Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/1235 E. 2021/1591 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1235
KARAR NO: 2021/1591
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/02/2019
NUMARASI: 2015/288 Esas 2019/155 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/11/2021
Davanın kısmen kabulü-reddine ilişkin kararın temlik alan davacı ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili ile dava dışı … A.Ş. arasında genel nakdi ve gayrinakdi kredi sözleşmesi imzalandığını, davalının sözleşmenin müşterek borçlu ve müteselsil kefili olduğunu, borçlunun borcunu ödememesi üzerine hesabın kat edilerek Bakırköy … Noterliğinin 20.10.2014 ve 21.11.2014 tarihli ihtarlarının gönderildiğini, borcun ödenmemesi üzerine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını, davalının takibe yönelik itirazının haksız olduğunu, kefalet sözleşmesinin geçerli şekilde kurulduğunu, davalının borçlu şirketteki hisselerini devretmesinin sorumluluğunu kaldırmayacağını, talep edilen miktarın kefalet limiti içerisinde kaldığını belirterek, davalının itirazının iptali ile davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; taraflar arasındaki kefalet sözleşmesinin kanunda belirtilen şekilde kurulmadığını, müvekkilinin kefalet limitine ilişkin kısmın sonradan doldurulduğunu, bu nedenle kefaletin geçersiz olduğunu, müvekkilinin ortak olduğu şirketteki hisselerini devrettiğini, ayrıca dava dışı şirketin mali durumunun kötüleşmesi TBK’nın 138. maddesi anlamında beklenmeyen bir durum olduğundan müvekkilinin kefaletten dönmesinin mümkün olduğunu, bu hususun da davacı bankaya bildirildiğini, müvekkilinin dava dışı şirketin kredi kartlarına kefil olmasının mümkün olmadığını, talep edilen alacağın fahiş olduğunu, sözleşmedeki haksız şart içeren hükümlerin genel işlem koşullarına aykırı olması nedeniyle geçersiz olduğunu belirterek, davanın reddi ile davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK hükümlerine göre dava dışı şirket ortağı olan davalının kefalet sözleşmesinin kural olarak geçerli olduğu, ancak kefalet sözleşmeisnin geçerli olabilmesi için kefilin sorumlu olduğu tutarın açık şekilde belirtilmesi gerektiği, sözleşmede kefalet limitinin yazı ve rakamla 250.000-TL olarak yazıldığı, davalı limitin sonradan yazıldığını savunmuş ise de, ATK Fizik İhtisas Dairesinde alınan raporda, yazı yaşının tespit edilemeyeceği bildirilmiş olup, sözleşme tarihinde dava dışı şirket ortağı olan davalının sözleşmeyi imzaladığı ve imzalanan sözleşmede kefalet limitinin belirli olduğu anlaşılmakla, geçerli bir kefalet sözleşmesinin bulunduğunun kabulü gerektiği, diğer yandan davalının sözleşme sonrası dava dışı şirket ortaklığından ayrılması ile kefalet sözleşmesinin geçersiz hale gelmediği, davalının kefalet nedeniyle sözleşme konusu borçtan sorumlu olduğu, bilirkişi raporunda, bankaca ödenen çekler nedeniyle 8.240-TL davacı alacağının bulunduğu, bakiye kısım yönünden alacağın kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:1-Temlik alan davacı vekili; mahkemece müvekkilinin ödenmeyen kredilere ilişkin alacağının tam olarak tespiti yapılmayarak hakkının teslim edilmediğini, 21.11.2014 tarihli ihtarnamede belirtilen 27.195,71-TL ödenmeyen taksit tutarının tümden yok sayıldığını, bu suretle müvekkilinin alacağının eksik hesaplandığını, ayrıca reddedilen kısım yönünden maktu vekalet ücreti yerine nispi ücrete hükmedilmesinin de hatalı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. 2-Davalı vekili;sözleşmeye kefalet miktarının sonradan eklendiğini, kefaletin geçersiz olduğunu,haksız şart içeren hükümlerin genel işlem koşulları bakımından geçersiz olduğunu,borçlu şirketin durumunun öngörülemeyen bir şekilde kötüleşmesi nedeniyle müvekkilinin sözleşmeden dönmesinin mümkün olduğunu, bu husus bankaya bildirildikten sonra gerçekleşen borçdan sorumlu tutulamayacağını, sözleşme gereği müvekkilinin çek depo bedelinden sorumlu olmadığını,müvekkilinin çek depo bedelinden sorumlu tutulması ve alacak likit olmadığından icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, hükmedilen %54 temerrüt faiz oranının sözleşmeye aykırı olduğunu, mahkemece faize ilişkin bir inceleme ve araştırma yapılmadığı gibi hükme esas alınan bilirkişi raporunda da faiz hesabı yapılmadığını belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, genel kredi sözleşmesine dayalı alacağa yönelik takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Somut olayda; temlik eden davacı banka ile dava dışı … arasında 09.06.2010 tarihli genel kredi sözleşmesi ile 06.01.2011 tarihli … üyelik sözleşmesi akdedildiği, davalının da 09.06.2010 tarihli genel kredi sözleşmesini müteselsil kefil olarak imzaladığı, sözleşmede asıl borçluya tanınan kredi limiti ile kefalet limitinin 250.000-TL olarak gösterildiği, borçlu şirket tarafından kredi borçlarının ödenmemesi üzerine hesabın 27.195,23-TL taksitli kredi borcu yönünden 22.10.2014 tarihinde, 2.014,23-TL kredi kartı borcu ve 23.741,71-TL çek yaprağı sorumluluk bedeli yönünden ise 21.11.2014 tarihinde kat edildiği; 22.10.2014 tarihli ihtarnamenin 28.10.2014 tarihinde, 21.11.2014 tarihli ihtarnamenin ise 02.12.2014 tarihinde tebliğ edildiği, bu nedenle davalı kefilin taksitli kredi borcu yönünden 05.11.2014 tarihinde, kredi kartı borcu ile çek sorumluluk bedeli yönünden ise 10.12.2014 tarihinde temerrüde düştüğü, davacı banka tarafından davalı aleyhine toplam 26.278,56-TL ödenmiş çek yasal sorumluluk bedeli, 2.036,14-TL nakit alacak ve 1.951,99-TL masrafın tahsili ile 23.741,71-TL çek yasal sorumluluk bedelinin depo edilmesi istemiyle 25.12.2014 tarihinde ilamsız takip başlatıldığı anlaşılmaktadır. Kefalet sözleşmesinin imzalandığı tarihte yürürlükte olan 818 sayılı BK’nın 484. maddesi uyarınca kefalet sözleşmesinin geçerli olması için yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olduğu kefalet limiti, belirli bir miktarın gösterilmesi gereklidir. Müşterek borçlu ve müteselsil kefiller, asıl borçlunun borcundan (asıl borçlunun temerrüdü dahil) kefalet limiti ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçları ile sorumludur. Somut olayda her ne kadar kefalet limitinin sözleşmeye sonradan eklendiği iddia edilmişse de, bu husus kanıtlanamamıştır. Kaldı ki istikrar kazanmış Yargıtay kararlarıyla da belirlendiği üzere, genel kredi sözleşmesinde kredi limiti açıkça gösterilmiş olduğundan, bu limitin aynı zamanda kefalet limiti olduğu kabul edilmelidir. Dolayısıyla somut olayda davalı kefil takip öncesinde temerrüde düşürülmüş olmakla, asıl borç ile birlikte kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olacaktır. Davalı vekili, kefalet sözleşmesinin TBK’nın 20 ve devamı maddeleri gereği genel işlem koşulları kapsamında denetlenmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Davaya dayanak kefalet sözleşmesi ise 6098 sayılı TBK’nın yürürlük tarihinden önce imzalanmıştır. Bu nedenle söz konusu sözleşmenin, 818 sayılı BK’da bulunmayan ve sonradan yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’da düzenlenen genel işlem koşulları denetimine tabi tutulması mümkün değildir. Bu itibarla davalı vekilinin kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğu yönündeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Diğer yandan asıl borçlunun ekonomik durumunun kötüleşmiş olması aşırı ifa güçlüğü olarak değerlendirilemeyeceği gibi, müteselsil kefil olan davalının bu gerekçeyle kefalet sorumluluğunun sona erdiğinden söz etmeye de olanak yoktur. Davacı tarafından takip talebinde ve dava dilekçesinde, ticari kart alacağı ile çek sorumluluk bedellerinden kaynaklanıp nakde dönüşen alacağın tahsili ile gayrinakit alacağın depo edilmesi talep edilmiştir. Hükme esas alınan ek bilirkişi raporunda ise davacı banka tarafından ödenmiş olan karşılıksız çek yasal sorumluluk tutarları tespit edilmiş olup, depo edilmesi gereken bakiye çek sorumluluk tutarı olup olmadığı değerlendirilmediği gibi davacının nakit alacak talebi değerlendirilmemiş, nakde dönüşen çek sorumluluk tutarlarından kaynaklanan akdi ve temerrüt faizi ile BSMV hesaplaması yapılmamıştır. Bu nedenle mahkemece sadece nakde dönüşen çek sorumluluk tutarından asıl alacağa hükmedilerek, davacının diğer alacak ve depo talebine ilişkin herhangi bir inceleme yapılmadan fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmesi isabetsizdir. Bu nedenle hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğü kapsamında takip ve dava konusu alacağın dayanağı, kredilerin nelerden ibaret olduğu, nakit alacak ve depo talebinin dayanaklarının davacı tarafa açıklatılması, mahkeme kasasında olduğu anlaşılan dayanak genel kredi sözleşmesinin bir örneğinin dosya arasına alınması, hesap ekstrelerinin okunaklı suretlerinin getirtilmesi suretiyle, bankacılık alanında uzman bilirkişi atanarak yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle; davalının genel kredi sözleşmesi ve sonra imzalanan business kredi kartı sözleşmesinden kaynaklanan borçtan sorumlu tutulup tutulamayacağı, takip ve dava konusu nakit ve gayri nakit alacak tutarları ile akdi ve temerrüt faiz oranlarına göre talep edilebilecek alacak ferilerinin tespit edilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Açıklanan nedenlerle; uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle, davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca kabulü ile hükmün kaldırılarak, davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Temlik alan davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜNE; Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/02/2019 Tarih 2015/288 Esas 2019/155 Karar sayılı kararın HMK.’nın 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE” İstinaf yoluna başvuran temlik alan davacı ve davalı tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının (Davacı 44,40-TL, davalı 141-TL ) istek halinde kendilerine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.04/11/2021