Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/121 E. 2021/171 K. 11.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/121
KARAR NO : 2021/171
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/05/2018
NUMARASI: 2017/400 Esas 2018/314 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 11/02/2021
Davanın kısmen kabulüne ilişkin hükmün davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacılar vekili; müvekkili …’ın … Bankası ile dava dışı …. San. Tic. A.Ş. arasında imzalanan 05/12/2006 tarihli genel kredi sözleşmesine kefil olduğunu, bankanın dava dışı kredi borçlusu lehine verdiği 21/09/2006 tarihli 1.100.072-TL tutarındaki teminat mektubu bedelinin … İstanbul 1. Bölge Müdürlüğüne davalı bankaca ödenmesi sebebiyle, müvekkili …’ın söz konusu teminat mektubunun verildiği kredi sözleşmesine kefil olduğu iddiasıyla teminat mektubu bedelinin tahsili için İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1263 D.İş sayılı dosyasında ihtiyati haciz kararı verildiğini, taraflarınca ihtiyati haciz kararına itiraz üzerine, itiraz edenin kefaletinin kaynağının 05/12/2006 tarihli genel kredi sözleşmesi olduğu, oysa ihtiyati hacze konu teminat mektubunun tarihinin 21/09/2006 olduğu, bu durumda itiraz edenin kefaletinin takibe konu teminat mektubunun verildiği dönemi kapsamadığı gerekçesiyle ihtiyati haczin kaldırılmasına karar verdiğini, ayrıca davalı bankanın müvekkili hakkında İstanbul .. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile 1.100.072,00-TL tutarlı teminat mektubu bedelinin tahsili için ilamsız icra takibi başlattığını, icra takibine taraflarınca itiraz edilmesi sebebiyle takibin durduğunu, halihazırda itirazın iptali davası açılmadığını, hal böyle olmasına rağmen davalı banka şubesi tarafından müvekkillerine ait ortak hesaplara ve müvekkili …’ın şahsi hesabına bloke konulduğunu, ayrıca müvekkili …’ın tek başına sahip olduğu hesaptaki 48.900,00-TL’sini banka şubesinin kendi hesabına aktardığını, durumun bankaya noter ihtarnamesi keşide edilerek bildirildiğini, ancak davalı banka şubesinin blokenin kaldırılması talebini yerine getirmeyeceğini bildirdiğini, müvekkillerinin ortak hesabı olan… numaralı hesabındaki 74.950,00-TL’ye ve … numaralı hesabındaki 178.550,00-TL’ye muhatap bankaca bloke konduğunu, müvekkili …’ın … numaralı hesabında bulunan 40.000,00-TL’nin ve 271-99013032-3 numaralı hesabında bulunan 8.900,00-TL’nin 22/09/2016 tarihinde muhatap bankaca çekildiğini, müvekkili …’ın söz konusu teminat mektubunun verildiği sözleşmeye kefil olmadığını, teminat mektubunun tarihinin 21/09/2006 olduğunu, müvekkilinin kefil olduğu genel kredi sözleşmesinin tarihinin ise 05/12/2006 olduğunu, davalı bankanın önceki tarihli kredi sözleşmesiyle verilen teminat mektubunun tahsilini müvekkilinden talep edemeyeceğini, müvekkilinin kefaletinin 05/12/2006 tarihi itibariyle başladığını, bu tarihten önceki borçlarda kefilliğinin söz konusu olmadığını belirterek, müvekkillerinin ortak hesabında bulunan ve davalı banka şubesince bloke konulan 253.500,00-TL tutarında davalı bankaya borcunun olmadığının tespitine, anılan hesaplara konulan blokelerin kaldırılmasına, müvekkili …’ın hesaplarından davalı banka şubesince haksız olarak çekilen 48.900-TL’nin istirdadına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davalı olarak müvekkili bankanın …Tekstil Şubesinin gösterildiğini, bloke konulan hesaplar bu şube nezdinde olmasına rağmen işlemin şube tarafından değil genel müdürlük tarafından Osmanbey şubesine olan borçlar nedeniyle sistemsel gerçekleştirildiğini, şubenin davalı sıfatının bulunmadığını, davacının kefili olduğu …San.Tic.A.Ş.’nin 20/09/2006 tarihinde müvekkili bankaya müracaat ederek İstanbul … Genel Müdürlüğü’ne sunulmak üzere teminat mektubu düzenlenmesini istediğini, şirket lehine 21/09/2006 tarihli 1.100.072,00-TL miktarlı kesin ve süresiz teminat mektubunun banka tarafından düzenlenerek … Genel Müdürlüğü’ne verildiğini, Fetö soruşturmaları neticesinde şirketin kapatılma durumu söz konusu olunca … Genel Müdürlüğü’nün 09/08/2016 tarihli yazıları ile tazmin talebinde bulunduğunu, müvekkili bankanın teminat mektubu bedelini tazmin etmek zorunda kaldığını, tazmin edilen teminat mektubu bedelinin Beyoğlu 8.Noterliğinin 09/08/2016 tarihli ihtarnamesiyle kredi borçlusu ile davacı dahil 6 kefilinden talep edilmiş olmasına rağmen ödenmediğinden ihtiyati haciz talebinde bulunulduğunu, davacı … hakkında ihtiyati haciz talebinin kabul edildiğini, sonrasında …’ın ihtiyati hacze itirazı üzerine itirazın kabul edilerek kararın kaldırıldığını, bu karara karşı istinaf yoluna müracaat edilmiş ise de, istinaf mahkemesinin de aynı gerekçelerle istinaf talebini esastan reddettiğini, oysa başka bir kredi sözleşmesi olmadığını, ihtiyati haciz kararı kaldırılmış olsa dahi teminat mektubunun tazmin edilmesinden kaynaklanan alacak haklarının aynen devam ettiğini, davacı …’ın borçlu şirketin 2004 yılından beri yönetim kurulu üyesi olduğunu, adı geçen şirketin 17/05/2006 tarihli Genel Müdürlük Kredi Komite kararıyla müvekkili bankadan kredi talebinde bulunduğunu, …’ın müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla kefaletiyle kredi kullandırılmasının uygun bulunduğunu, 20/09/2006 tarihinde davaya konu teminat mektubunun verilmesinin talep edildiğini, teminat mektubu alınmasıyla ilgili bütün işlemlerin davacı …’ın bilgisi ve sorumluluğunda yapılmış işlemler olduğunu, teminat mektubu talep formundaki imzadan birinin …’a ait olduğunu, taraflar arasında imzalanan 05/12/2006 tarihli 2.500.000,00-YTL limitli genel kredi sözleşmesini davacı …’ın diğer kefillerle birlikte müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, GKS’nin 6.5 maddesinde müşterinin bankadan aldığı ve alacağı teminat mektuplarından bahsedildiğini, yine GKS’nin kefalet ve kefillerin sorumluluğunu düzenleyen 15. maddesinde kefilin sözleşmedeki limit dahilinde müşterinin bankaya karşı doğmuş ve doğacak tüm borçlarını müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak üstlendiğini, GKS’nin müşteri ve kefillerin bankadaki her türlü hak ve alacakları üzerinde bankanın sahip olduğu hakları düzenleyen 16. maddesinde müşteri ve işbu sözleşmede imzası bulunan müşterek-müteselsil kefillerin her türlü hesaplarının bankaya karşı asaleten ve kefaleten doğmuş ve doğacak her türlü borçlarının teminatını teşkil etmek üzere bankaya rehinli olduğu, bankanın dilediğinde herhangi bir bildirimde bulunmaksızın bu hesaplardan virman yapmak suretiyle alacağını tahsil edebileceği, bu hesaplar ve çek-senetler üzerinde bankanın hapis, takas, mahsup hakkı olduğunun müşteri ve kefiller tarafından kabul ve taahhüt edildiğini, bütün bu sözleşme hükümleri birlikte değerlendirildiğinde davacı …’ın borçlu şirketin genel kredi sözleşmesinin imza tarihi olan 05/12/2006 tarihi itibariyle doğmuş ve doğacak tüm borçlarına müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imza attığını, kefaletten kurtulma imkanı veren bütün haklardan feragat ettiğini, kredi borçlusunun bankadan aldığı ve alacağı teminat mektuplarından doğabilecek bütün hukuki ve mali sonuçlarından bankanın tazmin yükümlülüğünün ortadan kalkmasına kadar bankaya karşı sorumlu ve borçlu olduğunu, banka nezdinde bulunan davacı hesaplarının bankaya karşı asaleten ve kefaleten doğmuş ve doğacak her türlü borçlarının teminatını teşkil etmek üzere bankaya rehinli olduğunu, bankanın dilediğinde bu hesaplardan virman yapmak suretiyle alacağını tahsil edebileceğini, bu hesaplar üzerinde bankanın hapis, takas, mahsup hakları olduğunu kabul ve taahhüt ettiğini, davacı …’ın müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı gereği kredi borçlusunun borçlarından 05/12/2006 tarihli GKS’den önce veya sonra doğmuş olsun, kefalet limitiyle BK.nun 586. maddesi gereğince asıl borçlu gibi sorumlu bulunduğunu, bu nedenlerle müvekkili bankanın teminat mektubu tazmin yükümlülüğünden kaynaklanan alacaklarını tahsil edene kadar davacıların hesaplarına blokaj koymaya hak ve yetkisi olduğunu, yapılan işlemlerde hukuka aykırı bir durum bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacı …’ın müteselsil kefil olduğu 05/12/2006 tarihli genel kredi sözleşmesi hükümlerine göre kefaletinin 21/09/2006 tarihli teminat mektubu riskini de kapsadığı, bu sebeple davacı …’ın davalı banka nezdindeki şahsi hesaplarında bulunan 48.900,00 TL’nin kredi borcuna mahsup edilmesinin, ayrıca ortak hesaplardaki davacı …’ın %50 mülkiyet payına düşen miktar kadar paranın bloke edilmesi işleminin kanun ve sözleşme hükümlerine uygun olduğu, bu davacı yönünden taleplerin yerinde olmadığı, diğer davacı …’ın ise 05/12/2006 tarihli genel kredi sözleşmesinde kefaletinin bulunmadığı, teminat mektubundan dolayı herhangi bir sorumluluğunun da olmadığı, ortak hesapların bu davacının %50 mülkiyet payına düşen ve davacının talebiyle bağlı kalınarak 126.750,00 TL tutarındaki bloke işlemlerinin kaldırılmasının gerektiği, yine aynı davacının bu miktar kadar davalı bankaya borcunun bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davacı …’ın davalı bankada bulunan dava konusu edilen 271-455497-2 numaralı ortak hesabındaki 37.475,00-TL’lik kısma, 271-455497-3 numaralı ortak hesabındaki 89.275,00-TL’lik kısma davalı banka tarafından konulan blokenin kaldırılmasına, davacı …’ın bloke kaldırılan miktar olan 126.750,00-TL davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine, davacı … tarafından açılan davanın ise reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacılar vekili; mahkemece kefalet sözleşmesi hükümleri yorumlanmadan müvekkili …’ın teminat mektubunun da kefili olduğu kabul edilerek bu davacı yönünden taleplerinin reddedildiğini, müvekkilinin teminat mektubunun verildiği sözleşmede kefil olmadığını, bu nedenle sözleşme öncesinde alınan teminat mektubundan sorumlu tutulamayacağını, müvekkilinin sorumluluğunun kredi sözleşmesinin imzalandığı 05.12.2006 tarihinden sonraki işlemler için geçerli olduğunu, müvekkilinin sözleşmenin 15.1. maddesine göre sorumlu tutulabilmesi için önceki borcun ne olduğunun açıklanmış olması gerektiğini, kefilin banka ile borçlu arasında önceden doğmuş borcun mevcudiyetini bilmesi halinde dahi borcun kefalet kapsamında olduğunun kabul edilemeyeceğini, kefilin kefil olduğu sözleşme dışında başkaca herhangi bir borçtan sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek, kararın davacı … yönünden kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İstinaf yoluna başvuran davalı vekili, mahkemece davacı … hesaplarından aktarılan tutara ilişkin işlemi hukuka uygun bulmasına rağmen, ortak hesaplar yönünden hesaplardaki paranın %50’si oranında blokajın kaldırılması ve borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesinin hatalı olduğunu, ortak hesaplarda her bir davacının münferiden tasarruf yetkisi bulunması nedeniyle hesapların tamamına bloke konulmasında kanuna aykırılık bulunmadığını belirterek, kararın kaldırılarak davanın tamamen reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava; genel kredi sözleşmesine dayalı kefalet nedeniyle davacıların davalıya borçlu olmadığının tespiti ile hesaptan tahsil edilen paranın istirdatı istemine ilişkindir. Genel kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte yürürlükte olan 818 sayılı BK’nın 484. maddesi uyarınca kefalet sözleşmesinin geçerli olması için yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olduğu kefalet limiti olarak, belirli bir miktarın gösterilmesi gereklidir. Müşterek borçlu ve müteselsil kefiller, asıl borçlunun borcundan (asıl borçlunun temerrüdü dahil) kefalet limiti ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçları ile sorumludur. Somut olayda hem kredi limiti ve hem de kefalet limiti açıkça gösterilmiş olmakla, kefalet geçerlidir.Somut olayda; davalı banka ile dava dışı kredi borçlusu … Eğitim Hizmetleri arasında 05.12.2006 tarihli 2.500.000,00 TL tutarlı genel kredi sözleşmesi akdedildiği, davacı …’ın da sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, sözleşme tarihi öncesinde dava dışı kredi borçlusu şirketin istemi üzerine davalı banka tarafından 21.09.2006 tarihli, muhatabı İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü olan, 1.100.072-TL tutarlı teminat mektubu verildiği, İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün 09.08.2016 tarihli tazmin yazısı üzerine davalı banka tarafından aynı tarihte söz konusu teminat mektubu bedelinin ödendiği, teminat mektubu bedelinin bu şekilde nakdi krediye dönüşmüş olduğu, davalı banka tarafından keşide edilen 09.08.2016 tarihli ihtarnameyle tazmin edilen teminat mektubu bedelinin ödenmesinin kredi borçlusu ve kefillerden talep edildiği, ancak ihtarnamenin davacı kefil …’a tebliğ edilemediği, davalı banka tarafından kefil …’ın davalı banka nezdindeki iki ayrı mevduat hesabında bulunan 48.900-TL’nin 22.09.2016 tarihinde kefalet borcu nedeniyle kredi borçlusu şirketin kredi hesabına aktarıldığı, yine davalı bankanın Eminönü Şubesi nezdinde davacılara ait ortak mevduat hesabında bulunan 100.050-TL üzerine ve Merter Şubesi nezdindeki ortak mevduat hesabında bulunan 204.350-TL üzerine bloke konulduğu anlaşılmaktadır. Taraflarca imzalanan genel kredi sözleşmesinin 6.1 maddesinde, bankanın krediyi teminat mektubu veya kontrgaranti şeklinde kullandırabileceği; 15.1 maddesinde, kefilin sözleşmedeki limit dahilinde müşterinin bankaya karşı doğmuş ve doğacak tüm borçlarını müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak üstlendiği; 16.1 maddesinde, müşteri ve işbu sözleşmede imzası bulunan müşterek-müteselsil kefillerin, her türlü hesaplarının, bankaya karşı asaleten ve kefaleten doğmuş ve doğacak her türlü borçlarının teminatını teşkil etmek üzere bankaya rehinli olduğu, bankanın dilediğinde herhangi bir bildirimde bulunmaksızın bu hesaplardan virman yapmak suretiyle alacağını tahsil edebileceği, bu hesaplar ve çek-senetler üzerinde bankanın hapis, takas ve mahsup hakkı olduğunu kabul ve taahhüt ettikleri hüküm altına alınmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; genel kredi sözleşmesinin imzalanması tarihinden önce kredi borçlusuna verilmiş teminat mektubunun tazmini nedeniyle sözleşmede kefil olan davacının sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, bu kapsamda banka tarafından kefil ve ortak hesap sahibi bulunan davacıların hesapları üzerine bloke konulması ve hesapta bulunan paranın bankanın takas-mahsup hakkı kapsamında kredi borcuna mahsuben çekilmesi işleminin yerinde olup olmadığına ilişkindir.Hükme esas alınan bilirkişi raporu ile; teminat mektubu öncesinde dava dışı kredi borçlusu tarafından davalı bankaya 06.07.2004 tarihinde 130.000-TL nakit kredi talebinde bulunulduğu, kredi talebinin bankanın genel müdürlüğü tarafından onaylandığı, ancak kredinin şirket tarafından kullanılmaması nedeniyle kredi sözleşmesinin de imzalanmadığı, borçlu şirketin teminat mektubu isteminde bulunması üzerine banka genel müdürlüğünce bu kez daha önce onaylanan nakdi kredinin limit değişikliği yapılmak suretiyle teminat mektubuna dönüştürülüp, kredi limiti 1.100.000-TL’ye yükseltilmek kaydıyla kredi talebinin onaylandığı tespit edilmiştir. İhtiyati haciz kararının kaldırılması kararına yönelik Dairemiz kararında “teminat mektubu verilmesine ilişkin kredi komitesi kararında limit değişikliğinden bahsedilmesi nedeniyle gayrinakdi kredinin başka bir genel kredi sözleşmesi kapsamında kaldığı, teminat mektubundan kaynaklanan borcun borçlunun imzaladığı sözleşme kapsamında olmadığı” gerekçesine dayanılmış ise de; önceki kredi başvurusu kapsamında kullanılmış bir kredi bulunmamasına ve ortada imzalanmış başkaca bir kredi sözleşmesi bulunmamasına, ihtiyati hacze ilişkin istinaf incelemesinin mevcut delillere göre gerçekleştirilmesine ve verilen kararların da kesin hüküm oluşturmamasına göre, davacı kefilin bu gerekçeyle kefalet sorumluluğunun bulunmadığının kabulüne olanak yoktur. Her ne kadar davacının kefil olduğu 05.12.2006 tarihli genel kredi sözleşmesi teminat mektubu verildikten sonra imzalanmış ise de, genel kredi sözleşmesinin yukarıda değinilen ve “kefilin sözleşmedeki limit dahilinde müşterinin bankaya karşı doğmuş ve doğacak tüm borçlarını müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak üstlendiği” 15.1 maddesi ile “müşteri ve işbu sözleşmede imzası bulunan müşterek-müteselsil kefillerin, her türlü hesaplarının, bankaya karşı asaleten ve kefaleten doğmuş ve doğacak her türlü borçlarının teminatını teşkil etmek üzere bankaya rehinli olduğu, bankanın dilediğinde herhangi bir bildirimde bulunmaksızın bu hesaplardan virman yapmak suretiyle alacağını tahsil edebileceği, bu hesaplar ve çek-senetler üzerinde bankanın hapis, takas ve mahsup hakkı olduğunu kabul ve taahhüt ettikleri” 16.1 maddesi hükümleri dikkate alındığında, davacı kefilin davalı banka tarafından düzenlenen ve tazmin edilen teminat mektubu bedelinden sorumlu tutulması gerektiği, davalı bankanın davacının mevduat hesapları üzerinde bloke, takas ve mahsup hakkının bulunduğu kabul edilmelidir. Bu kapsamda davalı banka tarafından davacı …’ın hesaplarında bulunan 48.900-TL’nin kredi borcuna mahsubunda hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Davalı banka tarafından, davacı kefil ile diğer davacının ortak hesapları üzerine de bloke işlemi uygulanmıştır. Davacıların ortak hesaplarına ilişkin bankacılık hizmetleri sözleşmesinde hesap sahiplerinin ortak hesap üzerinde mülkiyet hissesinin eşit olduğu ve hesabın münferit yetkili hesap olduğu tespit edilmiş olmasına göre; davacı kefil … payı yönünden davalı bankanın bloke yetkisinin bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğrudur. Sözleşmede kefaleti bulunmayan davacı …’ın mevduat hesaplarındaki hissesi yönünden ise, taleple bağlılık ilkesi de gözetilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; davacı vekili ile davalı vekiinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacılar ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Davacılardan alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40-TL harcın davacılardan alınarak hazineye gelir kaydına,Davalıdan alınması gereken 8.658,30-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 2.200,48-TL harcın mahsubu ile bakiye 6.457,82-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran davacı ve davalı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.11/02/2021