Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/1091 E. 2021/1339 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1091
KARAR NO: 2021/1339
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/02/2019
NUMARASI: 2018/424 Esas- 2019/54 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/09/2021
İlk derece mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne dair kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA: Davacılar vekili; müvekkili banka ile davalı asıl borçlu … Ltd. Şti. arasında 26/03/2013 tarihli genel kredi sözleşmesi düzenlendiğini, davalı …’ın işbu sözleşmeleri müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, kredi sözleşmesi uyarınca kullandırılmış olan kredilerin geri ödenmemesi sebebiyle Gebze … Noterliği’nin 17/01/2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile hesapların kat edildiğini, kalan borcun tahsili amacıyla davalı borçlular hakkında İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığını, söz konusu takibe karşı davalı tarafından borca haksız olarak itiraz edildiğini beyanla davalının haksız ve yasal dayanaktan yoksun itirazının iptali ile %20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatı ile mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili; müvekkilleri asıl borçlunun ikametgahının Bakırköy olması nedeniyle Bakırköy icra mahkemeleri, müvekkili kefilin adresinin Anadolu yakası olması nedeniyle Anadolu icra müdürlüklerinin yetkili olduğunu, bilirkişi incelemesi ile ortaya çıkacağı üzere, kefillerin sözleşmedeki kefalet limiti ve kendi temerrütlerinin sonuçlarından doğan sorumluluğu kapsamında davacı bankanın müvekkilleri aleyhinde ikame ettiği takipteki asıl alacakların, faizlerin, faiz oranlarının, işlemiş faizler ve bunlara dönük taleplerinin fahiş ve haksız olduğunu, alacağın likit olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davalı …Ltd. Şti.’nin İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına konu itirazının 240.798,08-TL asıl alacak, 17.337,43-TL işlemiş faiz, 866,87-TL %5 BSMV, 232,51-TL masraf ve 485-TL ihtiyati haciz vekalet ücreti, 7,06-TL asıl alacak (çek kredisi), 0,35-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 259.727,30-TL bakımından iptali ile takibin takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek %40,80 temerrüt faizi ve bu faiz üzerinden işletilecek %5 gider vergisi ile devamına, fazlaya ilişkin kısmın reddine, İİK m.67/2 kapsamında 51.945,46 TL tazminatın davalı … Ltd. Şti’den alınarak davacıya ödenmesine, davalı … bakımından ise kefalet sözleşmesine eş tarafından verilen muvafakat bulunmaması nedeniyle kefaletin geçerlilik koşulları oluşmadığından davanın reddine verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davalı tarafından icra dairesine sunulan itiraz dilekçesinde ve cevap dilekçesinde kefalete ve kefaletin geçerlilik koşullarına ilişkin bir itirazın söz konusu olmadığını, bu nedenle davanın bu yönden reddinin hatalı olduğunu, davalının şirket ortağı olması sebebiyle kefalet için eş rızasının aranmayacağının açık olduğunu, bununla bağlantılı olarak müvekkili aleyhinde hükmedilen vekalet ücretinin de kaldırılması gerektiğini, alacak taleplerinin tümü yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, farkın kaynağının faiz, bsmv ve ihtiyati haciz masraflarından kaynaklı olduğunu, temerrüt faiz oranı olarak sözleşme ile belirlenen ve kat ihtarında geçen % 44,40 oranında faiz uygulanması gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir.Davacı banka ile davalı şirket arasında düzenlenen 26/03/2013 tarihinde imzalanan genel kredi sözleşmesinde diğer davalı kefil olarak yer almaktadır. Mahkemece, davalı şirket yönünden davanın kısmen kabulüne, davalı … yönünden ise kefaletin geçerli olmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı banka tarafından istinaf edilmiştir. 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nun 584/1.maddesinin “eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce yada en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.” şeklindeki hükmü ile eşlerden birinin kefaletinin muteber olması için diğer eşin rızasının yazılı rızasının gerektiği öngörülmüş ise de 6098 sayılı TBK’nun 584.maddesine 28/03/2013 tarih ve 6455 sayılı kanunun 77.maddesiyle “Ticaret siciline kayıtlı, ticari işletmenin sahibi veya ticari şirketin ortak yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler… için eşin rızası aranmaz” şeklindeki ek fıkra eklenmiştir. Bunun sonucunda ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya şirketin ortak yöneticisi tarafından işletme veya şirket için kullanılacak kredilerde ek fıkranın 11/04/2013 olan yürürlük tarihinden itibaren eşin rızasına gerek bulunmayacaktır. Dosyanın incelenmesinde, davalı …’ın kefalet tarihi itibariyle davalı şirketin ortağı ve temsilcisi aynı zamanda evli olduğu anlaşılmaktadır. Şirket ortakları ve temsilcileri için eş rızasının gerek olmadığına dair 6455 sayılı kanunun 77.maddesi, kefalet tarihinden sonra 11/04/2013 tarihinde yürürlüğe girdiğinden somut olayda geçerli bir kefaletten söz edilebilmesi için davalı …’ın eşinin rızasının bulunması şarttır. Sözleşmenin ve eki belgelerinin incelenmesinde davalı …’ın eşinin kefalete ilişkin bir rızasının bulunmadığı anlaşılmakla mahkemece bu davalı yönünden davanın reddine karar verilmesinde ve davacı aleyhinde vekalet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Her ne kadar davacı tarafça, kefaletin geçersizliğinin mahkemece re’sen dikkate alınamayacağı ileri sürülmüş ise de, davalı tarafından cevap dilekçesinde kefalete ilişkin taleplerin haksızlığı ileri sürüldüğünden davacının aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Her ne kadar davacı tarafça kat ihtarnamesinde belirtilen % 44,40 oranındaki temerrüt faiz oranına ve kat ihtarnamesinde belirtilen alacağa itiraz edilmemesi nedeniyle alacağın ve faiz oranının kesinleştiği, alacaklarının eksik hesaplandığı, bu nedenle asıl borçlu şirket yönünden davanın kısmen reddine dair hükmün hatalı olduğu ileri sürülmüş ise de, HMK’nun 341/2, HMK’nun Ek 1. maddesine göre 1.1.2019 tarihinden itibaren miktar veya değeri 4.400,-TL’yi geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Somut olayda davalı şirket yönünden davanın reddine karar verilen kısmı 1396,78-TL olup, istinafa ilişkin hükmün kesinlik sınırı içinde bulunduğu anlaşılmakla davalı şirket yönünden davacı vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun davalı … yönünden yerinde görülmediğinden esastan reddine, davalı şirket bakımından ise istinafa ilişkin hükmün kesinlik sınırı içerisinde bulunması nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin davalı … Limited Şirketi hakkındaki istinaf başvurusunun HMK’nın 346/1 maddesi gereği USULDEN REDDİNE, 2-Davacı vekilinin davalı … hakkındaki istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE Alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90-TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 23/09/2021