Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/897 E. 2020/155 K. 06.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/897
KARAR NO : 2020/155
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/02/2018
NUMARASI : 2016/109 Esas- 2018/110 Karar
DAVA : Menfi Tespit (Bayilik Sözleşmesinden ve Kambiyo Senedinden
Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/02/2020
Davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA: Davacılar, davalının haklarında icra takibi başlattığını, ancak davalıya böyle bir borçlarının olmadığını, davacı … ile davalı arasında 01.04.2014 tarihli yetkili bayilik sözleşmesi düzenlenmiş olup sözleşmenin Teminat başlıklı 19.maddesi uyarınca davalıya borçlusu … ,kefili … olan 30.000-TL bedelli senedin düzenlenerek teminat olarak verildiğini, ancak …’in işlerinin iyi gitmemesi sebebiyle ticareti bırakmak zorunda kaldığını, davalıya sözleşmenin 15.09.2015 tarihi itibariyle sonlandırıldığına ve teminat senedinin hükümsüz hale geldiğine dair yazı gönderildiğini, ancak olumsuz cevap verildiğini, sözleşmede yazılı fesih şartlarının gerçekleşmesi sebebiyle feshin haklı ve usulüne uygun olduğunu, davalının senedi iade etmesi gerekirken icra takibine konu ettiğini ileri sürerek davalıya borçlu olmadıklarının tespitine, takibin iptaline, davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP: Davalı vekili, davacı tarafın sözleşmeyi feshinin haksız olduğunu, sözleşmenin fesih hallerini düzenleyen 5.maddesi ve ticareti bırakma hükümlerini düzenleyen 20.maddesinin son derece açık olması ve davacı tarafa yapılan ihtarlarla sonuç alınamaması üzerine haklı olarak icra takibi başlatıldığını, sözleşmenin 19.maddesi uyarınca müvekkilinin cezai şarta hak kazandığını, davacının sözleşmeyi feshinin müvekkilinin maddi kaybına ve itibar kaybına neden olduğunu, zira davacının belirlenen bölge içerisinde tek yetkili satıcı olduğunu savunarak davanın reddini ve davacılar aleyhine %20 tazminata hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yanlar arasında bayilik sözleşmesi olduğu ve davacı …’in kefil olarak sözleşme eki senedi imzaladığı, davacının 19/10/2015 itibariyle ticareti terkettiği, davalının cevap dilekçesinin 2. maddesi ile davacının ihbar yükümüne dair edimini ifa ettiğinin zımnen kabul edildiği, şu halde TTK.121 gözetildiğinde acentelik sözleşmesinin yöntemince sona erdirildiğinin kabulünün gerektiği, bu durumda davalının cezai şart alacağı talebinde haklı olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava konusu sözleşmenin sözleşme özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini, sözleşmenin fesih hallerini düzenleyen 5.maddesi ile ticareti bırakma hükümlerini düzenleyen 20.maddesinin son derece açık olduğunu, bilirkişi raporunda da haklılıklarının ortaya konulduğunu, sözleşmenin feshinin haksız olması nedeniyle müvekkilinin sözleşmenin 19.maddesi uyarınca cezai şarta hak kazandığını, davacı belirli bölgede tek yetkili satıcı olduğu için sözleşmeyi feshinin müvekkilinin maddi ve itibar kaybına neden olduğunu belirterek hükmün kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, bayilik sözleşmesi uyarınca düzenlenen ve icra takibine konu edilen teminat senedi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacı taraf, ticareti terk etmesi nedeniyle bayilik sözleşmesinin haklı sebeple ve usulüne uygun olarak feshedildiğini, dolayısıyla sözleşme uyarınca verilen teminat senedinin hükümsüz kaldığını ileri sürmüş, davalı ise belirli bölgede tek yetkili satıcısı olan davalının sözleşmeyi feshinin haksız olduğunu, cezai şart alacağının tahsili için teminat senedinin takibe konu edildiğini savunmuştur. Davacı … ile davalı şirket arasında akdedilen 01.04.2014 tarihli Bayilik Sözleşmesi incelendiğinde, 5 yıl süreli olduğu, 5/a m. uyarınca sözleşmenin süre dolum tarihinden en az 60 gün önce süre dolumunda sona erdirileceğinin bildirilmesi kaydıyla feshedilebileceği, 5/b m. uyarınca taraflardan birinin sözleşmeyi ihlali halinde tek taraflı olarak feshedilebileceği, 20.m. uyarınca ticareti bırakma halinde davalının süre bitmemiş olsa dahi sözleşmeyi feshe yetkili olduğu, 19.m. uyarınca ise sözleşmeye uygun olmayan şekilde bayilik faaliyetlerine son verilmesi, ….sözleşmenin herhangi bir şekilde ihlal edilmesi halinde bayinin cezai şart olarak 30.000-TL ödemeyi taahhüt ettiği, bunun güvencesi olarak bayinin aynı bedelli senet verdiği…hususlarının düzenlendiği görülmüştür. Dava konusu senet incelendiğinde ise, keşidecisi davacı …, aval vereni davacı, …, lehdarı davalı olan 01.04.2014 keşide, 15.10.2015 vade tarihli, 30.000-TL bedelli bir senet olduğu görülmüştür. Öte yandan tek yetkili satıcılık sözleşmelerinde de uygulama alanı bulunan Acentelik Sözleşmesinin Sona Erme Sebeplerinin düzenlendiği TTK 121. m. “(1) Belirsiz bir süre için yapılmış olan acentelik sözleşmesini, taraflardan her biri üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshedebilir. Sözleşme belirli bir süre için yapılmış olsa bile haklı sebeplerden dolayı her zaman fesih olunabilir.” hükmünü haizdir. Somut olaya döndüğümüzde, taraflar arasında akdedilen sözleşme belirli süreli olduğundan TTK 121.m. uyarınca önel verilmek suretiyle feshi mümkün olmadığı gibi, sözleşmenin 5/a m. uyarınca sözleşmenin süre dolumundan 60 gün önce bildirilmek suretiyle ancak süre dolumunda feshi mümkündür. O halde davacı tarafça sözleşmenin ancak haklı nedenle feshi halinde iddia ve talebi haklı görülebilecektir. Davacı sözleşmeyi fesih nedeni olarak ticareti terketmiş olması nedenine dayanmıştır. Ticareti terk sözleşmenin 20.maddesinde düzenlenmiş olup, bu halde ancak davalıya sözleşmeyi süresinden önce fesih yetkisi tanınmıştır. Kaldı ki salt ticareti terketmenin davacı için haklı sebep oluşturmayacağı açıktır. O halde davalının sözleşmenin 19.m. uyarınca cezai şart talep hakkı doğmuş olup, teminat senedine dayalı icra takibinde haklı olduğunun kabulü gerekmiştir. Bununla birlikte TTK’nun 702/2 maddesi “Aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdü geçerlidir.” hükmünü içermektedir. Somut olayda davacı … bayilik sözleşmesinin tarafı olmayıp sadece dava konusu senette aval veren konumunda olduğundan, anılan hüküm karşısında adı geçen davacının senedin teminat olarak verildiği ve hükümsüz kaldığı yönündeki iddiaları dinlenemez.(Emsal: Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 20/09/2017 tarihli 2016/11415 E., 2017/6074 K. sayılı kararı; 20/03/2017 tarihli 2016/7655 E., 2017/2238 K. sayılı kararı; 21/11/2016 tarihli 2016/7157 E., 2016/14900 K. sayılı kararı) O halde ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınarak davanın reddi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bununla birlikte ilk derece mahkemesince takibe ilişkin verilen bir ihtiyati tedbir kararına rastlanılmadığından, İİK 72/4 m. uyarınca davalının tazminat talebi haklı görülmemiştir. Bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353(1)b-2 m. uyarınca hükmün kaldırılmasına ve davanın reddi ile davalının tazminat isteminin reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE; Bakırköy 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/02/2018 tarihli 2016/109 Esas 2018/110 Karar sayılı hükmünün HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Davanın REDDİNE, Davalının İİK 72/4 m. uyarınca şartları oluşmayan tazminat isteminin reddine,” İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 54,40-TL harcın, 512,33- TL peşin harçtan mahsubu ile 457,93- TL fazla harcın talep halinde davacılara iadesine, Davacı taraflarca yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, Davalı tarafça yapılan 114- TL yargılama giderinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, Davalı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 4.500-TL nispi vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya ödenmesine, Talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 512,35- TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, istinaf başvuru harcı olarak yatırılan 98,10- TL’nin hazineye irad kaydına, Davacı taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, davalı tarafça yapılan 22-TL istinaf yargılama giderinin davacılardan alınarak davalıya ödenmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile HMK’nun 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere karar verildi. 06/02/2020