Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/1097 E. 2021/1330 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1097
KARAR NO: 2021/1330
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/11/2017
NUMARASI: 2017/122 Esas 2017/438 Karar
DAVA: Sözleşmenin İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/09/2021
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacılar vekili; müvekkili ile davalı …’ün amca çocukları olduğunu, … A.Ş.’nin, aile şirketi olan … Ltd. Şti.’nin imkanları kullanılarak devralındığını, …Ltd. …nin ekonomik sıkıntıya girdiğini, davalı … tarafından …A.Ş.’deki müvekkiline ait hisselerin kendisine devredilmesi halinde, şirketi yayın frekansı ile birlikte yüksek bir meblağa satabileceğini teklif etmesi üzerine, hisselerin davalı …’a ve diğer davalı …’a bedel olmaksızın devredildiğini, … unvanlı şirketin kuyumculuk faaliyeti nedeniyle dolandırıcılık emniyeti suistimal ve Bankacılık Kanununa muhalefet suçlaması ile açılmış olan Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/306 esas sayılı davalı …’ın ve müvekkilinin yargılandığını, …A.Ş.’nin satılması halinde tüm alacakların ödenebileceğini, fakat davalının bu yönde hareket etmediğini, oysa müvekkilinin hisselerinin 130.000 adedinin davalı …’a, 5.000 adedinin davalı …’e devredilmesine rağmen herhangi bir bedel ödenmediğini, hisse devrinin yapılmasının amacının olası hacizlerden korunarak bu hisselerin gerçek değerine satılmasının olduğunu ileri sürerek 28/02/2015 tanzim tarihli 5000 adet, ve 130000 adetlik pay devri senetlerinin iptaline, davalının şirketteki hisselerinin bu miktarla sınırlı olmak üzere müvekkili adına tesciline, olmadığı takdirde bedelinin faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili; dava dışı … Ltd. Şti. ile … A.Ş.’nin bir grup şirketi olduğunun ima edildiğini, ancak mezkur şirketler arasında hissedarların benzerliğinden başka bir ilişki bulunmadığını, her iki şirketin farklı yönetim şemaları ile vücut bulduğunu, davacının muvazaa iddialarının yerinde olmadığını, hisse bedellerinin davacıya elden ödendiğini, davacının muvazaa iddiasını yazılı delil ile kanıtlaması gerektiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davacı tarafın davalı tarafından hisse devrine ilişkin sunulan belgelere karşı imza inkarında bulunmuş ise de dava dilekçesinde davalılarla imzalanan hisse devri sözleşmesinin bedel alınmadan muvazaalı olarak yapıldığını belirtmesi nedeniyle imzaya ilişkin itirazının yerinde olmadığı, davalı … ile davacı arasındaki hisse devrine ilişkin sözleşme ibraz edilemese de davanın muvazaalı yapılan hisse devrinin iptali olduğu, davalı tarafça sözleşmenin yapılmadığına dair bir itirazda bulunulmadığı, davacının hisse devrine ilişkin sözleşmede taraf olduğu ve kendi muvazaasına dayandığı, yazılı sözleşmeye karşı muvazaa iddiasının, ancak yazılı delille kanıtlanabileceği, 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının da bu yönde olduğu gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; devir sözleşmesinin usulsüz olduğunu, bu husustaki yapılan itirazların mahkemece incelenmediğini, …’ya yapılan hisse devrine ilişkin sözleşmede müvekkilinin imzasının bulunmadığını, işlemin sahte imza ile gerçekleştirildiğini, ortada geçerli bir işlem olmadığını, davalı tarafça dosyaya pay devir sözleşmesinin de sunulmadığını, devri işleminin varlığının ve hukuka uygun olup olmadığının araştırılmadığını, imza incelemesi yapılmadan karar verilmesinin de yerinde olmadığını ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Davacı, hissedarı olduğu şirketteki hisselerinden 130.000 adedinin davalı …’a, 5.000 adedinin ise davalı …’e satış yolu ile devredilmiş ise de aslında hisselerin bedelsiz devredildiğini, hisselerin olası hacizlerden korunması ve gerçek değerinde satılabilmesi için devredildiğini ileri sürerek hisse devir sözleşmesinin iptalini talep etmektedir. Davacı, hisselerin davalılara devredilirken, davalılar tarafından hisselerin üçüncü kişilere gerçek değeri üzerinden satılması ve elde edilecek satış bedeli ile borçların ödenmesi inancıyla hareket edildiğini ileri sürdüğüne göre davacı inanç sözleşmesine dayanmaktadır. İnanç sözleşmesi, inananın bir eşya üzerindeki ayni hakkı veya bir hakkın sahipliğini inanılana tam olarak devretmeyi; inanılanın ise devredilen eşya veya hak üzerinde inanç anlaşmasının hükümlerine uygun biçimde tasarrufta bulunmayı, idare ve muhafaza etmeyi, taahhüt ettiği sözleşmedir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 05.02.1947 Tarih, 1945/20 Esas, 1947/6 Karar sayılı kararında kabul edildiği üzere, inançlı işlemin ya da inanç sözleşmesinin varlığının mutlaka davacının inançlı işleme yönelik iddiasını tarafların imzasını içeren ve en geç işlem tarihinde düzenlenmiş yazılı delil ile ispat edilmesi gerekmektedir. Yazılı delil olmamakla birlikte, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 202. maddesinde tanımlandığı şekliyle, yazılı delil başlangıcı niteliğindeki belgelerle de inançlı işlemin ispatı mümkündür. Davacı tarafından davalılar tarafından hisselerin üçüncü kişilere gerçek değeri üzerinden satılması ve elde edilecek satış bedeli ile borçların ödenmesine yönelik inanç sözleşmesi ispat edilemediğinden mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Diğer taraftan davacı yargılama aşamasında ibraz edilen hisse devrine ilişkin 15/08/2014 tarihli sözleşmedeki imzanın kendisine ait olmadığını, 28/02/2015 tarihli sözleşmede ise imzasının bulunmadığını ileri sürmüş ise de davacı dava dilekçesinde devir olgusunu kabul etmiştir. Sonradan ileri sürülen bu husus iddianın genişletilmesi mahiyetindedir. Davalıların açık muvafakati bulunmamaktadır. Bu itibarla davacının istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90-TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 23/09/2021