Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/985 E. 2020/92 K. 23.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/985
KARAR NO : 2020/92
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/02/2018
NUMARASI : 2015/435 Esas- 2018/147 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan Rücu)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/01/2020
Davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA: Davacı vekili, müvekkili nezdinde Makine Kırılması Sigorta Poliçesi ile … End. Ve Tic. A.Ş. adına sigorta edilen paletli ekskavatörün davalı şirkete ait şantiyede kanal kazı çalışması sırasında aşırı zorlama ve operatör hatası nedeniyle hasarlandığını, bu hususa ilişkin 31.10.2013 tarihli teknik raporun düzenlendiğini, dava dışı sigortalı ile davalı arasında akdedilen Konsinye Anlaşması uyarınca makinenin tam ve noksansız olarak davalıya teslim edileceğini ve makineye ilişkin her türlü sorumluluğun 3.şahıslar dahil alıcıya ait olacağını, bu hüküm gereği davalının hasardan sorumlu olduğunu, müvekkilince hasar bedeli olan 15.102,20-Euro’nun 25.06.2014 tarihinde sigortalıya ödenerek haklarına halef olunduğunu, davalıya gönderilen rücu mektubuna itiraz edildiğini, alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibinin ise davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkilinin davalıdan muhtelif makineler satın aldığını, fakat makineler sıfır olarak üretilip teslim edileceğinden ve imalat süresi uzun süreceğinden, müvekkilinin işlerini yetiştirebilmesi için kullanılmak üzere hasara uğradığı ileri sürülen ikinci makinenin sigortalı tarafından müvekkiline verildiğini, dolayısıyla makinenin konsinye sözleşmesi ile satın alınmasının söz konusu olmadığını, Makine Kırılması Sigortası Genel Şartları uyarınca sigortalı iken hasarlanan ve bu hasar giderilmeden makinenin kullanılması neticesinden , ayrıca sigortalının veya onun yerine kaim olan sorumlu kişinin kastından ve ayrıca sözleşme varsa ağır kusurundan mütevellit ziya ve hasarların teminat dışı olduğunu, yine makinenin kullanım amacı dışında kullanılması veya kapasitesinin üzerine kullanılması halinde de hasarın teminat dışı olacağını, dolayısıyla teminat dışı hasara ilişkin bu ödemesinin hatır ödemesi olduğunu, hasar bedelinin de fahiş olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, 12.10.2017 tarihli bilirkişi raporunun usul ve yasaya uygun, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olması nedeniyle rapora itibar edildiği, buna göre makinanın aşırı zorlanması nedeniyle hasarın doğduğu, hasar onarım ve bakım yapılmadığından oluşmuş ise hangi bakım hangi onarımın hasardan koruyacağı hususunun aksi yöndeki rapordan anlaşılamadığı, ayrıca onarımı ve bakımı yapılmış olsaydı dengesiz yük binmesinin makinayı hasara uğratmayacağını düşünmenin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davalının makinanın aşırı zorlanmasından kaynaklanan zararların teminat dışında kaldığını savunduğu, ancak anılan maddede sigortalının makinayı amacı dışında kullanması, standart ve çalışma koşulları dışında kullanması hususlarının teminat dışında tutulduğu, davalının ise sigortalı değil üçüncü kişi konumunda olduğu ve üçüncü kişinin kusur, ihmal, hata gibi hareketleri sonucu oluşan hasarların teminat kapsamı altında olduğu, makinanın başka bir makine yerine geçici olarak verilmiş olması davalıyı sorumluluktan kurtarmayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1- Mahkemenin, müvekkilinin lehine sigorta yaptırılan üçüncü kişi konumunda olduğu olgusunu göz ardı ettiğini, 2- Mahkemenin dosyada mevcut ilk teknik bilirkişi raporunda belirtilenin aksine oluşan zararın teminat dahilinde olduğu kanaatine ulaştığını, oysa teknik bir konuda varsayıma dayalı olarak hüküm kurulabilmesinin mümkün olmadığını, periyodik bakımların zamanında yapılmamasının hasara etkili olmadığı yönündeki teknik varsayımın da isabetli olmadığını, zira sigorta poliçesinde oluşan zararın sebebi her ne olursa olsun teminatların ancak periyodik bakımların zamanında yapılması şartı ile geçerli olacağının belirtildiği, 3- Mahkeme gerekçeli kararının 3.sayfasında muafiyetler konusu değerlendirilirken hatalı tespit ve ifadelere yer verildiğini, mahkemenin bu muafiyet halini yorumlarken hasarın bizzat sigortalı tarafından meydana getirilmesine münhasıran geçerli olacağını, oysa müvekkil şirketin bizzat sigortalı değil zararı meydana getiren 3. kişi olduğunu belirttiğini, ancak hasarın sadece sigortalı tarafından meydana getirilmesi haline münhasır olmayıp, zararın meydana geliş şekli ile ilgili bir düzenleme olduğunu, 4- Mahkemenin “aşırı yük binmesi” olgusunu ağır kusur olarak değerlendirmesi gerektiğini belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, Makine Kırılması Sigorta Poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir. İspat külfeti üzerinde olan davacı sigorta şirketinin, makinedeki hasarın, davalının sorumluluğunda iken onun kullanımından kaynaklandığını ispatlaması gerekmektedir. Davacı, davalının sorumluluğunun dayanağı olarak 10/09/2013 tarihli Konsinye Anlaşmasına dayanmış olup, buna göre satıcı sigortalı bir adet paletli ekskavatörü konsinye olarak verecek, satıcının makineyi tam ve noksansız olarak teslim edecek, alıcı makineyi yalnızca satış maksatlı sergileyecek ve makinenin her türlü sorumluluğu alıcıya ait olacak, satıcı tarafından makinenin geniş kasko ve kırılma sigortası yapılacaktır. Ne var ki davalı bu anlaşmayı kabul etmekle beraber, hasara uğrayan makinenin bu anlaşma konusu makine olmadığını, kendisine yeni makine teslim edilinceye kadar kullanması için ödünç olarak verilen başka bir makine olduğunu savunmuştur. Dava konusu poliçede de sigortalı makinenin 2007 model olduğu belirtilmiştir, kaldı ki davacının delil olarak dayandığı 31/10/2013 tarihli teknik raporda da makinenin davalıya kiralık olarak verildiği belirtilmiştir. O halde somut olayda 10/09/2013 tarihli Konsinye Anlaşmasının uygulama yeri bulunmamakta olup, davalının ödünç veya kiralık olarak aldığı makinenin kendisi yedinde iken uğradığı hasardan sorumlu olup olmadığı tespit edilecektir. Dava konusu Makine Kırılması Sigorta Poliçesi incelendiğinde, sigorta ettireninin ve sigortalısının dava dışı …End. Ve Tic. A.Ş. olduğu görülmüş olup, davalının “Notlar-Açıklamalar” kısmında “müşteri” olarak belirtilmiş olması ve riziko adresinin davalının kazı çalışması yaptığı adres olması, sigortanın davalı lehine sigorta olarak kabulünü gerektirmez. Kaldı ki davalının sigorta primlerini ödediği yönünde bir savunması bulunmamakta, Poliçede sigortalının müşterilerine rücu edilemeyeceğine dair bir ibare de bulunmamaktadır.Ayrıca davalı sigortalıya yapılan ödemeye muvafakat ettiğine dair yazı sunmuş ise de, davacı bu yazının kendilerine ulaşmadığını bildirmiştir.Dolayısıyla halefiyet ve rücu şartlarının oluşması halinde davacı hasar bedelini davalıdan talep edebilecektir. Davacı sigortalıya yaptığı ödemeye ilişkin belgeyi dosyaya sunmuş, ayrıca alacağın temlik alındığına dair bir belge ise sunmamıştır. Bununla birlikte dava konusu makinenin davalıya teslimine ilişkin bir belge sunulmadığından, makinenin davalıya sağlam ve çalışır vaziyette teslim edilip edilmediği anlaşılamamıştır. Öncelikle hasarın nedeninin tespiti gerekirse; 10/10/2013 tarihli hasar tutanağında kanal kazısında kullanılan makinenin boğum bağlandığı sacında kırılmaların olduğunun farkedildiği, makinenin derhal durdurularak yetkililere haber verildiği belirtilmiştir. 31/10/2013 tarihli Teknik Raporda ise, dengesiz yük binmesinden dolayı çatlakların meydana geldiği ifade edilmiş, 07/02/2014 tarihli ekspertiz raporunda 6 adet hasar tespit edildikten sonra ilk 4 hasarın makinenin aşırı zorlanması ve operatör hatası sonucu meydana geldiği, diğer hasarların ise eskime aşınma nedeniyle oluştuğu belirtilmiştir. İlk derece mahkemesince alınan 29/11/2016 tarihli teknik bilirkişi raporunda, hasarın makinenin bakım ve onarımının zamanında yapılmaması sonucu zaman içinde kullanıma bağlı olarak çatlağın büyüyüp ilerleyip kırılmaya sebep olması sonucu oluştuğu tespit edilmiş, 18/04/2017 tarihli bilirkişi heyeti raporunda hasarın ne şekilde oluştuğuna ilişkin bir tespit yapılmamış, 12/10/2017 tarihli bilirkişi heyeti raporunda ise, makinenin en önemli elemanı olan bomun şaseye bağlantı yerinde, diğer birçok yerde çatlaklar meydana gelmesinin kullanımdan dolayı zamanla oluşan kırılma ve çatlaklar olmadığı, tamamen makinenin aşırı derecede zorlanmasından kaynaklandığı tespit edilmiştir. 18/04/2017 tarihli raporda bir tespit bulunmadığından ortada birbiriyle çelişen iki farklı bilirkişi raporu olduğu düşünülebilir ise de, 12/10/2017 tarihli rapor, ekspertiz raporu ile aynı yönde ve teknik rapor ile uyumlu olup, hasarın oluşum nedeni yönünden denetime açık ve hükme esas alınabilir nitelikte bulunmuştur. Öte yandan Poliçenin “Notlar-Açıklamalar” kısmında sigortalı makinenin kullanım amacı dışında kullanımı ve/veya üretici firma tarafından belirtilen kapasitelerin üzerinde ve/veya standartların ve çalışma koşullarının dışında kullanımlarından kaynaklanacak hasarların teminat harici olduğu belirtilmiştir. Teminat dışı halin, gerek sigortalı kullanımını gerekse onun izni ile 3.kişilerin kullanımını kapsayacağı açıktır. Hasar makinenin aşırı derecede zorlanmasından kaynaklandığına göre, makinenin üretici firma tarafından belirtilen kapasitelerin üzerinde ve/veya standartların ve çalışma koşullarının dışında kullanımı söz konusu olur ki, buna göre hasarın teminat dışı olduğunun, dolayısıyla davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığının kabulü gerekmiştir. O halde ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınarak davanın aktif husumet yokluğundan reddi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ise de, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK 353(1)b-2 gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davanın aktif husumet yokluğundan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul Anadolu 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/435 Esas 2018/147 Karar sayılı ve 13/02/2018 tarihli hükmünün HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Davanın aktif husumet yokluğundan REDDİNE,” İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 54,40-TL harcın, toplam 750,49- TL harçtan mahsubu ile 696,09- TL fazla harcın talep halinde davacıya iadesine, Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Davalı tarafça yapılan 520- TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Davalı vekili için AAÜT 7/2 m. uyarınca takdir olunan 3.400-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 1.356,99- TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, istinaf başvuru harcı olarak yatırılan 98,10- TL’nin hazineye irad kaydına, Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, davalı tarafça yapılan 14-TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile HMK’nun 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere karar verildi. 23/01/2020