Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/976 E. 2018/827 K. 28.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/976
KARAR NO : 2018/827
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/02/2018 (Ara Karar)
NUMARASI : 2015/160 Esas
DAVA : Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/06/2018
İlk derece mahkemesince verilen 27/02/2018 tarihli ara kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacılar vekili, davalı şirkette çoğunluk gücünün kötüye kullanıldığı, davacıların haklarının ihlal edildiği ve şirket ortakları arasında husumet bulunduğu iddiası ile davalı şirketin feshine karar verilmesini, davacıların ortaklık paylarının belirlenerek davacılara ödenmesine karar verilmesini talep etmiş, 26/02/2018 tarihli duruşmada şifahen yeni bir heyetten rapor alınması talebinin yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna dayalı açılacak sorumluluk davasına bir yönelik tespit niteliği taşımadığı, amaçlarının şirketin değerini görebilmek olduğunu belirterek şirkete kayyım atanmasını ve yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasını talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili davanın reddine karar verilmesini savunmuş, istinafa konu kararın verilmesine yol açan talep açısından ise davanın açılmasından itibaren geçen süreyi göz önüne alarak davanın esasına yönelik bilirkişi incelemesi yapılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece davalı şirketin maddi duran varlıklarında 2013-2015 yılları arasında artış 2016 yılında taşıtlar hesabında kısmen azalma izlendiği, davalı şirketin her ne kadar 2015 yılını zarar ile kapatmış olsa da satışlarında ve duran varlıklarında artış meydana geldiği, öz sermayesini koruduğu, davacıların zararına olarak öz sermayede bir azalış oluşmadığı gerekçesiyle kayyım atanmasını gerektirecek koşulların bulunmadığı belirtilerek bu yöndeki talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacılar vekili, müvekkillerinin ortak olduğu davalı şirket ve müvekkillerinin ortağı olduğu … Grubu şirketleri ile haksız rekabette bulunacak şekilde şirket yetkilileri tarafından aynı faaliyet alanında, aynı adreste ve aynı konuda 3 şirket kurulduğunu, davalı şirket yetkilileri tarafından rekabete aykırı olarak kurulan bu 3 şirkete davalı şirketten geçerli bir ticari işleme dayanmadan çok yüksek miktarlarda para aktarımlarının yapıldığı banka kayıtları ve dosya kapsamında aldırılan bilirkişi raporları ile sabit olduğunu, ek rapora ekli cd’lerde yer alan alt hesaplar incelendiğinde ortaklık dışı 3 şirkete piyasa bedellerinden daha ucuza mal sattırılarak davalı şirketin içinin boşaltıldığının görüldüğünü öne sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını hatta bu hususta Bölge Adliye Mahkemesi’nce bilirkişi incelemesi yapılmasını ve davalı şirkete kayyım atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: HMK’nın 355. Maddesine göre istinaf incelemesi istinaf nedenleri ile sınırlı olarak yapılmak durumundadır. Bu bağlamda uyuşmazlık konusu davalı şirkete kayyım atanma koşullarının oluşup oluşmadığı ve mahkemece verilen kararın dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.HMK’nın 389/1.maddesine göre: mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.HMK 390/3 e göre: Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.
Dava limited şirketin feshi davası olup ;mahkemece davanın başında kayyım atanmasına karar verildiği ancak kayyım ücretinin karşılanmaması nedeniyle bu ara kararından itiraz üzerine rücu edilerek gerekli incelemeler yapıldıktan sonra karara bağlanmasına karar verildiği ,davacı vekilinin yeniden kayyım atanması talebinin ise yapılan incelemeden şirketin tesbit edilen mali durumuna göre davacıların zararına yapılan işlem belirlenemediği yolunda ki tesbit üzerine kayyım atanması talebinin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Dava da talep edilen kayyımın şirket işlemlerinin denetlenmesi amacıyla talep edildiği anlaşılmakla birlikte davacı vekili yönetim veya denetim kayyımı talebi olduğunu açıklamamıştır.Elde ki dava şirket müdürünün azli davası değildir. Yönetim kayyımı atanması; aynı zamanda TTK.’nın 630/2 şirket müdürünün/yetkilerinin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını da gerektirmektedir. Şirket müdürünün yönetim yetkisinin kötüye kullandığına dair güçlü emare elde edilmeden yönetim yetkisinin kaldırılmasına karar verilmemelidir. Aslolan şirketin özel hukuk alanında faaliyetlerinin devamının ortaklar kurulunca seçilen yöneticiler tarafından sürdürülmesidir.Mahkeme davada/TTK.’nın 630/4 maddesi gereği gerekli tedbirleri almak cümlesinden dava ile birlikte kayyım atamış ise de bilahere bu ara kararından gerekli incelemelerden sonra bir karar verilmesini kararlaştırdığından dosyada yaklaşık ispat şartının oluşmadığı kabul edilmelidir.Şirketin taşınmazlarına tedbir konulduğu anlaşılmaktadır.İlk derece mahkemesinde yargılama sürmekte olup,davalı şirketin dava dışı şirketlerle ilişkisinin aydınlatılması yönünde ek rapor alınmasına karar verilmiştir. Davacıların çıkma paylarının korunması amacıyla mahkemece 17.12.2015 tarihli uygun tedbir kararı verildiği anlaşıldığından davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
Peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
Davacılar vekili tarafından yapılan istinaf yargı giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK.’nun 362.f maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 28/06/2018