Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/1045 E. 2019/858 K. 24.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1045
KARAR NO : 2019/858
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/02/2019
NUMARASI : 2018/354 E.- 2019/194 K.
DAVA : Alacak (Bankacılık İşleminden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/06/2019
Mahkemenin görevsizliğine yönelik olarak verilen hükmün bir kısım davalılar vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA:Davacılar vekili, kardeş olan müvekkillerinin birikimlerini davalı bankaya ait hesapta değerlendirdiklerini, 2004 yılında ise garanti miktarını arttırmak amacıyla davalı … ile … müşterek hesap sözleşmesine ortak ettiklerini, ancak sözleşmeye aykırı olarak 26.03.2008 tarihinde hesapta mevcut 297,989.875- USD’nin 4/5 i olan 238.391.90-USD’nin davalı …’e ödendiğini, sözlü ve yazılı ihtarlara rağmen davalı bankanın müvekkillerine parayı geri vermediğini ileri sürerek 178.793,78- USD’nin hesaptan çekildiği tarihten itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalı banka uhdesindeki aynı müşterek hesaba iadesine ve yargılama neticesinde verilecek karara göre hesaba iade edilen bu parayı davacılara çekme yetkisi tanınmasına, aksi takdirde bu tutarın faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı banka vekili, davacılar ile davalı … ve diğer davalılar murisleri … arasında 14.02.2005 tarihli Teselsüllü Müşterek Hesap Sözleşmesi imzalandığını, davalı … tarafından davacı … aleyhine açılan boşanma davasında mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararı üzerine davacı …’a ait olan müşterek hesabın 1/5 lik kısmı üzerine ihtiyati tedbir konulduğunu, daha sonra davalı …’in üzerine tedbir konulmayan 238.391,90-USD’lik kısmı tahsil ettiğini, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, müvekkilinin uygulamasında hatalı bir yön olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.Diğer davalılar vekili, müvekkilleri … ile …’a husumet yöneltilemeyeceğini, zira davacıların hesaptaki paranın davalı … tarafından çekildiğini ileri sürdüklerini, zamanaşımı definde bulunduklarını, zira taraflar arasındaki sözleşmeye dayalı ilişkinin vekalet ilişkisi olduğunu ve 5 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğini, öte yandan davacı …’a atfen atılan imzanın onun eli ürünü olmadığını, davacıların dava konusu ettikleri tutarın ise müvekkili … ile anne ve babasına ait olduğunu, zira davacı …’ın evlilik birliği içinde müvekkili ile anne ve babasından aldığı paraları bu hesaba aktardığını, ayrıca tüm hesap sahiplerinin eşit oranda hak sahibi olduklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davanın açıldığı tarih itibariyle 6502 sayılı yasanın yürürlükte olduğu, davacının ticari veya meslek olmayan amaçlarla hareket etmesi nedeniyle tüketici, dava konusu bankacılık işleminin de tüketici işlemi sayıldığı, yukarıda belirtilen yasa hükümleri uyarınca davaya bakma hususunda Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine, yasal sürede talep halinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Tüketici Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Bir kısım davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle;1- Bir an için davacılar ile davalı banka arasındaki ilişkinin 6502 sayılı Kanun kapsamında kaldığı düşünülebilir ise de ilk derece mahkemesinin, 6502 sayılı Kanun kapsamında davacıyı kanunun 3/k maddesi uyarınca tüketici olarak tanımladığını ancak aynı kanun maddesi kapsamında davacı bankanın satıcımı, üreticimi, kredi veren mi, sağlayıcı mı ya da hangi sıfatı taşıdığını izahtan kaçındığını, sadece “tüketici işlemi” başlığı altında geniş yorum suretiyle görevsizlik kararı verdiğini, oysa ki somut davaya konu edilen sözleşmenin hukuki niteliği itibariyle Kanunun 3/l maddesindeki tanımla örtüşmediğini, 2-Bir an için davacı ile davalı banka arasındaki hukuki meselenin Tüketici Mahkemesinin görev alanında kaldığı düşünülse bile davacıların müvekkillerine karşı Tüketici Mahkemesinde dava ikame etmesine hukuken olanak bulunmadığını, bu yönden müvekkillerine ikame edilen davanın tefrik edilmesi gerekirken dosyada kül halinde tüm taraflar bakımından görevsizlik kararı verilmesinin usule, yasalara ve uygulamaya aykırı olduğunu belirterek hükmün kaldırılmasını istemiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle, davalıların yargılamayı uzatmak maksadıyla hükmü istinaf ettiklerini belirterek HMK 351. m. yollamasıyla 329. m. uyarınca aleyhlerine disiplin para cezasına ve vekalet ücretine hükmedilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, taraflar arasında akdedilen Müşterek Hesap Sözleşmesi uyarınca davalı banka nezdinde açılan müşterek hesaptan, bir hesap sahibine yapılan ödemenin haksız olduğu iddiasıyla bu tutarın hesaba iadesi, aksi halde tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçelerle mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir. HMK’nun 115/1.maddesi uyarınca dava şartlarının bulunup bulunmadığı davanın her aşamasında resen araştırılır. HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiştir. 6102 Sayılı TTK’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın TTK veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Öte yandan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 2. maddesinde, kapsamının tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamalar olduğu açıklanmış, 3/k maddesinde tüketici “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” şeklinde, 3/1. maddesinde ise tüketici işlemi; “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” şeklinde tanımlanmıştır. Yasa koyucu, bu hükümle, tüketicinin taraf olduğu bankacılık sözleşmelerini tüketici işlemi olarak kabul etmiştir. Aynı Yasa’nın 73. maddesinde, bu kanundan kaynaklanan uyuşmazlıkların tüketici mahkemesinin görevine girdiği düzenlenmiş, 83. maddesinde ise, taraflardan birinin tüketici olduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir. Somut olayda, dava konusu sözleşme, davacılar, davalı … ve davalılar murisleri … ile davalı banka arasında akdedilen Müşterek Hesap Sözleşmesi olup, uyuşmazlık bu sözleşme uyarınca açılan müşterek hesaptan yapılan ödemenin haksız olup olmadığı noktasında toplanmakta, dolayısıyla bankacılık işleminden kaynaklanmaktadır. Davalı bankanın tacir olduğu şüphesiz ise de, davacılar ile diğer hesap sahiplerinin tacir oldukları veya bu hesabın ticari veya mesleki amaçla kullanıldığı yönünde bir bilgi veya belgeye rastlanılamıştır, aksine taraflar bu hesabın birikimlerin değerlendirilmesi, yani kişisel yatırım amacıyla açıldığını belirtmişlerdir. O halde hesap sahibi olan davacıların tüketici vasfını haiz oldukları ve davalı bankaya karşı açılan davada Tüketici Mahkemelerinin görevli olacağı açıktır. Öte yandan davacılar ile davalı banka dışındaki davalılar arasındaki yani hesap sahipleri arasında ilişkinin vekalet ilişkisine benzer bir hukuki ilişki olduğu dikkate alındığında, bu davalılar yönünden genel mahekeme olan Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu anlaşılmakta ise de, müteselsil sorumluluk esasına göre talepte bulunulmuş olması, delillerin birlikte değerlendirilmesinin gerekli olması ve usul ekonomisi açısından bu davalılar yönünden davanın tefrikinde yarar bulunmamaktadır(Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 19.04.2017 tarihli 2016/15001 E., 2017/2302 K. sayılı ve 20.01.2014 tarihli 2013/12021 E. 2014/1039 K. sayılı emsal kararları), dolayısıyla tüm davalılar hakkındaki davanın özel mahkeme niteliğinde olan Tüketici Mahkemelerinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.O halde ilk derece mahkemesince görevsizlik kararı verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş olup, bir kısım davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı tarafın yerinde görülmeyen disiplin para cezası ve vekalet ücreti taleplerinin de reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Bir kısım davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davacı vekilinin yerinde görülmeyen disiplin para cezası ve vekalet ücreti taleplerinin reddine,Peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına, Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesineDosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 353(1).a maddesi uyarınca kesin olmak üzere karar verildi. 24.06.2019