Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/109 E. 2021/246 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/109
KARAR NO : 2021/246
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ (DENİZCİLİK İHTİSAS MAHKEMESİ SIFATIYLA)
TARİHİ: 11/07/2018
NUMARASI: 2015/401 Esas-2018/292 Karar
DAVA: Gemi Sicil Memurluğu Kararına İtiraz
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/02/2021
İlk derece mahkemesince verilen davanın reddine yönelik hükmün davacılar vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacılar vekili; müvekkili … Hizmetleri’ne ait olan …. ait olan … isimli toplam 11 adet geminin İstanbul Liman Başkanlığı tarafından Türk Uluslararası Gemi Sicilinden terkin edilerek Milli Gemi Siciline tescil edildiğini, yapılan işlemin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, terkin konusunda karar verme yetkisinin Asliye Ticaret Mahkemesine ait olduğundan, öncelikle bu nedenle Liman Başkanlığınca tesis edilen işlemin iptali gerektiğini, söz konusu gemilerin TUGS’a tescili hukuka uygun olduğundan, kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için aksi düşünülse dahi idari işlemin geri alınması niteliğinde olan terkin işleminin süresinde yapılmadığını, zira Danıştay’ın istikrar kazanmış içtihatlarına göre hukuka aykırı işlemlerin ancak iptal davası süresi içerisinde geri alınabileceğini, itiraza konu gemilerin Denizcilik Müsteşarlığının 13/07/2007 tarihli 23064 sayılı olur sayısı ile TUGS’a tescil edilecek gemiler bakımından kapsam daraltılması yoluna gidilerek 2015 yılında tesis edilen bir işlemle gemilerin TUGS’tan çıkarıldığını, oysa “olur yazısı” bahse konu gemilerin TUGS’ta kalmasını hukuka aykırı buluyorsa bu durumda her halükarda terkin işleminin 2007 yılında yapılması gerektiğini, şayet olur yazısı terkin işlemine hukuki dayanak teşkil ediyorsa bu durumda da tescil tarihinden itibaren 60 günlük süre içerisinde terkinin yapılması gerektiğini, her iki ihtimalde de gemilerin TUGS’a tescil işleminin süresi içerisinde geri alınmadığından terkin kararının hukuka aykırı olduğunu, TUGS mevzuatı uyarınca TUGS’a tescil edilecek gemilerin belirlenmiş olup müvekkillerine ait gemilerin de bu kapsamda yer aldığını, Türk Uluslarası Gemi Sicil Kanununun yürürlüğe girdiği tarihte Milli Gemi Siciline tescilli gemilerin ilgili mevzuat uyarınca TUGS’a tescili işleminin hukuka uygun olduğunu, idarenin müvekkillerine ait gemilerin TUGS’tan terkin edilerek milli gemi siciline tescil edilmesi işleminin kazanılmış hakkı ortadan kaldıracak nitelikte olduğunu, bu sebeple de yapılan işlemin iptali gerektiğini, söz konusu işlemin verginin kanuniliği ilkesine de aykırılık teşkil ettiğini belirterek, müvekkillerine ait 11 adet geminin Türk Uluslararası Gemi Sicilinden terkin edilmesine ilişkin kararın yok hükmünde sayılarak iptaline, tüm gemilerin yeniden Türk Uluslararası Gemi Siciline tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkili Bakanlığın Deniz ve İç Sular Düzenleme Genel Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmalar sonucunda geçmiş yıllarda tanımı ve cinsi itibariyle TUGS’a tescili uygun olmayan bazı gemilerin TUGS’a tescil edildiğinin tespit edildiğini, bunun sonucunda söz konusu gemilerin TUGS’tan milli gemi siciline veya uygun olması halinde bağlama kütüğüne nakli konusunda maliklerinin sicil memurluğuna davet edilerek yazılı onayları alınmak suretiyle gerekli işlemlerin yapılması, davete icabet etmeyen maliklere ait gemilerin ise TTK ‘nun 966. maddesi gereğince TUGS’tan resen terkinlerinin yapılarak buna ilişkin belgelerinin iptal edilmesinin İstanbul Liman Başkanlığına bildirildiğini, Liman Başkanlığınca yapılan çalışma sonucunda 155 adet deniz aracının TUGS’a kayıt edilebilecek gemilerden olmadığının tespit edildiğini, bunlar arasında dava konusu gemilerin de bulunduğunu, Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu özel bir kanun olup, bu kanuna göre tescil edilecek olan gemilerin tanımı ve cinslerinin yasada açıkça belirtildiğini, dava konusu acente botu ve palamar botu gemi cinslerinin TUGSK’nın 2 ve 4. maddesi ile Bakanlık tarafından yayınlanan Türk Uluslararası Gemi Siciline tescil edilecek özel maksatlı – özel yapılı gemi listesi ve Türk Uluslararası Gemi Siciline tescil edilebilecek özel maksatlı – özel yapılı gemilerin AB normuna göre isim ve kodları listesinde yer almadığını, TUGS’a tescil olmaması gereken dava konusu acente botu ve palamar botu cinsi gemilerin müvekkili Bakanlıkça belirlenerek yayınlanan özel maksatlı – özel yapılı gemiler listesinde hiçbir zaman yer almadığını, bu nedenle söz konusu gemilerin Türk Uluslararası Gemi Sicilindeki kayıtlarının terkin edilerek Milli Gemi Siciline tescil edildiklerini, terkin işleminden önce İstanbul Liman Başkanlığı tarafından gemi maliklerine tebliğden itibaren 15 gün içerisinde gemilerin milli gemi siciline tescili konusunda talepte bulunulması, verilen süre içerisinde talepte bulunulmaması halinde mevcut sicil kayıtlarının terkini ile gemileri milli gemi siciline nakil işlemlerinin resen yapılacağına dair kararın tebliğ edildiğini, gemi donatanlarının idarenin kararına karşı 8 günlük süre içerisinde yetkili mahkemeye itiraz etmeleri gerekirken bu hakkı kullanmayıp Liman Başkanlığına itiraz dilekçesi verdiklerini, dolayısıyla terkin kararının kesinleştiğini, acente botu ve palamar botu niteliğindeki söz konusu gemilerin TUGSK kapsamında olmadıklar halde TUGS’a tescil edilmiş olduklarını, kanuna ve hukuka açıkça aykırı olan, yok hükmünde bir işlemi idarenin süreye bağlı olmaksızın geri alma yetkisinin bulunduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; Türk Uluslararası Gemi Siciline tescil edilecek gemiler ile deniz araçlarının TUGSK’nın 4 ve 5. maddesinde düzenlendiği, bu nedenle, TUGS’a tescil edilebilecek gemiler, yatlar ile özel maksatlı – özel yapılı gemilerin belirlenmesinde TUGS Kanununda yer alan tanımların esas alınması gerektiği, dava konusu acente botları ile palamar botları özel maksatlı ve özel yapılı gemi sınıfında yer almakta olup, TUGSK’na göre gemi ve yat kapsamında olmayan denizde yük ve yolcu taşıma ya da balıkçılık dışında diğer bir ticari amaca tahsis edilmiş özel maksatlı, tahsis amacına uygun kullanımın gerektirdiği şekilde inşa edilmiş gemiler olduğu, TUGSK’nın 4/d maddesinde hangi gemilerin özel maksatlı – özel yapılı gemiler olduğunu belirleme yetkisinin idareye bırakıldığı, Bakanlık Deniz ve İç Sular Düzenleme Genel Müdürlüğü tarafından İstanbul Liman Başkanlığına gönderilen 10.11.2014 tarihli talimatında, TUGS’a tescili uygun olmayan gemi ve deniz araçlarının TUGS’tan milli gemi siciline veya uygun olması halinde bağlama kütüğüne nakli konusunda maliklerinin sicil memurluğuna davet edilerek yazılı onayları alınmak suretiyle gerekli işlemlerin yapılması, davete icabet etmeyen maliklere ait gemi ve deniz araçlarının TTK’nın 966. maddesi gereğince TUGS’tan resen terkinlerinin yapılarak milli gemi siciline veya bağlama kütüğüne kaydının yapılması istenmiş olduğundan, İstanbul Liman Başkanlığı tarafından Denizcilik Müsteşarlığının TUGS Kanununun 4/d maddesinde idareye verilen yetki hükmüne dayanılarak hazırladığı 13/07/2007 tarih ve 23064 sayılı oluru ile yürürlüğe giren TUGS’a tescil edilecek özel maksatlı ve özel yapılı gemiler listesi içerisinde yer almayan hizmet gemisi grubuna giren acente botu ve palamar botu cinsi (davacılara ait gemilerin de bulunduğu) 155 adet geminin ilgililerin davet yazısına icabet etmemesi nedeni ile TUGS’taki kayıtlarının resen terkin edilerek milli gemi siciline kaydedilmesinde bir usulsüzlük bulunmadığı, zira dava konusu acente botu ve palamar botu cinsi gemilerin TUGS’a tescil edilebilecek gemilerden olmadığı, davacılara ait acente botu ve palamar botu cinsi gemilerin de bu kapsamda TUGS’taki kayıtlarının resen terkin edilerek milli gemi siciline tescil edildikleri, davalının terkin ve tescil işleminin iptali koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacılar vekili; mahkemece alınan ilk bilirkişi raporunda teknik bilirkişi tarafından gemilerin TUGS’a tescil edilebilecek gemilerden olduğu, hukukçu bilirkişi tarafından ise TUGS’a göre gemi sayılmadığı kanaatine ulaşıldığını, ikinci ve üçüncü raporlarda ise davalının gemileri kaydettiği sicilden resen terkin etme yetkisinin bulunmadığı sonucuna ulaşıldığını, ayrıca davalı idareden sadır yazı ile de bu durumun teyit ve ikrar edildiğini, ancak mahkemece aksi yönde bir gerekçeye yer verilmeden tüm raporlara zıt bir karar verildiğini, oysa birbirini teyit eden üç rapor ile davanın haklılığının sübuta erdiğini, müvekkillerine ait gemilerin TUGSK’nın yürürlüğe girdiği tarihte MGS’ye tescilli olduklarından TUGSK’nın 2. maddesi gereğince TUGS kapsamında yer aldıklarını, itiraz konusu terkin işleminin geri alma niteliğinde olması nedeniyle, ancak 60 günlük dava açma süresinde geri alınabileceğini, dolayısıyla 16 yıl önceki tescilin hukuka aykırı olduğu düşünülse dahi işlemin süre aşımı nedeniyle iptalinin gerektiğini, idarenin terkin yetkisi bulunmayıp, TTK’nın 966. maddesi yollamasıyla 33. maddesi uyarınca dosyanın karar verilmek üzere yetkili mahkemeye göndermesi gerektiğini, müvekkillerine ait gemiler mevzuata uygun olarak TUGS’a tescil edilmiş olduğundan terkin işleminin müvekkilinin kazanılmış hakkını ortadan kaldırır nitelikte olduğunu, ayrıca işlemin verginin kanuniliği ilkesine de aykırılık teşkil ettiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, Türk Uluslararası Gemi Siciline (TUGS) kayıtlı bulunan davacılara ait gemilerin bu kayıtlarının terkini ile Milli Gemi Siciline (MGS) tesciline yönelik İstanbul Liman Başkanlığı işleminin iptali ile gemilerin yeniden TUGS’a tescili istemine ilişkindir. Tamamı palamar botu ve acente botu niteliğinde bulunan davacılara ait gemilerin, öncesinde Milli Gemi Siciline (MGS) tescilli iken Türk Uluslararası Gemi Siciline (TUGS) tescil edildikleri, uyuşmazlığa konu idari işlem ile de gemilerin TUGS’a tescil koşullarını taşımadıkları gerekçesiyle bu tescilleri terkin edilerek yeniden Milli Gemi Siciline (MGS) tescil edildikleri konusunda ihtilaf yoktur.Uyuşmazlık, davacılara ait gemilerin Türk Uluslararası Gemi Siciline tescil koşullarını taşıyıp taşımadıkları, buna bağlı olarak davalı idarenin terkin ve Milli Gemi Siciline (MGS) tescil işleminin hukuka uygun olup olmadığı hususlarına ilişkindir. 4490 sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanununun (TUGSK) 4. maddesinde TUGS’a tescil edilecek gemi ve yatlar; “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Milli Gemi Siciline kayıtlı bulunan, kanunun 1. ve 2. maddesi kapsamındaki bütün gemiler ve yatlar, yurt içinde inşa edilen gemiler ve yatlar ile yurt dışından ithal edilen 3.000 DWT’nin (yolcu gemileri ile özel maksatlı, özel yapılı gemilerde ise 300 grostonun) üzerindeki gemiler” olarak belirlenmiştir. Madde hükmünde geçen özel maksatlı özel yapılı gemi ise, yine aynı yasanın 2/ı bendinde “tipleri ve evsafları Bakanlık tarafından belirlenen, özel bir amaçla işletilen ve bu amaçla donatılan, yüzme özelliği bulunan deniz araçları” olarak tarif edilmiştir. Yasal düzenleme gereğince yurt içinde inşa edilmiş veya yasanın yürürlüğe girdiği tarihte Milli Gemi Siciline kayıtlı bir geminin TUGS’a tescil edilebilmesi için; geminin ticari amaçla kullanılan her türlü yük, yolcu ve açık deniz balıkçı gemisi niteliğinde bulunması veya bu anlamda gemi kapsamında olmayan, tipleri ve özellikleri idare tarafından belirlenen özel maksatlı – özel yapılı gemi kapsamında olması zorunludur. Davacılara ait gemiler 11.10.2006 tarihli Gemilerin Genel Denetimi ve Belgelendirilmesi Hakkında Yönetmeliğin 4/ç ve 5. maddeleri kapsamında “çeşitli hizmetler gemisi” sınıfına dahil olup, yük veya yolcu gemisi ya da açık deniz balıkçı gemisi niteliğinde değildir. Bu durumda söz konusu gemilerin özel maksatlı – özel yapılı gemi niteliğinde olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Hangi gemilerin özel maksatlı – özel yapılı gemi niteliğinde olduğunu belirleme yetkisi ise, TUGS Yönetmeliğinin 4/d maddesi ile idareye verilmiş olup, bu yetki doğrultusunda Denizcilik Müsteşarlığınca “TUGS’a Tescil Edilecek Özel Maksatlı – Özel Yapılı Gemiler Listesi” yayınlanmıştır. Ancak davacılara ait, “çeşitli hizmetler gemisi” grubunda yer alan, acente botu ile palamar botu, bu listede yer almamaktadır. Bu durumda söz konusu gemilerin TUGS’a tescil koşullarını taşımadıkları, buna rağmen tescil edildikleri davalı idare tarafından tespit edilerek bu sicilden terkin edildikleri anlaşılmaktadır. Öte yandan idarenin hukuka aykırı işleminin, aynı idare tarafından İYUK’da öngörülen idari dava açma süresi içerisinde geçmişe etkili olarak geri alınabileceği kabul edilmektedir. Bu süre geçtikten sonra geri alma halinde ise o zamana kadar doğmuş durumun hukuken kazanılmış hak olarak tanınması gerekir. Ancak yokluk, ilgilinin gerçeğe aykırı veya hileli işlemi, yanlış beyanına dayalı olarak verilmiş idari kararlar, herhangi bir süreye bağlı olmaksızın ve geçmişe etkili olarak geri alınabilecektir. Somut olayda ise TUGS’dan terkin işlemi ile davacılar aleyhine ileriye yönelik bir takım vergisel yükümlülükler doğmakta olup, geçmişe etkili bir uygulama söz konusu değildir. Bu hususta 4490 sayılı TUGSK’nın geçici 2. ve geçici 3. maddeleri ile getirilen düzenlemeler ile de kazanılmış haklar teminat altına alınmış; sicilden terkin nedeniyle geçmişe dönük herhangi bir tarhiyat yapılmayacağı, daha önce yapılmış olan tarhiyatlardan vazgeçileceği, tahakkuk eden tutarların ise terkin edileceği düzenlenmiştir. Bu durumda ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcından davacılar tarafından peşin yatırılan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 23,4‬0-TL harcın davacılardan alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran davacılar tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 25/02/2021