Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/1056 E. 2021/1117 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1056
KARAR NO: 2021/1117
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
(DENİZCİLİK İHTİSAS MAHKEMESİ SIFATIYLA)
TARİHİ: 14/02/2019
NUMARASI: 2016/344 Esas-2019/67 Karar
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/07/2021
İlk derece mahkemesince verilen davanın kabulüne dair kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin sahibi olduğu … adlı … tip teknenin, davalı sigorta şirketine 77.500-USD’ye sigortalandığını, teknenin sigortalı olduğu sürede kullanılmadığı zamanlarda … Cad. No…. adresinde bulunan … firmasında karaya alındığını, geziye çıktıkları zamanlarda da ana tekne …’in yanında bulunduğunu, ana teknenin kaptanının izin alması nedeniyle teknenin kısa bir müddet için Göl Türkbükü Belediyesince tekne bağlama yeri olarak ayrılmış bulunan bağlama yerine bağlanmış iken, 27.06.2015 tarihinde bulunduğu yerden çalındığını, yapılan müracaat üzerine sigorta eksperince tayin edilen eksper raporunda belirtilen hususlar nedeniyle sigortanın tazminat ödemekten imtina ettiğini, eksperin de raporunda belirtmek zorunda kaldığı gibi olay mahallinin bölgenin en kalabalık, restorant ve barların bulunduğu bir mahal olduğunu, teknenin bağlandığı yerin belediyece bağlama yeri olarak ayrıldığını, teknelerin bağlanması için yine belediye tarafından yaptırılan mapa ve anelelerin olduğunu, liman içine demirlemiş ve/veya tonoza bağlamış büyük teknelerin sahil ve tekne arasındaki irtibatını sağlayan bu tip ufak teknelerin devamlı olarak bağladıkları yer olduğunu, kolluk kuvvetlerince devamlı olarak gözetim altında durulduğunu, özellikle son dönemde insan kaçakçılığının bu yörelerden yapılması nedeni ile de sivil ekipler tarafından devamlı olarak kontrol ve gözetim altında tutulan bir yer olduğunu, teknenin üzeri ve motorunun branda ile kaplı olduğunu, motorunun anahtarının da müvekkilinin yetkilisinde olduğunu, teknenin bir gezi teknesi olması nedeniyle devamlı olarak bağlama yerinde bulunmasının söz konusu olmadığını, ayrıca teknenin buraya geçici olarak bağlandığını belirterek, poliçedeki tekne değerinin olay tarihinden itibaren en yüksek ticari faiziyle ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davaya konu teknenin müvekkili nezdinde 01.10.2014 – 01.10.2015 tarihleri arasında gezinti tekneleri sigortası ile sigortalandığını, poliçeye konu teknenin çalınmış olduğu gerekçesi ile sigortalı tarafından müvekkili şirkete başvuruda bulunulduğunu, ancak poliçe özel şartlarında yer alan şartın sağlanmamış olması nedeniyle tazminat talebinin reddedildiğim, bahse konu şart uyarınca, kısa süreli demirleme veya bulunma halinde dahi, sigortalının tüm önlemleri almış olması, tekneyi güvenli bir yerde muhafaza etmiş olması gerektiğini, şartın lafzından da açıkça anlaşılacağı üzere, sigortalı davacının güvenlik önlemi almasına ilişkin yükümlülüğünün kısa süreli bulunma durumlarında dahi geçerlilik arz ettiğini, ancak somut olayda, davacının kameranın mevcut olmadığı ve güvenlik kontrolünün bulunmadığı alana tekneyi bağladığını, üstelik bağlama işlemi yapılırken teknenin karaya dahi çıkarılmadığını, olayın meydana geldiği yerde mülteci kaçakçılığı ile ilgili sürekli olarak teknelerin çalınmakta olduğu göz önünde bulundurulduğunda, davacının hiçbir surette önlem almadığı ve güvenli olmayan bölgede teknesini bağladığının aşikar olduğunu, bu hususun eksper raporunda tespit edildiğini, davacının teknenin anahtarının teknede bırakmadığı iddiasını kanıtlayacak şekilde anahtarı dosyaya ibraz etmediğini, davacının bölgenin sürekli olarak kontrol edildiğini iddia ettiğini, ancak bağımsız eksper tarafından düzenlenen rapor ile de tespit edildiği üzere bölgenin güvensiz olduğunu, bu hususun aksini ispatlayacak bir delil ibraz edilmediğini, hasarın teminat kapsamında olduğu kabul edilse dahi, zarar miktarının ekspertiz tarafından yapılan fiyat araştırması ve alınan fiyat teklifi uyarınca 138.221,20-TL olarak tespit edildiğini, bu nedenle davacının belirttiği miktarın gerçeği yansıtmadığını, davacının basiretli bir tacir olduğu göz önünde bulundurulduğunda, hasarın gerçekleşmesi akabinde bahse konu özel şartın zorunluluk hali dolayısıyla imzalanmış olduğunun iddia edilmesinin iyniyetli olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davaya konu rizikonun sigorta poliçesi kapsamında olup olmadığının değerlendirilmesi açısından uyuşmazlığın temelde davaya konu hırsızlığın poliçe özel ve genel şartları kapsamında olup olmadığı ile dosyada mevcut bilirkişi raporlarında da tespiti yapıldığı üzere, meselenin TTK’nın 1448. maddesi uyarınca zararı önleme, azaltma ve sigortacının rücu haklarını koruma yükümlülüğü bağlamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ile ilgili olduğu, taraflar arasındaki poliçenin 01.10.2014 – 01.10.2015 tarihlerini arasında geçerli olacak şekilde ve sigortalanan teknenin Tekne Poliçesi Genel Şartları (TPGŞ) ve Instute Yacht Clauses 1.11.85 şartları altında akdedildiği ve dava konusu rizikonun 28.05.2015 tarihinde gerçekleştiği, poliçenin özel şartlar başlığı altında yer alan “Bu sigorta, teknenin uzun süreli yatma /bağlama yerinin korumalı ve devamlı gözetim altındaki bir mahal olması ve bunun dışındaki bir yerde kısa süreli demirlemesi veya bulunması halinde sigortalının teknenin emniyeti ve hırsızlık açısından hiç sigortasızmış gibi gerekli ve makul önlemleri almış olması gerekmektedir. Aksi halde yakın sebebi bu tür önlemlerin alınmamış olmasına bağlanabilecek hasarlar teminat haricidir” hükmünün tartışılmasının gerektiği, söz konusu şartın “…teknenin uzun süreli yatma /bağlama yerinin korumalı ve devamlı gözetim altındaki bir mahal olması…” kısmının davaya konu uyuşmazlıkla ilgili olduğu, şartın “…bunun dışındaki bir yerde kısa süreli…” şeklinde devam eden kısmının ise, yatın rizikonun gerçekleştiği yerdeki demirlemesinin kısa süreli olmaması sebebiyle, dava ile ilgili olmadığı, somut olayda, teknenin bağlandığı yerin … restoran önü korumalı ve devamlı gözetim altındaki bir mahal olup olmadığının tayini gerektiği, teknik bilirkişi heyetince bu amaçla yapılan genel bir internet incelemesinde; bu yerin, bahse konu şartta geçen manada korumalı ve devamlı gözetim altındaki bir yer olduğu kanaatine varıldığı, söz konusu şartta yer alan ifadelerden yerin ıssız ve korunaksız bir yer olmaması gerektiğinin anlaşıldığı, teknenin bağlandığı yerin ise bu şekilde ıssız ve korunaksız bir yer olduğunu söylemenin mümkün olmadığı, bunun yanında, davalının dilekçelerinde belirttiği üzere, hükümde yer alan “…devamlı gözetim altındaki bir mahal olması…” ibaresinin, bu yerde kameranın bulunması şeklinde; kameranın olmaması veya kapsamı dışında kalması halinde ise rizikonun bu şart uyarınca teminat dışında kalacağı şeklinde yorumlanamayacağı, bu şartın, teknenin bağlandığı yerin ıssız bir yer olmaması gerektiği şeklinde anlaşılması, kamera gibi ekstra bir gözetim talebinin ise ayrıca ve açıkça poliçede belirtilmesi gerektiği, söz konusu şartta bu şekilde bir açıklığın olmaması sebebiyle davaya konu rizikonun bu hüküm sebebiyle teminat dışında kaldığından bahsedilemeyeceği, bu bölgede son zamanlarda mültecilerin tekne hırsızlıklarının artmış olması iddiasının değerlendirilmesinde, bu durumun rizikonun ağırlaşması niteliğinde olduğu, rizikoyu ağırlaştırmama ve ağırlaşan rizikonun ihbarı yükümlülüğü ise Kanun’un 1444-1445. maddelerinde düzenlendiği, TTK 1444/1’de sigorta ettirene rizikoyu ağırlaştırmama; 1444/2’de de sigorta ettiren veya onun izniyle başkasından kaynaklanan riziko ağırlaşmasını derhal; rizikonun bilgisi dışında artması halinde ise 10 gün içerisinde durumu sigortacıya ihbar yükümlülüğünün öngörüldüğü, bu yükümlülüğe aykırı davranmanın yaptırımının ise 1445. maddede, rizikonun objektif veya sübjektif ağırlaşması ayrımına gidilmeksizin düzenleme altına alındığı, uyuşmazlık konusu olaydaki riziko ağırlaşması, sigorta ettiren dışında bir sebepten kaynaklanmış olmakla, objektif riziko ağırlaşması niteliğinde olduğu, bu halde Kanun sigorta ettirene, rizikonun ağırlaştığını öğrendiği tarihten itibaren 10 gün içinde ihbar etmesi yükümlülüğü öngördüğü, dosyadaki bilgi ve belgelerden davacı sigorta ettirenin o bölgedeki hırsızlık olaylarını bildiğini tespit etmek mümkün olmadığı kanaatine varıldığı, diğer taraftan, aynı kanaatin davalı sigorta şirketi için de geçerli olacağı, kaldı ki sigortacının da, teminat altına aldığı o bölgedeki teknelerde meydana gelen hırsızlık olaylarından haberdar olması, o bölgede bu manada rizikonun arttığını bilmesi mümkün olabileceği gibi tacir sıfatı sebebiyle basiretli davranma yükümlülüğü gereği bilmesinin gerektiği kanaatine varıldığı, zarar miktarı açısından yapılan değerlendirmede, mahkemece içeriğine itibar edilen 19.09.2018 tarihli teknik bilirkişi raporuyla da sabit olduğu üzere, dava konusu teknenin özel olarak imal edilmiş bir tekne olmayıp, dünya çapında üretim ve pazarlaması yapılan bir firmanın (…) ürettiği “…” ismi altında bir tekne modeli olduğu, gerek … marka ve “…” tipindeki teknenin Türkiye’deki satış fiyatı, gerek ise diğer ülkelerdeki 2. el satış ilanlarındaki fiyatları bilirkişi tarafından incelendiğinde, dava konusu aynı tip teknenin gövde ile içerisinde bulunan aksesuarlar ve seyir teçhizatları ile birlikte sigorta poliçesinde belirtilen 55.000 USD değerinin uygun ve makul görüldüğü, dava konusu teknede bulunan … marka … gücündeki dıştan takma motorun satış fiyatının “…”modeli KDV dahil 32.275 USD olduğunun tespit edildiği, teknenin sigorta poliçesinde de dıştan takma motorun bedelinin 22.500 USD olarak belirtildiği, bu şekilde tekne ve makinanın toplam sigorta bedelinin 55.000-USD + 22.500-USD= 77.500-USD olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf yoluna başvuran davalı vekili; poliçede bulunan özel şart uyarınca kısa süreli demirleme veya bulunma halinde dahi sigortalının tüm önlemleri almış olması, tekneyi güvenli bir yerde muhafaza etmiş olması gerektiğini, anca somut olayda davacının tekneyi güvenlik kamerası dahi bulunmayan, güvenlik kontrolü olmayan alana bağladığını, üstelik teknenin karaya çıkarılmadığını, olayın meydana geldiği yerde mülteci kaçakçılığı nedeniyle teknelerin sürekli çalınmakta olduğunu, bu bağlamda davacının gerekli özeni göstermediğini ve tekne sigortasızmış gibi önlem almadığını, bu nedenle talebin teminat dışında olduğunu, hem özel poliçe şartları hem de Enstitü Yat Klozlarının ilgili maddeleri gereği sigortalının gerekli özeni göstermediği ve tazminat talebinin teminat dışı olduğunun açık olduğunu, bilirkişi heyetinin ise teknenin çalındığı yeri internet üzerinden inceleyerek güvenli olarak nitelendirdiğini, ancak keşif yapılmadan belirtilen bu tespitin hatalı olduğunu, bir an için talebin teminat kapsamında olduğu düşünülse dahi, TTK’nın 1448. maddesi uyarınca müvekkilinin tazminattan indirim uygulayabileceği kusur ağırlığının belirlenmediğini, bu nedenle raporun ve hükmün eksik incelemeye dayandığını, teknenin rayiç değerine ilişkin itirazlarının da değerlendirilmediğini, bağımsız eksper tarafından düzenlenen rapor ile bilirkişi raporlarındaki tutarlar arasında fahiş fark olmasına karşın mahkemece bu çelişki giderilmeden hüküm kurulduğunu belirterek, kararın kaldırılarak yeniden yapılacak yargılamada olay yerinde keşif yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davalı sigorta şirketi tarafından gezinti tekneleri sigorta poliçesi ile sigortalanmış olan teknenin çalınması nedeniyle tekne bedelinin tazmini istemine ilişkindir. Somut olayda; davacıya ait olup davalı tarafından gezinti tekneleri sigorta poliçesi ile sigortalanmış olan Zodiac marka teknenin, 28.05.2015 tarihinde kısa süreli olarak bağlanmış olduğu Göl Türkbükü Belediyesine ait bağlama yerinden çalınmış olduğu anlaşılmaktadır. Uygulanması gerekli Tekne Poliçesi Genel Şartlarında sigorta teminatının rizikolar bakımından kapsamı hakkında düzenleme bulunmamakta olup, A3. maddesinde, teminata dahil ve istisna edilen rizikoların poliçeye eklenen özel şartlarla belirleneceği öngörülmüştür. Poliçede atıf yapılan Enstitü Yat Klozlarının 9.2. maddesinde; “ziya veya hasarın sigortalı, gemi sahibi ve idarecilerinin gerekli özeni göstermemelerinden kaynaklanmaması koşulu ile, bu sigortanın … gemi veya botlarının tamamen çalınması ya da bilinen yöntemlere ek olarak hırsızlığı önleyici aygıt ile gemi yahut botlara kilitlenmesi koşulu ile dıştan takma motorların çalınması yahut gemiye, depo veya onarım yerine zorla girilerek makinenin (dıştan takma motorlar dahil) aygıt veya donanımın çalınmasını sonucu oluşan ziya ve hasarı kapsadığı” hüküm altına alınmıştır. Davalı tarafından düzenlenmiş olan poliçenin “özel şartlar” bölümü ise, “Bu sigorta, … teknenin uzun süreli yatma/bağlama yerinin korumalı ve devamlı gözetim altındaki bir mahal olması ve bunun dışındaki bir yerde kısa süreli demirlemesi veya bulunması halinde, sigortalının, teknenin emniyeti ve hırsızlık açısından hiç sigortasızmış gibi gerekli ve makul önlemleri almış olması gerekmektedir. Aksi halde, yakın sebebi bu tür önlemlerin alınmamış olmasına bağlanabilecek hasarlar teminat haricidir” şeklindedir. Bu kapsamda davacıya ait teknenin kısa süreli bağlandığı yerin Göl Türkbükü Belediyesine ait bağlama yeri olduğu, bağlama yerinin bilirkişi raporları ve dosyaya sunulan fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere bu yerin bahse konu poliçedeki şartta geçen manada korumalı ve devamlı gözetim altındaki bir yer olduğu, söz konusu şartta yer alan ifadelerden bağlama yerinin ıssız ve korunaksız bir yer olmaması gerektiğinin anlaşıldığı, teknenin bağlandığı yerin ise bu şekilde ıssız ve korunaksız bir yer olmadığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla davacının teknenin güvenliği için gerekli makul güvenlik önlemlerini almış olduğu ve bu nedenle teknenin çalınması nedeniyle oluşan zararın sigorta teminatı kapsamında olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu nedenle mahkemece rizikonun teminat kapsamında olduğunun kabulü ile davanın kabulüne karar verilmesi isabetlidir. Öte yandan dava konusu teknenin sigorta bedeli poliçede 77.500-USD olarak gösterilmiş olup, birbirini doğrulayan ve emsal incelemesi sonucu oluşturulan ikinci bilirkişi raporu ve ek rapor ile de teknenin rayiç değeri 55.000-USD, dıştan takma motorun ise 22.500-USD olarak tespit edilmiştir. Bilirkişi raporlarında yapılan değer tespiti bu bakımdan somut olaya uygun ve makul bulunmuş olup, davalı vekilinin bu yöndeki sitinaf gerekçesi de yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 15.776,19-TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 3.918-TL harcın mahsubu ile bakiye 11.858,19‬-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 08/07/2021