Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/991 E. 2019/575 K. 18.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/991
KARAR NO : 2019/575
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/11/2017
NUMARASI : 2014/1019 E.- 2017/946 K.
DAVA : İtirazın İptali (Tellallık Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/04/2019
İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulune yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA:Davacı vekili, taraflar arasında davalıya ait taşınmazın satışına aracılık edilmesi konusunda Gayrimenkul Aracılık Sözleşmesi akdedildiğini, ancak sözleşme devam ederken davalının taşınmazı müvekkiline haber vermeksizin sattığını, bu şekilde sözleşmeye aykırı davrandığını, bu nedenle tellallık ücreti ile aynı tutardaki ekli cezai şartı ödemekle yükümlü olduğunu, alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, sözleşmenin temsilcinin yetkisiz olması nedeniyle geçersiz olduğunu, ayrıca sözleşmenin bazı maddeleri ile müvekkilinin durumunun ağırlaştırıldığını ve müvekkilinin adeta mülkünün davacı tarafça satılması hususuna mecbur kılındığını, bu hususun ise müvekilinin ticari özgürlüğünü ahlaka aykırı derecede sınırlamakta olduğunu, sözleşme hükümlerinin haksız şart niteliğinde de olduğunu, kaldı ki davacının sözleşmenin ifasına yönelik bir davranışta bulunmadığını savunarak davanın reddini ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, taraflar arasında taşınmaz tellallığı sözleşmesi akdedildiği, sözleşme devam ederken taşınmazın davalı tarafça davacıya haber verilmeksizin dava dışı şirkete satıldığı, davalının bu şekilde sözleşmeye aykırı davrandığı ve cezai şart yükümüne katlanmak zorunda olduğu, hizmet bedelini ise hak etmediği, buna göre cezai şart olarak tellallık ücreti bedeli ve bu ücret kadar bedelin toplamını isteyebileceği, cezai şart tutarında ise %50 oranında indirim yapıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Müvekkilinin sözleşme uyarınca müvekkilinin sözleşmeden doğan ücretin ve cezai şartın tamamına hak kazandığını, ilk derece mahkemesinin ise tellallık ücretini de hatalı şekilde cezai şart olarak yorumladığını ve müvekkilinin cezai şart olarak 2 ücret bedeli isteyebileceği kanaatine vardığını, bu bedelden %50 indirim yoluna giderek icra takibinde talep edilen cezai şart talepleri yönünden miktar olarak doğru sonuca yanlış gerekçe ile ulaştığını, 2-Yargıtay içtihatlarında salt cezai şart yazılmış olsa dahi bunun yarısının ücret, yarısının da cezai şart olduğunun ve ücrette cezai şartın aksine herhangi bir indirime gidilmeksizin tamamına hükmedilmesi gerektiğinin ilke olarak kararlaştırıldığını, davaya konu sözleşmede ise tarafların açık ve yorum gerektirmeyecek kadar net bir şekilde akdin ihlalinde %2 ücret ile %2 ifaya ekli cezai şart ödenmesini kararlaştırdıklarını, 3-İfaya ekli cezai şarttan TBK 182/son uyarınca indirime gidilebilmesi için yasa maddesinde bazı şartların öngörüldüğünü, nitekim ilk derece mahkemesince yaptırılan inceleme sonucu talep edilen cezai şart miktarının davalının ticari mahvına sebep olmayacağının ve fahiş de olmadığının açıklığa kavuştuğunu, 4-Cezai şart tutarında indirim yapılması nedeniyle reddedilen tutar üzerinden karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmolunmasının da usule ve yasaya aykırı olduğunu belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.
GEREKÇE: Dava, tellallık sözleşmesinden kaynaklanan cezai şart ve tellallık ücreti alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali istemine ilişkindir. Dava dosyasının incelenmesinden, iş bu davada verilen hükmün istinafından sonra Bakırköy 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17.10.2018 tarihli 2016/111 E. 2018/976 K. sayılı kararıyla davalı şirketin iflasına karar verildiği görülmüştür. Kural olarak, İİK.’nın 191. maddesi gereğince borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufu alacaklılara karşı hükümsüz olup, müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi iflas ile kısıtlandığından, aynı Kanun’un 226. maddesinde de masanın kanuni mümessilinin iflas idaresi olduğu hükmü kabul edilmiştir. Müflisin tasarruf yetkisinin kısıtlanmış olması (İİK.’nın m.191), müflisin iflas masasına giren mal ve haklarına ilişkin davaları takip etme yetkisini de etkiler. Müflis, nasıl iflasın açılması ile hak ehliyetini kaybetmiyorsa, dava ehliyetini de kaybetmez. Ancak müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlandığından, masa ile ilgili davalar hakkındaki dava takip yetkisi (ve taraf sıfatı), artık müflise değil, iflas idaresine aittir. Adi tasfiyede İİK.’nın 226-229 maddeleri gereği iflas masasını temsil yetkisi iflas idare memurlarına, şayet basit tasfiye (İİK.’nın m. 218) usulü benimsenmişse, bu temsil yetkisi İflas Müdürlüğüne (İflas Dairesine) aittir.İflas idaresinin bu dava takip yetkisini kullanıp kullanmayacağını (yani davaları takip edip etmeyeceğini ) tespit edebilmek için, ilk önce iflas organlarının oluşması ve her dava hakkında esaslı bilgi sahibi olunması gerekir. Bu ise, zaman isteyen bir husustur. İşte bu nedenle, Kanun, müflisin taraf bulunduğu hukuk davalarının, iflasın açılması ile belli bir süre için durmasını kabul etmiştir. (md. 194).İflastan önce açılmış olup da devam eden, müflisin (davacı veya davalı olarak) taraf bulunduğu hukuk davaları, (maddede yazılı istisnalar dışında) iflasın açılması ile durur. Bu durma, ikinci alacaklılar toplantısından (md. 237) on gün sonraya kadar devam eder; ancak bundan sonra, duran hukuk davalarına devam edilebilir. (md. 194/1)Davaların durduğu bu süre içinde, iflas idaresi, duran davalar hakkında araştırma yapar ve bu davaların geleceği hakkında karar verir. Müflisin davalı olduğu davalarda, iflas idaresi davanın başarı şansı olduğu kanısına varırsa, masanın bu davayı takip etmesine karar verir; bu karar ikinci alacaklılar toplantısının uygun bulması ile kesinleşir ve ikinci alacaklılar toplantısından sonraki on günlük süre geçince, bundan böyle davaya, davalı olarak iflas idaresine karşı devam edilir. İflas idaresi ve ikinci alacaklılar toplantısı, davanın başarı şansı olmadığı kanısına varırlarsa, masanın davayı takip etmemesine karar verirler. Bu halde, o davayı takip yetkisi, isteyen alacaklıya devredilir (md. 245). Hiçbir alacaklı, davayı takip etmek istemezse, o zaman, müflisin dava takip yetkisi yeniden doğar ve müflis iflasın kapanmasını beklemeden, davayı kendi adına devam ettirebilir. Taraf ve dava ehliyeti İİK 114/1-d maddesi uyarınca dava şartı olduğundan resen gözetilmesi gerekmekte olup, yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesince İİK 194.maddesi uyarınca gerekli işlemler yapılmak üzere HMK 353(1)a-4 uyarınca esası incelenmeksizin hükmün kaldırılmasına dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/11/2017 Tarih 2014/1019 Esas 2017/946 Karar sayılı hükmünün HMK.’nın 353(1)-a-4 maddesi gereği KALDIRILMASINA “Davanın yeniden görülmek üzere kararı veren mahkemeye gönderilmesine” İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 35,90 TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile HMK’nun 353(1).a maddesi uyarınca kesin olmak üzere karar verildi. 18.04.2019