Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/112 E. 2021/248 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/112
KARAR NO : 2021/248
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/03/2018
NUMARASI: 2015/649 Esas 2018/130 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/02/2021
Davanın reddine ilişkin hükmün taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili şirket tarafından istek ve siparişe uygun olarak davalıya lojistik hizmeti verildiğini, hizmetin verilmesi sonrası müvekkili tarafından davalıya navlun bedeli faturası gönderildiğini, davalı tarafın kararlaştırılan ücreti ödemekten kaçındığını, bu nedenle müvekkili tarafından alacağın tahsili amacıyla Sultanbeyli … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyasının icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı ile takibin durduğunu belirterek, davalının itirazının iptali ile %40’dan az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; taraflar arasındaki navlun sözleşmesi gereğince fiyatın konteyner başına 1.200-USD olarak belirlendiğini, bu hususun davacı şirket tarafından gönderilen mail içeriği ile sabit olduğunu ve müvekkilinin kendisine yapılan hizmet bedelini bu meblağ üzerinden ödeyerek borcunu ifa ettiğini, buna karşılık davacı tarafın haksız ve kötü niyetli olarak daha yüksek miktarlı talepte bulunduğunu, ancak davacı ile görüşerek kendisine 12.10.2009 tarihli iade faturası gönderildiğini, faturanın tekrar karşılıklı olarak iade edildiğini, davacının müvekkilinden hiç bir hak ve alacağının bulunmadığını belirterek, davanın reddi ile %40’dan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; sözleşmenin esaslı unsurlarından olan ücret konusunda taraflar arasındaki navlun sözleşmesinin başlangıçta 1.200-USD üzerinden kurulduğunun sabit olduğu, TBK’nın 6. maddesinde ” öneren, kanun veya işin özelliği yada durumun gereği açık bir kabulü beklemek zorunda değilse öneri uygun bir sürede reddedilmediği taktirde sözleşme kurulmuş sayılır.” şeklindeki düzenleme gereği susmanın irade beyanı sayılması ya kanundan kaynaklanmasına ya da işin özelliği veya dürüstlük kuralının gereği kuralına bağlı olduğu, söz konusu olayda susmanın bu nitelikte olmadığı ve kurulmuş bir sözleşmede yapılan değişikliğe ilişkin olduğu tarafların başlangıçta sözleşmeyi 1.200-USD ücret karşılığında kurdukları, tarafların sözleşme şartlarına bağlı kalması ve sözleşmesinin başlangıçta kurulduğu şartlarda tarafları bağladığının kabulü gerektiği, tarafların sözleşmeyi mail üzerinden yaptıkları ve karşılıklı anlaşmak sureti ile belirledikleri navlun ücretinin artırılmasının aynı şekilde davalının mail yolu ile cevap vermesi şeklinde olması gerektiği, davalının susmuş olmasının kabul olarak değerlendirilmeyeceği, 12 adet konteyner taşımasında navlun ücretinin 1.200-USD üzerinden 14.400-USD olup, 2.100-USD üzerinden ise navlunun 25.200-USD olacağı, davalı tarafından 3 faturaya istinaden fazladan talep edilen bedeller yönünden iade faturasının düzenlendiği, davacı tarafından icra takibine konu 3.000-USD bedelli fiyat farkı faturası ile toplam 13.350 USD karşılığı 20.656,43 TL üzerinden takip başlatıldığı, taraflar arasındaki anlaşmaya istinaden söz konusu konişmentoların düzenlendiği ve taraflar arasındaki anlaşma gereği navlun ücretinin 1.200-USD olmasının ticari anlaşmaya uygun olduğu, sonrada navlun ücretinin davacı tarafından tek taraflı olarak 2.100-USD olarak belirlenip ayrıca 3.000-USD bedelli fiyat farkı faturasının da davalıdan talep edilmesinin uygun olamayacağı, kişilerin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymakla yükümlü oldukları, davacının takipte haksız ve kötü niyetli olduğu kanaatine varılmadığı gerekçesiyle, davanın ve davalının kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili; müvekkilinin edimlerini yerine getirmesine rağmen davalının kararlaştırılan ücreti ödemekten kaçındığını, müvekkili tarafından davalıya ait malların taşındığını, TBK’daki düzenleme gereğince sözleşme değişikliği halinde de önerinin reddedilmemesi halinde sözleşme değişikliğinin kabul edilmiş sayılması gerektiğini, bu nedenle müvekkilinin 13.500-USD alacağının bulunduğunu, sözleşme konusu edimin ifa edilmesi ve davalının da müvekkilinden bunu beklemiş olmasının, sözleşmedeki değişikliğin kabul edildiği anlamına geldiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İstinaf yoluna başvuran davalı vekili; mahkemece davanın reddine karar verilmesinin hukuka uygun olduğunu, ancak davacı şirketin hizmet bedelinde değişikliğe gitmekle kötü niyetli davrandığını, davacının icra takibi başlatmakta haksız ve kötü niyetli olduğunu, İİK’nın 67. maddesi gereğince kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken bu talebin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak talepleri doğrultusunda yeniden hüküm tesisini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, deniz yoluyla taşıma navlun ücreti alacağına dayalı takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.Somut uyuşmazlıkta taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmamakta olup, taşıma ilişkisinin gerçekleştirilen mail yazışmaları yoluyla kurulduğu ve davacı taşıyıcının taşıma hizmetini ifa ettiği tarafların kabulündedir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; taşıma hizmet bedelinin konteyner başına hangi ücret üzerinden kurulduğunun tespiti ile davacı tarafından “yoğun yük olan dönem ekstra ödemesi” ve “genel tarife artışı” adı altında davalıdan ayrıca bir bedel talep edip edemeyeceği noktasındadır. Somut olayda; davalıya ait 12 konteyner emtianın Çin Xiamen’den Trabzon’a deniz yoluyla taşınması konusunda mail yoluyla anlaşmaya varıldığı, davacı çalışanı tarafından davalı şirket çalışanına gönderilen mail ile navlun bedelinin 30.09.2009 tarihine kadar geçerli olmak üzere konteyner başına 1.200-USD olarak belirlendiği, davalı tarafça da teklifin kabulü sonucunda taşımanın gerçekleştirildiği, taşıma devam ederken bu kez davacı tarafından gönderilen 15.08.2009 tarihli mail ile taşıma ücretinin konteyner başına 2.100-USD olarak belirlendiği, ancak davalı tarafından bu fiyatın kabul edildiğine dair cevap verilmediği, davalı tarafından navlun ücretinin 1.200-USD üzerinden ödendiği anlaşılmaktadır.Davacının iddia ettiği 2.100-USD üzerinden hesaplanan navlun ücreti 2.100×12=25.200-USD, tarafların mutabık kaldığı 1.200-USD üzerinden navlun ücreti ise 14.400-USD olup, tarafların ticari defter kayıtları arasındaki farkın 10.800-USD’si bu uyuşmazlıktan kaynaklanmaktadır. Bilirkişi raporlarıyla tespit edildiği üzere tarafların ticari defter kayıtları arasındaki fark 13.800 USD’ye ilişkin olup, kalan 3.000-USD fark ise, davacı defterlerinde yer alıp davalı defterlerinde bulunmayan “yoğun yük olan dönem ekstra ödemesi” ve “genel tarife artışı” açıklamalı 08.10.2009 tarihli faturadan kaynaklanmaktadır. Yukarıda da belirtildiği üzere taraflar arasındaki icap ve kabul doğrultusunda taşıma sözleşmesi konteyner başına 1.200-USD bedel üzerinden kurulmuştur. Sözleşme doğrultusunda taşıma işlemi başlamış, süreçle ilgili yazışmalar devam etmiş, taşıma sürerken ve yükler yola çıkmışken davacı taraf bedelin konteyner başına 2.100-USD olduğu yönünde bir mail daha göndermiş olup, bu fiyat yönünden davalının bir kabulü bulunmamaktadır. İlk sözleşmenin mail yoluyla karşılıklı mutabakatla sağlandığı gerçeği karşısında, fiyata ilişkin sözleşme değişikliğinin de aynı şekilde davalının kabulü ile yürürlüğe gireceği kabul edilmelidir. Bu nedenle somut olayda TBK’nın 6. maddesinin uygulanma olanağı yoktur. Taraflar kurulan ilk sözleşmeyle bağlı olduğundan, davacının fiyat farkından kaynaklanan 10.800 USD karşılığı alacak isteminin dayanağı yoktur.Uyuşmazlık konusu olan 3.000-USD karşılığı alacağın dayanağı ise, yukarıda açıklandığı üzere “yoğun yük olan dönem ekstra ödemesi” ve “genel tarife artışı” açıklamalı 08.10.2009 tarihli faturadır. Taraflar arasında fatura dayanağı bedellerin istenebileceğine yönelik herhangi bir sözleşme hükmü bulunmadığı gibi, taraflar arasında mail yoluyla akdedilen taşıma sözleşmesinde de bu yönde bir mutabakat bulunmamaktadır. Bu nedenle davacının bu faturaya dayalı alacak iddiası da yerinde değildir.Sonuç olarak, davacının cari hesap ve taşıma ilişkisine dayalı olarak davalıdan alacağının bulunmadığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Öte yandan İİK’nın 67. maddesi uyarınca açılan itirazın  iptali davasında, alacaklının takipte haksız ve kötü niyetli olduğunun belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa alacaklı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilebilir. Bu kapsamda somut olayda, davacı icra takibinde haksız olsa da kötü niyetli olduğunun kanıtlanamadığı görülmekle, ilk derece mahkemesince davalının kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmesi de doğrudur. Açıklanan nedenlerle; davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Davacıdan alınması gereken 59,30- TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 35,90- TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,Davalıdan alınması gereken 59,30- TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 35,90- TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40- TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 25/02/2021