Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/1008 E. 2021/1550 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1008
KARAR NO: 2021/1550
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/12/2018
NUMARASI: 2018/265 Esas – 2018/1304 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/10/2021
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin imzalanan kredi sözleşmeleri gereğince davalı bankadan KOSGEB kredisi ile taksitli ticari kredi kullandığını ve kredi borçlarını düzenli olarak ödediğini, davalı bankanın müvekkiline TBK nun 20 vd. maddelerine aykırı olarak ticari kart sözleşmesi adı altında matbu bir kredi kartı sözleşmesini de imzalattığını, müvekkilinin talimatı olmaksızın kredili mevduat hesabı tanımlandığını, müvekkilinin kendine tahsis edilen krediyi kullandığını düşünerek harcamalar yaptığını fakat harcamaların kredili mevduattan yapıldığını, oluşan borcun hiçbir şekilde müvekkiline bildirilmediğini ve davalı tarafça kötü niyetli olarak borcun birikmesinin beklenildiğini, müvekkili tarafından bu borcun farkedildikten sonra bankaya gidip sorması üzerine kredili mevduat hesabından haberdar olduğunu, müvekkilinin hesabından hukuka aykırı olarak hesap işletim ücreti, kredi tahsis ücreti, sigorta ile vergi ve faiz tahsilatı yapıldığını, müvekkilinin talimatı olmadan KMH açılamayacağını belirterek, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile fazla ödenen bedelin iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacı tarafça borçların ödendiğini, borç ödendikten sonra borçlu olunmadığınını tespiti talebinde hukuki yarar bulunmadığını, davanın istirdat davası olarak kabulü halinde 1 yıllık hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, davaya konu KMH’nin davacı tarafından imzalanan ticari kart sözleşmesinin 3.1 ve 3.4 maddelerinde, temel bankacılık hizmetleri sözleşmesinin 2.7 maddesinde ve cari hesap kredi sözleşmesinde düzenlendiğini, davacının tacir sıfatıyla sözleşmeleri imzaladığını, müvekkili tarafından davacının sözleşmelerde yer alan adreslerine ve e-posta adresine düzenli olarak hesap ekstrelerinin gönderildiğini, ayrıca davacı tarafından söz konusu hesaplardan para çekme ve fatura ödeme gibi bir çok işlem yapıldığını, tacir olan davacının 2 yıldan uzun bir süre KMH hesabı olduğunu bilmediği iddiasının yerinde olmadığını, müvekkili tarafından dava konusu hesaba uygulanan faiz oranının sözleşmeler ve mevzuata uygun olduğunu, davacının hesaplarına bileşik faiz uygulanmamakla birlikte genel kredi sözleşmesinin 2.05 maddesi gereğince bileşik faiz uygulanmasının mümkün olduğunu, ayrıca temel bankacılık hizmet sözleşmesinin 1.5 maddesinde ücret ve komisyonlar ile faiz haddine ilişkin esasların hüküm altına alındığını, davacının hesabından yapılan sigorta ve paket ücreti tahsilatları ile kesintilerin de sözleşmelere uygun olduğunu, müvekkilinin tacir olarak ücret isteme hakkının bulunduğunu, davacının ödemeleri ihtirazi kayıt koymadan yapması nedeniyle bu ödemeleri istemesinin mümkün olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacı ile davalı banka arasında 29.02.2016 tarihli genel kredi sözleşmesi, ticari kart sözleşmesi, temel bankacılık hizmet sözleşmesi ve ek sözleşmeler akdedildiğini, kredi sözleşmeleri kapsamında açılan kredili mevduat hesabından 11.07.2016 tarihinden itibaren davacı tarafça kredi kullanımı yapıldığı, ticari kart sözleşmesinin 2.10 maddesinin (d) bendinde müşterinin, ticari kart için yollanan hesap özetine, hesap kesim tarihinden itibaren 10 (on) gün içinde itiraz edilmediği takdirde, hesap özeti içeriğinin kabul edilmiş sayılacağını kabul edeceği hükmüne yer verildiği, davacı tarafından adres değişikliğinin bankaya bildirildiğine dair bir delil sunulmadığı, bankaca uygulanan faizin yasa ve sözleşme hükümlerine uygun olduğunun belirlendiği, davacı tarafından hesabın bilgisi, onayı ve talebi olmaksızın açıldığı iddiasının, davacı tarafından kredili mevduat hesabından nakit çekme işlemlerinin yapılması, faturaların ödenmesi yani hesabın aktif bir şekilde kullanılması sebebiyle yerinde olmadığı, davacının imzalamak suretiyle sözleşme hükümlerini kabul ettiği, kredi ödemelerini zamanında yapmamış olması sebebiyle, kredi taksitlerinin sözleşme gereğince kredili mevduat hesabından tahsil edildiği, uygulanan faizin sözleşme ve yasa hükümlerine uygun olduğu ve davacının dava tarihi itibariyle davalı bankaya 24,450,83-TL borçlu olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili; sözleşmeden ayrı olarak hesap sahibinin yazılı talebi olmaksızın KMH hesabı açılamayacağını, kredi kullandığının düşünen müvekkilinin kendisine KMH açılarak borçlandırılacağını bilmesinin mümkün olmadığını, HMK’nın 266 ve 267 maddelerine aykırı olarak görevlendirilen bilirkişilerin hukuki görüş bildirdiklerini, bilirkişilerce faiz ve ödemeler konusunda hiç bir hesaplama yapılmadığını, faiz oranı ve tahsil edilen faiz ve masrafların açıklanmadığını, müvekkiline hesap özeti gönderilip gönderilmediği ve gönderilmişse hangi adrese gönderildiğinin tespit edilmediğini, bu nedenlerle bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmeleri gereğince borçlu olunmadığının tespiti ile tahsil edilmiş olan tutarların istirdatı istemine ilişkindir. Somut olayda; taraflarca 29.02.2016 tarihli genel kredi sözleşmesi, ticari kart sözleşmesi ve temel bankacılık hizmet sözleşmesi imzalandığı, söz konusu sözleşmeler kapsamında davacıya işletme kart kredisi ile KOSGEB işletme kredisi kullandırılarak hazır hesap olarak adlandırılan kredili mevduat hesabı (KMH) açıldığı, davacı tarafından bu hesaptan 11.07.2016 tarihinden itibaren kredi kullanımı yapıldığı, ayrıca para çekme ve fatura ödeme gibi birçok bankacılık işlemi yaptığı anlaşılmaktadır. Davacı vekilince, taraflar arasındaki ticari kart sözleşmesinin genel işlem koşulu niteliğinde bulunması nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürmüştür. TBK’nın 20. maddesi gereğince bir sözleşmenin hükümlerinin genel işlem koşulları olarak kabul edilebilmesi için; sözleşme hükmü olması, önceden tek taraflı olarak hazırlanması, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanılmak amacıyla düzenlenmesi ve belirtilen nitelikteki sözleşme hükümlerinin kullanan tarafından sözleşme yapılırken karşı tarafa sunulması gerekir. Aynı yasanın 21. maddesinde ise, karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlı olduğu, aksi takdirde, genel işlem koşullarının yazılmamış sayılacağı, sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan genel işlem koşullarının da yazılmamış sayılacağı düzenlenmiştir. Bu kapsamda somut olayda, davacı tarafından imzalanan genel kredi sözleşmesinin eki niteliğindeki maksi KOBİ kampanya paket özellikleri ve katılım esasları başlıklı belgenin “bu dokümanı okuyup imzalayarak kampanya paketine yukarıda belirtilen şartlar ile dahil olduğumu, paketin tabi olduğu genel şartları anladığımı ve kabul ettiğimi beyan ederim” açıklamasıyla imzalandığı, bu suretle davacının genel işlem koşulları hakkında bilgilendirildiği görülmektedir. Taraflarca imzalanan ticari kart sözleşmesinin 3.1, 3.4 maddeleri ile temel bankacılık hizmet sözleşmesinin 2.7 maddesi ile davacıya KMH açılacağı, nakden ödenmeyen borç kaleminin müşteriye ait hazır hesaptan otomatik olarak kredi kullandırılması suretiyle tahsil edileceği düzenlenmiş ve davacı tarafından da hesap uzun süre aktif olarak kullanılmış olmakla, davacı vekilinin müvekkilinin yazılı talebi olmaksızın KMH açıldığı ve davacının hesap açıldığından haberdar olmadığı iddiası yerinde görülmemiştir. Bankalarca masraf ve komisyon adı altında yapılan tahsilatların yasal dayanağı, kredi kullandırıldığı tarihte yürürlükte bulunan 09.12.2006 tarihli RG’de Merkez Bankası tarafından yayınlanan 2006/1 sayılı Tebliğ hükümleridir. Tebliğin 4. maddesinde, “Bankalarca, … üye işyeri komisyonu hariç faiz dışında sağlanacak diğer menfaatlerin ve tahsil olunacak masrafların nitelikleri ve sınırları serbestçe belirlenir.” denilmektedir. Bankacılık teamüllerine göre ilk kredi kullandırımında yapılması gereken istihbarat, haberleşme ve operasyonel vs. gibi işlemlerin bir maliyeti bulunduğundan müşteriden bu kapsamda masraf veya komisyon adı altında ücret talep edilebilecektir. Ayrıca davacının satın aldığı sigorta poliçesi kapsamında sigorta prim bedeli kesintisi yapılmış olması da sözleşme koşullarına uygundur. Yine dayanak sözleşmelerde, tebligatların davacının bildirmiş olduğu adrese yapılacağı ve adres değişikliklerinin bankaya bildirilmesi zorunluluğu düzenlenmiş olup, davacı tarafından yapılmış bir adres değişikliği bildirimi bulunduğu da kanıtlanamamıştır. Kaldı ki yaklaşık iki yıl süreyle hesabı aktif olarak kullanan davacının basiretli bir tacir olarak hesaptan ve oluşan borç tutarlarından haberdar olmadığının kabulü hayatın olağan akışına aykırıdır. Diğer yandan hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının KMH hesabına uygulanan faiz oranının da TCMB tarafından belirlenen kredi kartlarına uygulanacak azami faiz oranlarına uygun olduğu da tespit edilmiştir. Açıklanan nedenlerle, istinaf nedenleri yerinde olmayan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan 44,40-TL harçtan mahsubu ile bakiye 14,90-TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/10/2021