Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/1162 E. 2021/1728 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1162
KARAR NO: 2021/1728
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/12/2018
NUMARASI: 2015/903 Esas-2018/1450 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/11/2021
İlk derece mahkemesince verilen davanın kabulüne dair kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili şirketin davalı şirkete “İhale Reasürans Danışmanlık” hizmet verdiğini, bu hizmete karşılık 25.06.2013 ve 26.06.2013 tarihli faturaları düzenlendiği, davalının bu faturaları ödemediğini, müvekkilinin bu faturalar nedeniyle davalı sigorta şirketinden 313.517,94-TL alacağının bulunduğu, müvekkili şirket yetkilisi ile davalı sigorta şirketinin yetkili çalışanları arasındaki elektronik posta yazışmalarının müvekkilinin alacağını ispat ettiğini, ayrıca bahse konu faturaların davalı şirket çalışanı tarafından müvekkiline ne şekilde düzenleneceği hususunda el yazılı izahat yaptığını, bunun dışında dava konusu faturaların davalı şirket çalışanına imza karşılığında teslim edildiğini, davalının borcunu ödememesi nedeniyle davalı hakkında İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, davalının borca itiraz ederek icra takibini durdurduğunu ileri sürerek davalının haksız itirazının iptali ile takibin devamına, davalının %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacının davaya dayanak yapılan icra takibine konu faturalarda, makbuzlarda gösterildiği şekilde “İhale Reasürans Danışmanlık” bedeli adı altında hiçbir hak ve alacağının olmadığını, davacının fatura muhteviyatında belirtildiği şekilde, hukuki bir ilişki bulunmadığını, müvekkilinin davacıyı her hangi bir ihale ile ilgili olarak danışmanlık yapmak üzere yetkilendirmediğini, davacının daha önce danışmanlık bedeli olarak davalıya her hangi bir fatura kesmediğini, davaya konu 3 ve 4 no lu faturaların müvekkili şirkete tebliğ edilmediğini, bahse konu faturaların şirkete giriş kaydının olmadığını, bu faturalarla ilgili muhasebe tarafından herhangi bir bildirim yapılmadığını, müvekkili şirket çalışanı olan …’un müvekkili şirket adına borç ikrarında bulunma yetkisi bulunmadığını, bu konudaki e-posta içeriklerini kabul etmediklerini, kaldı ki bu yazışmaların hangi ilişkiye ilişkin olduğunun anlaşılamadığını, müvekkili şirket çalışanlarından …’ün faturayı teslim alma gibi bir görevinin bulunmadığını, imzanın bu çalışana ait olup olmadığının belli olmadığını, bahse konu faturaların müvekkili şirkete usulü dairesinde tebliğ edilmediğini, yine müvekkili şirket çalışanlarından …’un şirketi borç altına sokma yetkisi bulunmadığını, bu çalışan tarafından yazıldığı iddia edilen imzasız ve tarihsiz notun neye ilişkin yazıldığının anlaşılamadığını belirterek davanın reddine, davalı aleyhine %20 den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, taraflar arasındaki elektronik posta yazışmalarından davacının davalıya danışmanlık hizmeti verdiği, ayrıca davacının gönderdiği faturaların düzeltmesine ilişkin e-posta yazışmalarına göre fatura konusu miktarın davalının kabulünde olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının itirazının iptali ile takibin aynı miktar ve faiz üzerinden devamına, davacı lehine % 20 oranında icra inkar tazminatı ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davacının davaya dayanak yapılan icra takibine konu faturalarda, makbuzlarda gösterildiği şekilde “İhale Reasürans Danışmanlık” bedeli adı altında hiçbir hak ve alacağının olmadığını, müvekkilinin davacıyı her hangi bir ihale ile ilgili olarak danışmanlık yapmak üzere yetkilendirmediğini, 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu’na dayalı olarak çıkarılan Sigorta ve Reasürans Brokerleri Yönetmeliği’nin 13. Maddesine göre brokerlik gelirlerinin belli ve sınırlı olduğunu, brokerlerin komisyon ile temsil ettikleri müşterilerden aldıkları danışmanlık ve risk yönetim ücreti dışında hiç bir surette menfaat sağlayamayacağını, davacının daha önce danışmanlık bedeli olarak davalıya her hangi bir fatura kesmediğini, davaya konu 3 ve 4 no lu faturaların müvekkili şirkete tebliğ edilmediğini, bahse konu faturaların şirkete giriş kaydının olmadığını, E-posta yazışmalarında müvekkili sigorta şirket tarafından fatura konusu miktarların kabul edildiğine dair gerekçenin de yerinde olmadığını, e-posta yazışmaları yapıldığı iddia edilen çalışanların müvekkili şirket adına borç ikrarında bulunma, şirketi borç altına sokma yetkisinin bulunmadığını, bu yazışmaların hangi ilişkiye ilişkin olduğunun anlaşılamadığını, bu hususun bilirkişi raporunda da belirtildiğini, davacının haksız menfaat elde etmek için yapmış olduğu usulsüz işlemlerin İstanbul Anadolu CBS’nin 2017/187323 nolu dosyasında düzenlenen 07/03/2018 tarihli bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, buna karşılık mahkeme dosyasına kim tarafından gönderildiği belli olmayan ve yazı cevaplarına itibar edilmesinin yerinde olmadığını, icra inkar tazminatına hükmedilmesinin usul veya yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkilinin davalı sigorta şirketine 25.06.2013 ve 26.06.2013 tarihli fatura içeriği “ihale reasürans danışmanlık” hizmetini sunduğunu ileri sürerek iki adet fatura bedeli 313.517,94-TL’nin icra yoluyla davalıdan tahsili talep etmiş olup, davalı ise faturaya konu hizmetin verilmediğini belirtilerek davanın reddini savunmuştur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık 25.06.2013 ve 26.06.2013 tarihli fatura içeriği hizmetin sunulup sunulmadığı, davacının fatura bedellerine hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır. Taraflar arasında 31/10/2011 tarihli Brokerlik Protokolü düzenlenmiştir. Sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte olan 21/6/2008 tarihli ve 26913 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sigorta ve Reasürans Brokerleri Yönetmeliği’nin 13. Maddesinde brokerlerin, komisyon ile temsil ettikleri müşterilerden aldıkları danışmanlık ve risk yönetim ücreti dışında hiçbir surette menfaat sağlayamayacakları düzenlenmiştir. Davacı tarafından davalı adına 25/06/2013 tarihli 109.917,94-TL bedelli, 26/06/2013 tarihli 203.600-TL bedelli ve 20/12/2013 tarihli 40.720-TL bedelli fatura düzenlemiş olup, yapılan bilirkişi incelemesinde dava konusu 25/06/2013 ve 26/06/2013 tarihli faturaların davalının defterlerinde kayıtlı olmadığı, uyuşmazlık konusu olmayan 20/12/2013 tarihli faturanın ise her iki tarafın defterlerinde kayıtlı olduğu ve ödendiği tespit edilmiştir. Davalı sigorta şirketinde Broker ve Direkt Satış Müdürü olarak görev yapan … tarafından davacı şirket yetkilisine gönderilen 13/06/2013 tarihli e-postada davacı şirketin ihale komisyonları nedeniyle önceki dönemden 19.879,20-TL, daha sonraki ihaleler nedeniyle nedeniyle 107.974,40-TL ve 200.000-TL komisyon tahakkuk edeceği yönünde bilgi verilmiştir. Bahse konu e-posta içeriği davacı tarafından düzenlenen dava konusu faturaların KDV’siz ve indirimsiz hali ile uyuşmakta ise de dava konusu faturaların hangi hizmetin karşılığında düzenlendiği, yapılan hizmetin komisyon oranı ve alacağın sebebi konusunda açıklık bulunmamaktadır. Dava konusu faturalara konu olan işin, her iki tarafın defterlerinde kayıtlı olan ve davalı tarafından davacıya bedeli ödenen 20/12/2013 tarihli 40.720-TL bedelli faturanın kapsamı dışında olduğuna dair de bir delil bulunmamaktadır. Öte yandan bahsi geçen Yönetmeliğin 13. maddesinde; brokerlerin, temsil ettikleri kendi müşterilerinden aldıkları danışmanlık ve risk yönetim ücreti dışında hiçbir surette menfaat sağlayamayacakları düzenlendiğinden dava konusu faturaların davalı şirket çalışanı tarafından imzalanmış olması halinde de sonuç değişmeyecektir. Bu itibarla mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmiş ise de, bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, kararın kaldırılmasına, davanın reddine, davacının kötüniyetli olduğuna dair bir delil bulunmadığından koşulları oluşmayan tazminat talebinin reddine dair yeniden hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/903 Esas-2018/1450 Karar sayılı 28/12/2018 tarihli kararının, HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Davanın reddine, Kötüniyet tazminat talebinin reddine” İlk derece mahkemesine ilişkin olarak; “Alınması gereken 59,30-TL harcın, peşin yatırılan 6.028,63‬-TL harçtan mahsubu ile fazla olan 5.969,33‬‬-TL’nin talep halinde davacıya iadesine, Davacı tarafından yapılan yargı giderinin kendi üzerinde bırakılmasına, Davalı lehine takdir olunan 33.161,10-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Davalı tarafından yatırılan 822-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davalı tarafından yapılan 24,38-TL yargı giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 25/11/2021