Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/930 E. 2019/1438 K. 21.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/930
KARAR NO : 2019/1438
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/11/2017
NUMARASI : 2013/298 Esas 2017/1269 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/11/2019
Davanın kısmen kabulüne ilişkin hükmün davacı ve davalılar vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili şirket ile… Adi Ortaklığı arasında 01/01/2013 tarihli bir hizmet sözleşmesi imzalandığını, gayrimenkul telallığı niteliğinde olan bu sözleşme ile birlikte İst. … İlçesi,… Ada, … nolu parsel nosunda kayıtlı 15.103,39 m2 arsa üzerinde inşa edilen … projesinde yer alan 300 adet kat irtifaklı bağımsız bölümün adi ortaklık nam ve hesabına satışı konusunda tarafların anlaştığını,müvekkili şirketin sözleşmenin hukuken sona erdirildiğini, 01/05/2013 tarihine kadar üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini,vermiş olduğu aracılık hizmetlerine karşılık olarak sabit danışmanlık ücreti de dahil olmak üzere KDV dahil 56.733,22-TL tutarındaki Nisan 2013 dönemine ait faturayı 20/05/2013 tarihli ihtarname ile birlikte adi ortaklığa gönderdiğini, müvekkili şirketin hak etmiş olduğu bedeli ödemeyeceğinin anlaşılması üzerine İstanbul …. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası üzerinden işlemiş faizle birlikte 57.556,64 -TL talepli olarak icra takibine girişildiğini ancak itirazları nedeniyle takibin durduğunu, davalıların icra takibine yönelik itirazlarının iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: 1-….A.Ş. vekili; Dava ve takip konusu olan faturanın adi ortaklık adına kesildiğini, davacı ile yapılan sözleşmede de adi ortaklığın taraf olduğunu, davanın husumet yönünden reddi gerektiğini,davacının 27/03/2013 tarihine kadar hizmet verdiği yönünden bir ihtilaf bulunmadığını, davacı ile yapılan 27/03/2013 tarihli toplantıda davacı ile sözleşmenin sonlandırılması hususunda mutabık kalındığını, bu toplantıda sözleşmenin toplantı tarihi itibariyle sonlandırılması, mart ayında satışı yapılan dairelerin komisyon bedellerinin ödenmesi, sözleşmede yer alan fesih maddesi nedeniyle Nisan ayı yerine Mart ayında fesih yapılması sebebiyle nisan ayındaki sabit ücretin 1/2 oranında faturalandırılarak ödenmesi ve mart ayında satışı yapılan dairelerin noter sözleşmelerinin daha sonra yapılması halinde bu satışlarında faturalandırılması konularında mutabık kalındığını, müvekkilinin nisan ayı başında başka bir firmayla çalışmaya başladığını ve nisan ayı içerisinde bir çok satış yaptığını, davacının sözleşmenin mutabık kalınarak feshedildiği 27/03/2013 tarihinden sonra hiçbir satış çalışması bulunmamasına rağmen durumdan istifade etmeye çalıştığını,27/03/2013 tarihine kadar davacı tarafından satışı yapılan ve davacı tarafından mail ve faks yolu ile gönderilen fesih bildiriminde belirtilen daireler ile ilgili komisyonların tamamının davacıya ödendiğini, davacının nisan ayı faturasındaki komisyonları oluşturan dairelerin satışlarında davacının payının bulunmadığını, sözleşmenin bir an önce tasfiyesinin sağlanabilmesi amacıyla mart ayında faturalandırılarak ödendiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. 2-Davalı …. A.Ş. vekili; sözleşmenin 27/03/2013 tarihli toplantıda karışılıklı olarak feshedildiğini, tarafların mart ayı satışlarında ki komisyonların hizmet veren davacıya ödeneceği ve sözleşmenin 9. maddesi gereğince çalışılmayacak olan nisan ayına ait aylık sabit ücretinin yarısının davacıya ödeneceği konusunda mutabık kaldıklarını, sözleşmenin karşılıklı olarak sona erdirildiğinin elektronik posta ve diğer yazışmalardan açıkça anlaşıldığını, davalı şirket yetkilisi … maillerinin sözleşmenin sona erdiğini gösterdiğini,nisan ayında satışlarına aracılık ettiğini iddia ettiği konutlara ilişkin verileri …nun web sitesinden temin ettiğini, zira aracılık ettiğini iddia ettiği konutlara ilişkin olarak davacının elinde herhangi bir tutanak, kayıt yada belge bulunmadığını, mutabık kalınan nisan ayına ait sabit ücretinin sözleşmede kararlaştırıldığı şekilde ve önceki dönemlerde olduğu gibi ay sonunda değil 01/04/2013 tarihinde faturalandırılmış olmasının da sözleşmenin sona erdiğini gösterdiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; Taraflar arasında “Hizmet Sözleşmesi” başlıklı 01/01/2013 tarihli simsarlık sözleşmesinin akdedildiği, sözleşmede taraflara tek taraflı fesih imkanı tanındığı, sözleşmenin 4. Maddesi ile dairelerin satışı ile ilgili münhasırlık şartının düzenlendiği,satışlardan sözleşme sürecinde 3. kişilerden hizmet alınması halinde dahi davacıya ödeme yapılacağının kararlaştırıldığı,sözleşmenin 27/03/2013 tarihinde mutabık kalınarak feshedildiği, fesih bildiriminin taraflarca inkar edilmeyen elektronik mail ile de yapıldığı, Nisan 2013 dönemi için yapılan satışlara davacı tarafından aracılık edilmediği, bu yönde bir iddianın da bulunmadığı, davacının Nisan 2013 dönemine ilişkin sabit hizmet bedeli ile performans ücreti talep edemeyeceği, tarafların mutabık kaldığı 7.086,58 TL yönünden davanın kısmen kabulüne, alacak likit olmadığından tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1-Davacı vekili; sözleşmenin 6.maddesinde fesih şartları düzenlendiği, sözleşmenin başlangıçta 4 ay süreli olarak yapıldığını, tarafların devam edip etmeme isteğine göre uzatılabileceğinin öngörüldüğünü, ancak 4 aylık süre dolmadan tek taraflı fesih hakkı bulunmadığını, davalıların mutabakat iddiasını ispat edemediklerini, sözleşmenin nisan ayında da devam ettiğini, bu ayda davalılar, başka şirketten hizmet alsa dahi, 4.maddede de belirtildiği üzere müvekkili şirkete ait prim alacağını yine de ödemek zorunda olduğunu, eğer fesih hususunda bir mutabakat söz konusu ise bu durumun, her iki tarafın imzasını taşıyacak şekilde yazılı olarak belgelendirilmesi gerektiğini, sözleşmenin yazılı şekle tabi olup, feshinde yazılı olması gerektiğini, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. 2-Davalı ….A.Ş. vekili; mevcut dosya içeriğindeki tarafların reddetmediği mail yazışmalarına bakıldığında davacıya Mart ayına ilişkin ödeme yapılması için ihtarname çekildiğini, ancak davacının fatura düzenlenmediğini, tarafların ticari şirket olduğu da gözetilerek kararın kaldırılarak, davanın tümden reddine karar verilmesini talep etmiştir.3-Davalı … A.Ş. vekili; “taraflar arasında gerçekleşen mutabakatlı fesih sonucuna göre davacı şirketin hak kazandığı ücretin kabul beyanlarına göre KDV dahil 7.086,58 TL” belirtildiğinin yazılı olduğunu , mahkemece bu bedele hükmedilmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin icra takibi öncesi bu rakamı ödemeye hazır olduğunu noter ihtarı dahil davacıya bildirdiğini, alacaklının temerrüdünün gerçekleştiğini, karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde kendisine düşen ifayı gerçekleştirmeyen tarafın diğer taraftan ifa talebinin mümkün olmadığını, davacının fatura kesme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, tellallık sözleşmesi uyarınca sabit hizmet bedeli ile performans ücretleri için düzenelenen fatura alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali , istemine ilişkindir. 6098 sayılı yasanın 520. Maddesi uyarınca ;Simsarlık sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkânının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması hâlinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir. Simsarlık sözleşmesine, kural olarak vekâlete ilişkin hükümler uygulanır. Taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.Simsarlık ücretini talep hakkı, hemen simsarlık sözleşmesinin kurulmasıyla doğmaz. Eş söyleyişle; sözleşmenin kurulmuş olması, ücrete hak kazanılması için yalnız başına yeterli değildir. 6098 sayılı TBK.’nun 521. maddesi gereğince; ancak yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete hak kazanır. Şu halde; davacının, simsarlık ücretini isteyebilmesi için simsarlık sözleşmesinde sözü edilen taşınmaz satışının, davacının aracılığıyla ve çalışması ile gerçekleşmiş olması gerekir. Uyuşmazlık;taraflar arasında ihtilafsız olan telllalık sözleşmesinin fesih tarihi ve bu sözleşme uyarınca davacının Nisan ayı hizmet ve performans bedeline hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır. Fesih bozucu yenilik doğurucu bir hak ve tek taraflı bir irade beyanıdır.Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde muhatabına ulaşmasıyla sonuç doğurur. Fesih iradesinde bulunan taraf, bildirimden sonra sözleşme ile bağlı olmaya zorlanamaz, bu aşamadan sonra feshe bağlı haklar gündeme gelecektir. Taraflar arasında imzalanan yazılı tellallık sözleşmesinde 4 aylık sözleşme süresinin sonunda taraflara tek taraflı fesih imkanı tanındığı ancak sözleşmenin süresinden önce tek taraflı fesih edilmeyeceği yönünde yasaklayıcı bir düzenleme bulunmadığından davacı vekilinin sözleşmenin tek taraflı fesh edilmeyeceği yönündeki istinaf sebebi ile sözleşmenin 6. Maddesindeki 4. ayın sonundan sonra sözleşmenin feshedilmesine karar verilmesi halinde 30 gün önceden fesih yazılı olarak karşı taraf ihtar etmesi gerektiği yönündeki düzenlemeden; sözleşmenin süresinden önce feshedilmesi halinde feshin, bildirimi takip eden 30 günün sonunda gerçekleşeceği sonucu çıkarılamayacağı gibi bu yönde sözleşmede açık bir hüküm bulunmamasına göre fesih bildirimini takip eden 30. günün sonunda gerçekleştiği yönündeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Taraflar arasındaki e-posta yazışmaları ve özellikle hizmet bedeli alacağının hizmet verilen ayın sonunda ödenmesi kararlaştırıldığı halde; davacı tarafından düzenlenen Nisan ayı hizmet bedeli alacağına ilişkin fatura 1/2 oranında(10.000-TL bedelle) sabit hizmet bedeline ilişkin olarak 1.4.2013 tarihinde düzenlenmiş ve davalı tarafça bu miktar davacıya ödenmiştir.Fatura içeriğinde mart ayı sabit hizmet bedeli ve pirim alacağı da mevcuttur. Tam hizmet ücretine hak kazandığını iddia eden davacının daha evvel düzenlenen faturalara aykırı olarak üstelik hizmet bedelinin yarısının vaktinden evvel nisan ayı başında ödenmesi için yarı ücrete ilişkin fatura düzenlediği de gözetildiğinde bu durum davalıların sözleşmenin mutabakatla sona erdiğini doğrulamaktadır.Sözleşmenin karşılıklı mutabakat sonucunda 27/03/2013 tarihinde sonlandırıldığının kabulü gerekmiştir . Sözleşmenin 4. Maddesindeki “sözleşme süresince 3. kişilerden hizmet alınması halinde davacıya ödeme yapılması gerektiği” yönündeki hüküm sözleşmenin devam ettiği süre için düzenlenmiş olup,bu hükümden sözleşmenin feshinden sonra davalının 3. kişiden hizmet alması halinde davacıya ödeme yapılacağı sonucu çıkarılamayacağı ,sözleşmenin mutabakatla sona erme tarihine göre Nisan 2013 dönemi için yapılan satışlara davacı tarafından aracılık edilmediğinden bu döneme ilişkin kalan sabit hizmet bedeli ile performans ücreti talep edilemeyecektir. Ancak davalı tarafında kabulünde olduğu gibi, davacı sözleşme feshedilmeden önce aracılık işlemini yaptığı ve fakat sözleşme feshedildikten sonra Nisan ayı içerisinde noter satışları yapılan taşınmazlar yönünden performans ücreti talep edebilecektir. Davacı Nisan ayında noterden yapılan satışlar nedeniyle 7.086,58-TL den daha fazla performans bedeline hak kazandığını dosya kapsamındakı deliller ile ispatlayamamıştır. Davacının bu satışlar için davalıların kabul ettiği miktardan daha fazlası için fatura düzenlemesi davalıların kabul edilen miktar kadar ödeme yapmasına engel oluşturmadığından davacının kabul edilen miktarı yönünden TBK 106 maddesi uyarınca alacaklının temerrüdü gerçekleştiği yönündeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Buna göre mahkemece davalıların kabulünde olan nisan ayı performans bedeli 7.086,58-TL yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir Açıklanan nedenlerle mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.’nun 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak;taraf vekilleriniin istinaf nedenleri yerinde görülmemiş ,her iki taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı ve davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Davacıdan alınması gerekli 44,40- TL istinaf karar harcının; davacı tarafından peşin yatırılan 122,- TL harçtan mahsubu ile fazla olan 77,60-TL’nin talep halinde davacıya iadesine,Davalılardan alınması gereken 484,08- TL istinaf karar harcından davalılar tarafından peşin yatırılan 242,04-TL nin mahsubu ile bakiye 242,04- TL harcın davalılardan müteselsilen tahsiliyle hazineye gelir kaydına,Davacı ve davalılar tarafından yapılan istinaf yargı giderinin üzerlerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 21/11/2019