Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/1098 E. 2022/65 K. 25.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1098
KARAR NO: 2022/65
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/11/2018
NUMARASI: 2015/1195 Esas 2018/1077 Karar
DAVA: Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/01/2022
Davanın kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin İngiltere merkezli medikal ürünlerin imalatını yapan bir firma olduğunu, müvekkilinin dava konusu olan medikal cihazlarda kullanılan filtrasyon ürününü, marka, tasarım ve patent haklarını kapsayacak ulusal ve uluslararası şekilde tescil ettirdiğini, müvekkiline ait medikal ürünün davalı tarafından markasız ya da markalı olarak izni ve bilgisi olmadan üretildiği, satıldığı , ihraç edildiği ve diğer yollarla ticari hayata sürüldüğünün tespit edildiğini, açıklanan nedenlerle; müvekkiline ait çeşitli medikal ürünlerde kullanılan filtrasyon ürününü izinsiz olarak üretmek, piyasaya sunmak, satmak.., elde bulundurmak fiillerini işleyen davalı hakkında marka, endüstriyel tasarım ve patent haklarına tecavüz fiillerinin tespitine, giderilmesine, son verilmesine, dava sonunda verilecek kararın kamuya ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacının yabancı tüzel kişiliği olduğu için teminat yatırması gerektiğini, davacının ülkemizde tescilli, patent, faydalı model, tasarım ya da marka haklarına sahip olmadığını, uluslarası anlaşmalara istinaden rüçhanlı süre içerisinde bir tescil başvurusunda da bulunmadığını, müvekkilinin dava konusu ürünleri kendi markası altında ürettiğinden, davacının ürünleriyle iltibas yaratmadığından yasaya dayalı genel korumadan yararlanmasına olanak bulunmadığını, haksız rekabet halinin bulunmadığını, müvekkilinin ürünlerinin hiçbir şekilde davacının ürünlerinin bir kopyası olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; Davacı yan davalının ürettiğini bildirdiği ve dış ambalajında davalı yanın ünvan ve markasının yer aldığı ürünü ve kendi ürününü dosyaya ibraz ettiği, davalı yan ise bu ürünün kendilerine ait olmadığını beyan ettiği, kendilerinin ürettiği üründen numune sunmaları istendiğinde numune olmadığını beyan ettiği, davalının bazı dilekçelerinde ürünü inkar ettiği bazı dilekçelerinde kısa bir süre üretip sonrasında vazgeçtiklerini beyan ettiği ve bu çelişkili durumun yargılama boyunca devam ettiği, bilirkişi incelemesine sunulan ve davalıya ait olduğu iddia olunan ürüne ait ambalaj oldukça net olup,davaya konu ürün gaita testi amaçlı bir ürün olmakla, piyasada aynı amaçlı olarak üretilen ürünlerin benzer veya farklı şekillerde üretildiği, genel anlamda bir tüp ve tüp içindeki aparattan oluşan bu ürün bazında farklı renk ve boyutta ürünler olduğunun anlaşıldığı, ancak davalı yanca üretilen ürünün her anlamda davacının ürünü ile birebir benzer olduğu,bu üretim şeklinin tıbbi ürünün zorunlu unsurları olarak nitelendirilemeyeceği, tasarımının haksız rekabete yol açacak kadar ayniyet taşıdığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili; davacı tarafın talebinin “marka, endüstriyel tasarım ve patent haklarına tecavüz fiillerinin tespiti, giderilmesi” olduğunun gözden kaçırıldığını, talep sonucu kısmında “haksız rekabet” ile ilgili herhangi bir talebin olmadığını, dava dilekçesinin ıslah da edilmediğini, HMK.’nın 26. maddesinde belirtilen “taleple bağlılık ilkesi” ne aykırı olduğunu,müvekkili şirketin söz konusu ürünü kendi markası olan “…” ibaresi altında, dürüstçe ve hiç kimsenin malı, iş ürünü, faaliyeti veya işi ile iltibas yaratmadan, kısa bir süre deneme amaçlı olarak ürettiğini, ürün görselleri incelendiğinde, söz konusu ürünlerin ucunun kalem gibi sivri silindir şeklinde tüplerden oluştuğunu, ürünlerin büyük ölçüde benzerlik taşıdığının görüldüğünü, hatta internet tarayıcısına “…” yazılarak arama yapıldığında çok benzer tasarımlara sahip yüzlerce ürün görülebildiğini, bunun sebebinin tıbbi ürünlerin insan anatomisine ve teknik gereklere uyum sağlaması için belli şekillerde üretilmesi olduğunu, ortada haksız rekabet fiili ve iltbas tehlikesinin de olmadığını kullanıcıların ise, medikal ürünleri sıklıkla kullanan, tıbbi tanı ve tedavi uygulamalarında uzmanlığı bulunan hekim, hemşire, hasta bakıcı gibi hastane, sağlık merkezi ve laboratuvar çalışanları olduğunun açık olduğunu belirterek kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava; davacının Türkiye dışında patenti, marka tescili bulunan ancak medikal cihazlarda kullanılan filtrasyon ürünlerin davalı tarafından haksız rekabet oluşturacak şekilde izinsiz olarak üretilip piyasaya ucuza sürüldüğü, satıldığı,..tüketici nezdinde iltibas oluşturmak suretiyle haksız rekabete yol açıldığı ve zarar görüldüğü iddiasına dayalı; haksız rekabetin tespiti, durdurulması istemine ilişkindir. Davacı tarafça;cevaba cevap dilekçesi TTK nun haksız rekabet hükümlerine dayanılmış olup, dava konusunun davacı adına tescilli tasarım olmadığı belirlendiğinden haksız rekabet hükümlerinin uygulanması kanunların re’sen uygulanacağı ilkesi gereği olduğundan talebin aşıldığına yönelik istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. 6102 sayılı TTK’nın 54. maddesinde de “Haksız rekabete ilişkin bu kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” hükmü düzenlenmiş, aynı Yasa’nın 55/1-a-4 maddesinde haksız rekabet olarak kabul edilen eylemlerden biri de ‘‘Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak’’ olarak düzenlenmiştir. “Tescilsiz tasarımların haksız rekabet hükümleri çerçevesinde korunabilmesi ancak ve ancak, mutlak manada yenilik ve ayırt edicilik niteliğinin bulunması, onu üreten işletmeyle bütünlük arz ederek aynen bir marka gibi işletmesel kökene işaret edecek derecede yüksek bir ayırt edicilik düzeyine ulaşması ve onunla özdeşleşmesi, öte yandan taklidini üretenlerce, işletmesel kökenleri itibariyle tasarıma konu malların işletmesel kökenlerinin karıştırılmasına yol açacak tedbirlerin alınmaması, diğer bir anlatımla hedef tüketici kitlesinin bakış açısına göre, orijinal ve taklit malların aynı veya aralarında idari, ekonomik ya da işletmesel bağ bulunan işletmelerce üretilmiş olabileceği hususunda karıştırılma ihtimaline yol açılması halinde söz konusu olabilecektir. Bunun dışında, orijinal tescilli tasarımlar için bile her beş yılda bir yenilenmek koşuluyla yirmi beş yıllık koruma sağlandığı ve sürenin sonunda tasarım hakkının topluma intikal edeceği kabul edildiği halde, haksız rekabet hükümlerinden ve emeğin korunması ilkesinden hareketle sırf orijinal olmasından dolayı tescilsiz tasarımlara daha fazla hak bahşedildiği de iddia edilemez. Somut uyuşmazlıkta olduğu gibi, ilk defa yurt dışında kamuya sunulmuş, belli bir süre sonra Türkiye’de ticarete konu edilmiş ve tescile dayalı koruma tercihinde de bulunulmamış tasarımlar yönünden, tasarıma konu malların bir başkasınca üretilmiş ve piyasaya sunulmuş olması halinde, sadece tasarımın orijinal, davacı ile özdeşleşmiş ve büyük emek ve çabalarla tanıtılmış olması, bu davranışın haksız rekabet olarak nitelendirilmesine yeterli olmayıp, ayrıca onu üreten işletmeler arasında, ortalama tüketici kitlesi nezdinde karıştırılma ihtimaline de yol açılması gerekir.” (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22/04/2021 tarih 2021/89-3954 sayılı kararı). Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporda;piyasada aynı amaçlı olarak üretilen ürünlerin benzer veya farklı şekillerde üretildiği, genel anlamda bir tüp ve tüp içindeki aparattan oluşan bu ürün bazında farklı renk ve boyutta ürünler olduğu,davalı tarafından üretilen ürünün her anlamda davacının ürünü ile davalının ürünleri arasında çok yakın derecede bir benzerlik olduğu belirtilmekte ise de davaya konu ürünün şeklinin özellikle davacı … şirketi ile özdeşleştiğine ve bu şekilde tanındığına dair bir neden görülmemiştir.Özellikle ; davalı tarafından taklit edildiği ileri sürülen ürün hastanelerde parazit testi yapılması amaçlı olup tıbbi ürün olması nedeniyle steril ambalaj içerisinde satışa sunulmaktadır. Steril ambalaj dışında da davalının işletmesi olan …-… -belirgin bir şekilde yazılıdır. Ambalajın içinde ki ürünün renk ve ebatlar açısından çok benzer olması (örneğin tüp içindeki gözenek sayılarının)davalının eyleminin haksız rekabet teşkil ettiğine yeterli görülmemiştir.Dünyada farklı firmalarca üretilen bir ürün olması nedeniyle davaya konu ürün formunun sağlık sektöründe kullanılan harcı alem bir form haline geldiği, bu nedenle davaya konu ürün formu ile ilgili davacının hak sahibi olmadığı, davalının ürün ambalajında işletmesine ilişkin ayırt edici unsurlara da yer verdiği ,ürünün tüketicilere değil sağlık kuruluşlarına hitap ettiği gözönüne alındığında “ortalama tüketici nezdinde karıştırılma ihtimali”olmadığı, bahse konu ürünlerin davalı tarafından üretilmesinin haksız rekabet teşkil ettiğinin kabulü mümkün görülmemiştir. Bu itibarla mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi yerinde olmamıştır..Ancak;yapılan hata eksiklik nedeniyle yeniden yargılama yapılması gerektirmediğinden davanın kabulüne ilişkin kaldırılmasına,yeniden hüküm verilerek davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/11/2018 Tarih 2015/1195 Esas 2018/1077 Karar sayılı kararının HMK.’nın 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Yerinde görülmeyen davanın reddine” İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 80,70-TL harçtan davacı tarafından peşin yatırılan 25,20-TL harcın mahsubu ile bakiye 55,50-TL’nin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Davalı vekili için takdir olunan 5.100-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,” Davalı tarafça yatırılan 44,40-TL peşin istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde iadesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 25/01/2022