Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/1100 E. 2021/1480 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1100
KARAR NO: 2021/1480
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/10/2018
NUMARASI: 2016/945 Esas – 2018/1008 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/10/2021
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davacının muris …’in mirasçısı olması nedeniyle davalıların YK üyesi olarak görev yaptıkları … A.Ş ‘de hissedar olduğunu, söz konusu şirketin hali hazırda iştiraki olan …A.Ş’nin en büyük yatırımının da Makedonyada … ve … projeleri olduğunu, şirket YKnun bu projelere destek amaçlı olarak iştiraki şirkete usulsüz para transferleri yaptığını, yine iştiraki şirket üzerinden yapılan harcamalar konusunda da usulsüzlükler yapıldığını, böylelikle YKnun şirket aktifinde bulunan nakitlerin başka bir şirket üzerinden boşaltıldığının anlaşıldığını, şirketin genel kurulu ile ilgili olarak İstanbul 1.ATM’nin 2016/323 esas sayılı dosyası ile iptal davası da açıldığını, davacının babasının vefatından sonra şirket işleri ile ilgilenmeye başladığını ve yaptığı araştırmalarda yönetim kuruluna seçilen kardeşlerinin kasten şirketi iflasa sürüklediğini, şiddet ve tehditlere maruz kaldığını, bunun sonucunda müvekkilinin şirketteki ortaklık haklarını kullanamaz hale geldiğini ,davalıların yaptığı haksız eylemlerle müvekkilinin hisse sahibi olduğu …A.Ş’ye verdikleri zarar sebebiyle fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000.-TL ‘nin davalılardan müteselsilen dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle tahsiline, yönetim kurulu üyelerininin azli ile şirkete yönetim kayyumu atanmasına, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili; müvekkilllerinin murisin vefatından sonra, şirketlerin mevcut projelerinin tamamlanması faaliyetleri dışında şirketleri hiçbir faaliyete ve yükümlülüğe sokmadıklarını, murisin vefatından sonra imzalanan tüm sözleşmler ve yapılan ödemelerin, murisin şirket adına verdiği taahhütlerin gerçekleştirilmesi amacına yönelik olduğunu,Makedonya’daki projelerin faaliyete geçirilmesine müteveffanın sağlığında tamamen kendisinin aldığı ticari kararlar doğrultusunda karar verildiğini, … projesi inşaatının başlamış, tekliflerin alınmış ve tüm önemli taşeronlarla sözleşmelerin imzalanmış olduğunu, tüm ticari risk oluşturacak sözleşmelere müteveffanın bizzat kendisi tarafından imza atıldığını, müvekkillerin yönetim kuruluna babalarının vefatından sonra seçildiklerini, önceden karar alınması sebebiyle projelerle ilgili olarak tamamlanmasını sağlayacak ve mali riskler oluşturmayacak şekilde kararlar aldıklarını, davacının tüm yatırım kararlarından haberdar olduğunu, davacının sorduğu tüm sorulara herzaman şifai ve yazılı olarak yanıt verildiğini, belirterek haksız ve kötü niyetli davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İddiaya konu … A.Ş ye ait ticari defter ve dayanak kayıtları üzerinde uzman bilirkişi kurulu ile yaptırılan incelemede şirketin ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, delil vasfını haiz bulunduğu, finansal tablo verileri kapsamında şirketin 2012- 2016 yılları arasındaki dönemde karlılığın devam ettiği ve ayrıca şirket öz kaynaklarının da artan bir ivme gösterdiği, …t Üsküp şubesinin dönem sonu bilanço kayıtları aktif toplamı dikkate alındığında hesaplarda eksiklik olmayıp fazlalık bulunduğu, şirket sermayesinin %103 oranında korunduğu ve öz kaynak içerisinde yer aldığı, şirketin iflası ile ilgili bir durumun söz konusu olmayıp öz sermayenin arttığı, yurt dışı şube işlemlerinin veriler yanında proje büyüklüğü ile farklı inşaat teknik ve malzemelerinin kullanıldığı bir proje olması, toplam 282.355 metre kare proje alanının bulunması dikkate alındığında bu yöndeki davacı iddialarının da yerinde olmadığı, davalıların şirketi zarara uğratacak bir eylem ve işlemin söz konusu olmadığı değerlendirilerek davanın reddine karar vermiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Davacı vekili; uzman bilirkişiden inşaat maliyetlerinin hesaplanmasının istenmesi gerektiğini, şirketin ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı hususuna dikkat edilmesi gerektiğini, bilirkişi raporlarının genelinde davalıların iş bilmezlikleri sonucu şirketin zararda olduğunun belirtildiğini, davalıların dayandığı ve dosyanın, kararına dayanak yaptığı ve mahkemelere sunulan bilirkişi raporları karşısında, yönetim kurulu üyelerinin, özen yükümlülüğünü yerine getirmediklerini, sunulan delillerin değerlendirilmediğini, bilirkişi raporlarında tespit edilen vakıaların doğru olmadığını ileri sürerek kararın kaldırılması talep edilmiştir.
GEREKÇE: Dava, yönetim kurulu üyelerinin özen ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışları bulunduğu iddiası ile açılan sorumluluktan doğan zararın tazmini ve azil- yönetim kayyımı atanmasına ilişkindir. Yönetim kurulu üyeleri kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar. Kanundan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya yetkiyi, kanuna dayanarak, başkasına devreden organlar veya kişiler, bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin ispat edilmesi hâli hariç, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu olmazlar. Hiç kimse kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamaz; bu sorumlu olmama durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamaz. Şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler. Pay sahibinin açtığı davayı hukuki ve maddi sebepler haklı gösterdiği takdirde, mahkeme, dava giderleriyle avukatlık ücretini, bu giderler davalıya yükletilemediği hâllerde, davacı pay sahibiyle şirket arasında, hakkaniyete göre paylaştırır. Birden çok kişinin aynı zararı tazminle yükümlü olmaları hâlinde, bunlardan her biri, kusuruna ve durumun gereklerine göre, zarar şahsen kendisine yükletilebildiği ölçüde, bu zarardan diğerleriyle birlikte müteselsilen sorumlu olur. Davacı birden çok sorumlu kişiyi zararın tamamı için birlikte dava edebilir ve hâkimin aynı davada her bir davalının tazminat borcunu belirlemesini isteyebilir. Birden çok sorumlu arasındaki başvuru, durumun bütün gerekleri dikkate alınarak hâkim tarafından belirlenir. Sorumlu olanlara karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki ve her hâlde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Şu kadar ki, bu fiil cezayı gerektirip, Türk Ceza Kanununa göre daha uzun dava zamanaşımına tabi bulunuyorsa, tazminat davasına da bu zamanaşımı uygulanır. Sorumlular aleyhinde şirketin merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinde dava açılabilir. Dava dışı … A.Ş’nin, … şirketinin %99’u aşan oranda paydaşıdır. Davacı tarafından bu şirket aracılığıyla usulsüz işlemler yapıldığı şirketin nakitlerinin bu şirket aracılığıyla yurt dışına kaçırıldığı ileri sürülmüştür. Şirketin yurt dışında … ve … adlı projelerinin yüklenicisinin … olduğu, para aktarımlarının sebebinin projelerin finansmanı olduğu belirlenmiştir. … projesinin hafriyat aşamasında olduğu, … projesinin satışları ve maliyet detayları İstanbul 2 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1007 esas sayılı dosyasına sunulan 22.11.2018 tarihli bilirkişi kurulu raporunda detaylı olarak incelenmiştir.Bu raporda yapılan tesbitlerde …’nin inşaat ruhsatının 18.6.2012 tarihinde alınabildiği ,inşaatın Üsküp’de örneği daha evvel olmayan inşaat özellikleri taşıdığı ,projenin iki parsel üzerinde yapıldığı,bloğun birinin iki parseli kapsaması ,ikinci parselin ihale ile alınmasının zaman kaybına yol açtığı ve gecikmelerin karlılığı etkilediği belirlenmiştir.Bu anlatımlardan projenin murisin sağlığında planlandığı anlaşılmaktadır.Davacının ise bu dönemde yapılan işlemlere ilişkin bir iddiası yoktur.Projenin %41 inin satılıp kalanının kiralanmak üzere tasarlandığı ancak ,inşaat maliyetlerinin satış bedellerinin üstünde kalması ,kiralanacak kısımlarının da kira getirisinin öngörülememesi nedeniyle inşaatın maliyetini ne zaman karşılayacağı belirlenememektedir.Ancak, her projenin her zaman kar ile sonuçlanmadığı da ticari hayatın gerçeğidir.Bir projenin kar etmemesi halinde bu sonuca doğrudan yönetim kurulu üyelerinin sebebiyet verdiğinin kabulü de mümkün görülmemiştir.Karlılığın maliyetin düşük tutulması ile birlikte ekonomik,siyasi,finansal konjoktür ile ilişkili olduğunda kuşku yoktur. İnşaat maliyetlerinin davalıların kusuruyla yükseltilmediği ,maliyet hesaplamalarının rayice uygun olduğu anılan Yurt dışında yatırım kararı verenler davalı yönetim kurulu üyeleri olmayıp ileri de C ve D bloğunun tamamlanmasıyla ve satışlar tamamlandığında 113.653,480-euro gelir elde edilebileceği hesaplanmıştır. Davacı davalıların yurt dışına yüklenici şirket aracılığıyla para kaçırdığını ileri sürmüş ise de ,gönderilen miktarın üzerinde paranın yüklenici şirket hesabında bulunduğu tesbit edilmiştir. Davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarında yapılan inceleme sonunda ise ; Finansal Tablo ve Faaliyet Raporu’ndaki veri ve rakamların gerçeği yansıttığı, şirket yönetim kurulunun projelere destek amaçlı olarak iştiraki konumundaki … A.Ş.’ye usulsüz para transferleri yapmadığı, transferlerin geçerli bir nedene dayandığı, gerçekte olmayan ‘Sermaye Avansı’ adı altında para transferleri yapıldığı yönündeki davacı iddialarını destekler nitelikte bilgi, belge ya da bulguya rastlanmadığı, dava dışı … A.Ş.’nin 2012-2016 yıllarını kapsayan 5 yıllık dönemde kârlılığını devam ettirdiği, öz kaynaklarının ise artan bir ivme gösterdiği, yönetim kurulu üyelerinin kasten şirketi iflasa sürüklediği hususunda dosya kapsamında davacının iddialarını destekler nitelikte bilgi, belge ya da bulguya rastlanmadığı, bunun sonucunda … ve … inşaat maliyetlerinin fazla gösterilmesi sonucu şirketin zarar uğratılmış olduğu iddiasının dinlenmesinin mümkün bulunmadığı maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kararda isabetsizlik yoktur. 6102 sayılı TTK’nun anonim şirketlere ilişkin 364 ve 408. maddeleri gereği yönetim kurulunun görevden alınması münhasıran genel kurula hasredilmekle (tek istisnası TTK 334/2 hükmü); şirket ortaklarının, yöneticilerin azli amacıyla veya yetkilerinin sınırlandırılması amacıyla mahkemeye başvuru hakkını tanıyan bir hüküm bulunmamakla,davacının davalıların azlini talep etmesi kanunen mümkün değildir. Yönetim boşluğu olmadığından kayyım tayininin mümkün olmadığı da açıktır (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 15.01.2019 tarihli 2017/3136 E., 2019/338 K. sayılı emsal kararı.)Şirketin zararının bulunmaması karşısında da tazmin sorumluluk şartlarının kümülatif olarak oluşmadığı anlaşılmaktadır. O halde, ilk derece mahkemesince davanın reddi yönünde verilmiş olan kararda bir isabetsizlik bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmış olup, açıklanan gerekçelerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 44,40- TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ ye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerilerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 14/10/2021