafından 838.800-TL karşılığı motorin (420.000 litre altına düşmeyecek) ve 838.800-TL nakit bayilik hizmet bedeli ödeneceğinin, sözleşmelerin ihlali durumunda bayinin cezai şart ödeyeceğinin, sözleşmelerden doğacak vergi, resim, harç gibi tüm mali mükellefiyetlerin bayi tarafından ödeneceğinin, bayinin sözleşme hükümlerini kısmen veya tamamen ihlal etmesi durumunda sözleşmenin … tarafından bildirimsiz olarak derhal feshedebileceğinin hüküm altına alındığı; taraflarca imzalanan bayilik sözleşmesinde, satılacak ürünler, ürün teslimatı, fiyat ve ödeme konuları ile işletme kurallarının düzenlendiği, sözleşmenin süresinin 5 yıl olarak kararlaştırıldığı, bayinin sözleşme hükümlerine aykırı davranışı halinde Kadoil’in sözleşmenin feshi ile birlikte mal teslimini durdurma veya cezai şart uygulama hakkının bulunduğunun belirtildiği, fesih halinde bayinin tesisleri …’e teslim etmeyi, diğer cezai şartlara ilaveten alım taahhüdü gereği oluşan tutarı derhal ödemeyi kabul ettiğinin, bayinin sözleşme teminatı olarak teminat mektubu veya bono vereceğinin hüküm altına alındığı görülmüştür. Taraflarca imzalanan 13.08.2009 tarihli anlaşmada ise; … tarafından bayiye şimdiye kadar 1.455.000-TL’lik hizmet bedeli ve yatırım ödendiğinin, bayi tarafından bayilik anlaşması ve buna bağlı anlaşma ve taahhütlerdeki edim ve yükümlülüklerin yerine getirilmediği, söz konusu 1.455.000-TL’lik hizmet bedeli ve yatırımın geri ödenmesinin muaccel olduğu, bayi tarafından 230.500-TLlik akaryakıt borcunun ödenmediğinin, 1.685.500-TL olan bu borcun bayi tarafların kesin borç ikrarı niteliğinde olduğunun, …’un maliki bulunduğu taşınmazı vefa (geri alım) hakkı ile yükümlü olarak davalı şirket yetkilisine satacağının, taşınmaz bedelinin 219.500-TL’sini …’a ödeneceğinin, bakiye 1.685.300-TL’nin ise gayri kabili rücu olarak …’e olan borç nedeniyle …’e ödeneceğinin, söz konusu taşınmaz belirlenen şartlarla satılmadığı takdirde ise …’in 1.685.500-TL’lik alacağı için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluna gideceğinin, … veya göstereceği kişinin, işbu sözleşmeden itibaren 1 yıl içinde taşınmazı geri alabileceği, taşınmazın ipotekli olarak 2.250.000-TL bedelle veya intifa ve ipotekle yükümlü olmayarak ise 2.500.000-TL bedelle satılacağının, bayilik sözleşmesinin, vefa (geri alım) hakkının yukarıda ilk seçenekteki şekilde kullanılması halinde 20.02.2012 tarihinde, ikinci seçenekte ise derhal sona ereceğinin, bayinin 31.12.2009 tarihine kadar KDV dahil aylık 1.000-TL kullanma bedelini …’e ödeyeceğinin, taşınmazın sözleşme koşullarına göre davalı şirket yetkilisine satışının gerçekleşmesi halinde …’in bayiden geçmişe ilişkin eksik mal alımları sebebiyle, kar mahrumiyeti ya da cezai şart adı altında bir tazminat ve alacak isteminde bulunmayacağının, bu sözleşme tarihinden başlamak üzere bayinin 1 yıl için asgari 500 metreküp akaryakıt alacağının, alamadığı her metreküp için 100-USD cezai şart ödeyeceğinin, bir yıllık süreden sonra ise 500 m3 den aşağı olmaması kaydı ile tarafların mutabık kalacağı bir taahhütname yapılacağının, alacak belirlenen esaslarda ödendiği| takdirde feragat harcı bayiye ait olmak üzere davacının icra dosyasından feragat edeceğinin, ayrıca davalının elinde bulunan bonoların bayiye derhal iade edeceğinin, bu anlaşmaya ilişkin her türlü harç ve verginin bayiye ait olduğunun hüküm altına alındığı görülmüştür. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davalı tarafından davacıya 1.439.874,14-TL hizmet ve yatırım bedeli ödendiği, 13.08.2009 tarihli anlaşmada davacının 1.685.000-TL borcuna karşılık 2.500.000-TL bedelle taşınmazın tapusunun devri ve bir yılın sonunda aynı bedelle taşınmazın iadesinin kararlaştırıldığı, davalının yaptığı ödemelerin faizi 600.523,61-TL olarak hesaplanarak davalının 1.439.874,14-TL ana para ile birlikte 2.040.397,75-TL olduğu, davalının 230.500-TL cari hesap borcunun faizinin 39.431,29-TL olduğu, eksik alım nedeniyle oluşan 413.329,02-TL cezai şart alacağının bir yıllık temerrüt faizinin 124.293,13-TL olduğu, sonuçta davalı alacağı toplamı 2.847.951,19-TL olup tarafların 2.500.000-TL borç üzerinden anlaştıkları, bu nedenle davacının alacağının bulunmadığı, anlaşma gereği davacının ödemiş olduğu kira bedelini isteyemeyeceği, yine anlaşma hükmü gereği davacı sorumlu olduğundan icra dairesine ödenen harç ile tapu harçlarının da istenemeyeceği tespit edilmiştir. TBK nun 28.maddesi “Bir sözleşmede Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir. Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir.” hükmü getirilmiştir. Taraflarca imzalanan 13.08.2009 tarihli anlaşma başlıklı belge, taraflar arasındaki ticari ilişkinin tasfiyesi niteliğinde olup, tarafların edimleri arasında aşırı oransızlık bulunmadığı da tespit edilmekle, tacir olan tarafları bağlayıcı niteliktedir. Davacı bu sözleşme ile … tarafından bayiye şimdiye kadar 1.455.000-TL’lik hizmet bedeli ve yatırım ödendiğini, bu bedelin muaccel olduğunu, ayrıca 230.500-TLlik akaryakıt borcunun bulunduğunu, dolayısıyla toplamda 1.685.500-TL tutarında borçlu olduğunu kabul ve ikrar etmiştir. Bu sözleşmede kurumsal kimlik ve ariyet bedeline ilişkin ayrı bir düzenleme bulunmadığından, davacı tarafından kabul edilen borç tutarına bu kalemlerin de dahil olduğu kabul edilmelidir. Bu durumda ise davacının önceye dayalı olarak fazla ödeme yaptığı gerekçesiyle alacak iddiasında bulunması mümkün değildir. Diğer yandan 13.08.2009 tarihli sözleşmenin açık ve bağlayıcı hükümleri gereği davacının ödemiş olduğu kira bedelinin iadesini istemesi mümkün olmadığı gibi, icra dairesine ve tapuya ödenen harçları da talep etmesi mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan 44,40-TL harçtan mahsubu ile bakiye 14,90-TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde oy birliğiyle karar verildi. 04/11/2021