Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/136 E. 2021/1633 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/136
KARAR NO: 2021/1633
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/05/2018
NUMARASI: 2014/1173 Esas – 2018/450 Karar
DAVA: Teminat Mektubunun Tazmini İstemi
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/11/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen kararın davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili tarafından gerçekleştirilen deniz vasıtaları işletmeciliği ve palamar hizmetleri ihalesine katılan … AŞ’nin yüklenici sıfatını kazandığı, yüklenici … tarafından ihale dokümanları ve mevzuatı gereği davalı …’ın 20.12.2011 tarih ve 600.000-TL ve 16.12.2011 tarih ve 1.000.000.000-TL bedelli kesin teminat mektuplarını müvekkiline verdiğini, yüklenicinin kesin teminat mektuplarının geçerlilik tarihlerinin bitimi itibariyle kurumlardan ilişiksiz belgesi getirmediğini ve SGK borcu bulunduğunu, söz konusu firma ve müvekkili aleyhine yüklenici firma işçileri tarafından açılmış çok sayıda belirsiz alacak davası ve açılması muhtemel davalar bulunması nedeniyle, müvekkili tarafından …’tan 09.06.2014 tarihinde teminat mektuplarının süresinin uzatılmasının talep edildiğini, yüklenici tarafından bu talebe olumsuz yanıt verildiğini, yüklenici firmanın 23.11.2012 tarihli dilekçesinde “müvekkili kuruluşta mevcut devam eden işlerinden dolayı problem yaşamaması için hak edişlerinden öncelikle iş alacaklarının, SGK, stopaj, kumanya v.s işçi ve işçilik giderlerinin kesilmesi, ihale sözleşmesi gereği teminat mektuplarının işçi kıdem tazminatlarında kullanılmak üzere nakde çevrilmesine muvafakat ettikleri” ve 24.06.2014 tarihli dilekçesinde ise “şirketlerine ait teminat mektupların nakde çevrilerek halen devam etmekte olan belirsiz iş alacakları için müvekkili kuruluşça bloke tutulması” hususlarına muvafakatlarının bulunduğu hususun açıkça belirtildiğini, müvekkilinin davalıya 19.06.2014 tarihli yazısı ile ekli iki adet teminat mektubunun nakde çevrilerek ilgili banka hesabına yatırılmasını talep ettiğini, ancak davalı bankanın 24.06.2014 tarihli cevabı yazısında kesin teminat mektuplarının tazmin nedenlerinin belirtilmemesi sebebiyle talebin yerine getirilmediğini, bunun üzerine müvekkili tarafından gerekçeleri ile birlikte 27.06.2014 tarihli yazı ile talepte bulunulduğunu ve 30.06.2014 tarihli ihtarnamenin keşide edildiğini, 04.07.2014 tarihinde davalı tarafından müvekkiline toplam 364.000-TL ödeme yapıldığını, kesin teminat mektuplarının içeriğinde “ortaya çıkacak herhangi bir uyuşmazlık ve bunun akibet ve kanuni sonuçları dikkate alınmaksızın ilk yazılı talep üzerine derhal ve gecikmeksizin” ödeneceğinin taahhüt edildiğini, kesin teminatın yükleniciye iadesi için öncelikle yüklenicinin iş nedeniyle idareye borcunun bulunmaması gerektiğini, ancak yüklenicinin borcunun bulunup bulunmadığının işçiler tarafından açılan davaların sonucunda belli olacağını belirterek, 1.236.000-TL’nin 20.06.2014 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkili bankanın Ümitköy Şube Müdürlüğü tarafından, dava dilekçesinde belirtilen, lehdarı … A.Ş., muhatabı … A.Ş. olan, 20.12.2011 tarihli, 600.000-TL bedelli ve 16.12.2011 tarihli, 1.000.000-TL bedelli teminat mektuplarının düzenlenerek davacı şirkete verildiğini, teminat mektubunun konusunun 01.01.2013-31.12.2013 dönemi deniz vasıtaları işletmeciliği ve palamar hizmetleri alım işi olduğunu, davacı şirketin yazdığı 19.06.2014 tarihli yazıda teminat mektuplarında garanti edilen riskin gerçekleştiğini ifade eden hiçbir gerekçe belirtilmediğini, davacının 27.06.2014 tarihli tazmin talebinde de riskin gerçekleştiğinin belirtilmediğini, davacı şirketin “lehdar …’ın yasal yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle doğacak alacaklarına karşılık olarak ayrılmak üzere” tazmin talep etmesinin hukuken geçerli olmadığını, henüz muaccel olmamış zararları karşılamak üzere teminat mektubunun tazminin mümkün olmadığını, lehtarın SGK ve vergi borçlarının bulunduğunun anlaşılması üzerine bu borçların derhal ödendiğini, teminat mektuplarının 30.06.2014 tarihine kadar geçerli olduğunun yazdığını, bu nedenle bu tarihten sonra gerçekleşecek risklerin garanti edilmesinin söz konusu olmadığını, davacının bankanın teminat altına almayı taahhüt etmediği bir riskten dolayı mektubun paraya çevrilmesini talep ettiğini, bu nedenle hakkın kötüye kullanılması niteliğindeki tazmin talebinin reddedilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davalı banka, davacı tarafça süresinde yapılan teminat mektuplarının tazmin talebini “işçiler tarafından davacıya karşı açılmış belirsiz alacak davaları vade bitimine kadar sonuçlanmadığı ve mektubun vadesinin sona ermesinden önce gerçekleşmiş bir risk bulunmadığından” bahisle reddetmiş ise de; işçilik alacakları nedeniyle asıl işveren … A.Ş. ve işverenleri … A.Ş. ile … A.Ş. aleyhine açılan davaların sonuçlanmamış olduğu, dava dilekçesindeki talepler ve bazı dosyalarda istihsal edilen bilirkişi raporuna göre, davacının asıl işveren olarak sorumlu tutulduğu miktarın 208.036,51 TL olduğunun saptandığı, 2013 Ekim ayı itibariyle … A.Ş.’de 01.01.2012-31.12.2013 ihale dönemini kapsayan sürede 167 işçinin çalıştığı, söz konusu 167 işçinin Ekim 2013 ayı çalışmaları karşılığı ödenmesi gereken ücret tutarının net 417.155,18 TL olduğu ve alacağın net olarak belirlenmesinin mümkün olmaması, yargılama giderleri ve temerrüt hali de nazara alındığında 1.000.000-TL bedelli teminat mektubu yönünden davacının riskinin oluştuğu, davalı tarafça kısmen tazmin edilen 600.000-TL bedelli teminat mektubunun ödenmeyen kısmı açısından ise, dosyaya sunulan mevcut deliller kapsamında işin ifa edilmiş olması, bu teminat mektubu açısından riskin kanıtlanamaması nedeniyle tazminat talebinin MK’nın 2. maddesi kapsamında hakkın kötüye kullanılması teşkil ettiği ve yerinde olmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 1.000.000-TL bedelli teminat mektubunun tazmini açısından 1.000.000-TL’nin 20.06.2014 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili; müvekkilinin süre uzatım istemini kabul etmeyen …’ın SGK borçlarının ve işçilerin açtığı davalar sonucu hükmedilecek işçi alacaklarının teminat mektuplarından karşılanmasına rıza gösterdiğini, ancak bankanın teminat mektuplarını hukuka aykırı olarak nakte çevirmediğini, ilk talepte ödeme kaydını içeren teminat mektuplarında bankanın esasa ilişkin inceleme yapma hakkının bulunmadığını, müvekkilinin …’ın çalıştırdığı işçiler bakımından asıl işveren olarak muhtemel borç riskinin bulunduğunu, riskin varlığı mahkemece kabul edilmesine ve riskin her iki teminat mektubunu da kapsamasına rağmen, 600.000-TL bedelli teminat mektubu yönünden riskin gerçekleştiğinin kabulünün gerektiğini belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İstinaf yoluna başvuran davalı vekili; dava konusu her iki teminat mektubunun da tarafları ve konusunun aynı olduğunu, riskin her iki mektup bakımından da kanıtlanamadığını, müvekkilinin teminat mektuplarında vadeden sonra doğma ihtimali bulunan riskleri garanti etmediğini, teminat mektupları ile 30.06.2014 tarihine kadar gerçekleşen risklerin garanti edildiğini, bu nedenle tazmin talebinin MK’nın 2. maddesi kapsamında hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, riskin gerçekleşmediğinin tazmin talebinde dahi “doğacak alacaklara ayrılmak üzere” ifadesiyle muhatap tarafından kabul edildiğini, kaldı ki davacı alacağı 208.036,51 TL olarak kabul edilmişken teminat mektubunun tamamının tazmininin kabul edilmesinin kabulünün mümkün olmadığını belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, muhatabı olunan banka teminat mektubu bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Davacı, muhatabı olduğu süreli teminat mektubunun süre içinde yapılan tazmin talebinin haksız olarak reddedildiğini ileri sürmüş, davalı banka ise ileri sürülen riskin teminat mektubu ile garanti altına alınmadığı gerekçesiyle talebi reddetmiştir. Hukukumuzda banka teminat mektupları konusunda açık bir düzenleme bulunmamakta, 6098 sayılı TBK’nun 128. maddesinde düzenlenen üçüncü kişinin fiilini üstlenme kapsamında bir tür garanti sözleşmesi olarak değerlendirilmektedir. Garanti veren banka, muhatabın ödeme talebi halinde ancak zamanaşımı, sahtelik gibi kendisine ait olan def’ileri ileri sürebilir veya teminatın ödenmemesi hususunda mahkemece verilen bir tedbir kararının bulunması halinde ödemekten kaçınabilir. Bu durumların söz konusu olmaması halinde ise, banka ancak ödeme talebinin hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olduğuna dair elinde likit delil bulunması halinde ödeme talebini reddedebilir. Likit delil ile kastedilen ise, bankanın yorumunu eklemeden ödeme talebinin dürüstlük kuralına aykırılığını ortaya koyan delildir. Banka ödeme talebini aldığında durumu derhal lehdara bildirmelidir ki, lehdar talebin haksızlığına ilişkin kendi elindeki likit delilleri bankaya ibraz edebilsin. İlk talepte ödeme kaydını içeren teminat mektuplarında ise risk banka üzerinde değil, lehdar üzerinde olduğundan ödeme talebi halinde esasa ilişkin inceleme yapılmaksızın ödeme yapılması gerekir. Somut olayda; davacı ile dava dışı … arasında 19.12.2011 tarihinde 01.01.2012-31.12.2013 tarihleri arası deniz vasıtaları işletmeciliği ve palamar hizmet alım sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin teminata ilişkin 11. maddesinde “yüklenicinin bu işe ilişkin olarak 1.600.000-TL bedelli ve 30.06.2014 tarihine kadar geçerli kesin teminat mektubu vereceğinin, yüklenicinin bu iş nedeniyle idareye ve SGK’ya olan borçları ile ücret ve ücret sayılan ödemelerden yapılan kanuni vergi kesintilerinin garanti süresinin bitimine kadar ödenmemesi durumunda, protesto çekmeye ve hüküm almaya gerek kalmaksızın kesin ve ek kesin teminatın paraya çevrilerek borçlarına karşılık mahsup edileceği, varsa kalanın yükleniciye iade edileceği” hususlarının kararlaştırıldığı, bu kapsamda dava konusu teminat mektuplarının davalı bankaca düzenlenerek verildiği, davacı tarafından …’a yazılan yazıyla teminat mektuplarının süresinin uzatılmasının talep edildiği, ancak … tarafından bu talebin kabul edilmediği, davacı tarafından 19.06.2014 tarihli yazı ile iki adet teminat mektubunun nakde çevrilerek ilgili banka hesabına yatırılmasının davalı bankadan talep edildiği, ancak davalı tarafından bu talebin reddedildiği, bunun üzerine tekrar davacı tarafından teminat mektuplarının geçerliliğini yitireceği, … tarafından ilişiksiz belgesi getirilmediği, SGK borcunun bulunduğu ve ayrıca … ve kendileri aleyhine işçiler tarafından çok sayıda açılan belirsiz alacak davaları olduğu ve bu durumun risk durumu çerçevesinde değerlendirildiği gerekçeleri ile birlikte 27.06.2014 tarihli yazı ile kesin teminatın nakde çevrilmesi talebinde bulunulduğu ve aynı konuda 30.06.2014 tarihli ihtarname keşide edildiği, davalı banka tarafından yüklenici …’ın tespit edilen SGK ve vergi borcu nedeniyle teminat mektubundan 04.07.2014 tarihinde toplam 364.000-TL tutarında ödemenin ilgili kurumlara yapılmış olduğu anlaşılmaktadır. Dava konusu teminat mektuplarının incelenmesinde; her iki teminat mektubunun 30.06.2014 tarihine kadar geçerli olduğu, mektuplarda “yüklenicinin taahhüdünü anılan kanunlar (4734 ve 4735 sayılı kanun) ile ihale dökümanı ve sözleşme hükümlerine göre kısmen veya tamamen yerine getirmediği takdirde protesto çekmeye, hüküm ve adı geçenin iznini almaya gerek kalmaksızın ve … ile idare arasında ortaya çıkacak herhangi bir uyuşmazlık ve bunun akıbet ve kanuni sonuçları dikkate alınmaksızın, yukarıda yazılı tutarın idarenin ilk yazılı talebi üzerine derhal ve gecikmezsizin idareye nakden ve tamamen talep tarihinden ödeme tarihine kadar geçen sürelere ait kanuni faiziyle birlikte ödeneceğinin” taahhüt edildiği görülmüştür. Davacı tarafından düzenlenen 19.06.2014 tarihli tazmin talebinde riskin gerçekleştiğine dair bir bildirim yapılmadığı, 27.06.2014 tarihli yazı ve 30.06.2014 tarihli ihtarnamede ise, yüklenicinin kurumlardan ilişiksiz belgesi getirmediği, SGK borcunun bulunduğu, yüklenici ve müvekkili aleyhine işçiler tarafından açılan davalar bulunduğu, yüklenicinin yasal yükümlülüklerini yerine getirmemesine binaen kuruluşlarının doğacak hak ve alacaklarına ayrılmak üzere teminat mektuplarının tazminin gerektiğinin ihtar edildiği görülmüştür. Bu kapsamda yüklenicinin başkaca yerine getirmediği bir yükümlülük bulunduğu yönünde bir iddia ve delil ileri sürülmemesine göre, davacının tazmin talebinin dayanağı, yüklenicinin vergi ve prim borçları ile yüklenici işçileri tarafından asıl işveren sıfatıyla davacıyla birlikte yüklenici aleyhine açtığı ve henüz sonuçlanmamış işçilik alacaklarına ilişkin davalardır. Davacı … ise …’ın çalıştırdığı işçilerin işçilik alacaklarından asıl işveren olarak sorumludur. TMK’nın 2. maddesi gereğince, “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” Bu kapsamda muhatabın tazmin talep hakkını kötüye kullandığını lehtar bankaya likit delillerle belgelerse, TMK’nın 2. maddesi gereği banka tazmin talebini reddedebilecektir. Hakkın kötüye kullanıldığı defi, bizzat garanti sözleşmesinden doğan bir defi olarak banka tarafından da muhataba karşı ileri sürülebilecektir. Somut olayda da davalı tarafından, davacının tazmin talebinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu ileri sürülmüştür. Dosya kapsamındaki delillerden; … işçileri tarafından kıdem ve ihbar tazminatı ile ücret alacakları istemiyle … ve … aleyhine muhtelif davalar açıldığı, ancak söz konusu davaların henüz sonuçlanmadığı, bilirkişi kurulunca da …’ta o dönem itibariyle 167 işçinin çalıştığı, işçilik alacaklarının … tarafından tam olarak ödenip ödenmediğinin tespit edilemediğinin belirtildiği görülmüştür. Bu durumda hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğü kapsamında; davacı tarafa alacağın dayanağının açıklatılması suretiyle, iş davalarının ne zaman açıldığı, işçi alacaklarının ne zaman muaccel hale geldiği, muaccel hale gelen işçi alacakları mevcutsa miktarının tespit edilerek, gerekirse bilirkişi incelemesi de yaptırılmak suretiyle sonucuna göre yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda bir karar verilmelidir. Açıklanan nedenlerle, davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca kabulü ile hükmün kaldırılarak, davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜNE; İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/05/2018 Tarih 2014/1173 Esas 2018/450 Karar sayılı kararın HMK.’nın 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE” Davacı tarafından yatırılan 35,90-TL peşin istinaf karar harcının kendisine iadesine, Davalı tarafından yatırılan 17,077,50-TL peşin istinaf karar harcının kendisine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 11/11/2021