Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/841 E. 2019/446 K. 28.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/841
KARAR NO : 2019/446
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/02/2018
NUMARASI : 2015/34 E.- 2018/229 K.
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senedinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/03/2019
İlk derece mahkemesince davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA: Davacı vekili, taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle müvekkilinin davalıya 100.000-Euro bedelli bir teminat senedi verdiğini, müvekkilinin davalıya borcu olmadığı halde davalının bu senedin 8.527,46-Euro’luk kısmını kötüniyetli olarak icra takibine konu ettiğini ileri sürerek müvekkilinin icra takibi nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, taraflar arasında akdedilen Akaryakıt Alımına ilişkin anlaşmaya göre davacının nakit ödeme yapmadan akaryakıt kartını ibraz ederek akaryakıt alımı yaptığını, müvekkilinin de akaryakıt bedelini KDV dahil olarak davacı müşteriye fatura etmekte olduğunu, ancak davacının müvekkiline vermiş olduğu KDV iadesini alma yetkisinden dolayı KDV dahil kesilen faturanın sadece net tutarını müvekkiline ödemekte olduğunu, müvekkilinin yabancı vergi dairelerinden KDV iadesi alma yetkisine dayanarak KDV’leri almakta olduğunu, ayrıca Slovenya Ülkesi için 3 taraflı bir anlaşma imzalandığını, buna göre KDV iade alımı için dava dışı … firmasının yetkilendirildiğini, ancak bazen müşteriden kaynaklanan sorunlar nedeniyle vergi dairelerinden KDV iadesi başvurusuna olumsuz yanıt verildiğini, … firmasının cevabi yazısında da davacının Slovenya Vergi Daireleri nezdinde hesapları blokeli olduğundan vergi iadesi başvurusu yapılamadığının ve iade işlemlerinin gerçekleşmediğinin bildirildiğini, bu nedenle KDV iade tutarlarının müvekkili tarafından tahsil edilemediğini, bu durumda müşterinin KDV tutarını da ödemesi gerektiğini, davacının ihtarlara rağmen borcunu ödememesi nedeniyle senede dayalı icra takibi başlatıldığını savunarak davanın reddini ve davacı aleyhine tazminata hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacının takip konusu senedin teminat senedi olduğunu ileri sürdüğü, davalının ise senedin tahsil edilemeyen KDV tutarlarına dayandığını savunduğu, bononun malen kaydı taşıdığı ve senet üzerindeki ihdas nedeninin davacı tarafından talil edilmesi nedeniyle ispat yükünün kural olarak davacıda olacağı, bununla birlikte davalının müşterilerden fatura borcunu temin için senet alındığını ikrar ettiği, dolayısıyla senedin teminat senedi olduğunun tarafların kabulünde olduğu, taraflar arasında fatura borcuna ilişkin bir uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığın davalı tarafça KDV iadelerinin alınamadığı iddiasından kaynaklandığı, ancak senedin KDV tutarlarını teminat altına almaması nedeni ile bu borç gerekçe gösterilerek takibe konulamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Davacının ticari defter ve belgeleri üzerinden yapılan bilirkişi incelemelerinde davacı tarafın müvekkil şirkete 7.069,38 Euro borçlu olduğunun tespit edildiğini, ancak mahkemece bu hususun dikkate alınmadığını,2-Davacı tarafın senedin teminat senedi olduğuna dair yazılı delil sunamadığını, senet üzerinde de bu yönde ibare olmadığını, ancak kararda senedin fatura borcuna karşılık teminen alındığının ikrar edildiğinin belirtildiğini, oysa ki bu yönde beyanlarının olmadığını, senet davacının müvekkili şirketten almış olduğu akaryakıt bedeli karşılığında alınmış borç ikrarına havi bir senet olup davacı şirketin peyderpey yaptığı ödemeler neticesinde kalan bakiye borcu için icra takibine konulduğunu,3-Bir an için iş bu senedin teminat senedi olduğu varsayıldığında bile senet ile talep edilen alacağın var olup olmadığının yargılama neticesinde sonuçlandırılması gerektiğini, senet ile talep edilen tutar yönünden alacaklı olduklarının tespit edildiğini,4-Gerekçeli kararda fatura borcu ve KDV borcu şeklinde yapılan ikili ayrımı anlamakta güçlük çektiklerini, zira akaryakıt alımı ile birlikte doğan borcun KDV kısmının müşteriye kolaylık sağlamak amacıyla peşinen tahsil edilmemekte, müşterinin KDV iadesini tahsil etmesinden sonra iade aldığı tutarı müvekkil şirkete ödemesi ile birlikte bu borcun kapanmış olmakta olduğunu, yani KDV tutarlarına borcun asıl borçtan ayrı değerlendirilemeyeceği, bu nedenle yerel mahkeme tarafından ayrı bir alacakmış gibi değerlendirilip senedin KDV tutarları yönünden teminat altına almadığı yönündeki gerekçesinin tamamen usule ve hukuka aykırı olduğunu, 5-Yerel mahkeme alınan akaryakıta ilişkin KDV tutarlarının davacının vermiş olduğu yetki ile aracı şirket tarafından alınacağını belirttikten sonra bir alt paragrafta tam tersini söyleyerek KDV tutarları hususunda davacının zaten davalıya yetki verdiğini belirttiğini, oysa davacı tarafın KDV iadesi başvurusu yapmak için müvekkiline yetki vermediğini, dava dışı üçüncü kişi olan … firmasına yetki verdiğini, bu firma aldığı tutarı davacı şirketin borcu için müvekkil şirkete ödeyeceğini belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, Akaryakıt Alım Sözleşmesi uyarınca teminat olarak verildiği ancak bedelsiz kaldığı ileri sürülen bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacı, akaryakıt alım sözleşmesi uyarınca teminat olarak verilen senedin hiçbir borcu olmadığı halde kötüniyetli olarak icra takibine konu edildiğini ileri sürmüş, davalı senedin teminat senedi olmadığını, müvekkilinin akaryakıt alım tarihinden sonra müşterilerine ödeme vadeleri verdiğini ve borçlarına karşılık senetler aldığını, müşteriler fatura borçlarına karşılık ödeme yaptıkları takdirde senetlerin kendilerine iade edildiğini, dava konusu senedin de borca karşılık alındığını, 100.000 Euro bedelli senetten tahsil edilemeyen KDV tutarı 7.430,58 Euronun takibe konu edildiğini savunmuştur. Dava konusu “malen” kayıtlı senedin esasen sözleşme uyarınca verilen bir teminat senedi olduğu tarafların kabulündedir. Senedin, davalının akaryakıt alımı nedeniyle düzenlenen KDV dahil fatura borcunu temin için alındığı, fatura bedelleri ödendiğinde senedin iade edileceği anlaşılmaktadır.Öte yandan taraflar arasında akdedilen bila tarihli “Slovenyeda KDV İadesine İlişkin Sözleşme” uyarınca davacının bu ülkede satın aldığı akaryakıta ilişkin KDV iadesinin tahsili hususunda davalıya yetki verdiği, sözleşmenin 7.maddesi uyarınca herhangi bir nedenle vergi dairesi tarafından iadenin tamamen veya kısmen reddedilmesi durumunda müşterinin KDV tutarını davalıya ödemekle yükümlü olduğu anlaşılmaktadır. Yine taraflar ve dava dışı ATS firması arasında düzenlenen“Hizmet Verme Anlaşması” uyarınca KDV iadesi alma hususunda ATS firmasının yetkilendirildiği, vergi dairesinin talebi kabul etmemesi halinde durumun taraflardan birine bildirileceği kabul edilmiştir. Dosya kapsamında mevcut ATS firmasının davalıya gönderdiği e-postada davacı hesabının bloke olması nedeniyle KDV iadesi taleplerinin reddedildiğinin bildirildiği ve davalı tarafından bu durumun 21/05/2014 tarihli e-posta ile davacıya bildirildiği görülmüştür.Yine dosya kapsamında mevcut ATS firmasının 12/02/2015 tarihli yazısında KDV iadesinin tahsil edilemediği belirtilmektedir. KDV ödeme yükümlülüğü kural olarak davacı alıcıya ait olup, akdedilen sözleşmelerle bu tutarın peşinen davacıdan tahsili yerine davacıdan alınan yetki ile ilgili yabancı vergi dairesinden tahsili yöntemi kabul edilmiş, ancak vergi dairesinden tahsil edilememesi halinde sorumluluğun davacıda olduğu belirtilmiştir, zaten aksi kararlaştırılmadığı sürece davacıya ait bir borcun davalı tarafa yükletilmesi kabul edilemez. Dolayısıyla davalı tarafın KDV iadelerinin vergi dairesinden tahsil edilemediği yönündeki savunması karşısında davacının bu durumun aksini yazılı delille ispat etmesi gerekir. Davacı tarafça dosyaya Slovenya ilgili makamının davacı adına KDV iadesi ile ilgili başvuru olmadığına dair e-posta yazısı sunulmuş ise de, bu yazı yeterli görülmemiştir, zira sözleşme uyarınca herhangi bir nedenle KDV iadesinin alınamaması halinde ödeme yükümlülüğünün davacıda olacağı kabul edilmiştir. O halde davacı tarafça davalının ATS firması aracılığıyla KDV iadesini almış olmasına rağmen davacıdan talepte bulunduğunun ispatı gerekir ki bu yönde bir delil sunulmamıştır. Bununla birlikte ilk derece mahkemesinin 15/01/2015 tarihli tensip 11 nolu ara kararı ile İİK 72/3 maddesi uyarınca icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verildiği ve kararın infaz edildiği görülmüştür, dolayısıyla İİK 72/4 maddesi uyarınca davalı lehine tazminat şartları oluşmuştur.Bu durumda ilk derece mahkemesince davacı tarafça ispat edilemeyen davanın reddi ile dava değeri üzerinden davacı aleyhine %20 tazminata hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediği gibi, ilk derece mahkemesinin kabulüne göre ise menfi tespit davası nisbi harca tabi olduğu ve dava kabul edildiği halde, maktu harca hükmedilmesi de doğru görülmemiştir. Yukarıda açıklanan bu gerekçelerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK 353(1)b-2 gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/34 E.-2018/229 K. Sayılı ve 20/02/2018 tarihli hükmünün HMK.’nun 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “İspatlanamayan davanın REDDİNE, İİK.’nın 72/4 maddesi gereği dava değeri 8.527,46-Euro’nun TL karşılığı 23.246-TL’nin %20’si oranındaki 4.649,20-TL tazminatın davacıdan tahsiliyle davalıya ödenmesine”
İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak;”Alınması gereken 44,40-TL harcın, toplam 396,99- TL harçtan mahsubu ile 352,59- TL fazla harcın talep halinde davacıya iadesine, Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,Davalı tarafça yapılan 29- TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,Davalı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 2.789,52- TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine”İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 420- TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, istinaf başvuru harcı olarak yatırılan 98,10- TL’nin hazineye irad kaydına,Davalı tarafça yapılan 32,50-TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile HMK’nun 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere karar verildi. 28.03.2019