Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/874 E. 2019/413 K. 21.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/874
KARAR NO : 2019/413
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/01/2018
NUMARASI : 2015/237 E.- 2018/19 K.
DAVA : Tazminat (Taşıma Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/03/2019
Davanın kısmen kabulune yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA: Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen taşıma sözleşmesi uyarınca davalının 09/01/2015 tarihinde müvekkiline ait ceviz yağı ürününün taşıma işini üstlendiğini, ürünün tam ve sağlam olarak davalının aracına yüklendiğini ve buna ilişkin sevk irsaliyesi düzenlendiğini, ancak ürünün yolda zayii olduğunu ve alıcıya teslim edilemediğini, zarardan sorumlu olan davalıya gönderilen faturanın davalı tarafça ihtarname ekinde iade edildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 472-TL taşıma bedeli ve 28.548,18-TL ürün bedeli olmak üzere toplam 29.020,18-TL’nin 09/01/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, herhangi bir kaza veya hasarlanmayı gerektirecek bir durum yaşanmaksızın İzmir’den İstanbul iline taşınan ceviz yağının, Pendik ilçe sınırlarında araç seyir halinde iken ambalajından ve araçtan sızdığının farkedildiğini, az bir kısmının kurtarılabildiğini, bu nedenle müvekkilinin taşıdığı diğer ürünlerin de zarar gördüğünü, yağın sızmasına davacı tarafından yapılan ambalajın yetersizliği ve standarda uygun olmamasının yol açtığını, müvekkiline atfedilebilecek bir kusur olmadığını, ambalajlama ve yüklemenin davacı tarafça yapıldığını, ürün teslim alınırken sözlü çekince belirtilmişse de davacı tarafın sürekli bu şekilde gönderdiklerini beyanı üzerine ürünün teslim alındığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, ambalajma/ yükleme/istifleme/sabitleme görevinin davacıya ait olduğu, ancak davalının da nezaret görevini gereği gibi yerine getirmesi gerektiği, yükte kullanılan ambalajın özel yükleme/istifleme/sabitleme talimatlarına uygun olmadığının fotoğraflardan anlaşıldığı, bu çerçevede asli kusurun davacıda olduğunun, davalının ise özen yükümlülüğünü ihlalden tali kusurlu olarak kabul edilebileceği, bu çerçevede % 30 kusur izafesi nazara alınarak davalının toplamda 8.564,45 TL tazminattan sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 8.564,45-TL maddi tazminatın dava tarihinden işleyecek avans faizle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Davalı taşıyıcıya teslim edilen parsiyel yükün yüklenmesi, istiflenmesi ve sabitlenmesinde müvekkilinin bir kusurunun bulunmadığını, davalının sevk irsaliyesinde belirtildiği şekilde yükü tam ve sağlam aldığını, davalının teslimat anında çekince ileri sürmediğini, bilirkişi raporunda fotoğraflardan yola çıkılarak tespit yapılmış ise de, fotoğrafların hasar sonrası davalı tarafça çekildiği,bu şekilde sonuca varılamayacağını, zira davalı tarafından yüke el atıldığını ve paketlerin şeklinin değiştirildiğini, 2-Malların Pendik’e kadar hasarsız olarak getirilip sonrasında hasarlanmış olmasının dışsal bir etkenle zarar gördüğünü ortaya koyduğunu, zira müvekkilinin kusurunun olması halinde çok daha önce hasarlanması gerektiğini, davalının basiretli bir tacir gibi davranarak yükleme ve istife nezaret etmesi, hatalı bir işlem var ise buna itiraz etmesi gerektiğini,itirazda bulunmadan malı teslim aldığını, dolayısıyla zararın tamamından sorumlu olduğunu,kaldı ki davalının müvekkiline sadece ambalajlamaya ilişkin kusur isnat ettiğini, bilirkişi raporunu esas alan mahkemenin savunmanın genişletilmesi yasağını ihlal ettiğini,3-Hasar tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren hükmedilmesinin de doğru olmadığını belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkindir.Davacı, kendisine ait ceviz yağı ürününün alıcısına teslim edilmek üzere davalı tarafça taşınması esnasında davalının kusuru nedeniyle zayi olduğunu ileri sürmüş, davalı ise ürünün ambalajlanması ve yüklenmesinin davacının sorumluluğunda olduğunu, davacının ambalajlamayı iyi yapmadığını, kendisine atfedilebilecek kusur olmadığını savunmuştur. 09/01/2015 tarihinde meydana gelen hasarın 22/01/2015 tarihinde davalı tarafça kendi sigorta şirketine ihbar edilmesi üzerine yapılan ekspertiz incelemesi sonucu düzenlenen raporda, sigortalı davalının Tuzla deposunda inceleme yapıldığı, yüklemenin parsiyel olarak yapıldığı, beyana göre kaza vs yaşanmadığı, araç içindeki diğer emtianın zarar görmediği, ceviz yağının 1000 kg kapasiteli 2 adet naylon çuval ile taşındığı,ince naylon içindeki ürünün çuval tipi bir başka ambalaj içinde konulduğu, ancak yeterli olmayan bu ambalajın nakliye esnasında patlayarak ürünün zayi olmasına yol açtığı, oysa IBC tank içine konularak taşınması gerektiği belirtilmiştir. TTK’nun 862.maddesi “Eşyanın niteliği, kararlaştırılan taşıma dikkate alındığında, ambalaj yapılmasını gerektiriyorsa, gönderen, eşyayı zıya ve hasardan koruyacak ve taşıyıcıya zarar vermeyecek şekilde ambalajlamak zorundadır” şeklinde, 863/1 maddesi” Sözleşmeden, durumun gereğinden veya ticari teamülden aksi anlaşılmadıkça; gönderen, eşyayı, taşıma güvenliğine uygun biçimde araca koyarak, istifleyerek, bağlayarak, sabitleyerek yüklemek ve aynı şekilde boşaltmak zorundadır. Taşıyıcı, ayrıca yüklemenin işletme güvenliğine uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür.Taşıyıcı, ayrıca yüklemenin işletme güvenliğine uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür.” hükmünü, 858/2 maddesi ise “İki tarafça imzalanan taşıma senedi, eşyanın ve ambalajının, eşyanın taşıyıcı tarafından teslim alındığı sırada, dış görünüşü bakımından iyi durumda bulunduğuna ve taşınan paketlerin sayısının, işaretleri ile numaralarının, taşıma senedinde yer alan kayıtlara uygun olduğuna karinedir; meğerki, taşıyıcı taşıma senedine haklı bir sebeple çekince koymuş olsun. “ hükmünü haizdir.Yine TTK’nun 875.maddesi “(1) Taşıyıcı, eşyanın taşınmak üzere teslim alınmasından teslim edilmesine kadar geçecek süre içinde, eşyanın zıyaından, hasarından veya teslimindeki gecikmeden doğan zararlardan sorumludur.(2) Zararın oluşmasına, gönderenin veya gönderilenin bir davranışı ya da eşyanın özel bir ayıbı sebep olmuşsa, tazminat borcunun doğmasında ve kapsamının belirlenmesinde, bu olguların ne ölçüde etkili olduğu dikkate alınır.” hükmünü, 878.maddesi ise “(1) Zıya, hasar veya teslimdeki gecikme, aşağıdaki hâllerden birine bağlanabiliyorsa taşıyıcı sorumluluktan kurtulur: …. b) Gönderen tarafından yapılan yetersiz ambalajlama. c) Eşyanın gönderen veya gönderilen tarafından işleme tabi tutulması, yüklenmesi veya boşaltılması. d) Eşyanın; özellikle kırılma, paslanma, bozulma, kuruma, sızma, olağan fire yoluyla kolayca zarar görmesine yol açan doğal niteliği. (2) Herhangi bir zararın hâl ve şartlara göre birinci fıkrada öngörülen bir sebebe bağlanmasının muhtemel bulunduğu durumlarda, o zararın bu sebepten ileri geldiği varsayılır. “ hükmünü haizdir. Somut olayda, ambalajlama, yükleme ve istifleme işinin davacı gönderen tarafından yapıldığı tarafların kabulündedir. Davacı tarafça yasal sürede ileri sürülmeyen, “davalının yüke el attığı ve paketlerin şeklini değiştirdiği” yönündeki iddiasına ise itibar edilmemiştir. Bilirkişi heyet kök ve ek raporunda, davacı tarafça kullanılan ambalajın ceviz yağı ürüne uygun olduğu, kullanılan ambalaj kadar yükleme, istifleme ve sabitlemenin de önemli olduğu, ancak üretici firma kullanım klavuzu incelendiğinde istifleme ve sabitlemenin gereği gibi yapılmadığı, zira şart koşulan palet şekli, ambalajın köşelerden palete oturtulması ve yerleşmesi, dolumun usulüne uygunluğu, streç film ile sabitleme, sarma ve kapların her birini sabitleyecek şekilde istifleme ve sarma olmaksızın aksine 2 palet yük parsiyel olarak taşımaya verildiği belirtilmiştir. Bilirkişi raporu denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli niteliktedir. O halde hasarın yükün gereği gibi istiflenmemesi ve sabitlenmemesinden kaynaklandığı tespit edilmiştir. Öte yandan kural olarak taşıma ilişkisinde ambalajlama,yükleme ve sabitleme yükümlülüğü gönderene ait olsa bile davalı taşıyanın tali de olsa yüklemeye nezaret yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu durumda emtianın gereği gibi istiflenmeden ve sabitlenmeden sevk edilmesi halinde nakliye sürecinde hasar görebileceğini taşıyıcının “basit bir değerlendirmeyle” öngörüp “yüklemeye karşı çıkması; göndereni uyarması, netice alamaması durumunda da çekincesini yazılı olarak belirtmesi gerektiği halde, bu konuda gerekli özenin gösterilmemesi nedeniyle davalı taşıyıcının somut olayda “yüke olan özen yükümlülüğünü ihlalden” dolayı müterafik kusurunun bulunduğu kabul edilebilecektir.(Yargıtay 11. H.D’nin 07.03.2016 tarih, 2015/7457 E.,2016/2437 K.-19.11.2013 tarih, 2013/6260 E., 2013/20837 K.-08/01/2018 tarih, 2016/4836 E. 2018/28 K. Sayılı ilamları). Dosyada mevcut 09/01/2015 tarihli sevk ve taşıma irsaliyesinde ise davalıya atfen herhangi bir çekince kaydı olmadığı görülmüştür.Bununla birlikte TTK 863/1 uyarınca işletme güvenliğinin sağlanamadığı, yol ve gabari şartlarının gözetilmediği durumlarda davalının tam kusuru gündeme gelir ki, olayda böyle bir durum söz konusu değildir. Buna göre davacı gönderenin %70, davalının ise %30 oranında müterafik kusurlu olduklarının kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.Davacı tarafça, davalı sadece ambalajlama hatasından söz etmişken istifleme ve sabitleme hatasından söz eden bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının savunmanın genişletilmesi yasağının ihlali anlamına geldiği ileri sürülmüş ise de, davalı tarafça kendisinin sorumluluğunun bulunmadığının, ziyanın nedeninin davacının sorumluluğunu gereği gibi yerine getirmemiş olması olduğunun belirtilmesi yeterli olup, davacının bu sorumluluğu ne şekilde yerine getirmediği tam olarak bilirkişi incelemesi sonucu tespit edilebileceğinden, davacının bu itirazı da haklı görülmemiştir.Bununla birlikte, davalının sorumluluğu haksız fiile değil sözleşmeye dayalı bir sorumlululuk olup davalı dava öncesinde temerrüde düşürülmediğinden faizin başlangıç tarihi olarak dava tarihinin esas alınmasında da hatalı bir yön bulunmamakta olup, ilk derece mahkemesinin kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 44,40-TL istinaf karar harcının davacı tarafından peşin yatırılan 250- TL den mahsubu ile 205,60-TL fazla harcın talep halinde davacıya iadesine,İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile HMK’nun 362(1).a maddesi uyarınca kesin olmak üzere karar verildi. 21/03/2019