Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/814 E. 2019/351 K. 14.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/814
KARAR NO : 2019/351
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/12/2017
NUMARASI : 2015/331 E.- 2017/1245 K.
DAVA : Menfi Tespit-İstirdat (Kambiyo Senedinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/03/2019
İlk derece mahkemesince davanın kabulune yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA: Davacı vekili, davalının müvekkili ve müvekkilinin ortağı olduğu …A.Ş. hakkında kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlattığını, ancak takibe konu çekin önyüzündeki müvekkiline atfen atılan imzanın müvekkili eli ürünü olmadığını, müvekkilinin keşideci olarak görünen … A.Ş.’ne şahsi bir kefalette bulunmadığını ve şirketin işleyişi hakkında bilgisi olmadığı gibi piyasada bulunan ve keşideci …A.Ş. olan hiçbir çekte müvekkilinin imzasının bulunmadığını ileri sürerek müvekkilinin söz konusu icra takibi nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 01/06/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile, icra dosyasında bugüne kadar 132.710-TL kesinti yapıldığını belirterek ıslah talebinin kabulü ile haksız tahsilat tutarı 132.710-TL’nin davalıdan istirdatına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkili ile dava dışı keşideci … A.Ş. arasındaki ticari ilişki nedeniyle adı geçen şirketin müvekkiline olan borcuna karşılık takibe konu çekin verildiğini, çek bankaya ibraz edildiğinde karşılıksız işlemi yapıldığını, ancak çek üzerine imzaların sıhhati hususunda bir şerh düşülmediğini, davacının imza itirazının kötüniyetli olduğunu, ayrıca davacının yetkilisi olduğu şirketin işleyişini bilmediği yönündeki iddiasının inandırıcı olmadığını savunarak davanın reddini ve davacı aleyhine tazminata hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, icra takibi ve dava konusu olan çekin ön yüzündeki imzalar ile davacının mukayese imzaları arasında, tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından söz konusu imzanın mevcut mukayese imzalarına kıyasla davacı eli ürünü olmadığının tespit edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının icra takibi nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti ile davacı tarafından icra dosyasına yatırılan 132.710- TL’ nin davalıdan istirdatına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Müvekkili borçlusu … A.Ş. olan çeklerdeki imzalar incelendiğinde, davacının mahkemeye verdiği imza örneklerindeki imza, dava konusu çekteki imza ile keşidecisi aynı olan ve tahsil edilen ATK tarafından inceleme konusu yapılmayan imzanın birebir aynı olduğunun görüldüğünü,2-ATK raporunda mukayese imzalardan hangisine itibar edildiğinin belirtilmediğini, yine çek üzerindeki imzalardan hangisi için inceleme yapıldığının belirtilmediğini, mukayeseye esas alınan belgelerin yeterli olmadığını, raporda imzası olanların uzman olmadıklarını, raporda kesin bir kanıya varılmamış olması nedeniyle hükme esas alınamayacağını,3-Keşideci şirketin… Bankası Osmanbey Şubesi ve … A.Ş. Şişli Şubesindeki ödenmiş çeklerinin ve bankaya ibraz edilen imza sirkülerinin de celbi ile bu belgelerin de incelenmesi gerektiğini, 4-Çek bankaya ibraz edildiğinde banka tarafından çek üzerine imzaların sıhhatine ilişkin şerh düşülmediğini, davacının 2013 yılı Temmuz ayından beri kesinti yapıldığını bilmesine rağmen kötüniyetli olarak bu davayı açtığını,5-Davacının imzalarını farklılaştırarak atmakta olduğunu, davacının avukat olduğunu ve yetkilisi olduğu şirketle ilgili işleyişi bilmediğini söyleyemeyeceğini, keşideci şirketin karşılıksız çıkan çekleri nedeniyle müvekkilinin 1.445.509,38-TL zarara uğradığını, davacı ve eşi şirketi temsile müştereken yetkili iken bazı çeklerin tek imza ile düzenlendiğini, 6-Islah yoluyla istirdat talebinde bulunulamayacağını belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, imzası inkâr edilen çeke dayalı icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ve icra tehdidi altında ödenen tutarın istirdatı istemine ilişkindir. Davacı, dava konusu çekteki kendisine atfen aval veren olarak atılan imzanın kendisinin eli ürünü olmadığını ileri sürmüş, davalı iddianın haksız olduğunu savunmuştur.Dava konusu çek incelendiğinde, keşidecisi… San. ve Tic. A.Ş. olan, keşideci kısmında ve sol orta tarafta ikişer imza bulunan, lehdarı davalı olan 31/03/2013 tarihli 30.000-USD bedelli, arkasında davalı cirosu olan yasal sürede ibraz edilip karşılıksız kalmış çek olduğu görülmüştür.Keşideci şirketin ticaret sicil kaydı incelendiğinde, davacının ve dava dışı … şirketi müştereken temsile yetkili oldukları, şirketteki temsil durumuna ilişkin son değişikliğin 06/01/2012 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği görülmüştür. Bu durumda davacı çekin keşide tarihi itibariyle keşideci şirketin müştereken imza yetkilisi olup, çek üzerinde dava dışı diğer yetkiliyle birlikte davacı adına da hem keşideci şirket yetkilisi hem de aval veren sıfatıyla atılmış imzalar olduğu anlaşılmaktadır, ancak uyuşmazlık konusu yalnızca aval veren sıfatıyla atmış olduğu imzadır.Dosya kapsamında mevcut 08/03/2017 tarihli Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nin raporunda, çek üzerinde bulunan ve davacıya atfen atılan imzanın davacı eli ürünü olmadığı tespit edilmiştir. Raporu düzenleyen bilirkişilerin uzmanlık alanı, kullanılan yöntemler ve muıkayeseye esas alınan belgeler dikkate alındığında rapor denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli bulunmuştur. Davalı vekili rapora itiraz dilekçesinde, keşidecisi aynı olup tahsil edilen başka bir takım çeklerdeki imzalar ile dava konusu çekteki imzanın ve davacının mahkemeye verdiği imza örneklerindeki imzaların aynı olduğu ileri sürülmüş ise de, davalı tarafça sunulan çek suretleri incelendiğinde bahse konu çeklerde davacı imzasına benzer imza olmadığı, yalnızca Hasan Hüseyin Sünbül imzasına benzer imza olduğu görüldüğünden bu yöndeki itiraz yerinde görülmemiştir. Yine iş bu davanın davacısının keşideci şirket olmadığı dikkate alındığında, davalı tarafın keşideci şirketin farklı banka şubelerinde bulunan ödenmiş çekleri ve imza sirkülerinin de incelenmesi yönündeki talebi de haklı görülmemiştir. Öte yandan davalı taraf yargılama sırasında 15/06/2017 tarihinde davacı ve keşideci şirketin diğer yetkilisi hakkında Resmi Belgede Sahtecilik suçundan şikayetçi olmuş ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/90635 Sor. sayılı dosyası üzerinden soruşturma başlatılmış ise de, bilirkişi raporu alındıktan sonra yargılamanın son aşamasında yapılan şikayet üzerine başlatılan soruşturmanın bekletici mesele yapılmasına gerek görülmemiştir. O halde davacının icra takibine konu çek üzerindeki aval veren imzası nedeniyle herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığının kabulü gerekir.Bununla birlikte İİK 72/6-7 maddesi “Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. İstirdat davasının hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığının re’sen gözetilmesi gerekir. İcra dosyasındaki borç tamamen kapatılmadığı sürece İİK 72.maddede gösterilen 1 yıllık hak düşürücü süre işlemeye başlamaz(Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 11/04/2017 tarihli 2016/9443 E., 2017/2964 K. sayılı emsal kararı).Somut olayda, dava tarihi itibariyle henüz borcun tamamının ödenmemiş olduğu sabittir, dolayısıyla yargılama sırasında ödemeler bildirilerek istirdat talebinde bulunulabilir, bunun için ıslaha gerek olmadığı gibi davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığının kabulü gerekir. Dosya kapsamında istirdata konu tutarın tamamına ilişkin bilgi/belgeye rastlanılmamış ise de, davalı tarafın bu yönde bir itirazı bulunmadığından, hükmedilen tutarın doğru olduğu kabul edilmiştir. O halde ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönünde vermiş olduğu kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan bu gerekçelerle davalı vekilinin istinaf başvusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 9.065,42- TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 2.267- TL harcın mahsubu ile bakiye 6.798,42- TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın birer örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK’nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 14/03/2019